3 Şubat 2013 Pazar

Mehdi ve Altınçağ


Ahir Zaman İle İlgili Çeşitli Konular

Giriş

Ahir zaman kavramı bazı insanlar için tanıdık bir kavram olmayabilir. Bu nedenle öncelikle bu kavramı kısaca açıklamakta yarar var. Ahir zaman, "son dönem" anlamına gelir ve İslam'a göre kıyamete yakın bir zamanda yaşanacak bir dönemi ifade eder.
Kuran’daki işaretler ve Peygamberimizin hadislerindeki detaylı açıklamalar biraraya getirildiğinde ortaya önemli bir sonuç çıkmaktadır. Ayet ve hadisler ahir zamanın iki safhalı olduğunu göstermektedir. Birinci devre dünyanın maddi ve manevi sorunlarla dolu olduğu bir dönem, bunun ardından gelecek ikinci devre ise "Altınçağ" olarak adlandırılan, Kuran ahlakının ve her alanda üstün bir refahın yaşanacağı bir çağdır. Dünyanın, Altınçağ'ın sona ermesiyle birlikte çok hızlı bir sosyal çöküş içine girmesiyle de kıyamet saatinin geliti beklenmektedir.
Bu kitapta, ahir zaman alametlerini ayet ve hadisler doğrultusunda incelediğimiz bazı kitaplarımızdan seçmeler yapılmıştır. Açıkça görülmektedir ki, söz konusu işaretler birbiri ardınca, birebir tasvir edildiği şekilde, içinde yaşadığımız çağda ortaya çıkmaya başlamıştır. On dört asır öncesinden bildirilen alametlerin çıkışı, inananların Allah'a olan iman ve bağlılıklarını artıran son derece büyük olaylardır. Bu kadar işaretin birarada ve çok kısa bir zaman dilimi içinde art arda gerçekleşmiş olması elbette tesadüf değildir. Bu işaretler Allah'ın inanan kullarına birer müjdesidir.
İlerleyen sayfalardaki çalışmamız da Rabbimizin "Ve de ki: Allah'a hamd olsun. O size ayetlerini gösterecektir, siz de onları bilip tanıyacaksınız." (Neml Suresi, 93) vaadi doğrultusunda hazırlanmıştır.
Özellikle belirtmek istediğimiz önemli bir husus da şudur ki, herşeyin en doğrusunu Allah bilir. Her konuda olduğu gibi ahir zaman hakkında da O'nun bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur.

1. Bölüm: Kıyamet Alametleri

Kıyametin alametleri Kuran’da bildirilmiştir

Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir. Fakat kendilerine geldikten sonra öğüt alıp-düşünmeleri onlara neyi sağlar? (Muhammed Suresi, 18)
Bu ayette, öncelikle, geleceği bildirilen kıyametin alametlerinin Kuran'da yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu "büyük haber"in işaretlerini anlamak için yapmamız gereken ayetler üzerinde düşünmektir. Aksi takdirde, ayette bildirildiği gibi, kıyamet anı geldikten sonra düşünmenin bir faydası olmayacaktır.

Kıyametin yakın olduğu Kuran’da açıkça haber verilmiştir

Allah ayetlerinde, kıyamet saatinin yakın olduğunu ve bu konuda hiçbir şüpheye yer olmadığını haber vermektedir:
Gerçek şu ki kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir, onda şüphe yoktur... (Hac Suresi, 7)
Biz gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakileri hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık. Hiç şüphesiz o kıyamet-saati de yaklaşarak-gelmektedir... (Hicr Suresi, 85)
Kuran'ın kıyamet ile ilgili mesajının üzerinden 1400 sene kadar uzun süre geçtiğini, bu sürenin de bir insanın hayatına kıyasla uzun olduğunu düşünenler olabilir. Ancak burada söz konusu olan, Dünya'nın, Güneş'in, yıldızların, kısacası tüm kainatın sonudur. Evrenin milyarlarca senelik geçmişi göz önüne alındığında, on dört yüzyıllık bir zaman diliminin çok kısa olduğu kesindir.

İslam ahlakı yeryüzünde hakim olacaktır

Allah, şirk koşmadan katıksız olarak Kendisine kulluk eden, O'nun rızasını kazanmaya yönelik hayırlı işler yapan müminleri "güç ve iktidar sahibi" yapacağını müjdelemektedir:
Allah içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara vaat etmiştir. Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak; kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)
Hak dini içtenlikle yaşayan salih kulların yeryüzüne mirasçı kılınmasının İlahi bir kanun olduğu da ayetlerde şöyle bildirilir:
Andolsun, Biz Zikir'den sonra Zebur'da da "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varis olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)
"Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)." (İbrahim Suresi, 14)
Hiç kuşkusuz Allah, vaadinin gerçekleşeceğinde şüphe olmayan ve vaadinden dönmeyendir. Sapkın felsefeleri, çarpık ideolojileri ve batıl din anlayışlarını ortadan kaldıracak, insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olan güzel ahlak İslam ahlakıdır. Yukarıdaki ayetlerde vurgulandığı gibi, inkarcıların ve müşriklerin bu büyük olayı engelleyebilmesi ise söz konusu değildir.

Ay’ın yarılması bir kıyamet alametidir

Kuran'ın 54. suresinin adı olan "Kamer"in Türkçe karşılığı "Ay"dır. Bu surenin büyük bir bölümünde, kendilerine gönderilen peygamberlerin "uyarılarını yalanlayan" Nuh, Ad, Semud ve Lut halkının, Firavun ve çevresinin başlarına gelen yıkımlar anlatılır. Aynı zamanda birinci ayette kıyamet vakti ile ilgili çok önemli bir mesaj verilir:
Saat (kıyamet saati) yakınlaştı ve Ay yarıldı. (Kamer Suresi, 1)
Ayette kullanılan "yarmak" fiilinin Arapça karşılığı "şakka"dır. Bu kelimenin Arapçada farklı anlamları bulunmaktadır. Bazı Kuran tefsirlerinde "ikiye yarılmak" manası tercih edilmektedir. Bununla birlikte, "şakka" kelimesi Arapçada "toprağı sürme, toprağı kazma" anlamlarında kullanılmaktadır.
İkinci anlamına örnek olarak, Abese Suresi'nin 26. ayetinde geçen kullanımını verebiliriz:
Biz, şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık. Sonra yeri yardıkça yardık. Böylece onda taneler bitirdik, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalar. (Abese Suresi, 25-29)
Açıkça görüldüğü gibi, bu ayetteki "şakka" ifadesi "yerin ikiye yarılması" manasında değil, "çeşitli bitkilerin yetişmesi için toprağın sürülerek yarılması" anlamında kullanılmıştır.
İşte tam bu noktada, 1969 yılına geri döndüğümüzde Kuran'ın çok büyük bir mucizesiyle karşılaşmaktayız. Kamer Suresi'nde on dört yüzyıl öncesinden haber verilen ayet, 20 Temmuz 1969'da Ay yüzeyinde yapılan çalışmalar ile gerçekleşmiştir. Amerikalı astronotların Ay'a ayak basarak, Ay toprağı üzerinde bilimsel araştırmalar yapmaları, taş ve toprak örnekleri toplamaları Ay’ın yarılması ile ilgili ayetteki ifadelere tam olarak uymaktadır.

Peygamberimizin açıkladığı alametler birbiri ardınca
ve belirtildiği biçimde, içinde bulunduğumuz çağda yaşanmaktadır

Araştırmamıza konu olan hadislerin Peygamberimiz tarafından söylenmiş sözler olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Elimizde doğruyu yanlıştan ayırmaya yarayan bir yöntem bilgisi bulunmaktadır. Bilindiği gibi, kıyamet ile ilgili hadisler geleceğe yönelik olayları ihtiva etmektedir. Bu nedenle zaman içerisinde, hadisin birebir gerçekleşmesi sözlerin kaynağı konusundaki tüm kuşkuları ortadan kaldırmaktadır.
Söz konusu kıstas ahir zaman ve kıyamet alametleri üzerine araştırma yapan birçok İslam alimi tarafından da kullanılmıştır. Konunun uzmanlarından Bediüzzaman Said Nursi de ahir zaman hakkındaki hadislerin günümüzde meydana gelen ve gözle görülen olaylara tam mutabık çıkmasının hadislerin hakikat olduğunu gösterdiğini ifade etmiştir.1
Hadislerde bildirilen işaretlerin bir kısmı 1400 yıllık İslam tarihinin herhangi bir döneminde, dünyanın belirli bir bölgesinde, belirli bir oranda görülmüş olabilir. Böyle bir durum o dönemin ahir zaman olduğunu göstermez. Zira bir devrin ahir zaman olarak nitelendirilmesi için kıyamet alametlerinin tümünün aynı çağda, birbirlerini izleyerek gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu durum bir hadiste şöyle ifade edilmiştir:
“Kıyamet alametleri birbirini takiben meydana gelir. Bir dizideki boncukların art arda kopması gibi.”
(Ramuz-El Ehadis, 277/6; Camiü's-Sagir, 3/167)

Allah’ın açıkça inkar edilmesi

“Allah apaçık inkar edilir hale gelmedikçe kıyamet kopmaz.”
(Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 85; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 27)
Peygamberimizden bu yana geçen on dört yüzyıl içinde birçok sapkın felsefe ve fikir sisteminin var olduğu tarihsel bir gerçektir. Bununla birlikte 19. yüzyılın ortalarına kadar açıkça ateizm propagandası yapan kayda değer bir ideoloji bulunmamaktadır. Bu tarihten sonra ise Darwinizm, komünizm, faşizm, materyalizm, anarşizm, nihilizm, egzistansiyalizm gibi fikir akımları bu doğrultuda faaliyetlere başlamışlar, bir yaratıcıyı kabul etmediklerini, Allah'ı tanımadıklarını her fırsatta dile getirmişlerdir. 19. yüzyılda ileri sürülen sapkın fikirler 20. yüzyılda hızla artan sayıda taraftar toplamış, böylece tarihte benzeri yaşanmayan bir durum ortaya çıkmıştır.

Savaşlar ve anarşi

“Dünya hercü merc içinde kaldığında, fitneler zuhur ettiğinde, yollar kesildiğinde, bazıları bazılarına hücum ettiğinde…” (Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s.454)
“Kıyametin hemen yakınında anarşi ve kargaşa günleri vardır.”
(Suyuti, Cami'üs Sagir, 3/211; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/492)
“Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… Ölümler ve katliamlar yaygın hale gelecek…”
(Camiü's-Sagir, 3:211, Müsned, 2:492, 4:391, 392)
Geride kalan on dört asırlık döneme baktığımızda görürüz ki, 20. yüzyıldan önceki savaşlar bölgesel kalmışlardır. Tüm dünya halklarını, siyasi mekanizmalarını, ekonomileri, sosyal yapıları etkileyen savaşlar ise yakın geçmişte yaşanan iki dünya savaşı olmuştur. I. Dünya Savaşı'nda 20 milyondan, II. Dünya Savaşı'nda da 50 milyondan fazla insan ölmüştür. II. Dünya Savaşı'nın aynı zamanda, tarihin en kanlı, en büyük ve en yıkıcı savaşı olduğu bilinen bir gerçektir.
II. Dünya Savaşı sonrasındaki Soğuk Savaş, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı, Arap-İsrail Savaşları, İran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı çağımızın en önemli olayları arasındadır. Bölgesel savaşlar, çatışmalar ve iç savaşlar aynı anda dünyanın birçok bölgesinde yıkıcı sonuçlara neden olmaktadır. Bosna, Filistin, Çeçenistan, Afganistan, Keşmir ve daha pek çok yerde yaşanan sorunlar insanlığı etkilemeye devam etmektedir.
Savaşlar kadar tüm dünya insanlarını ilgilendiren diğer bir "kargaşa" konusu da uluslararası ve organize terör olaylarıdır. Boston Üniversitesi'nden Prof. Vojtech Mastny'nin belirttiği gibi, terör olayları 20. yüzyılın ortalarından sonra kat kat artmıştır.2 Gerçekte terörizmin 20. yüzyıla has bir olgu olduğunu söylemek bile mümkündür. Irkçılık, komünizm ve benzeri ideolojik amaçlarla ya da etnik iddialarla ortaya çıkan örgütler, gelişen teknolojinin de yardımıyla kanlı eylemler yapmışlardır. Bu üzücü vakalarda çok kan dökülmüş, sayısız insan ölmüş veya sakat kalmıştır.

Büyük şehirlerin yok olması: savaşlar ve afetler

“Büyük şehirler dün sanki yokmuş gibi helak olur.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 38) 
Hadiste belirtilen büyük tehirlerin helak olutu, savaşlar ve çeşitli doğal afetler sonucunda meydana gelen yıkımları akla getirmektedir. Yakın geçmişte geliştirilen nükleer silahlar, uçaklar, bombalar, füzeler ve benzeri çağdaş silahların savaşlarda kullanılması büyük tahribata neden olmuştur. Bu korkunç silahlar tarihteki benzerleriyle kıyaslanmayacak düzeyde yıkımlara yol açmıştır. Elbette hedef konumundaki "büyük şehirler" de bu yıkımlardan birinci derecede etkilenen yerler olmuştur. II. Dünya Savaşı'nın benzersiz sonuçları buna bir örnek olarak verilebilir. Dünya tarihinin en büyük savaşında, atom bombasının kullanılmasıyla Hiroşima ve Nagasaki tamamen yerle bir olmuştur. Avrupa'nın başkentleri ve önemli şehirleri de ağır bombardımanlar neticesinde büyük ölçüde yıkılmıştır.
Son yıllardaki kasırga, fırtına, tayfun ve hortum gibi felaketler başta Amerika kıtası olmak üzere dünyanın birçok yerinde yıkıcı zarara neden olmuştur. Bunlara ek olarak seller de bazı yerleşim merkezlerinin sular ve çamur altında kalmasına yol açmıştır. Ayrıca depremler, volkanlar ve tsunami dalgalarının yaptığı büyük tahribatlar da unutulmamıştır.

Depremler

“Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… depremler çoğalacak…” (Ramuz-El Ehadis, 476/11)
“Kıyametten önce iki büyük hadise vardır… ve sonra da zelzeleli yıllar.” (Ramuz-El Ehadis, 187/2)
Son birkaç yıl içinde meydana gelen büyük ve sürekli depremler, dünya kamuoyunun gündeminde devamlı olarak ilk sıralarda yer almaktadır. Amerikan Ulusal Deprem Enformasyon Merkezi verilerine bakılırsa 1999 yılında, yeryüzünde 20.832 deprem meydana gelmiştir. 3

Fakirlik

“Fakirler çoğalacak.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 455)
“Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 440)
Peygamberimizin işaret ettiği dönemin günümüz koşullarını tasvir ettiği açıktır. Geçmiş yüzyıllara bakıldığında kuraklık, savaşlar veya felaketler gibi nedenlerle zorluk ve sıkıntılar yaşandığı fakat bunların geçici ve bölgesel boyutlarda kaldığı görülmektedir. Oysa içinde bulunduğumuz çağda yaşanan fakirlik ve geçim zorlukları kalıcı, düzenli ve büyük ölçekli bir yapı taşımaktadır.
Günümüzde dünya genelinde fakirlik çok ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. UNICEF'in son raporları göz önünde tutulursa, dünya nüfusunun dörtte biri "tasavvur edilemez sıkıntı ve yokluk koşullarında" yaşamaktadır.4 Bir milyar üç yüz milyon kişi günde 1 dolar, üç milyar kişi de günde 2 dolar ile geçinmektedir.5 Yaklaşık bir milyar üç yüz milyon insan temiz sudan, iki milyar altı yüz milyon insan temel sağlık hizmetlerinden yoksundur.6

Ahlaki çöküş

“Fuhuş açık olmadan… kıyamet kopmaz.” (Ramuz-El Ehadis, 91/7)
“Zinanın çoğalması kıyamet alametlerindendir.” (Buhari, Tecrid'i 1/16)
“Kıyamet yaklaşınca… kadınla yolun ortasında cinsel münasebette bulunacak kadar haya ortadan kalkar.”
(Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 97)
“Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla yetindiklerinde… kıyamet yaklaşmış olacaktır.”
(Ramuz-El Ehadis, 448/8; Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
İçinde bulunduğumuz zamanda dünya toplumlarının sosyal yapılarını tehdit eden çok büyük bir tehlike söz konusudur. Bu tehlike insan bedenini ölüme götüren virüslere benzer şekilde sinsi bir faaliyet göstererek toplumu yıkıma sürüklemektedir. İşte bu tehlike bir insan topluluğunu ayakta tutan ahlaki değerlerin yozlaşmasıdır. Eşcinselliğin, fuhuş ticaretinin, evlilik dışı cinselliğin, cinsel suçların, pornografinin, tecavüz vakalarının ve cinsel hastalıkların artışı ahlaki çöküşün bazı önemli göstergeleridir.

Hak dinin ve Kuran ahlakının terk edilmesine dair bazı hadisler

“İnsanlara bir zaman gelir ki Kuran-ı Kerim bir vadide, insanlar başka bir vadide olurlar.” (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 23)
“Bundan sonra birtakım, Kuran okuyan fakat okudukları dillerinde kalan, kalplerine inmeyen insanların türeyeceği bir zaman gelecektir.” (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 61)
“Haram olan şeylerin helal sayılması… kıyamet alametlerindendir.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 454)
“Alimler ilmi sırf para kazanmak için öğrendiğinde… dini dünyalık karşılığında sattıklarında… hükmü sattıklarında… kıyamet yaklaşmış olacaktır.” (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
“İyilik terk edilip emredilmediğinde, kötülük işlenip alıkonulmadığında… kıyamet yaklaşmış olacaktır.”
(Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
“Kıyamet yaklaşır, hayırlı işler azalır.” (Kıyamet Alametleri, s. 264)
“(Kıyametin bir alameti) Mescitler içerisinde günahkarların seslerinin yükselmesi ve günahkarların dinin emrettiklerini yerine getiren samimi müminler üzerine galip gelip onlara tahakküm etmeleridir.”
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 450)

Kıyamet öncesinde sahte peygamberler ortaya çıkacaktır

“Her biri Allah'ın Resulü olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı gönderilmedikçe kıyamet kopmayacaktır.”
(Tirmizi, Fiten 43; Ebu Davud, Melahim 16)
Uzmanlar sözde mesih akımlarının 1970'li yıllarda ortaya çıkmaya başladığını, o tarihten bu yana da hızlı bir artış içinde olduklarını ifade etmektedir. Uzmanlara göre, bu artışa neden olan başlıca iki temel husus bulunmaktadır. Bunlardan birisi komünizmin yıkılması, diğeriyse internet teknolojisinin sağladığı imkanlardır.7

Hz. İsa’nın yeryüzüne dönüşü Kuran’da haber verilmiştir

Allah, inkarcıların Hz. İsa'yı öldürmelerine izin vermemiş, onu Kendi katına yükseltmiştir. Ve tekrar yeryüzüne döneceğini insanlara müjdelemiştir. Hz. İsa'nın yeryüzüne dönüşü ile ilgili olarak Kuran'da şu haberler verilir:
- İsa Peygamberi öldürmek için tuzak kuran inkarcıların onu kesinlikle öldüremedikleri bir ayette şöyle vurgulanır:
Ve : "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik) Oysa onu öldürmediler ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler. (Nisa Suresi, 157)
- Hz. İsa'nın ölmediği insanların yaşadığı boyuttan alınarak, Allah katına yükseltildiği ayette şöyle bildirilir:
 Hayır; Allah onu kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 158)
- Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetinde, Hz. İsa'ya uyanların kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçirileceği haber verilmektedir.
Günümüzden 2000 yıl kadar önce Hz. İsa'ya tabi olan havarilerin hiçbir siyasi güce sahip olmadıkları tarihi bir gerçektir. Bu dönem ile günümüz arasında yaşayan ve kendilerini Hıristiyan olarak adlandıranların ise başta teslis (üçleme) olmak üzere pek çok sapkın inancı savundukları, dolayısıyla gerçek anlamda İsevi olarak tabir edilemeyecekleri de açıktır. Çünkü Kuran'ın birçok ayetinde teslise inananların inkara saptıkları ifade edilir. O halde kıyamet saati öncesindeki bir dönemde, inkarcılara üstün gelecek gerçek İseviler ortaya çıkacak Al-i İmran Suresi'ndeki İlahi vaat de böylece tecelli edecektir. Kuşkusuz müjdelenmiş bu topluluk, Hz. İsa'nın yeryüzüne dönüşüyle kendini gösterecektir.
- Kuran'da verilen bir diğer bilgi de Hz. İsa'nın ölümünden önce tüm Ehli Kitap'ın kendisine iman edeceği şeklindedir:
Andolsun, Kitap Ehli'nden, ölmeden önce ona (Hz. İsa'ya) inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o (Hz. İsa) da onların aleyhine şahit olacaktır. (Nisa Suresi, 159)
Bu ayetten açıkça anlaşılmaktadır ki, Hz. İsa ile ilgili olarak henüz gerçekleşmemiş olan üç İlahi vaat vardır. İlk olarak, İsa Peygamberin her insan gibi yaşadıktan sonra öleceği bildirilmektedir. İkinci vaat, tüm Ehli Kitap'ın onu cismani olarak göreceği ve ona yaşarken itaat edeceğidir. Şüphesiz söz konusu bu iki haber de Hz. İsa'nın kıyamet öncesindeki gelişinde gerçekleşecek olaylardır. Ayetteki üçüncü haber olan Hz. İsa'nın Ehli Kitap hakkındaki şahitliği de kıyamet gününde gerçekleşecektir.
- Kuran'da Hz. İsa'nın ölümünü açıklayan bir diğer ayet ise Meryem Suresi'nde geçmektedir.
"Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de." (Meryem Suresi, 33)
Bu ayet Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetiyle birlikte incelendiğinde çok önemli bir gerçeğe işaret etmektedir. Al-i İmran Suresi'ndeki ayette Hz. İsa'nın Allah katına yükseltildiği ifade edilmektedir. Bu ayette ölme ya da öldürülme ile ilgili bir bilgi verilmemektedir. Ancak Meryem Suresi'nin 33. ayetinde Hz. İsa'nın öleceği günden bahsedilmektedir. Bu ikinci ölüm ise ancak Hz. İsa'nın ikinci kez dünyaya gelişi ve bir süre yaşadıktan sonra, vefat etmesiyle mümkün olabilir. (En doğrusunu Allah bilir)
- Hz. İsa'nın yeryüzüne dönüşüne işaret eden bir diğer ayet şöyledir:
Ona (Hz. İsa'ya) kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek. (Al-i İmran Suresi, 48)
Bu ayette geçen "kitap" kelimesinin neyi ifade ettiğini anlamak için konuyla ilgili diğer Kuran ayetlerine baktığımızda şunu görürüz: Tevrat ve İncil ile birlikte aynı ayette kullanılması halinde kitap kelimesi, Kuran anlamını ifade etmektedir. Al-i İmran Suresi'nin 3. ayeti buna bir örnek olarak verilebilir. Bu durumda, 48. ayetteki Hz. İsa'nın öğreneceği bildirilen kitap da ancak Kuran olabilir. İsa Peygamberin bundan yaklaşık 2000 sene önceki yaşamında, Tevrat ve İncil üzerine bilgi sahibi olduğu bilinmektedir. Kuran'ı öğrenmesinin ise yeryüzüne yeniden gelişinde gerçekleşeceği açıktır.
- Al-i İmran Suresi'nin 59. ayetindeki, "Şüphesiz, Allah katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir..." ifadesi de oldukça dikkat çekicidir. Bu ayette iki peygamber arasındaki bazı benzerliklere dikkat çekilmiş olabilir. Bilindiği gibi, hem Hz. Adem ve Hz. İsa babasız doğmuşlardır. Ayrıca yukarıdaki ayette, Hz. Adem'in cennetten yeryüzüne indirilmesi Hz. İsa'nın ahir zamanda Allah katından yeryüzüne indirilmesine de benzetilmiş olabilir.
- Kuran'da Hz. İsa ile ilgili şöyle bir bilgi de verilmektedir:
Şüphesiz o (Hz. İsa) kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol budur. (Zuhruf Suresi, 61)
Hz. İsa'nın Kuran'ın indirilişinden altı yüzyıl önce yaşadığını biliyoruz. O halde yukarıdaki ayette bildirilen, onun ilk hayatının değil ahir zamandaki dönüşünün kıyamet için bir bilgi kaynağı olacağıdır. Hz. İsa'nın ikinci gelişi hem Hıristiyan hem de İslam dünyasında sabırsızlıkla beklenmektedir. Bu kutlu misafirin yeryüzünü şereflendirmesiyle de çok önemli bir kıyamet alameti daha tecelli etmiş olacaktır.
- Hz. İsa'nın tekrar dünyaya geleceği ile ilgili bir başka delil ise Maide Suresi 110. ayette ve Al-i İmran Suresi 46. ayette geçen "kehlen" kelimesidir. Ayetlerde şu şekilde buyurulmaktadır:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile destekledim, beşikte iken de, yetişkin (kehlen) iken de insanlarla konuşuyordun…" (Maide Suresi, 110)
"Beşikte de, yetişkinliğinde (kehlen) de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir." (Al-i İmran Suresi, 46)
Bu kelime Kuran'da sadece yukarıdaki iki ayette ve sadece Hz. İsa için kullanılmaktadır. Hz. İsa'nın yetişkin halini ifade etmek için kullanılan "kehlen" kelimesinin anlamı "otuz ile elli yaşları arasında, gençlik devresini bitirip ihtiyarlığa ayak basan, yaşı kemale ermiş kimse" şeklindedir. Bu kelime İslam alimleri arasında ittifakla "35 yaş sonrası döneme işaret ediyor" teklinde çevrilmektedir.
Hz. İsa'nın genç bir yaş olan otuz yaşının başlarında göğe yükseldiğini, yeryüzüne indikten sonra kırk yıl kalacağını ifade eden ve İbn Abbas'tan rivayet edilen hadise dayanan İslam alimleri, Hz. İsa'nın yaşlılık döneminin, tekrar dünyaya gelişinden sonra olacağını, dolayısıyla bu ayetin, Hz. İsa'nın nüzulüne (yeniden yeryüzüne gelişine) dair bir delil olduğunu söylemektedirler.8

Peygamberimiz Hz. İsa’nın dönüşünü müjdelemiştir

Hz. İsa'nın dünyaya tekrar gelişi ile ilgili Peygamberimizin de birçok hadisi bulunmaktadır. İslam alimlerinden Şevkani, Hz. İsa'nın dönüşüne dair 29 hadis olduğunu, bu hadislerin içerdiği bilgilerin de yanlış olma ihtimalinin bulunmadığını belirtmiştir. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/338) Bu konudaki bazı hadisler şöyledir:
“Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki Meryem oğlu (İsa Aleyhisselam)'ın adil bir hakim olarak sizin içinize inmesi muhakkak yakındır.” (Sahihi Müslim, 6/532)
“isa bin Meryem adil bir hakim ve adaletli bir imam (devlet başkanı) olarak inmedikçe kıyamet kopmayacaktır.”
(Sünen-i İbn-i Mace, 10/340)
Peygamberimiz Hz. İsa'nın geldiğinde, yapacaklarını da şöyle ifade etmiştir:
“İsa bin Meryem iner, kırk yıl Allah'ın kitabı ve benim sünnetimle hükmeder, vefat eder.”
(Ahir Zaman Mehdi'sinin Alametleri, s. 92)
“İsa bin Meryem benim ümmetim içinde; adaletli bir hakim ve (yönetimde) adil bir imam olacak, haçı kırıp ezecek ve domuzu öldürecektir… Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah'tan başkasına tapılmayacaktır.” (Sünen-i İbn-i Mace, 10/334)

2. Bölüm: Ahir Zaman Ve Dabbetü'l-Arz

Peygamberimiz ve bazı İslam büyükleri ahir zaman hakkında
önemli açıklamalar yapmışlardır

Allah, ahir zamanın bu büyük karmaşası içindeki insanları kurtuluşa ulaştıracaktır. Yolunu şaşırmış olan insanlığı doğru yola davet etmek için, "Mehdi" (doğruya götüren) sıfatını taşıyan üstün ahlaklı bir kulunu vesile kılacaktır. Mehdi, önce İslam dünyasının içinde fikri bir mücadele yürütecek ve İslam'ın aslından kopmuş olan Müslümanları gerçek imana ve ahlaka döndürecektir. Mehdi'nin bu noktada üç temel görevi vardır:
1. Allah'ı inkar eden ve dinsizliği destekleyen felsefi sistemlerin çürütülmesi.
2. İslam'ı, onu dejenere etmiş olan ikiyüzlü kimselerin boyunduruğundan kurtararak hurafeciliğe karşı mücadele edilmesi. Kuran'ın hükümlerine dayanan gerçek İslam ahlakının ortaya çıkarılması ve uygulanması.
3. Tüm İslam dünyasını siyasi ve sosyal yönlerden güçlendirmesi, huzur, güvenlik ve refah sağlaması, toplumsal sorunları çözmesi.
Hadislerde bildirildiğine göre, Mehdi'yle aynı dönemde dünyaya yeniden dönecek olan Hz. İsa ise, özellikle Hıristiyan ve Yahudi dünyasına hitap edecek, onları içine düştükleri hurafelerden sıyrılıp Kuran'a göre yaşamaya çağıracaktır. Hıristiyanların Hz. İsa'ya uyması ile birlikte, İslam ve Hıristiyan dünyaları tek bir inançta birleşecek ve dünya "Altınçağ" olarak anılan büyük bir barış, güvenlik, mutluluk ve refah dönemi yaşayacaktır.

Mehdi'nin çıkış alametleri: Fitnelerin çoğalması

Fitne ortamları sağlam imana sahip müminler için imanlarının, sabırlarının ve ahiretteki derecelerinin artmasına vesile olurken, zayıf ve yüzeysel imana sahip kişilerin imanlarını kaybetmelerine ya da imanlarının daha da zayıflamasına yol açar. İşte Mehdi bu tür bir fitne ortamının en yoğun ve şiddetli olarak yaşandığı bir dönemde ortaya çıkacaktır:
“Kıyamet yaklaştığı zaman ve müminlerin kalbi; ölüm, açlık, fitneler, sünnetlerin kaybolması, bid'atlerin ortaya çıkması, emri bil maruf ve nehyi anıl münker (iyiliği emredip kötülükten menetme) imkanlarının kaybolması gibi sebeplerle zayıfladığı zaman benim evlatlarımdan Mehdi ile Cenab-ı Hak sünnetleri ihya eder. Onun adalet ve bereketi ile müminlerin kalbi ferahlar, Acem (Arap olmayan) ve Arap milletleri arasında ülfet ve muhabbet yerletir.”
(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 66)
“Mağrib'de (batıda) karışıklıklar, fitneler ve korku olacak. Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak. Fitneler çoğalacak.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s.440)
“Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak ve bu durum bir münadinin semadan seslenerek: "Ey insanlar, emiriniz artık Mehdi'dir" demesine kadar devam edecektir.”
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)
Hadislerde herkese ulaşacak, hızla yayılacak bir fitneden bahsedilmektedir. Yani herkesin haberdar olacağı, dine ve Allah'a karşı ortaya sürülen bir fitne insanların imanlarını hedef alacaktır. Günümüzde, Allah'ın varlığına ve yaratmasına karşı öne sürülen en büyük ve geniş çaplı akım materyalist felsefedir. Bu felsefenin kendisine dayanak aldığı sözde bilimsel temel ise "evrim teorisi"dir. Hiçbir bilimsel ve mantıksal delile dayanmadığı, tamamen akıl ve bilim dışı olduğu halde, güçlü propaganda, aldatmaca ve göz boyama yöntemleriyle bu safsata dünya çapında belirli materyalist odaklar tarafından kitlelere empoze edilmeye çalışılmaktadır.
Bugün evrim teorisinin gerek basın gerekse televizyon yoluyla hemen hemen girmediği hiçbir ev, bu teoriyi duymayan hiç kimse yok gibidir. Bu durum, bütün Batı dünyası için geçerli olduğu gibi, Müslüman ülkeler için de geçerlidir. Öyle ki ders kitaplarına bile sokulmuş olan bu teori öne sürdüğü sayısız yalan ve göz boyamalarla daha çocuk yaşlardan itibaren insanlara telkin edilmekte, tesadüfler sonucunda meydana geldikleri, maymundan türedikleri gibi gülünç safsatalarla insanlar yanıltılmaktadır. İlkokullardan üniversitelere kadar gençlerin evrimci yalanlarla beyinleri yıkanmaktadır.
Burada dikkat çekici bir nokta daha vardır: Peygamberimizin hadisinde belirttiği gibi, bir fitnenin dünyanın her yerine nüfuz etmesi ve hızla yayılması, ancak günümüzdeki gibi teknolojik imkanlarla (basın, yayın, internet, uydu iletişimi, vs...) gerçekleşebilir. Geçmişteki şartlarda bir fitnenin dünya çapında bu kadar geniş alana yayılma imkanı bulması mümkün değildir. Nitekim bugüne kadar Allah'ın varlığına, yaratılışa ve dine karşı savaş açmış, dünya çapında yaygın bir başka fitne daha geçmişte görülmemiştir. Tüm bunlar Mehdi'nin çıkış zamanının içinde yaşadığımız döneme rastladığına dair önemli işaretlerdir.

Haramların helal sayılması

Son birkaç on yıl içinde son derece yaygın bir hale gelmiş helali, haramı umursamayan, her türlü azgınlığı mubah sayan yaşam tarzı hadislerde tarif edilen ortamı çok açık bir şekilde yansıtmaktadır. Mehdi'nin çıkış habercisi olan bu karanlık ortam hadislerde şöyle tarif edilir:
“Küfür her yanı istila edip hükmü cemiyet içinde aşikare işlenmedikçe Mehdi zuhur etmez. Bu vakitte vaki olan ise… küfrün istilasıdır. Onun kuvvetidir.” (Mektubat-ı Rabbani, 2-259)
“Hz. Mehdi, bütün haramların helal sayıldığı büyük bir fitneden sonra çıkacaktır.”
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

İran-Irak Şavaşı

“Şevval ayında ayaklanma Zilkade'de harb konuşmaları, Zilhicce'de ise harb vaki olacak.” (Kıyamet Alametleri, s. 166)
Hadiste belirtilen Şevval, Zilkade ve Zilhicce ayları İran-Irak Savaşı’nın gelişim aşamalarıyla aynı tarihlere denk gelmektedir: İran Şahı'na karşı olan ilk ayaklanma bilindiği gibi hadiste belirtilen 5 Şevval 1398 (8 Eylül 1976)'de olmuştur.
Hicri 1400 Zilhicce (1980 Ekim) ayında İran-Irak arasındaki savaş tam anlamıyla başlamıştır.
Bir başka hadiste de bu savaşın ayrıntıları şöyle tarif edilir:
“Faris yönünden gelecek olan bir kavimdir ki, şöyle diyecekler: "Ey Araplar! Siz fazla taassuba kaçtınız! Siz bunlara gereği gibi hak tanımazsanız, sizinle hiç kimse birlik kurmayacaktır... Bir gün, onlara ve bir gün de sizlere verilsin, ve karşılıklı sözler tutulsun..." Onlar Mutıka çıkacaklar, Müslümanlar oradan aşağı yazıya inecekler... Müşrikler öbür yandaki (Rakabe) denilen bir simsiyah olan nehrin kenarında duracaklar... Aralarında savaş olacak: Her iki ordudan, Allah, zaferi kaldıracak…”
(Kıyamet Alametleri, El Berzenci, s. 179)
- Faris yönünden gelecek olan: İran tarafından gelecek olan
- Faris : İran - İranlı (Büyük Lugat)
- Yazıya inecekler : Ovalık-Irak Ovası
- Mutık : Yöredeki bir dağın adı.
- Rakabe : Petrol kuyularının çok olduğu bölgedir.
Bu hadiste, ırkçılıktan kaynaklanan bir anlaşmazlığın olacağına dikkat çekiliyor. Bu anlaşmazlık sebebiyle, "Yazı"ya (Yazı: Irak ovası) inilmekte ve savaş başlamaktadır. Ayrıca hadisin de işaret ettiği gibi, İran-Irak savaşı 8 yıl sürmüş ve binlerce kayıp verilmesine rağmen bir netice alınamamıştır. İki taraf da kesin bir üstünlük sağlayamamıştır.

Afganistan’ın işgali

“Talikan'a (Afganistan'a) yazık oldu. Şüphesiz Allah Teala'nın orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır. Orada Allah'ı hakkıyla bilen insanlar vardır. Onlar ahir zaman Mehdi'sinin yardımcılarıdır.”
(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 59)
Hadiste Afganistan'ın ahir zamanda işgal edileceğine işaret vardır. Gerçekten de Rusların Afganistan'ı işgali olan 1979 yılı Hicri 1400 yılına, diğer bir ifadeyle Hicri 14. yüzyılın başlangıcına denk gelmektedir.
Ayrıca bu rivayette Afganistan'ın maddi zenginliklerine dikkat çekilmektedir. Bugün Afganistan'da çeşitli sebeplerle işletilmeye açılmamış büyük petrol yatakları, demir havzaları ve kömür madenleri tespit edilmiştir.

Fırat'ın suyunun kesilmesi

Fırat Nehri'nin suyunun kesilip durdurulması da Mehdi'nin çıkış alametlerindendir:
“Fırat Nehri'nin suyu çekilerek altın hazinesini açıklaması zamanı yaklaşıyor. Her kim, o zaman orada bulunursa o hazineden bir şey almasın.” (Hadisi Buhari ve Müslim rivayet etmişlerdir. Riyazü's Salihin, 3/332)
“Resulullah: Fırat Nehri altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmayacaktır...” (Sahih-i Müslim, 11/320)
Görüldüğü gibi Mehdi'nin çıkışının önemli bir alameti olan Fırat Nehri'nin suyunun durdurulması ve altın değerinde bir hazinenin ortaya çıkması pek çok büyük hadis kitabında yer almaktadır. Suyuti'nin kitabında bu hadis "suyun durdurulması" olarak geçmektedir. Gerçekten de Keban Barajı, Fırat Nehri'nin suyunu durdurarak kesmiştir. Yapılan baraj sayesinde; elektriğin üretilmesi, toplanan suyun arazide kullanılarak toprağın veriminin artması ve ulaşım kolaylığının sağlanması gibi sebeplerle, buradaki topraklar "altın" gibi kıymetli hale gelmiştir. Baraj, betondan dev bir dağı andırmaktadır. Bu barajdan (hadis-i şerifteki benzetmeye göre dağdan) altın değerinde servet dökülmektedir. Dolayısıyla baraj "altın bir dağ" hususiyetini kazanmaktadır. (En doğrusunu Allah bilir)

Ramazan Ayı'nda Ay ve Güneş tutulmaları

“Mehdi için 2 alamet vardır ki... Bunun birincisi, Ramazan'ın birinci gecesi Ay'ın ikincisi de ortasında Güneş'in tutulmasıdır.”
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)
“Mehdi'nin çıkmasından önce bir Ramazan içinde Güneş iki defa tutulacaktır.”
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 440)
“... Güneş'in oruç ayının ortasında, Ay'ın ise sonunda tutulması...” (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 37)
“Mehdi'nin gelişi Ramazan Ayı’nda ayın iki kere tutulmasına sebep olacaktır.” (Kıyamet Alametleri, s. 200)
Yukarıdaki rivayetlerde dikkati çeken en önemli nokta Ramazan Ayı'nın ortasında hem Güneş tutulmasının, hem de bir ay içinde "Ay"ın ve "Güneş"in iki kere tutulmasının imkansız olduğunun fark edilmesidir. Bu, normal şartlarda gerçekleşmeyecek bir durumdur. Oysa diğer ahir zaman alametlerinin çoğu insanın anlayabileceği, belirli sebeplere bağlı olarak gerçekleşebilecek olaylardır.
Eğer bu hadislerde tarif edilen olaylar dikkatle incelenirse, rivayetler arasında çeşitli farklılıklar olduğu göze çarpar. Böyle bir durumda yapılacak en doğru şey, aynı olaya bakan farklı rivayetlerin ittifak ettikleri ortak yönleri tespit etmek olacaktır. Buna göre, yukarıdaki hadis rivayetlerinin toplamından çıkan ortak sonuçlar şunlardır:
1. Ramazan Ayı’nda Ay ve Güneş tutulmaları olacaktır.
2. Bu tutulmalar ortalama 14-15 gün arayla olacaktır.
3. Bu tutulmalar iki kere tekrarlanacaktır.
Bu tespitlere uygun olarak, 1981 yılında (Hicri-1401'de) Ramazan Ayı'nın 15. günü Ay, 29. günü de Güneş tutulmuştur. Yine "ikinci olarak", 1982 yılında (Hicri-1402'de) Ramazan Ayı’nın 14. günü Ay, 28. günü de Güneş tutulmuştur.
Ayrıca bu hadisede "Ay"ın Ramazan'ın tam ortasında DOLUNAY halinde tutulması ve dikkatleri çekecek bir alamet olarak belirmesi de son derece anlamlıdır.
Bu olayların Mehdi'nin diğer çıkış alametleriyle aynı dönemde meydana gelmesi ve Hicri 14. yüzyıl başlarında, üst üste iki yıl (1401-1402) mucizevi bir tarzda tekrarlanması rivayetlerin işaretinin bu olaylar olabileceğini kuvvetlendirmektedir.

Kuyruklu yıldızın doğması

“Mehdi'nin çıkışından evvel, (her tarafı) aydınlatan kuyruklu bir yıldız doğacaktır.” (Kıyamet Alametleri, s. 200)
“O gelmeden önce, doğudan ışık veren bir kuyruklu yıldız görünecektir.”
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 53)
“O yıldızın doğması, Güneş ve Ay tutulmasından sonra olacaktır.” (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)
Hadislerde belirtildiği gibi:
- 1986 yılında (Hicri 1406'da) yani 14. yüzyıl başlarında "Halley" kuyruklu yıldızı Dünyamızın yakınından geçmiştir. Bu kuyruklu yıldız parlak, ışıklı bir yıldızdır.
- Hareket yönü doğudan batıya doğrudur.
- 1981 ve 1982 (1401-1402) yıllarında meydana gelen Ay ve Güneş tutulmaları olayından sonra ortaya çıkmıştır.
Bu yıldızın doğuşunun da diğer çıkış alametleri ile aynı zamanda meydana gelmesi, Halley kuyruklu yıldızının hadiste işaret edilen yıldız olduğunu doğrular niteliktedir.

Kabe baskını ve Kabe'de kan akıtılması

“Onun çıkacağı yıl, insanlar hacca, başlarında bir emir bulunmadan gidecekler... Hep birlikte Beyt-i Şerif'i tavaf edecekler, sonra Mina'ya indiklerinde, köpekler gibi birbirine saldıracak, hacılar soyulacak, kanlar Akabe Cemresinin üzerine akacak.”
(Kıyamet Alametleri, s. 168-169)
“İnsanlar başlarında bir imam bulunmaksızın hac ederler. Mina'ya indiklerinde etrafları, köpeklerin sarışı gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır.”
(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 35)
Yukarıdaki hadislerde "onun çıkacağı yıl" cümlesi kullanılarak, Mehdi'nin çıkış tarihinde Hac sırasında meydana gelecek bir katliama dikkat çekilmektedir. 1979 yılında, Hac sırasında gerçekleşen Kabe baskınında aynen böyle bir katliam yaşanmıştır. Çok ilginçtir bu kanlı Kabe baskını da ahir zamanın başlangıcının ve Mehdi'nin çıkışının diğer alametlerinin gerçekleştiği dönemin tam başında yani Hicri 1400 yılının ilk gününde, 1 Muharrem 1400 (21 Kasım 1979) tarihinde meydana gelmiştir.
Yine hadis-i şerifte kanların akacağından bahsedilerek öldürme olayına dikkat çekilmiştir. Baskın sırasında Suudi askerleri ile saldırgan militanlar arasında meydana gelen çarpışmada 30 kişinin öldürülmesi, bu rivayetin kalan kısmını da doğrulamıştır.
1979 (Hicri 1400)'da gerçekleşen bu Kabe baskının ardından 7 sene sonra Hicri 1407 yılında, Hac sırasında çok daha büyük kanlı bir olay meydana gelmiştir. Bu hadisede caddelerde gösteri yapan hacılara saldırılarak 402 kişi katledilmiş, çok fazla kan akıtılmıştır. Beyt-ül Muazzama'nın yanında, Müslümanların (Suudi Arabistan askerleri ile İran'lı hacıların) birbirlerini öldürmeleri ile büyük günahlar işlenmiştir. Bu kanlı olaylar ilgili hadiste tarif edilen ortamla çok büyük benzerlikler taşımaktadır:
“Şevval'de savaş naraları, Zilhicce'de harb ve kıtal olur, yine Zilhicce'de hacı talana uğrar, hatta caddeler kandan geçilmez ve haramlar çiğnenir. Beyt-ül Muazzam'ın yanında büyük günahlar işlenir.”
(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 37)
Yukarıdaki hadiste, Beyt-ül Muazzama'nın (Kabe'nin) içinde değil, yanında çıkacak olaylara dikkat çekilmektedir. 1407 yılının Zilhicce Ayı'nda (Hac mevsiminde) meydana gelen olaylar da ilkinden farklı olarak Kabe'nin içinde değil yanında gerçekleşmiştir. En başta anlattığımız olay ise 1 Muharrem 1400'de Beyt-ül Muazzama'nın (Kabe'nin) bizzat içerisinde olmuştu. Her iki hadise de rivayetlerin işaretine uygun bir şekilde gerçekleşmiştir.

Doğu tarafından bir ateşin görünmesi

“İkdiddurer isimli kitapta Mehdi'nin zuhur alametleri bahsinde geçiyor: Doğuda, semada üç gece görünen büyük bir ateşin çıkması. Mutad (alışılmışın dışında) şafak kızıllığı gibi olmayan bir kırmızılığın semada görülüp ufukta yayılması.”
(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)
“Doğudan üç veya yedi gün ardı ardına büyük bir ateş zuhur edecek, gökte karanlık görülecek, gökte alışılmış olan kırmızılığın aksine bambaşka bir kızıllık yayılacak. Yeryüzünün duyup anlayabileceği bir dille nida edilecek.” (Kıyamet Alametleri, s. 166)
“Yemin ederim ki bir ateş sizi saracaktır. O ateş bugün Berehut denilen vadide sönük vaziyettedir. O ateş içinde müthiş azap olduğu halde insanları kaplar. O ateş insanları, malları yakıp bitirir. Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi uçarak dünyanın her tarafına yayılır. Geceki sıcağı gündüzki hararetinden daha şiddetlidir. O ateş insanların başının üzerinden arşın altına kadar yaklaşarak yeryüzü ile gökyüzü arasında gökgürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur, buyurdu.”
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 461)
Mehdi'nin çıkış öncesi alametlerinden olan bu ateş hakkında kısa bir açıklama yapmak yerinde olacaktır.
Bilindiği gibi Temmuz 1991 yılında Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasında, Kuveyt'e ait petrol kuyularını ateşe vermesi sonucunda Kuveyt ve Basra Körfezi'ni çok büyük bir ateş sarmıştır.
Ayrıca Hadis-i şerifin ilk kısmında ateş için "sönük bir vaziyettedir" denmektedir. Ateş, yanıcı bir maddenin yanmasıyla meydana gelen bir durum olduğuna göre burada sönük vaziyette bekleyen ateşin kendisi değil, ateşin yakacağı hammaddedir.
Burada toprak altından çıkarılan petrole işaret edilmektedir. Nitekim hadisteki Berehut denilen yer, bir kuyunun adıdır. Bu kuyu petrol kuyusudur. Zamanı gelince bu kuyulardan çıkarılan petrol, yanmaya hazır bir ateş haline gelmektedir.

Güneş'ten bir alametin belirmesi

“O, (Mehdi), Günet'ten bir alamet belirinceye kadar gelmeyecektir.” (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)
“Güneş alamet olarak doğmadıkça Mehdi çıkmayacaktır.” (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)
Güneş'te belirecek olan bu alamet, 20. yüzyılda görülen büyük patlama olabilir.
Ayrıca 11 Ağustos 1999 yılında gerçekleşen Güneş tutulması yüzyılımızın son tam Güneş tutulmasıdır. İlk kez bu kadar çok insan Güneş tutulmasını, hem de bu kadar uzun bir süre izleyebilmiş, inceleme fırsatı elde etmiştir. Bu tutulmada dikkat çeken bir nokta da Türkiye'nin de bu tam tutulmanın en iyi izlendiği ülkelerden birisi olmasıdır. Bartın'dan Silopi'ye kadar, yaklaşık olarak 12 şehir ve 100 ilçe tutulmayı gözleyebilmiştir.
Peygamberimizin, Mehdiyet konusuna Kuran’da işaret olduğunu bildiren çeşitli hadisleri vardır
“Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi dünyaya hükmedecektir.” (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29)
“Ashab-ı Kehf, Mehdi'nin yardımcıları olacaktır.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, s. 59)
“Mehdi'nin yardımcılarının sayısı Talut ile nehri geçenler kadardır.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57)

3. Bölüm: Altınçağ

Peygamberimiz Altınçağ’ı cennet benzeri özelliklerle tasvir etmiştir
Peygamberimizden aktarılan pek çok hadiste, yeryüzünde İslam ahlakının hakim olacağı bir dönemin yaşanacağına işaret edilmektedir. "Altınçağ" ismiyle bilinen bu dönem, hadislerden de anlaşılacağı üzere yarım yüzyıldan fazla sürecek "Asr-ı Saadet" benzeri bir devir olacaktır.
İnsanlar Altınçağ'da hayatlarından o kadar memnun olacaklardır ki; bir hadisin ifadesine göre "zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmayacaklar, bu güzelliklerden daha fazla yararlanmak için Allah'tan ömürlerinin uzatılmasını" isteyeceklerdir. Peygamberimizin bir diğer sözünde ahir zamandaki ortam şu şekilde tarif edilir:
“… Küçükler keşke ben büyük olsaydım, büyükler de keşke ben küçük olsaydım diye temenni ederler... İyi insanların iyiliği artar, kötülere karşı bile iyilik yapılır.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)

Altınçağ’da görülmemiş bir bolluk olacaktır

Bu dönemde ürünlerde ve mallarda o zamana kadar görülmemiş bir bolluk olacağı, bu ürünlerin sayılıp, ölçülmeden her isteyene dağıtılacağı pek çok hadis-i şerifte de bildirilmektedir:
Resul-i Ekrem efendimiz şöyle buyurdu: "Ümmetimin sonunda öyle bir devlet reisi olacak ki avuç avuç mal ve para avuçlayacak ve bu malı adet olarak ihata edip saymayacaktır." (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 433)
“Mehdi insanlara malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan bol bol verecektir.”
(El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)
“… Yeryüzü içindeki hazineleri dışarıya fırlatacaktır.” (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 45)
“…Arz, içerisinde gizlediği bütün zenginliklerini, altından ve gümüşten sütunlar halinde dışarı atacak.”
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 464)

Teknolojik gelişmeler Altınçağ’daki bolluğun sağlanmasına
uygun ortam oluşturacaktır

“İnsanlar bir ölçek buğday ektiklerinde karşılığında yedi yüz ölçek bulacak... İnsan birkaç avuç tohum atacak, 700 avuç hasat edecektir... Çok yağmur yağmasına rağmen bir damlası bile boşa gitmeyecek.”
(Kıyamet Alametleri, s. 164 / El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)
Bu rivayette ahir zamanda modern tarıma geçilmesi, yeni üretim tekniklerinin geliştirilmesi, tohum ıslahı çalışmaları ve yağmur sularının yeni barajlar, göletler yapılarak değerlendirilmesi sonucunda oluşacak üretim artışına dikkat çekilmektedir.

Hayat pahalılığı ve darlık yılları bitecektir

Altınçağ’da çok büyük bir zenginlik ve refah yaşanacaktır. İhtiyaç içinde olana istediğinden kat kat fazlası verilecek, hiçbir şey sayılıp ölçülmeyecektir.
Peygamber Efendimiz de özellikle ümmetinin son döneminde, yani ahir zamanda Müslümanların büyük bir bolluk içinde yaşayacaklarını haber vermiştir:
“…Öyle bir zaman gelecek ki o zamanda kişi (ayırdığı) altın sadakasıyla (taraf taraf) dolaşacak da sonra elinden sadakasını alacak hiçbir (fakir) kimse bulamayacak.” (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 462)
“… O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı çok fazla olacak…”
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26)
“… Muhakkak ki o zamanda mal çoğalıp su gibi akacak da, onu hiçbir kimse (tenezzül edip) kabul etmeyecektir.”
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 464)

Din aslına dönecektir

Peygamberimizin hadislerinde ahir zamana yönelik bildirilen bir başka haber ise, İslam'dan uzak din anlayışının tamamen ortadan kalkışıdır. Altınçağ'da Peygamberimizden sonra gelişen bidatlarla dolu İslam anlayışı tamamen düzelecek ve din aslına dönecektir. Hadislerde bu konu ile ilgili olarak, ahir zamanda kaldırılmadık bidatın kalmayacağı ve "aynı peygamber gibi dinin icablarının yerine getirileceği" ifade edilmektedir. (Kıyamet Alametleri, s. 163)
Bilindiği gibi Peygamberimizin ve sahabelerin vefatından sonra dinin içine Kuran’da bildirilen hükümlere zıt hurafeler, ibadet şekilleri sokulmuş, Resulullah adına sayısız hadisler, hükümler uydurulmuştur. Ve bunların birçoğu günümüze kadar gelmiştir. Yüzyıllar süren bu süreç içinde samimi Müslümanlar bunları elden geldiğince ayıklayarak, dinin aslını ayakta tutmaya çalıştılarsa da, bugün İslam adına ortaya atılan birçok konunun Kuran'da yerinin olmadığı açık bir gerçektir.
Hiç şüphesiz neyin dine uygun olup neyin olmadığı konusunda başvurulabilecek tek kaynak Kuran'dır. Dolayısıyla ahir zamanda dine sonradan ilave edilmiş hurafeler, Kuran ölçü alınarak, birer birer uygulamadan kaldırılacaktır. Ancak bu şekilde gerçek din ortaya çıkacaktır.
Altınçağ'da yaşanacak çok önemli başka bir olay, dinin aslına döndürülmesinde samimi Müslümanların çabası ve gayretidir. Bu dönemde İslam alemi içindeki ihtilaflar, ayrılıklar ortadan kalkacaktır. İslam tarihinin en büyük alimlerinden biri olan Muhyiddin Arabi "Fütühat-ül Mekkiye" isimli eserinde bu konuda şu tespiti bildirmiştir:
“... dini Peygamberin zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak. Yeryüzünde mezhepleri kaldıracak. Halis hakiki dinden başka hiçbir mezhep kalmayacak.” (Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s.186-187)

4. Bölüm: Kehf Suresi’nden Ahir Zamana İşaretler

Kehf Suresi Peygamberimizin dikkat çektiği bir suredir

Kehf Suresi'nin ahir zamanla bağlantısı bulunduğuna dair Peygamberimizin pek çok hadisi mevcuttur. Bu hadislerden bazıları şu şekildedir:
Nevvas b. Seman el-Kilabi'den (ra) rivayet edilmiştir.
“Sizden kim Deccal'e yetişirse Kehf Suresi'nin evvelini onun üzerine okusun. Bu surenin sonu Deccal'ın fitnesinden kurtuluşunuzdur.” (Sünen-i Ebu Davud, 5/121)
Ebu Ümame el-Bahili'den rivayet edilmiştir.
“... kim onun (Deccal'in) cehenneminin belasına uğrarsa Allah'tan yardım dilesin ve Kehf Suresi'nin ilk ayetlerini okusun ki ateş İbrahim (as)'a olduğu gibi bu ateş de o kimseye soğuk ve selamet olsun.”
(Sünen-i İbni Mace Tercemesi ve Şerhi, Haydar Hatipoğlu, Kahraman Yayınları, c. 10, s.332)

Kehf Suresi’nde bazı sırlar ve ahir zamana dair işaretler bulunmaktadır

Hz. Muhammed (S.A.V)'in Müslümanlara Kehf Suresi'ni mutlaka okumalarını tavsiye etmesinin hikmetlerinden biri, Kehf Suresi'nin ahir zamana bakan çok önemli işaretler taşımasıdır. Kehf Suresi'nde, ahir zamanda çıkacak olan Deccal'den ve onun yeryüzüne yaymak istediği dinsizlik akımlarından korunmak ve insanlığa bela getirecek olan bu fitneye karşı mücadele edebilmek için gerekli işaretler, ayrıca Müslümanların istifade edebileceği dersler bulunmaktadır. Peygamberimizin ahir zamanda bu sureyi dikkatle okumayı ve ezberde tutmayı tavsiye etmesi, bu duruma açık bir işarettir. Ayrıca Ashab-ı Kehf'in inkarcı kavimlerinin içinde yaşadıkları, ardından Hz. Musa'nın Allah'ın rahmet verdiği bir kişiden öğrendiği derin ilim ve bunun da ardından Hz. Zülkarneyn'in tüm dünyaya hakimiyet kurarak İslam ahlakını yayması üzerinde düşünülmesi gereken konulardır.

Kehf Suresi’nde, Kehf Ehli’nin olağanüstü durumu anlatılmaktadır

Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehli’ni bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: “Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).” (Kehf Suresi, 9-10)
Gençlerden oluşan Kehf Ehli'nin yaşadıkları alışılmışın dışında, metafizik olaylardır. Hayatlarının her anı mucizevi gelişmelerle doludur. Peygamber Efendimizin hadislerinde ahir zamanla bağlantısına dikkat çekilen Kehf Ehli'nin Kuran'da anlatılan bu durumu, ahir zamanda da insanların olağandışı, metafizik olaylarla karşılaşabileceklerine bir işarettir.
Kehf Suresi'nin 10. ayetinde gençlerin bir yere "sığındıkları" bildirilmektedir. Kıssanın sonraki ayetlerinden anlaşıldığına göre, Kehf Ehli'nin mağaraya sığınmalarının nedeni dönemin baskıcı sisteminin oluşturduğu ortamdır. Kendi fikirlerini rahatça söyleyemeyen, doğruları anlatamayan, Allah'ın dinini gerektiği gibi tebliğ etmeleri engellenen Kehf Ehli, çözümü bu toplumdan uzaklaşmakta bulmuştur.
Ancak bu durum, uzaklaşıp bekleme manasında değildir. Kehf Ehli mağaraya sığınmış, yaptıkları işleri Allah'ın kolaylaştırması, kendilerine rahmetinden yayması için dua etmişlerdir. Kısacası Kehf Ehli'nin mağaraya sığınmasının nedeni sadece beklemek değil, kendilerini bu süre içinde geliştirmek olmuştur. Ahir zamanda da totaliter rejimlerin olduğu yerlerde baskı altında olan Müslümanlar kendilerini gizleyeceklerdir. Bu vesileyle Allah'ın kendi üzerlerindeki rahmetini artırmasını, işlerini ve dine düşman fikir akımlarına karşı yürüttükleri mücadeleyi daha da kolaylaştırmasını umacaklardır.

Ashab-ı Kehf’in gizliliği belirli bir süreye kadar devam etmiştir

Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık. (Kehf Suresi, 11-12)
Kehf Ehli'nin yaşadığı haber verilen bu uyku halinin nedeni, kadere tabi olmanın getirdiği tevekkül ve huzur olabilir. Çünkü tüm kainatı bir kader üzere yoktan yaratan Allah, dünyada gerçekleşen bütün olayları da Müslümanların lehine tanzim etmektedir.
Günümüzde de bir kısım Müslümanlar bir nevi rahmani uyku içindedirler. Bu sayede, insanları dinden uzaklaştırmaya çalışan materyalist ideolojilerin sebep olduğu belaların dehşetinden ve şiddetinden etkilenmemektedirler. Bu maddeci akımlar yüzünden oluşan ahlaki dejenerasyondan, zulüm ve kargaşadan etkilenmeden Kuran ahlakını yaşamayı sürdürmektedirler.
Ashab-ı Kehf'in gizliliği, ayetten de anlaşıldığı gibi, belirli bir süreye kadar devam etmiştir. Daha sonra Allah'ın takdir ettiği zamanda, O'nun dilemesi ile bu gençler uyanmışlardır.

Kendi milletlerine Allah’ın dinini tebliğ etmişlerdir

“Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?” (Kehf Suresi, 15)
Bu ayette, Kehf Ehli'nin kendi milletlerine karşı yaptıkları tebliğ faaliyetinden bahsedilmektedir. Onlar, kendi dönemlerindeki müşrik topluluklara Allah'ın dinini tebliğ etmiş, onlardan Allah'a şirk koşmaktan vazgeçmelerini istemişlerdir. Ayrıca müşrik topluluklarını inkarlarını dayandıracakları bir delil göstermeye davet etmişler, onlar bir delil getiremediklerinde de müşriklerin yalancılıklarını ve iftiralarını açıklamışlardır.
Aynı Kehf Ehli'nin yaşadığı dönemde olduğu gibi asrımızda da Müslümanlar Allah'tan başkasını ilah edinenlerden deliller istemektedirler. Ahir zamanda maddeyi ve tesadüfleri ilah olarak tanıtan putperest bir inanç mevcuttur; bu inanç Darwinizm'dir.
Darwinizm, tüm kainatın başıboş ve rastgele tesadüfler sonucu oluştuğunu iddia eden, doğada sadece güçlü olanın hayatta kalacağı şekilde çatışmaya ve şiddete dayalı bir sistem olduğunu savunan din karşıtı bir iddiadır. Gerçekte Allah'ın sonsuz güç ve kudretiyle yoktan var ettiği cansız ve canlı varlıkları, başıboş tesadüflerin meydana getirdiğini iddia eden Darwinistler, bu iddialarıyla Allah'a karşı çok büyük bir iftirada bulunmaktadırlar.

İnkarcıların fikir sisteminden tamamen uzaklaşmışlardır

(İçlerinden biri demişti ki:) "Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın." (Kehf Suresi, 16)
İnkarcıların baskıları neticesinde Kehf Ehli, kendilerini tamamen tecrit etme ve inkarcılardan tamamen koparma ihtiyacını hissetmişlerdir. Mağaraya sığınma da bu tecrit durumunu ifade etmektedir. Allah bu dönemde Kehf Ehli'nin üzerindeki nimetini yaymış, onlara pek çok konuda kolaylık sağlamıştır. Bu kolaylık ve desteklerden en önemlisi ise iman edenlerin inkar edenlerin olumsuz etkilerinden uzak kalmaları olmuştur.

Kehf Ehli kendilerini gizlemek zorunda kalmışlardır

Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız." (Kehf Suresi, 20)
Bu ayette "taşa tutarlar" ifadesiyle terörist bir karakter tarif edilmektedir. Günümüzde de dinsiz ideolojilerin etkisi altında kalan insanlarda bu karakter açıkça görülür. Örneğin komünist ideolojiyi benimseyen teröristler, vatanı korumak için cansiperane mücadele eden devlet görevlilerine, polislere ve jandarmalara, sadece devlete olan düşmanlıkları nedeniyle taş atmakta, saldırmaktadırlar. Bunu yapmalarındaki amaç ise bu kişileri yıldırmak, güçlerini azaltmaktır. Bu yolla komünizm taraftarları, kendi din düşmanı ideallerini gerçekleştirebilmeyi, ülkelerini kaosa ve kargaşaya sürükleyerek komünist bir sistemi hakim etmeyi amaçlamaktadırlar.
Bu yüzden ahir zamanda insanların, dünyaya beladan başka bir şey getirmeyen kanlı ideolojilerden uzak durmaları, din aleyhtarı ideolojilerin provokasyonlarına, kışkırtmalarına kanmamaları, bozguncuların tarafında yer almamaları son derece önemlidir.

Onların sayısını sadece Allah ve az sayıda kişi bilmektedir

(Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: "Üç'tüler, onların dördüncüsü köpekleridir." Ve: "Beştiler, onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez." Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma. (Kehf Suresi, 22)
Ayette geçen "onları pek az (insan) dışında kimse bilemez" ifadesiyle Allah, derin bilgiye sahip çok az sayıda kişinin, bu sayıyı bilebileceğine işaret etmektedir. Örneğin bu kişi Hz. Hızır olabilir. Bunun yanı sıra Hz. Hızır'ın eğitiminden geçmiş ve ona tabi olmuş talebelerinin de, Allah'ın dilemesi ve bildirmesiyle bu bilgiye sahip olması mümkündür. Nitekim Kuran'da Allah'ın vahyetmesiyle elçilerin gaybdan yana bazı bilgilere sahip oldukları bildirilmektedir.

Hz. Musa ve genç yardımcısının “iki denizin birleştiği yere” yaptıkları yolculuk

Hani Musa genç yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim." (Kehf Suresi, 60)
Bu ayette kullanılan "genç" kelimesi ile, bir iş yapılırken genç insanların da yardımını almanın ve onlarla birlikte hareket etmenin önemine işaret ediliyor olabilir.
Gençlerin yatlarının getirdiği enerjilerini, dinamizmlerini, güçlerini, şevk ve heyecanlarını Allah rızası için hayır işlerinde kullanmalarını teşvik etmek gereklidir. Nitekim ayetlerde de bu konuya dikkat çekilmekte, Hz. Musa'ya kavminden sadece bir bölüm gencin iman ettiğinden bahsedilmektedir:
Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı. (Yunus Suresi, 83)
Kehf Suresi'nin 60. ayetinde dikkat çekilen bir diğer konu ise Hz. Musa'nın üzerinde durduğu buluşma yeridir. Hz. Musa çıktığı yolculukta bir kişiyle buluşmayı hedeflemektedir ve kendisine bu buluşma yerinin "iki denizin birleştiği bir bölge" olarak bildirildiği anlaşılmaktadır. Hz. Musa'nın bahsettiği yer de dünya üzerinde bu tarife uyan bölgelerden herhangi birinde bulunabilir.

Hz. Musa’nın üstün merhamet ve ilim sahibi Hz. Hızır ile buluşması

Derken, katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular. (Kehf Suresi, 65)
Allah kullarına karşı sonsuz merhamet sahibidir, Rahman ve Rahim'dir. Hz. Musa'nın buluşmak üzere yola çıktığı Hz. Hızır ise Allah'ın kendisine rahmet verdiği bir kişidir. Yani Allah'ın Rahman ve Rahim sıfatı Hz. Hızır üzerinde tecelli etmektedir. Allah, Hz. Hızır'a Kendi katından üstün bir ilim vermiş ve onu üstün bir kul kılmıştır.

Kehf Suresi’nde Hz. Zülkarneyn hakkında önemli bilgiler verilmiştir

Sana (Ey Muhammed,) Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar. De ki: "Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim. (Kehf Suresi, 83)
Ayette geçen "öğüt ve hatırlatma" ifadesi son derece önemlidir. Çünkü tarih boyunca Hz. Zülkarneyn kıssası çeşitli yorumcularca çok farklı şekillerde yorumlanmıştır.
Ancak Allah Hz. Zülkarneyn kıssasının ilk ayetinde bu kıssanın aktarılmasının hikmetlerinden bazılarını bizlere açıkça bildirmektedir: Müminlere bir hatırlatma, öğüt verme ve hikmet bildirme...

Hz. Zülkarneyn güçlü bir iktidara ve üstün bir ilme sahiptir

 Gerçekten, Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik ve ona herşeyden bir yol (sebep) verdik. O da, bir yol tuttu. (Kehf Suresi, 84-85)
Ayetlerden Hz. Zülkarneyn'in ülkesinde sorunların yaşanmadığı, iktidarının çok sağlam, akılcı ve güçlü olduğu anlaşılmaktadır.
Allah ayette geçen, "ona herteyden bir yol (sebep) verdik" ifadesiyle Hz. Zülkarneyn'e herşeye çözüm ve çare bulma gücü verdiğine dikkat çekmektedir. Hz. Zülkarneyn çok akıllı, ferasetli ve basiret sahibi bir mümindir. Allah'ın verdiği bu üstün özellikler sayesinde karmaşık gibi gözüken her türlü soruna hemen çözüm bulmakta, aksaklıkları gidermektedir.

Hz. Zülkarneyn sadece bir devlet adamı ve hakim değil,
aynı zamanda bir mürşittir

Dedi ki: "Kim zulmederse biz onu azablandıracağız, sonra Rabbine döndürülür, O da onu görülmemiş bir azabla azablandırır. Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz." (Kehf Suresi, 87-88)
Hz. Zülkarneyn konuşmalarında hemen Allah'ı ve ahiret gününü hatırlatmakta yani onlarla Müslümanca konuşmaktadır. Ayetlerde geçen ifadelerden Hz. Zülkarneyn'in Müslüman bir idareci, devletinin ise Müslüman bir devlet olduğu; tebası altındaki insanları eğittiği, onlara Allah'ın rızasına uygun tarzda hükmettiği açıkça anlaşılmaktadır.
Hz. Zülkarneyn, karşılaştığı topluluğu hemen Allah'a imana, samimiyete, Kuran'da bildirilen salih amelleri, ibadetleri yerine getirmeye davet etmektedir. Bu kişileri teşvik etmek için dünya ve ahiret hayatındaki karşılığa dikkat çekmekte, böylece onları hidayete çağırmaktadır.

Hz. Zülkarneyn, kendisinden yardım istenilen bir liderdir

Dediler ki: "Ey Zu'l-Karneyn, gerçekten Ye'cuc ve Me'cuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?" (Kehf Suresi, 94)
Ye'cüc ve Me'cüc'ün bozgunculukları nedeniyle zor durumda olan bu kavim, Hz. Zülkarneyn'den kendilerine yardım etmesini istemekte, bu yardımın karşılığında da ona vergi vermeyi teklif etmektedirler. Buradan Hz. Zülkarneyn'in tek başına bir kişi olmadığı, bir devleti yönettiği anlaşılmaktadır. Aynı Hz. Süleyman gibi Hz. Zülkarneyn de devlet gücüne ve askeri güce sahiptir.
Ayette işaret edilen bir diğer konu da Hz. Zülkarneyn'in yanında, dil uzmanları gibi, bayındırlık ve imar konularından da anlayan bir ekip olduğudur. Hz. Zülkarneyn'in bu konularla ilgilendiği, mimari ve imar teknolojisini iyi bildiği de yapılan yardım talebinden anlaşılmaktadır. Hatta bu konulardaki bilgisi ile tanındığı, meşhur olduğuna da ayetlerde işaret edilmektedir. Onun bu ünü nedeniyle, diğer devletler kendisinden bu yönde bir yardım istemektedirler. Tüm bu özellikleri, Hz. Zülkarneyn'in devletinin gücünü ve çapını anlamak için de bir delil niteliğindedir.
Hz. Zülkarneyn'in hem batı tarafında hem de doğu tarafında böyle büyük saygı görmesi ve etkili olması onun dünyaya hakim bir devletin başında olduğunun göstergesi olabilir. Dolayısıyla ayetlerden onun, yeryüzüne barış, adalet ve güvenlik getirmekle sorumlu olduğunu bilen bir lider olduğunu anlıyoruz. Kendisini sadece kendi ülkesinden değil, dünyanın her bölgesinden sorumlu hissetmektedir.
Hz. Zülkarneyn kıssasıyla ahir zamanda İslam ahlakının da -aynı Hz. Zülkarneyn'de olduğu gibi- tüm dünyaya hakim olacağına işaret edilmektedir.
Hz. Zülkarneyn kıssası hakkında farklı bir yorum
Hz. Zülkarneyn kıssası hakkında akla gelen bir diğer ihtimal ise, bu kıssanın gelecekte gerçekleşecek olayları anlatıyor olmasıdır.
Allah katında zaman tektir; gelecek, geçmiş ve şu an tek bir anda yaşanmaktadır. Nitekim Kuran'ın bazı ayetlerinde, kıyamet gününde, cennette ve cehennemde vuku bulacak her bir detay gerçekleşmiş ve sonuçlanmış olaylar olarak bizlere anlatılmaktadır. Bu ayetlerden biri şöyledir:
Sur'a üfürüldü; böylece Allah'ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde olanlar çarpılıp-yıkılıverdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, artık onlar ayağa kalkmış durumda gözetliyorlar. (Zümer Suresi, 68)
Görüldüğü gibi ayette bildirilen olaylar geçmişte olmuş bitmiş olaylar gibi anlatılmaktadır. Oysa bunların tümü bizim için gelecektir, henüz gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla Hz. Zülkarneyn kıssası da geleceğe dair bir olay olup, bize geçmiş zaman olarak anlatılıyor olabilir.
Allah Kehf Suresi'nin 84. ayetinde Hz. Zülkarneyn için "... ona herteyden bir yol (sebep) verdik" şeklinde buyurmaktadır. Burada Hz. Zülkarneyn'in gelecekte dünyanın her yerine hakim, büyük bir güce sahip olacağına işaret ediliyor olabilir.
Günümüzde bir ülkenin -ya da bir liderin- dünya hakimiyetinden söz edebilmek için, bu ülkenin maddi gücünün yanı sıra, iletişim teknolojisine de sahip olması gerekmektedir. Bir liderin bölge bölge dolaşıp ülkeleri denetlemesi mümkün değildir. Bu nedenle liderin merkezi bir başkentte olup, diğer bölgeleri uydu ve çeşitli iletişim araçlarıyla kontrol altında tutması çok daha akılcıdır. Nitekim Kehf Suresi'nin 95. ayetinde geçen "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan), daha hayırlıdır" ifadesiyle, Hz. Zülkarneyn'in yerleşik bir düzene sahip olduğuna işaret edilmektedir.
Kıssayı bu yönde incelediğimizde her ayetin farklı bir işareti olabileceğini görürüz. Örneğin Hz. Zülkarneyn'in önce batıya, sonra doğuya gittiği, daha sonra da geriye döndüğü bildirilmektedir. Bu ayetlerde, uydu yayınında kanalların değiştirilmesine, yayında kanal değiştirdikçe Hz. Zülkarneyn'in farklı bir bölge ile iletişim kurduğuna işaret ediliyor olabilir. Ayetlerde sürekli bir "bulma"ya dikkat çekilmektedir. Hz. Zülkarneyn'in "göze"nin yanında bir kavim "bulduğundan", doğu tarafında sözden anlamayan bir topluluk "bulduğundan" bahsedilmektedir. Bu "bulmalar" bir "arama" sonucunda oluşmaktadır ve uydu kanallarında yapılan bir "aramaya" bakıyor olabilir.
Ayetlerde doğu tarafındaki halk için "güneşi kendilerine siper edinmemiş" denmektedir. Eğer bu bilgileri iletişim teknolojisini göz önünde bulundurarak yorumlarsak, burada iki farklı işaret olduğunu düşünebiliriz. Hz. Zülkarneyn uydu aracılığıyla bu bölgeleri izliyor ve onlar hakkında istihbarat elde ediyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir) Ayrıca bu ifade ile ahir zamanda pek çok alanda kullanılacak olan enfraruj teknolojisine de işaret ediliyor olabilir. Günümüzde enfraruj kameralar tıp, adli tıp, meteoroloji, kriminoloji, istihbarat, endüstri gibi pek çok alanda kullanılmaktadır. İnsan vücudu da bu kameralar aracılığıyla tüm detaylarıyla incelenebilmektedir.
Ayetlerde Hz. Zülkarneyn'in hitap ettiği bildirilen topluluk tüm bir kavim ise, onlara uydu aracılığı ile ve televizyon yayını sayesinde hitapta bulunuyor olabilir. Bu şekilde dünyanın her yerindeki insanların şikayetlerini ve ihtiyaçlarını öğrenip, daha sonra hakim olduğu bu bölgeleri karargahından talimatla yönetmesi mümkündür.
Ayetlerde geçen Yecüc ve Mecüc'ün bozgunculuğu klasik anlamda bir terör ya da anarşi olayı olabileceği gibi, yayın aracılığıyla yapılan bir bozgunculuk da olabilir. Diğer yayınları engelleyip, sadece kendileri bozgunculuk amaçlı bir yayın yapıyor olabilir. Hz. Zülkarneyn de bu yayını farklı yöntemlerle engellemiş, böylece bozgunculuğun önüne geçmiş olabilir. Örneğin ayette söz edilen demir ve bakırı kullanarak, bir elektromanyetik alan oluşturmuş, bu şekilde radyo ve televizyon yayınlarını bozmuş olabilir. Nitekim elektromanyetik kaynaklardan biri olan trafo, demir çekirdek etrafına bakır iletken sarılarak elde edilmektedir. Bu elektromanyetik alan çok güçlü olduğu takdirde radyo ve televizyon yayınlarını bozabilir.
Bir diğer ihtimal ise çok büyük, kitlevi bir uydu anteni yapımına işaret edilmiş olmasıdır. Antenin büyük olmasının sebebi ise Yecüc ve Mecüc'ün yeryüzündeki tüm yayınları çalışmaz hale getiren bozucu etkisini aşabilmek için olabilir. Antenlerin yüzeyleri, genel olarak daha ucuz ve hafif olan alüminyumdan yapılır. Ancak antenin iletkenliğini artıracak en ideal malzeme aslında alüminyum değildir. Bakır çok daha ideal bir iletkendir. Bu bakımdan bakır tercih edilmiş olabilir. Ancak bu kadar büyük bir antenin bakır plakalarla kaplanması da akılcı değildir. Bunun yerine antenin yüzeyi eritilmiş bakırla kaplanırsa, hem kalıcı bir çözüm olur, hem de tek parça pürüzsüz bir yüzey elde edilerek antenin olabilecek en yüksek performansta çalışması gerçekleştirilir.
Karşıt yayın yoluyla ya da elektromanyetik alan oluşturarak yapılan bu seti, görünmez bir engel olarak ifade etmek mümkündür. Nitekim bazı İslam alimleri Kehf Suresi'nin 93. ayetinde geçen ifadeyi "seddeyn" değil "süddeyn", Kehf Suresi'nin 94. ayetinde geçen ifadeyi ise "sedd" değil, "südd" şeklinde okurlar. Eğer "sedd" şeklinde okunursa bu "gözle görünen engel" manasına gelirken, "südd" şeklinde okunursa "gözle görülmeyen engel" anlamına gelmektedir. (En doğrusunu Allah bilir).
Ayette geçen "Böylelikle, ne onu aşabildiler, ne onu delmeye güç yetirebildiler" (Kehf Suresi, 97) şeklindeki ifade de buna işaret ediyor olabilir. Çünkü bu büyük antenin yayınını engellemek isteyen Yecüc ve Mecüc'ün ya bu yayının üzerine çıkabilmeleri ya da bu yayını delmeleri gerekmektedir. Uluslararası literatürde korsan yayınların herhangi bir yayının arasına girerek, illegal yayın yapmasına da "yayın delme" adının verilmesi manidardır.
Bu yorumla değerlendirildiğinde "hemen hiçbir söz anlamayan" tabirinin de yapılan uydu yayınını, bazı zamanlar kavrayamayan bir kavme işaret ettiği düşünülebilir. Bu kavim yayının bozulduğu anlarda sözü anlayamıyor, sonra yayın düzeldiğinde de makul olarak hemen kavramaya başlıyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Kehf Suresi'nin 86. ayetinde geçen "... kara çamurlu bir göze" teklindeki ifade de dikkat çekicidir. Çünkü normal bir televizyon ekranında güneşin batışı küçük bir su gözesinde batış gibidir. Televizyonda görüntülerin rengi değişir ve deniz sathındaki bir batış ekranda grileşeceği için, dışarıdan bu görüntüyü izleyen bir kişi için güneş, kara görünümlü bir gözede batıyormuş gibi gözükür. "Aynin hami'e" ifadesinde geçen "ayn=göz" ve "hami'e=bulanık" kelimelerinin bu anlamları da göze ve televizyondaki görüntünün bulanıklığına işaret ediyor olabilir.
Ayrıca hem batı hem de doğu tarafı ile iletişim içinde olması, bir tarafta güneş doğarken diğer tarafta güneş batması da dünyanın farklı bölgeleri ile bağlantı içinde olduğuna işaret ediyor olabilir.
Kehf Suresi’ndeki bazı ayetlerin ebced değerleri günümüze çok yakın zamanlara bakmaktadır
Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik... (Kehf Suresi, 14)
HİCRİ: 1400 MİLADİ: 1979
Dedi ki: Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç nimet ve imkan) daha hayırlıdır... (Kehf Suresi, 95)
HİCRİ: 1409, MİLADİ: 1988 (Şeddesiz)
Gerçekten Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik... (Kehf Suresi, 84)
HİCRİ: 1440, MİLADİ: 2019 (Şeddeli)
Kehf Suresi'nde hicri 14. yüzyıl başına yani Miladi olarak 20. yüzyılın sonu ve 21. yüzyılın başına bakan bir işaret ise Kehf Suresi'nin sıra numarası ile ayet sayısının çarpımından elde edilen 1980 rakamıdır. Bu rakam Hicri 14. asrın başlarına tekabül etmektedir.
18. Sure Kehf Suresi 110 ayet 18 X 110 = 1980
Bediüzzaman Said Nursi de birçok sözünde ahir zamanın başlangıcı olarak aynı tarihlere işaret etmiştir. Örneğin bir sözü şu şekildedir:
“İşte bu hakikati bilmeyen insafsız insanlar derler ki: "Ahiretin tafsilatını ders alan müteyakkız kalbli, keskin nazarlı olan sahabelerin fikirleri niçin bin sene hakikatten uzak olarak fikirleri düşmüş gibi, istikbal-i dünyevide bin dörtyüz sene sonra gelecek bir hakikati asırlarında karib zannetmişler?”9
Üstad burada, sahabelerin yaşadığı dönemden "1400 sene sonra"sından bahsederek, ahir zamanın 1980'li yıllara tekabül edeceğine işaret etmiştir. Burada ne 1373, ne 1378, ne de 1398 denmemiş, tam 1400 denmiştir. Yani Hicri 14. yüzyıl.
Kehf Suresi iman edenler için çok önemli bir müjde içermektedir. Bu müjde, Peygamberimizin de hadislerinde bildirdiği, kutlu bir dönem olan ahir zamanın yaklaşmasıdır. Kehf Suresi bu açıdan bakıldığında, İslam'ın ahir zamanda geçireceği başlangıç, gelişme ve Hz. İsa'nın gelişi ile birlikte sonuçlanacak olan hakimiyet dönemlerine işaret etmektedir.

5. Bölüm: Hazreti Süleyman

Hz. Süleyman'a o güne kadar benzeri görülmemiş bir mülk verilmiştir

Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin. (Sad Suresi, 35)
Yukarıdaki ayette haber verilen Hz. Süleyman'ın duasına Allah icabet etmiş ve onu Kendi katından çok büyük nimetlerle ve üstün ilimlerle desteklemiş, ona hiç kimsenin ulaşamayacağı bir mülk, görkemli bir saltanat, eşi ve benzeri bulunmayan bir hakimiyet vermiştir. Hz. Süleyman'ın hayatından bazı bölümlerin aktarıldığı ayetlerde bu zenginlikten, güç ve iktidardan, sahip olduğu ilimleri kullanış şeklinden pek çok detay verilir.

Hz. Süleyman'a kuşların konuşma dili öğretilmiştir

Allah Hz. Süleyman'a kuşların konuşma dilini öğretmiş ve bu üstün ilim sayesinde ordusunda kuşlardan oluşan bir bölük kurmasını sağlamıştır. Hz. Süleyman bu vesileyle kuşlarla bağlantı kurmuş, onlara dilediği şekilde hükmedebilmiştir. Bu durum tümüyle Allah'ın Hz. Süleyman'a olan rahmetinin bir sonucudur.
... Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür. (Neml Suresi, 16)
Hz. Süleyman kıssasındaki bu bilgiden, bazı önemli sonuçlar çıkmaktadır:
- Kuşların, diğer insanların duyamadığı özel bir dalga boyunda, kendilerine has bir konuşmaları vardır. Hz. Süleyman'a bu özel frekanstaki konuşmayı anlayabilecek bir ilim verilmiştir. Bu, teknolojik bir imkanla da olmuş olabilir.
- Süleyman Peygamber, kuşların bu farklı frekanslardaki sesli iletişimini anlaması sayesinde onlara çeşitli emirler vermiş, kuşlar da onun bu emirlerini yerine getirmiş olabilirler. (En doğrusunu Allah bilir.)
- Hz. Süleyman kuşları kimi zaman haber taşımada, kimi zaman da istihbarat toplamada kullanmış ve bu şekilde çok önemli sonuçlar elde etmiştir. Bu ilim, onun diğer ülkelerle iletişimini kolaylaştırmış, çok zor ulaşılabilecek bölgelere rahatlıkla ulaşmasına imkan vermiştir. (En doğrusunu Allah bilir)
- Bu ayetle, ahir zamanda benzeri kullanılacak olan üstün bir teknolojinin varlığına dikkat çekiliyor olabilir. Bu kıssada geçen kuşlarla, bildiğimiz kuşlara değil, bugün kullanılmakta olan pilotsuz uçaklara da işaret ediliyor olması muhtemeldir.
- Bunların dışında, Hz. Süleyman diğer ülkeler ve düşmanları hakkında istihbarat elde etmek için kuşlara verici yerleştirmiş, bu şekilde hem görüntü hem de ses kaydı elde etmiş, elde ettiği kayıtları ülkesinin yönetiminde çeşitli şekillerde kullanmış olabilir.
- Hz. Süleyman'ın cinler ve şeytanlar üzerinde büyük bir hakimiyeti olduğu bilinmektedir. Allah Sebe Suresi'nin 12. ayetinde "... Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı..." şeklinde bildirmektedir. Enbiya Suresi'nin 82. ayetinde ise "... Onun için denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler) de gören teytanlardan kimseleri de (emrine verdik)..." diye buyurulmaktadır. Bu yönüyle düşünüldüğünde kuşlardan kasıt, kuş görünümündeki cinlerden meydana gelen bir ordu olabilir.
- Ayrıca bir başka ihtimal de, ayette söz edilen kuşların, cinler vasıtasıyla yönlendiriliyor olmasıdır. Ve Süleyman Peygamber de cinler vasıtasıyla kuşlara istediği tüm işleri yaptırmış olabilir.
- Kuran, Allah'ın kıyamete kadar tüm insanlar için geçerli kıldığı kitabıdır. Dolayısıyla Hz. Süleyman kıssasında anlatılan olayların benzerleri ahir zamanda da yaşanacak olabilir. Bu ayetler, Allah'ın cinleri ve şeytanları ahir zamanda da insanların hizmetine vereceğine işaret olabilir. Yine bu kıssada işari manada dikkat çekilen yüksek teknolojiden, ahir zamandaki insanların çok yoğun olarak istifade edeceğine dikkat çekiliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Hz. Süleyman'ın dişi karıncayı anlaması

(Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 19)
- Hz. Süleyman'ın, karıncaların kendi aralarındaki konuşmalarını duymasında da ahir zamanda bilgisayar teknolojisinde yaşanacak olan gelişmelere yönelik bazı dikkat çekici işaretler bulunuyor olabilir.
- Günümüzde "Silikon Vadisi" terimi teknoloji dünyasının merkezini ifade etmektedir. Hz. Süleyman kıssası'nda da bir "karınca vadisi"nden bahsedilmesi son derece manidardır. Allah bu ayetle ahir zamanda yaşanacak olan ileri bir teknolojiye dikkat çekiyor olabilir.
- Ayrıca günümüzde karıncalar ve bazı böcek türleri yüksek teknoloji alanında yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu canlılar örnek alınarak geliştirilen robot projeleri, savunma sanayinden teknoloji alanına kadar pek çok alanda hizmet vermeyi amaçlamaktadır. Ayette bu gelişmelere de işaret olabilir.

Ahir zamana yönelik müjdeler

Hz. Süleyman'ın ve Hz. Zülkarneyn'in yaşadıkları dönemlerde gerçekleşmiş olan bu dünya hakimiyeti tüm Müslümanlar için çok büyük bir müjdedir. Çünkü bu kıssalarda ahir zamana yönelik önemli işaretler bulunmaktadır.
Allah'ın sınırlarını titizlikle koruyan, İslam ahlakını dünya üzerinde hakim kılmak için ciddi bir çaba sarf eden ve hiçbir zorluk karşısında yılgınlık göstermeyen Müslümanlar, tarihin her döneminde mutlaka üstün geleceklerdir. Allah'ın yardımı ve desteği mutlaka onların yanında olacaktır. Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn yukarıda saydığımız özelliklerinin dünyadaki karşılığını güçlü bir hakimiyetle (ve elbette Allah'ın diğer pek çok manevi lütfu ile) almışlardır. Ahir zamanda aynı hakimiyet Allah'ın izniyle mutlaka gerçekleşecektir.
İslam ahlakının bu büyük hakimiyeti -daha önce de vurguladığımız gibi- Peygamber Efendimizin bazı hadislerinde Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn'in dünya hakimiyetlerine benzetilerek tarif edilmiştir. Bunlardan bazıları şöyledir:
Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi dünyaya hükmedecektir. (El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiy-il Muntazar, s. 29)
Tüm olarak yeryüzünün meliki dört tanedir. Onların ikisi: Zülkarneyn ve Süleyman müminlerden, diğer ikisi, Nemrud ve Buhtunnasr kafirlerdendir. Yere beşinci olarak ehli beytimden biri sahip olacak. Yani Mehdi. (Mektubat-ı Rabbani, 2/1163)

Mehdi'nin çıkışından hemen önceki durum

• Ahir zamanda ümmetimin başına sultanlarından şiddetli belalar gelir, öyle ki yerler Müslümanlara dar gelir.
(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 12)
Bu hadis, Mehdi gelmeden önce bazı Müslüman ülkelerde, din ahlakından uzak, zalim ve acımasız karakterli veya başarısız kişilerin iktidarda olacağına işaret etmektedir. Gerçekten de bugün İslam dünyasının bir bölümünde iktidarda olan yöneticiler, Müslüman halka eziyet etmekte, baskıcı ve despot rejimleri ile insanları ezmektedirler. Bir kısmında ise, ehil olmayan yöneticiler nedeniyle halk çeşitli belalara maruz kalmaktadır. Irak, Libya, Suriye, Somali, Etiyopya, Afganistan, Tunus ve Cibuti gibi ülkeler başta olmak üzere Müslümanlar, ülke yönetimindeki liderler tarafından baskı altına alınmakta, çeşitli zorluk ve sıkıntılara maruz bırakılmaktadırlar. Müslümanların dinlerini özgürce yaşamaları ve ibadetlerini yerine getirmeleri engellenmekte, ekonomik sıkıntılar yaşamı zorlaştırmaktadır.
• Tozlu dumanlı, karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takip edecek...
(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)
Fitne, "insanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya hak ve hakikatten saptıracak şey, savaş, azdırma, karışıklık, ihtilaf, kavga" gibi anlamlara gelen bir kelimedir.15 Hadiste bu fitnenin ardında toz ve duman bırakacağı belirtilir. Ayrıca bu fitnenin "karanlık" olarak nitelendirilmesi, nereden geldiği belli olmayan, umulmadık bir olay olduğuna işaret kabul edilebilir.
Bu açılardan bakıldığında söz konusu hadisin, 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri'nin New York ve Washington şehirlerinde meydana gelen, dünya tarihinin en büyük terör olayı olarak nitelendirilen saldırıya işaret etmesi muhtemeldir. Televizyon ekranlarında ve gazetelerde de şahit olunduğu gibi, bu iki büyük terör olayının ardından büyük bir toz bulutu ve duman çevreyi sarıp kuşatmıştır...
... Bu olay, hem dünya tarihinin en büyük terör saldırılarından biri olması, hem diğer alametlerle yakın dönemlerde vuku bulması ve ayrıca hadiste yapılan tarife benzer özellikler taşıması sebebiyle son derece önemlidir. Dolayısıyla binlerce masum insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan, insanlık tarihinin bu en elim terör olayı, hadiste haber verilen ve Mehdi'nin çıkışının bir alameti olarak bildirilen "tozlu dumanlı, karanlık fitne" olabilir.
• Mehdi'den önce, yaygın katliamların vuku bulacağı büyük bir fitne görülecektir.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 37)
Peygamberimizin Mehdi'nin gelişi ile ilgili bildirdiği hadislerin büyük bir kısmında, Mehdi gelmeden önce dünyada karmaşa, güvensizlik ve huzursuzluğun hakim olacağı üzerinde durulmaktadır. Savaşlar ve çatışmaların yanı sıra, toplu katliamların yaşanacak olması da bu dönemin belirgin özellikleri arasındadır. Ayrıca hadiste katliamların yaygın olacağına, yani tüm dünya çapında yaşanacağına dikkat çekilmektedir.
Geçtiğimiz yüzyılda iki büyük dünya savaşı yaşanmış ve sırf bu savaşlarda 65 milyon insan hayatını kaybetmiştir. 20. yüzyıl boyunca siyasi nedenlerle katledilen sivillerin sayısının 180 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. Bu, daha önceki yüzyıllarla kıyaslandığında olağanüstü derecede yüksek bir rakamdır.
• Masum insanlar katloluncaya kadar Mehdi çıkmayacak ve katliamlara yerde ve göktekiler, artık tahammül edemez bir hale geldiğinde zuhur edecektir... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 37)
Mehdi'nin çıkışı ile ilgili hadislerde katliamların yaygınlaşmasından bahsedilirken, bu katliamların masum insanları hedef alacağına özellikle dikkat çekilmiştir. Daha önce de ele aldığımız gibi, günümüzde hemen hemen tüm savaşlarda asıl hedef sivil halk olmaktadır. Katliamlar da asıl olarak sivil ve masum halka yönelik olarak gerçekleştirilmekte, çoğunlukla çocuklar, yaşlılar ve kadınlar katledilmektedir. Özellikle kendilerini savunma imkanı olmayan bu insanların seçilmiş olması katliamların çapının geniş, hayatlarını kaybeden insanların sayısının yüksek olmasına neden olmaktadır.
Terörizmin amacı halk arasında korku ve dehşet yaymak olduğundan, bu tür saldırıların asıl yöneldiği kesim çoğunlukla sivil halktır.
• Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 21-22)
"Fitne" kelimesi ise daha önce de belirtildiği gibi "savaş, karışıklık, kavga, ihtilaf" gibi anlamlara da gelmektedir. Kelimenin bu anlamları düşünüldüğünde özellikle son bir asırdır, hadiste de ifade edildiği gibi "kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılan" savaşlar, iç çatışmalar, kargaşalar dünyanın dört bir yanında bitip tükenmeden devam etmektedir. Özellikle geride bıraktığımız 20. yüzyıl "Savaşlar Yüzyılı" olarak anılmaktadır. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl ise savaşlar ve terör olayları ile başlamıştır ve halen de bunlar dünyanın dört bir yanında devam etmektedir.
• İnsanların ümitsiz olduğu ve "Hiç Mehdi falan yokmuş" dediği bir sırada Allah Mehdi'yi gönderir...
(Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
Yukarıdaki hadiste Altınçağ alametlerinden birinin insanların "Mehdi'nin gelmeyeceği yönünde" bir ümitsizliğe kapılmaları olduğu bildirilir.
Ahir zamanda, savaşlarla, yoklukla, açlıkla, adaletsizliklerle, ahlaki çöküşle ve çeşitli salgın hastalıklarla iç içe yaşayan insanlar tüm bu olumsuzlukların ortadan kalkabileceğine dair inançlarını yitirirler. Müslümanlar arasında da pek çok kişi, Altınçağ'ın başlayıp, İslam ahlakının dünya üzerinde hakim olacağı yönündeki beklentilerini kaybeder ve fitnelerin artarak devam edeceğine inanır.
Nitekim günümüzde de bu ruh halinin örnekleri sık sık görülmektedir. Peygamber Efendimizin Mehdi'nin gelişi ve Altınçağ'da yaşanacak olan güzelliklerle ilgili çok sayıda hadisi olmasına rağmen birçok kişi böyle bir dönemin yaşanmayacağını zannetmektedir. İşte bu zan da ahir zaman alametlerinden biridir. Altınçağ, bu ümitsizlik halinin insanlar arasında yaygınlaştığı bir zamanda, Allah'ın insanlara olan rahmeti sayesinde başlayacaktır.
• İnsanlar 95. seneye kadar malik olacak, yani işleri iyi gidecek, 97 veya 99. senede mülkleri zail olacak...
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 54)
Hadisteki "95. sene" şeklindeki ifade ile 1995 yılına dikkat çekiliyor olması muhtemeldir. 1995 yılı insanların nispeten daha müreffeh bir yaşam sürdükleri, yaşam koşullarının çok zorlaşmadığı bir dönemdir. Nitekim hadiste bu yıl içinde "işlerin iyi gideceği" haber verilmektedir. Yani bu dönemde insanlar yaşamlarını idame ettirebilecek bir gelire sahiptirler ve hala mülk edinebilecek kadar zengindirler. Ancak 1997-1999 yılları ekonominin çok kötüleştiği, fakirliğin ve yokluğun arttığı bir dönemdir. Bu yıllar arasında malın ve mülkün değeri kalmayacaktır. Günümüzde Arjantin örneğinde de görüldüğü gibi bu olay gerçekleşmiştir ve halen de şiddetle devam etmektedir.
• Ondan önce Şam ve Mısır melikleri öldürülecektir... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 49)
Mısır'ın yakın tarihi incelendiğinde hadiste de belirtildiği gibi bir "melikin" öldürüldüğü görülmektedir: 1970 yılında Mısır'ın başına geçen ve 11 yıl iktidarda kalan Enver Sedat.
Enver Sedat 1981 yılında bir resmi geçit sırasında muhalifleri tarafından düzenlenen bir suikast sonucunda hayatını yitirmiştir. Mısır tarihinde öldürülen yöneticilerden diğerleri de, 1910 yılında suikaste uğrayan Başbakan Boutros Ghali, 1945 yılında öldürülen Mısır Başbakanı Ahmed Maher Paşa ve 1948'de yine bir suikast sonucu öldürülen Mısır Başbakanı Mahmoud Nukrashy Paşa'dır.
Şam kelimesi ise, yalnızca Suriye'deki Şam şehri için kullanılmaz. Şam, Arapçada kelime anlamı olarak "sol" anlamına gelir ve eskiden beri Hicaz bölgesinin (Mekke ve Medine şehirlerinin bulunduğu bölge) sol tarafında kalan ülkeleri ifade eder.19 Şam bölgesi yöneticilerinden de suikaste uğrayan çok sayıda kişi olmuştur. Bunlardan birkaç örnek şöyledir;
1920'de öldürülen Suriye'nin eski Cumhurbaşkanı Salah Al-Deen Beetar,
1921'de öldürülen Suriye Başbakanı Droubi Paşa,
1949'da suikaste uğrayan Suriye Başbakanı Muhsin al-Barazi,
1951'de öldürülen Ürdün Kralı Abdullah,
1982'de bombalı suikaste uğrayan Lübnan'da Falanjist Lideri Beşir Cemayel...

Mehdi döneminde Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemleriyle olan benzerlikler

Mehdilik, Hz. Süleyman'ın ve Hz. Zülkarneyn'in üstün ahlaklarının, ahir zamanda yeniden, daha değişik ve geniş bir zeminde hayat bulmasıdır. Hz. Süleyman'ın ve Hz. Zülkarneyn'in şahs-ı manevileri, ruhları, mantıkları, akıl tecellileri, sosyal tecellileri ahir zamanda kendini gösterecektir.
Hz. Süleyman, Hz. Zülkarneyn ve Mehdi dönemleri, İslam'ın, güzel ahlakın yeryüzünde yaygın şekilde yaşanmasıdır. Her üçü de Allah'ın beğendiği dönemlerdir. Kuran'da ve Peygamberimizin hadislerinde bildirilen Buhtunasr, Nemrut ve Firavun dönemleri ise şeytaniyetin ve imansızlığın hakim olduğu dönemlerdir. Bu dönemlerin hemen ardından Allah nasıl İslam ahlakını hakim ettiyse, ahir zamanda yani dünyanın son döneminde de Rabbimiz İslam ahlakının hakim olduğu bir dönemi kullarına yaşatacaktır. İşte bu Altınçağ'dır.
Bu çağ, Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn devirlerinin daha geniş çaplı bir yansıması ve tecellisidir. Bir başka deyişle Mehdilik, huzur, mutluluk, sevgi, kardeşlik, vefa, barış, fedakarlık, insancıllık, yardımseverlik gibi özelliklerin dünyaya hakim olmasıdır. Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn ile Altınçağ dönemi arasındaki benzerliklerden bazı örnekleri şu şekilde sıralayabiliriz:
- Mehdi'nin Dünya Hakimiyeti
Daha önce de vurguladığımız gibi Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn İslam ahlakını dünyaya hakim kılmışlardır. Çok geniş bir coğrafyaya hükmetmiş, çok güçlü bir orduya sahip olmuşlardır ve onların dönemi bu yönüyle Altınçağ ile çok büyük benzerlikler göstermektedir.
Altınçağ dönemi de İslam ahlakının tüm dünyaya hakim olacağı, insanların akın akın Müslüman olacakları, inkarcı ideolojilerin yeryüzünden silineceği, dinin Peygamberimiz dönemindeki şekliyle yaşanacağı bir dönemdir. Bazı hadislerde Altınçağ dönemindeki hakimiyet şu şekilde tarif edilmektedir:
(Mehdi) bütün dünyaya malik olacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 10)
Mehdi doğu ile batı arasındaki her yeri fetheder. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamat-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 56)
- Mehdi'nin Sahip Olduğu Özel İlim ve Hz. Süleyman'a ve Hz. Zülkarneyn'e Bağışlanan Büyük İlimler
Kitabın önceki bölümlerinde Allah'ın Hz. Süleyman'a çeşitli ilimler lütfettiğinden bahsettik. O, Allah'ın dilemesiyle cinlere ve şeytanlara hükmetmiş, kuşlarla konuşmuş, karıncaların kendi aralarındaki konuşmalarını duyabilmiş, rüzgar ve bakır madeni onun emrine verilmiştir. Bunların her biri Hz. Süleyman'ı diğer insanlardan ayıran mucizevi özelliklerdir. Hz. Zülkarneyn için de Kuran'da, "İşte böyle, onun yanında "özü kapsayan bilgi olduğunu" (veya yanında olup-biten herşeyi) Biz (ilmimizle) büsbütün kuşatmıştık." (Kehf Suresi, 91) şeklinde bildirilmektedir. Bundan da anlaşıldığı gibi Allah'ın ilim verdiği kullardandır.
Mehdi de aynı bu iki kutlu insan gibi çok özel ilimlere sahip olacaktır. Taşköprülüzade Ahmet Efendi, Mevzuatu'l ulum isimli eserinde (11/246) Mehdi'nin cifr ilmine vakıf olacağını kaydetmiştir. Bir diğer hadiste ise Mehdi hakkında şu bilgi verilmektedir:
O kimsenin bilemediği gizli bir duruma kılavuzlandığı için kendisine Mehdi denilmiştir. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 77)
Peygamberimiz ayrıca Mehdi'nin tıpkı Hz. Süleyman gibi hayvanların dilini bileceğini ve yine tıpkı Hz. Süleyman gibi insanların yanı sıra cinler üzerinde de hakimiyeti olacağını bildirmiştir:
O (Mehdi), doğrulanmış, kuş ve bütün hayvanların dillerini bilen biridir. Onun için adaleti, bütün insanlar ve cinlerce cari olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 188)
- Barış Yanlısı Olmaları ve Diplomasi Yolunu Tercih Etmeleri
Hz. Süleyman'ın komşu ülkelerle olan ilişkilerinde hoşgörülü, affedici ve barış yanlısı bir tutum içinde olduğunu daha önce vurgulamıştık. O, sorunları diplomasi yoluyla çözmeyi tercih etmekte ve demokratik yöntemler izlemekteydi. Hz. Süleyman yaşadığı dönemde çok üstün bir kültür oluşturmuş ve hakimiyetini de diplomasiyle, sanatla ve kültürle sağlamıştır. Çok güçlü, karşı konulamaz ordulara sahip olmasına rağmen, askeri gücünü kullanmamıştır. Hz. Zülkarneyn ise çevresindeki halklar tarafından "yeryüzünde bozgunculuğu ve fitneyi önleyen kişi" olarak tanınmış, insanlara barış ve huzur getiren bir lider olmuştur. Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemleri bu yönüyle Altınçağ dönemiyle çok büyük benzerlikler göstermektedir.
Altınçağ'da da insanlar kendi istekleriyle Müslüman olacak, hiçbir savaşa gerek kalmadan İslam ahlakı tüm dünyaya hakim olacaktır. Bu dönemi tasvir eden hadislerde şu şekilde belirtilir:
Zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır.
(El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 42)
Mehdi, Peygamberin yolunda gidecek, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, kan da akıtmayacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 163)
Hadislerde de belirtildiği gibi Mehdi tüm dünyaya İslam ahlakını, barış yoluyla hakim edecek, savaş ve şiddetten kaçınacaktır. Mehdi'nin izleyeceği yol tüm dünya çapında büyük bir kültürel atılım ile insanların İslam ahlakına yöneltilmesi olacaktır. O dönemde Allah'ın izniyle aşağıdaki ayetler tecelli edecektir:
Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 1-3)
- Din Ahlakına Davet Konusunda Kararlı Olmaları ve Hızlı Davranmaları
Hz. Süleyman aldığı akılcı ve seri kararlar ile tüm müminler için çok önemli bir örnektir. Sebe Ülkesi'ni iman etmeye davet etmek için yazdığı mektup onun tebliğ gücünü gösterirken, ilim sahibi bir kişinin aracılığıyla Sebe Melikesi'nin tahtını getirtmesi hızlı karar alma konusuna verdiği önemi ortaya koymaktadır. Hz. Zülkarneyn'in Yecüc ve Mecüc isimli kavmin bozgunculuğunu önlemek için hemen kıyamete kadar yıkılamayacak kadar güçlü bir set inşa etmesi de onun gücünün ve akılcılığının bir göstergesidir. Altınçağ da bu yönüyle Hz. Süleyman ve Hz. Zülkarneyn dönemine çok büyük benzerlik gösterecektir.
Altınçağ döneminde insanlar akın akın İslam'a yönelecek, bunun için çok geniş kapsamlı ve seri çalışmalarda bulunulacaktır. Toplumlar birbiri ardına İslam ahlakını benimseyecek, inkarcı ideolojiler hızlı ve kalıcı girişimlerle dünya üzerinden kalkacak, her türlü zulüm sistemi tarihin karanlıklarına gömülecektir. Bu konu ile ilgili olarak büyük İslam alimi Muhyiddin Arabi şunları bildirmektedir:
Allah ona (Mehdi'ye) o kadar güç verecek ki, bir gece içinde zulmü ve ehlini ortadan kaldıracak, dini ikame edecek, İslam’ı ihya edecek, önemsenemez bir hale geldikten sonra ona tekrar kıymet kazandıracak, ölümünden sonra onu diriltecek... Asrında cahil, cimri ve korkak olan bir adam hemen alim, cömert ve cesur olacak... Dini, Resulullah (SAV)'ın zamanında olduğu gibi aynen tatbik edecek... (Muhyiddin Arabi el-Endülüsu, Futuhat-ül Mekkiye, Bab 66, Kıyamet Alametleri, s. 186)
- İmar İşlerine Büyük Önem Verilmesi
Hz. Süleyman'ın imar çalışmalarına verdiği önemi kitabın önceki bölümlerinde detaylı olarak incelemiştik. O, emri altında çalışan bina ustası cinleri ve şeytanları kullanarak kaleler, heykeller, çanaklar ve kazanlar yaptırmıştır. Onun görkemli sarayını her gören insan, -başta Sebe Melikesi olmak üzere- hayran kalmıştır. Hz. Zülkarneyn'in inşa ettiği setin yapımında ise, Allah'ın dilemesi dışında yıkılamayacak kadar güçlü bir teknik kullanılmıştır.
Peygamber Efendimizin hadislerinde, Altınçağ'da da imar işlerine çok büyük önem verileceğine dikkat çekilmektedir. Bu dönemde şehirlere huzur ve barışın yanı sıra, üstün bir medeniyet de götürülecektir. Bu hadislerden biri şu şekildedir:
Mehdi Konstantiniyye ve diğer beldelerin imarına çalışır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 40)
- Zenginliği ve İhtişamı, İslam'ın Menfaati, Allah'ın Rızası İçin Kullanmaları
Hz. Süleyman sahip olduğu zenginlikleri Allah'ın dinini anlatmak ve İslam ahlakını dünya üzerinde yaymak için en güzel şekilde kullanmıştır. Fethettiği ülkelerde yaşayan insanları öncelikle Allah'a iman etmeye ve teslim olmaya davet etmiştir. Sebe Ülkesi'ne gönderdiği İslam'a davet mektubu bu konuda çok önemli bir delildir. Hz. Zülkarneyn de "... Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan) daha hayırlıdır..." (Kehf Suresi, 95) ayetinden de anlaşıldığı gibi, Allah'ın nimetiyle sağlam bir iktidara sahiptir. Ve bu büyük gücü, yeryüzünde bozgunculuğu engellemek için kullanmıştır.
Altınçağ döneminde de insanlar çok büyük bir zenginliğe, refaha ve huzura kavuşacaklardır. Mehdi yeryüzünün tüm zenginliğini Allah'ın dinini yeryüzüne hakim kılmak için kullanacak, fethettiği ülkelerde güzel ahlakı ve barışı esas alacaktır. Onun eşi ve benzeri olmayan uygulamaları insanların İslam ahlakına karşı kalplerinin yumuşamasına vesile olacak ve İslam ahlakı çok kısa bir sürede tüm dünyaya hakim olacaktır. Bu konudaki hadislerden bazıları şu şekildedir:
Ümmetim arasında Mehdi çıkacak, Allah onu insanları zengin kılmak için gönderecektir. Ümmet nimetlenecek, hayvanlar bol bol yiyip içecek, arz nebatını çıkaracak... (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 15)
... Biattan önce, insanlar grup grup ona akın edecekler ve oraya giden herkes ondan bereket kazanacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 25)

Mehdi (as) Hakkındaki Çeşitli Konular

Mehdi (as)ın İstanbul'u Manen Fethetmesi

Allah O’nun eli ile Konstantiniyye’i fethedecektir.
Naim b. Hammad, Cafer’den tahric etti:
Hz. Mehdi ordusunu her tarafa gönderir. Zulüm ve zalimlerin hepsini yok eder. Beldeler onun emrine girer. Allah teala O’nun elindeki Konstantiniyye’nin fethini müyesser kılar. 

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 56
 Allah Konstantiniyye’yi çok sevdiği dostlarının ehline fethedecek Kıyamet Alametleri, 181
 …Muhtelif ülkelerden birçok alim, birbirlerinden habersiz şekilde Mehdi’yi aramak üzere yollara çıkacak ve herbirisine 310 kadar insan refakat edecek. Sonunda hepsi de Mekke’de buluşurlar ve birbirlerine, buraya ne için geldiklerini sorduklarında hepsi de:
“Bu fitneyi önleyecek ve Konstantiniyye’yi fethedecek olan Mehdi’yi arıyoruz, çünkü biz onun babasının, anasının ve ordusunun isimlerini öğrendik. Şeklinde cevap verdiler. 

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 52
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 42
Kıyamet Alametleri, 169
Ebu Hüseyin Ahmed bin Cafer-el Münadi “Kitab-ul Melahim”inde Ebu Hureyre’den tahric etti:
Doğruyu, yanlışı ayırd eden, aldatmayan çalmayan ve dinine bağlı emiriniz Konstantiniyye’yi fethedecektir.  
Mehdilik ve Imamiye , 196 
Mehdi Konstantiniyye ve Deylem dağını fethedecektir. El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 27
İbni Mace, Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet etmiştir:
Dünyadan hiçbir zaman kalmayıp ancak tek bir gün kalsa bile o günde benim ailemden bir zatın  Deylem dağına (yahut eyaletine) ve Konstantiniyye şehrine sahip olması için Allah (c.c.) muhakkak o günü uzatacaktır. 

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman ,74
Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 440
Mehdi Konstantiniyye’nin fethi sırasında sabah namazı için abdest alırken bir bayrak dikecek, deniz ikiye ayrılarak su kendiliğinden uzaklaşacak ve açılan yolu takibeden Hz.Mehdi karşı kıyıya geçecektir.
Kıyamet Alametleri, 181
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 57
Allah Konstantiniyye’yi çok sevdiği dostlarının ehline fethedecek Kıyamet Alametleri, 181
Hz. İbni Amr’dan (r.a.) rivayet edilmiştir: Peygamberimiz (s.a.v) buyurdu ki: Ey Ümmet! Altı şey vardır ki; onlar olmadan kıyamet kopmaz… (altıncısı) medinenin fethi.
-Denildi ki : Hangi medine? (Hangi şehir?)
-Buyurdu ki: Konstantiniyye.
(*) Bu Konstantiniyye’nin Mehdi tarafindan yapılacak fethidir. 

Kıyamet Alametleri , 204
Ramuz-el Ehadis, 296
Hatip, Müttefek ve Müfterek’inde Ebu Hureyre’den tahric ettiler:
Rumlar benim soyumdan ve ismi ismime uygun bir vali (Mehdi) ye gadr ettikten sonra Amik denilen yerde sizinle savaşacaklardır. Burada müslümanların üçte biri öldürülür. Üçüncü gün ise savaş Rumlar aleyhine döner. Müslümanlar böylece savaşa devam ederler ve Konstantiniyye’yi fetheder ve oradaki malları taksim ederler. Tam bu sırada “Deccal sizin evinize girmiş ve çocuklarınızı esir almıştır” şeklinde bir ses duyacaklardır. 
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 73
(Mehdi) Rumlarla 3 gün savaşacak 3. gün galibiyet onun olacak. Konstantiniyye fetholana kadar savaşa devam edecektir. El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 29
Mehdi çetin bir harple Rumla savaşacaktır, Konstantiniyye’yi fethedecektir.
Rumlar A’mak veya Dabik denilen yerlere inmedikçe kıyamet kopmaz. O vakit medine (şehir) den yeryüzü halkının en hayırlılarından bir ordu Rumlara karşı çıkar. Rumlar müslümanlara : “Bizimle, bizden esir olanlar arasını boşaltınız da onlarla harp edelim.” deyince Müslümanlar da “-Hayır asla boşaltmayız, size yol vermeyiz” diye cevap verirler. Akabinde iki ordu büyük bir savaş yaparlar. Sonunda islam ordusunun; üçte biri bozularak kaçar ki Allah onlara ebediyen tevbe ilham etmez, üçte biri şehit olur. Onlar Allah nezdinde şehitlerin en faziletlisidirler. Üçte biride düşmanı bozguna uğratıp fethe devam eder ve hiçbir zaman fitneye düşmezler. İşte bu muzaffer ordu Konstantiniyye’yi fetheder. 
Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 443
İbni Cerir tefsirinde Sudiy’den tahric etti:
Allah-u Teala’nin “Onların dünyadaki zilleti, Mehdi’nin çıkıp Konstantiniyye’yi fethetmesi ve Rumları yenmesidir.
 Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 76
Amr b. Avf’dan (r.a.) rivayet edilmiştir.
Siz muhakkak Benü’l-Asfar ile savaşacaksınız. Sizden sonra gelenler de onlarla savaşacaklar. Nihayet Allah yolunda hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan seçkin müslümanlar onlarla savaşa çıkacaklar ve tesbihler ve tekbirlerle Konstantiniyye’yi fethedecekler. 
Sünen-i Ibni-i Mace, 10/359

Konstantiniyye’ye Neresidir?

Konstantiniyye şehrini bir kısım raviler kendi içtihatlarına binaen, Roma olarak anlamışlarsa da hadis-i şeriflerde Konstantiniyye’nin bugünkü Roma şehri olduğuna dair açık bir ifade yoktur. Aksine deliller Konstantiniyye’nin İstanbul şehri olduğunu göstermektedir.
Konstanniyye : İslam dünyasında İstanbul şehri için kullanılmış isimlerden biri.
Büyük Lugat, TÜRDAV
İstanbul tarih boyunca çeşitli adlarla anılmıştır. En eski bilinen adi Bizantion’dur. 196 yılında imparator Septimus’un oğlu Antonius’un izafeten Antoninia şeklini almış, fakat 330 yılında imparatorluk merkezi Roma’dan buraya nakledilince, şehre İkinci Roma adı verilmiştir. V. Yüzyılda bu ad Yeni Roma olarak değiştirilmiştir. Fakat sonraları o zamana kadar halkın kullandığı Konstantinopolis=Konstantin şehri, genellikle kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Ansiklopedisi
Bu şehir (Bugünkü İstanbul) IV. yüzyıldan itibaren buradaki imparatorun adına izafeten Constantinopolis adını aldı.
Meydan Larousse
325’te Roma imparatoru olan Constantinus’dan sonra bu kent onun ismi ile anılmaya başlandı.
Gelisim Hachette Ansiklopedisi
İmparator Constantin eski Bizans’ı kendi adıyla anılmaya başlayan yeni bir başkent yapmıştır.
Dünya Tarihi ve Çag. Uyg. Ansk.
Bir kısım rivayetler ise Roma ve Konstantiniyye (İstanbul) ‘yi doğru bir şekilde ayrı şehirler olarak ele almışlardır.
 Mehdi maiyetindeki kuvvetlerle birlikte Roma’yı Konstantiniyye’yi ve Altın kiliseyi fethetmek için yola çıkar. Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 441 
Ayrıca başka rivayetlerden de Konstantiniyye’nin İstanbul şehrine işaret ettiğini anlamaktayız. Bu şehir deniz sahilinde ve bir haliç üzerinde kurulmuştur.
Bu ordunun hareket etmesi ve gönderilmesi, Magrib dağındaki Masine denilen mevkideki deniz sahilinden olacaktır. Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 439
“Ikdid-dürer”isimli eserde söyle geçer:
Konstantiniyye’nin yedi suru vardır. O Rum denizine dökülen Haliç üzerinde kurulmuştur. Denizi Rum illerine ve Endülüs’e doğru uzanır gider. 
Kıyamet Alametleri, 181
Rumiyye Neresidir ?
Hz. Mehdi (a.r.) ve ashabının fethedeceği yer bazı rivayetlerde Konstantiniyye, bazı rivayetlerde de Rumistan olarak geçmektedir.
Huzeyfe b. Yemani Mehdi kıssası ve Rumiyye’nin fethi hakkında Resulullah ‘dan (s.a.v.) rivayet etti.
Mehdi’nin askerleri 4 tekbir getirdiği zaman Rumiyye’nin duvarları yerle bir olacaktır… 

El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 74
Hz.Mehdi Rumistan’ı 4 tekbirle fethedecek…
(Mehdi) Rum kalelerini ve Rumistan’ı tekbirlerle fethedecektir.
…Hz. Mehdi ve ordusu içinde Yüzbaşı çarşının ve her bir çarşıda yüzbin esnafin bulunduğu Rumistan beldesine gelir.

El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 35-46-36 
Rumistan olarak adlandırılan bu şehrin neresi olduğunu İbn-i Hacer-i Mekki şöyle izah ediyor.
Tarihçiler Rumistan olarak isimlendirilen bu beldeyi dünya üzerindeki hiçbir şehirde bulunmayan bir takım hususlarla vasıflandırıyorlar. Bu özelliklere en yakın olan da Konstantiniyye’dir. 
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 31 
Görüldüğü gibi Rumistan ve Konstantiniyye aynı şehre verilen farklı isimlerdir, her ikisi de İstanbul’dur.
Kur’an-ı Kerim’de mübarek beldelerden ve memleketin ana merkezlerine , yani baş şehirlerine gönderilen elçilerden bahsedilmektedir:
28/59- Senin Rabbin, 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve biz, halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz.

Türk Milleti Ve 700-1400 Yılları

Tarihin seyri içinde 700 yılı ve onun katları olan yıllar, Türkler için çok önemli hadiselerin başlangıç yılları olmuştur. Mesela;

Oguz Han’ın ortaya çıkışı
: Hicretten 1400 yıl önce
Türklerin Çin’i istilası
: Hicretten 700 yıl önce
Selçukluların Müslüman olması
: Hicretten 350 yıl önce
Selçukluların hüküm sürmesi
: Hicretten 350 yıl önce
Osmanlı Devletinin kuruluşu
: Hicretten 700 yıl önce
işari manada ayet meali:
15/87- Andolsun, sana çiftlerden yediyi ve büyük Kur’an-ı verdik. 
İlk büyük kıyamet alameti sayılan Mehdi hazretleri, Bediüzzaman ve Suyuti gibi kıymetli alimlerin izah ettiği gibi Hicri 1400 (Miladi: 1979-80) yılında çıkacaktır, dolayısıyla Mehdi ve onun önderliğinde İslam’ın dünya hakimiyetine ilk adım bu yıllarda atılmış olacaktır.
Mehdi’nin 1400’de çıkması, ilk ordusunu Türklerden kurması yine bu orduyu Türklere yollayarak (*) Konstantiniyye’yi (bugünkü İstanbul) manen fethetmesi, yukarıda söylediğimiz meseleye daha ayrı bir anlam kazandırmaktadır.
(*) (Bakınız, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 42.50.72 sahifeler)

Mehdi'nin Zuhur Ettiğinde Tanınması

İbni Ebu Seybe, Asim b. Ömer Beceli’den tahric etti.
Bir adam (Mehdi) semadan ismiyle mutlaka çagırılacak ve delil onu inkar etmeyecek, zelil ona mani olmayacaktır.

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 52
Asim b. Amr Beceli’den rivayet edilmiştir :
Gökten bir ses gelecek, onu ne delil inkar edecek ve ne de delil olmaktan o alıkonacak. 

Kıyamet Alametleri, 200
Onun ismiyle semadan nida olunacak ve hiç kimse onun Mehdiliğini inkar etmeyecektir.  
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 47 
Bir tevili şudur ki:
Hz. Mehdi (a.r.) tam manasıyla zuhur ettiğinde, Resulullah (s.a.v.) efendimizin bildirdiği şekil ve sureti, mücadelesi, ordusu, fethedeceği yerler… ile ilgili bütün hadis-i şeriflerle uygunluk gösterecek, bu konuda şüphe ve tereddüt olmayacaktır. Herkes tam kanaat getirerek onun Mehdi’liğini tasdik edecektir.

Mehdi'nin Çıkışının İlanı

Semadan zuhur eden bir el ve “Emiriniz Mehdi’dir” şeklinde bir nida duyuluncaya kadar tefrika ve ihtilaflar devam edecektir.  
El-Kavlu’l Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 55
O günün alameti : Semadan bir el uzanacak ve insanlar ona bakacak ve göreceklerdir.  
El-Kavlu’l Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 55
Esma binti Umeys’ten (r.a.) rivayet edilmiştir :
O günün alameti semada uzatılmış ve insanların kendisine bakıp durduğu bir el’dir.  

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 69
Hadis-i şerifte geçen “el” keyfiyeti bilinmeyen bir gücü remzediyor. Hz. Allah’ın c.c. el(yed)inden Kur’an-ı Kerim’de bahis var ve bu el’in bizim bildiğimiz manada bir el olmadığını biliyoruz.
48/10- Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'in eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmus olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir.
Bu ayette bahsedilen “el” (Allah’in eli);
3/7- Sana Kitabı indiren O'dur. O'ndan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimizin katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
Ayetinde bahsedilen müteşabih ayetlerden bir tanesidir. Allah’ın Kudreti, tasarrufu manasına gelmektedir. Aynı şekilde yukarıdaki hadislerde bahsedilen “el” de bunun gibi farklı manada müteşabih bir ifadedir.
Allahualem Semadan yayılan televizyon yayınına ait dalgalar bir nevi el gibi bir gücü oluşturuyor. Bu el hemen her eve uzanıyor ve herkes tarafindan görülebiliyor. “…İnsanlar ona bakacak ve göreceklerdir.” Cümlesi de bu hususa işaret ediyor. Bu konuda diğer rivayetler de şöyledir :
Semadan bir ses onu ismiyle çağıracak ve doğuda, batıda hatta uykuda olan bile bu sesi duyacak ve uyanacaktır.  El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 56
Onun ismiyle semadan nida olunacak ve hiç kimse onun Mehdi’liğini inkar edemeyecektir.  
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 49
Bir adam semadan ismiyle mutlaka çağrılacak ve delil onu inkar etmeyecek, zelil ona mani olmayacaktır.  
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 52
İlk hadis “…İnsanlar ona bakacak ve göreceklerdir” ifadesi ile televizyon yayınına dikkat çekileceği gibi bu hadiste de “Semadan bir ses onu ismiyle çağıracak…” ifadesiyle aynı zamanda radyolardan da yayınlanabilen sesli bir neşriyata dikkat çekmektedir. (Allahualem) Ve yine semadan Mehdi’yi çağıracak bu ses hem doğuda hem batıda dünyanın her tarafinda duyuluyor, bu sesi her kavim kendi lisanında işitiyor.
İkdid-Durer’de der ki: Bu ses bütün yeryüzüne yayılacaktır, her kavim kendi dilinden duyacaktır. 
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 51
Kıyamet Alametleri, 201
Semadan, arz ehline samil olan bir ses ki, herkes bunu kendi lisanında işitir.  
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 37 
Rivayetlerden anlaşılıyor ki Hz. Mehdi (a.r.) zuhur ettiğinde, radyo ve televizyon gibi haberleşme vasıtaları ile doğu-batı bütün dünyaya ilan edilecek ve her millet bu sesi kendi diline çevirerek işitecektir. (Allahualem)
Bediüzzaman Said Nursi (a.r.) hazretleri de aynı manada Deccal’in çıkışı hakkında şunları söylemektedir.
Rivayette var ki: Deccal çıktığı gün bütün dünya işitir…
Allahu a’lem, bu rivayetler tamamen sahih olmak şartıyla te’villeri şudur: Bu rivayetler mu’cizane haber verir ki:
“Deccal zamanında vasıta-i muhabere (haberleşme vasıtaları) … O derece terakki edecek ki, bir hadise bir günde umum dünyada işitilecek. Radyo ile bağırır, şark-garb işitir ve umum ceridelerinde (gazetelerde) okunacak…diye zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyodan .. mu’cizane haber verir. 

Sualar, 496 
Bu konuya işaret eden diğer hadis-i şerifler şöyledir:
Naim Hz.Ali’den (r.a.) rivayet etti ki:
Semadan bir münadi “Hak Al-i Muhammed’dedir.” Şeklinde bağırdığı zaman Mehdi zuhur eder, herkes sadece O’ndan konuşur. O’nun sevgisini içer ve O’ndan başka birşeyden bahsetmezler. 

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 33
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 40
Kıyamet Alametleri, 200
Çok yaygın ve sona ermesi mümkün görülmeyen bir fitne çıkacak, ve bu fitne semadan 3 kez “Emir Mehdi’dir, gerçek O’dur”şeklindeki nidaya kadar sürecektir. 
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 55
Kıyamet Alametleri, 200
Gökten şöyle bir ses duyulacak: “Ey insanlar, artık Allah, Cebbarları, Münafık ve yardımcılarını sizden uzaklaştırdı. Ümmet-i Muhammed’in en hayırlısını başınıza getirdi..”  Kıyamet Alametleri, 165

Mehdi'nin Çıktığı Yer

"Yakında size Horasan tarafindan siyah bayraklılar gelecek. Kar üzerinde emekliyerek olsa da onlara iltihak ediniz. Zira onların arasında Allah'in halifesi 'Mehdi' vardır."
(Hz. Sevban r.a. / Ramuz El-Ehadis 1. Cilt, Sayfa 298, No 2)
Şöyle rivayet edilmiştir: "Şu muhakkak ki ahir zamanda mağrib memleketinin en uzak mevkiinden Mehdi denilen bir zat çıkacak. Ve ön tarafinda kırk mil mesafe olarak yardım yürüyecek. Mehdi'nin bayrakları beyaz ve sarıdir. İçinde çizgiler bulunur. Bayraklarında Allah'ın ism-i azamı yazılmıştır. Onun bayrağı altındaki hiçbir birliği mağlup edilmez… 
(İmam Şarani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri Muhtasaru, (Tezkireti'l-Kurtubi), sf. 438)

Mehdi'ye Kendisi İstemediği Halde Biat Edilmesi

Ümmü Seleme (r.a.)den rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
Halifenin ölümü anında ihtilaf olur. Medine halkından bir kişi koşarak Mekke’ye çıkar. Mekke halkından bir grup onu, istememesine rağmen (bulunduğu yerden) çıkarırlar. Hacer-i Esved’le Makamı İbrahim arasında ona biat ederler.
  
Sünen-i Ebu Davud, 5/94
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 20
Hz. Mehdi insanların “Eğer kabul etmezsen, senin boynunu vururuz.” şeklindeki zorlamalarından sonra Rükün ve Makam arasında biatleri kabul edecektir. Onun yanına, büyük bir fitneden sonra kendilerine hükmetmesi için gidilecek ve ancak ölümle tehdit edildikten sonra başa geçmeye razı olacaktır. Ondan sonra insanlar arasında bir damla kan dökülmeyecektir.
Hz.Mehdi istemediği halde ona biat edeceklerdir. Daha sonra Hz. Mehdi, onlara 2 rekat namaz kıldıracak ve Makam’ın yanında minbere çıkacaktır. 
 El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 34,50 44
Naim b. Hammad, İbni Mesud’dan tahric etdi:
Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman, muhtelif beldelerden yedi alim her birinin beraberinde üçyüz on küsur kişi olduğu halde, birbirlerinden habersiz bir şekilde Mekke’de bir araya gelirler. Biri diğerine “Burada ne arıyorsun?” diye sorar. Ona şöyle derler: “Biz O şahsı aramak için geldik ki, fitneler Onun eliyle sönebilir. Konstantiniyye O’nunla fethedilir. Biz O’nun Mekke’de olduğunu da biliyoruz. “Bu yedi alim bu konuda birleşirler. O’nu ararlar ve Mekke’de bulurlar. Ve kendisine “Sen falan oğlu falansın” derler. O ise “Ben sadece Ensar’dan birisiyim” der. Onların elinden kurtulur. O’nu tanıyan ve bilenlere anlatırlar, bunun üzerine “aradığınız sahibiniz O’dur ve Medine’ye gitmiştir” denilir. Bu defa O’nu ararlar, halbuki O tekrar Mekke’ye dönmüştür. O’nu  tekrar Mekke’de bularak yine, “Sen falan oğlu falansın, annen de filan kızı filanedir, sende şu şu alametler vardır, birinci defa bizden kurtuldun uzat elini sana biat edelim” derler. Bunun üzerine O “Ben aradığınız değilim” der ve tekrar Medine’ye gider . Medine’de yine aranınca tekrar Mekke’ye döner. Mekke’de kendisini Rükün da bularak şöyle derler: “Eğer biatlarımızı kabul etmezsen, bizi aramakta olan ve başında Haddam’dan birisinin bulunduğunu Süfyani ordusuna karşı korumazsan, günahlarımız Senin üzerine ve kanlarımız da boynuna olsun” derler. Bunun üzerine Mehdi, Rükun ile Makam arasına oturur ve elini uzatarak biatları kabul eder.  

Dani, Katade’den tahric etti:
Fitne içindeki insanlar kan akıtıldığı bir zamanda evinde oturmakta olan Mehdi’ye gelir ve “Bizim için kalk artık”der. O ise kabul etmez, ancak ölümle tehdit edildikten sonra onlar için kalkar. Ondan sonra artık kan dökülmez.  

Naim b. Hammad, Zühri’den tahric etti:
Hz.Fatima’nın soyundan gelen Mehdi, Mekke’de meydana çıkarılır ve istemediği halde kendisine biat edilir. 

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 52,53
Hadis-i şeriflerde Mehdi’ye biatın kendisi istemediği halde yapılacağı bildiriliyor. Bu da gösteriyor ki Mehdi kendisini hiçbir zaman Mehdi olarak ilan etmeyecektir, hatta insanlar ona gelip “alametler sende mevcut, sen Mehdi’sin” dedikleri halde o gene reddedecektir. Ancak “ölümle tehdit” edildikten sonra Mehdi başa geçmeyi kabul edecektir.
Mehdi’nin (aleyhirridvan) nefsani bir arzu ile halife olmayı isteyeceğini düşünemeyiz. Bu görev, pek ağır ve zorluklarla doludur. Halife, bütün müslümanlardan hatta koruması altında yaşayan ehli kitaptan Allah-u Teala’ya karşı sorumludur. Resulullah (s.a.v.) efendimiz bu sebeple göreve talip olanları dikkatlice uyarmıştır.
Ebu Said, Abdurrahman b. Semüre (r.a.) den: Günün birinde Resulullah (s.a.v.) efendimiz bana hitaben şöyle buyurdu:
Ey Abdurrahman, memuriyet isteme; çünkü kendin istemeden memuriyete tayin olunursan Allah’dan yardım görürsün. Eğer kendi arzunla tayin olunursan o vazife ile başbaşa bırakılırsın.  

Buhari ve Müslim’den Riyazü-s-Salihin, 2/89
Ebu Zer (r.a.) den: Ya Resulullah! Beni memur tayin etmez misin? Dedim. Mübarek elini omuzuma koydu sonra şöyle buyurdu:
Ebu Zer, sen zayıfsın; memuriyet bir emanettir. O kıyamette rüsvaylık ve pişmanlıktır. Yalnız o emaneti ehil olup alan ve hakkıyla başaran müstesnadır.  

(Müslim’den) Riyazü-s -Salihin, 2/90
Mehdi’nin (a.r.) halife olacağı, bizzat Allah’u Teala tarafindan peygamberine bildirilmiştir. Resulullah (s.a.v) efendimiz de bunun üzerine Mehdi için “Halifetullah”tır. (Allah’ın Halifesidir) buyurmuştur. Hz.Mehdi (r.a.) tam manasıyla zuhur ettiğinde alimlerin icması (oybirligi) ile halifeliğe seçilecektir. Bundan sonra da biatler kabul edilecektir. (Allahualem)
Kur’an-ı Kerim’de 12. surede Yusuf (a.s.)’ın da, kendi isteği olmaksızın bulunduğu ülkenin kralı tarafindan doğruluğu, adaleti, bilgisi, güvenilirliği sayesinde başa getirildigi haber verilmektedir.
12/54- Hükümdar dedi ki: "Onu bana getirin, onu kendime bağlı kılayım." Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi: "Sen bugün bizim yanımızda (artık) önemli bir yer sahibisin, güvenilir (bir danışman-yönetici)sin."

Mehdi'nin Kaybolma Meselesi Nedir?

Ebi Abdullah Hüseyin bin Ali’den rivayet edildi: 
Mehdi 2 kez insanların gözünden kaybolacaktır. Bir seferinde o kadar uzun bir zaman görülmeyecek ki, kimisi onun öldüğünü, kimisi de bırakıp gittiğini zannedecek, yakın arkadaşları dışında hiç kimse onun yerini bilemeyecektir.
Bu hadis, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zamanisimli kitabın Süleymaniye Kütüphanesinde bulunan el yazılı bir nüshasında mevcuttur.
Yukarıdaki hadis-i şerif Hz. Mehdi’nin (a.r.) zuhurundan sonra biri kısa diğeri uzun bir süre olmak üzere 2 kez insanlardan ayrı kalacağını bildiriyor. Ayrıca bu hadis-i şerifte Mehdi’nin ikinci kayboluşunun daha ağır şartlarda ve daha uzun süreli olduğuna, o devrede onunla görüşmenin güçlüğüne ve sadece yakınları ile görüşme imkanı olduğuna da dikkat çekilmiştir. (Allahualem)
Hz. Mehdi (a.r.) diğer hadis-i şeriflerin tariflerine göre çıkışı ile birlikte mücadelesine başlayacak, insanları Hak ve hakikata davet edecektir. Hz. Mehdi’nin en önemli bir ibadet olan cihadı böyle en gerekli bir devrede bilerek terketmesi düşünülemeyeceğine göre onun insanlardan ayrı ve uzak kalması kendi iradesi dışında gerçekleşecektir. (Allahualem)
Dani, Seleme b. Züfer’den tahric etti: 
Bir gün Huzeyfe’nin yanında Mehdi’nin çıktığı söylendi. O dedi ki: Siz eğer aranızda Hz.Muhammed’in (s.a.v.) ashabı olduğu halde o çıkarsa felah buldunuz. Muhakkak ki, O, insanların karşılaştıkları şerler sebebi ile Gaib’in (Mehdi’nin) kendilerine insanların en sevgilisi olmadıkça çıkmayacaktır. 
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 27
Bu hadis aynı zamanda Şii’likteki “Kayıp Mehdi” inancının asılsızlığını da ortaya koyuyor. Yani, Mehdi’nin kayıplığı; efsane şeklinde yüzlerce yıl süren bir kayıplık değil, fakat belli aralıklarla insanlar arasından ayrılma, zorunluluklar neticesinde onlardan uzak kalma şeklinde gerçekleşecektir. Hadisin son kısmında da bu kayıplık devresinde insanların çeşitli şerlere (fenalıklara) maruz kalması sebebiyle Mehdi’ye karşı olan sevgi ve özlemlerinin artacağına işaret ediliyor.
Kur’an-ı Kerim’de anlatılan Yusuf kıssası ile Mehdi hadisesi arasındaki yakın bağlantı, ileride ayrı bir bölüm halinde anlatılacaktır.Yalnız burada yeri gelmişken bir benzerliğe dikkat çekmek istiyoruz.
Yusuf aleyhisselam da Mehdi gibi, biri kısa diğeri uzun süre iki defa insanların gözünden kaybolmaktadır. Birincide, Yusuf (a.s.) kuyuya bırakılmış, kısa bir süre sonra oradan geçen kafile onu oradan çıkarmış, ikincide ise haksız yere zindana atılmış, uzun bir müddet orada kalmıştır. Fakat sonradan masumluğu anlaşılarak, zindandan da çıkartılmıştır.
12/15- Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, biz ona (şöyle) vahyettik: "Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin." 
12/35- Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı. 

12 Halife Meselesinin Aslı

Şiilik’te Mehdi’nin kaybolduğu ve 12.imamın sonuncusu olarak dünyaya tekrar döneceği inancı vardır. Bu yanlış inanç peygamberimizin söylediği iki ayrı hadisin yanlış anlaşılarak tahrif edilmesinden kaynaklanmaktadır. Birincisi, önceki sayfada açıklığa kavuşturduğumuz Mehdi’nin kayıplığı, ikincisi de yeryüzüne 12 halife geleceginden bahseden hadislerdir. Bu iki hadisin aslı vardır, fakat tahrif edilmiştir.
Cabir b. Semura’nin (r.a.) rivayetinde Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: 12 halifeye kadar bu dinin üstünlüğü devam edecektir. Bu halifelerin hepsi Kureyş’ten (peygamber soyundan) olacaktır.  
Sünen-i Ebu Davut, 5/90
Şiiler, ilk olarak hadisteki halife kelimesini imam olarak değiştirmişler ve bu imamların masum (günahsız)olduğunu savunmuşlardır. Bu iki çarpıtma dışında, Halbuki peygamberimiz, “Halifeler Kureyş’lidir” diyerek onların peygamber soyundan olmaları özelliğine dikkat çekmiştir.
İslam alimlerinin ekserisi bu hadisteki 12 halifeden ilk dördünün peygamberin (s.a.v.) halifeleri (Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali r.a) olduğunu söylemişlerdir. Mehdi de bu salih halifelerden biridir. Başka bir hadiste ise Mehdi’den sonra başa geçecek olan üç salih halifeden bahsedilmektedir. (Allahualem) Geri kalan diğer dört halife ise tam olarak bilinememektedir. Fakat onların da önceki devirlerde islam aleminin başında bulunmuş salih halifeler olmaları muhtemeldir. (Allahualem)
İşari manada ayet meali:
5/12- “Onlardan oniki güvenilir- gözetleyici göndermiştik.” 

Mehdi Muhalifi Şahıslar

Allah’u Teala, Kur’an-ı Kerim’de her peygamberin bir baş düşmanı olduğunu haber vermektedir. Musa (a.s)’a Firavun, İbrahim (a.s.)’a Nemrud baş düşmandı. Peygamberimizin de (s.a.v.) en büyük düşmanı kavminin lideri Ebu Cehil’di.
25/31- İşte böyle; biz, her peygambere suçlu-günahkarlardan bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.
2/258- Allah, kendisine mülk verdi, diye Rabbi konusunda İbrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o inkarcı böylece afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.
Hadis-i şeriflerde Mehdi’nin düşmanları olarak birkaç isim zikredilmektedir. Süfyaniler, Deccal bunlardandır. Süfyanilerin en önemli özelliği Mehdi’nin inkisaf eden davasını engellemeye çalışmalarıdır.

Süfyaniler

İbni Münavi kitabında şöyle anlatıyor:
Süfyan’lar ve Mehdi’ler 3 tanedir. 1.Süfyan için 1.Mehdi, 2.Süfyan için 2.Mehdi, 3.Süfyan için 3.Mehdi gelecektir.  
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 64
Bu hadiste 3 tane Süfyan ve bunlara karşı 3 tane Mehdi olacağı bildirilmektedir. 3. Süfyan için 3. Mehdi yani asıl ve büyük Mehdi gelecektir.
Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edilmiştir:
Sam’ın ortasında adına Süfyani denilen ve kendisine tabi olanların çoğunun Kelb kabilesinden olacağı biri çıkar. O insanları öldürür, hatta kadınların karınlarını deşip çocuklarını katleder.  

Hz.Ali’nin (r.a.) rivayetinde ise (ilave olarak):
Süfyani’nin kafası oldukça büyüktür. Yüzünde kasıntılı bir hastalıktan eser vardır. Gözünde de beyaz bir nokta  bulunur. Kendisine karşı toplanan Kays kabilesini de iyice yok eder. (İşte o zaman) Ehl-i Beyt’imden bir adam çıkar. Onun haberi Süfyani’ye ulaşınca, Süfyani ona karşı bir ordu gönderir. Ancak bu ordu Beyda’ya vardığında yere batırılır. Kendilerinden haber getirenler dışında hiç kimse sağ kalmaz.  

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 40
Hafiz Esad, 1970 yılında darbeyle başa geçmesinden sonra kurduğu baskıcı rejimle ülkesini adım adım komünizme yaklaştırmıştır.
Ülkede İslam düşmanlığı büyük boyutlara varmıştır. Müslümanların inançlarının gereklerini yapmaları engellenmekle kalmayıp, bizzat canlarına kastedilmektedir. Sadece 1982’de Hama katliamında 30 bin müslüman öldürülmüştür.
Başka bir hadiste de Süfyan’ın yapacağı diğer işler anlatılmaktadır.
“Ciğerlerini yiyenlerin oğlu” olan Süfyani kuru bir vadiden çıkar. Kelp kabilesinden abus çehreli, sert kalpli adamlardan kurulu bir ordu düzenler.
Ve bunlar her tarafa zulmederler. O; medrese ve mescidleri yıkar, rüku ve secdeye giden herkesi  cezalandırır. Zulüm, fesad ve fısk çıkarır. Alim ve zahidleri katleder, pek çok şehri de işgal eder. Kan akıtmayı helal kılarak Ali Muhammed’e düşman kesilir. Kendi zulüm ve keyfine karşı geleni öldürtür.  
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman , 37
“Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman” kitabının 52. ve 53.sayfalarında anlatılan uzun hadiste, yardımcısı Haddam olan Süfyan’dan bahsedilmektedir. Hafiz Esad’ın yardımcısı da General Abdülhalim Haddam’dı.
“Süfyani Sam tarafindan (Yabis vadisi denilen) bir yerden çıkacaktır.
Süfyani Küfe’den yola çıkacaktır.
Yerle bir olan askerin Sam’dan gelecegine dair rivayetler oldugu gibi Irak’tan olduklarina dair rivayetler de vardır.” 
Kıyamet Alametleri, 172
 “Hz. Ali’nin neslinde olan Süfyani’ye gelince; (1) O büyük cüsseli bir şahıstır. (2) Bu adam Mehdi’den önce etrafını yakıp yıkacaktır. (3) Bütün şark ülkelerini dolaşacak. (4) Birçok melikle harb edecek (5) Ve herkesi mağlub edecektir.”   Mehdilik ve Imamiye, 82 (el-Isa’a, li Esrat’s Saa, 167 ‘den nakil) 
Bir tevili şudur ki;
(1) Büyük cüsseli olması, Süfyan’ın belki de kendisi gibi suretlerinin büyüklüğüne veya çeşitli vasıtalarla şahsının olağanüstü bir insanmış gibi gösterilmesine işaret etmektedir.
(2) Bu adam Mehdi’den önce etrafını yakıp yıkacaktır…Demek ki Süfyani Mehdi’den önce çıkacak, birçok savaşlarda bulunacak, ortalığı savaş silahlarıyla yakıp yıkacaktır
(3) Bütün doğu ülkelerini dolaşacak…Hadisin bu kısmı Süfyani’nin birçok memlekete seyahat etmesine işaret edebileceği gibi, fikir sisteminin bu ülkelerde de yayılmasına işaret edebilir.
(4) Birçok melike harb edecek…Süfyani, zamanında birçok devletin ordusu ile silahlı savaşa girecektir.
(5) Ve herkesi mağlub edecektir. Süfyani savaştığı bütün orduları yenilgiye uğratacak, kesin bir zafer kazanacaktır. (Allahualem)
Hadis-i Şeriflerde bildirildiği üzere Mesih’i Deccal daha ileriki senelerde Yahudiler arasından çıkacak, bizzat kendisi de Yahudi olacaktır. Deccal sihir ve hipnotizma türünden çeşitli istidracı haller göstererek, önce beklenen Mesih olduğunu iddia edecek, sonra ilahlığını ortaya sürecektir. Dinsizliği ve her türlü ahlaksızlığı teşvik ederek kendisine büyük taraftar toplayacaktır. Fakat sonunda Hz.İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.r.) tarafindan öldürülecektir.
 Selef ve halef uleması arasında şu husus pek şöhret bulmuştur:
Ahirzamanda mutlaka bir adam zuhur edecektir. Bu kişi benim Ehl-i Beyt’imden olacaktır. Buna Mehdi denecektir. Daha sonra da Deccal’i öldüreceklerdir.  
Taç Hadis Kitabı

Kenane ve Sahari'nin Çıkışı

Mehdi Sam ile Hicaz hududuna gelince orada duracak. Kendisine “Ne duruyorsun. Yürü! Denilince şu cevabı verecek. “Önce amcazademe (Sahari’ye) yazayım, eğer bana boyun eğmezse üzerine yürürüm.”
Mehdi’nin mektubu ona ulaşınca yanındaki arkadaşları şöyle dediler “İşte Mehdi çıkmıştır. Ya ona uyacaksin ya seni öldürecegiz.” Bunun üzerine Kudüs’e gelecek…
Sonra Kelp kabilesinden Kenane isimli bir adam çıkıp Sahari’ye gelecek şöyle diyecek “Biz sana biat ettik yardımda bulunduk. Fırsat tam eline gelince bu adama (Mehdi’ye) biat ettin. Yazıklar olsun sana! Allah sana bir gömlek giydirdi, sen ise çıkardın onu! “
“Yani verdiğim sözü bozayım mı dersiniz” Evet”
Diğer bir rivayette şöyle denmiştir: O aradan üç yıl geçtikten sonra ahdini bozacak ve anlaşmayı kaldıracak.  
Kıyamet Alametleri, 175

Mehdi'nin Gericilerle Mücadelesi

“Dini ayakta dimdik durduracak, eski hüviyetine kavuşturacaktır. İslama yeniden ruh üfleyecek, zelil hale geldikten sonra onunla İslami eski, güçlü haline sokacaktir. O, islam öldükten sonra Mehdiyle islami tekrar diriltecektir. Cizyeyi kaldıracak, kılıç vasıtasıyla insanlari Allah’ın dinine davet edecektir. Ondan kaçan öldürülecek, onunla mücadeleye girişen perişan olacaktır.
Hatta Resulullah yasamis olsaydi, kendisine hiçbir sey yapmayacakti. Onunla hükmü ise baglayacakti. Yani Resulullah bile onun isine müdahale etmeyecektir. Onun döneminde din tamamen reyden arınmış olarak eski hüviyetini kazanacaktır. Vereceği bir çok hükümlerde ulemanin fikirlerine muhalefet edecektir. Bundan dolayı ondan uzak duracaklar.”
Hadis-i Seriflerde Mehdi’ye de birçok yobazın karşı çıkacağı bildirilmektedir. Onlar, Mehdi’nin dini bidatlardan kurtarıp, aslına döndürme çabasından hoşnut kalmayacaktır, hatta “bu adam dinimizi mahvetmek istiyor” diyecek kadar ileri gideceklerdir. Ancak Mehdi Kuran ayetlerinin ve Peygamber Efendimizin sünnetinin ışığında hükmedecek, bu fikri mücadelesinde çok kararlı ve başarılı olacaktır. Mehdi döneminde, Allah'ın izniyle, İslam dini Peygamberimizin döneminde yaşandığı şekline, yani özüne dönecektir.
Kur'an-ı Kerim'de, peygamberlerin inkarcılarla ve puta tapanlarla yaptığı mücadeleleri dışında onların yobaz zihniyetle olan mücadelelerinden de bahsedilmektedir. Bu zihniyetin peygamberimiz devrinde kaybolmadığını ve günümüzde de varlığını sürdürdügünü bilmekteyiz. Kur'an'da bir çok ayette yobaz insanların özellikleri verilmiş, bu zihniyet şiddetle eleştirilmiştir.
Kur’an-ı Kerim, peygamberlerin inkarcılarla ve puta tapanlarla yaptığı mücadeleleri dışında onların yobaz zihniyetle olan mücadelelerinden de bahsetmektedir. Bu zihniyetin peygamberimiz devrinde kaybolmadığı ve günümüzde de varlığını sürdürdüğünü bilmekteyiz. Kur’an’da bir çok ayette yobaz insanların özellikleri verilmiş, bu zihniyet şiddetle eleştirilmiştir.
1. Dini zorlaştırırlar. Bunun neticesi dinin ana teması olan Allah’a iman ve ibadetin esası ihlas unutulur. Gerçekte ise dinin kolay oldugunu ve aşırılıktan kaçınılması gerektiğini bizzat Kur’an-ı Kerim emretmektedir.
22/78- “…O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir…” 
 2/286- “Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez…” 
4/28- Allah (ağır yükleri) sizden hafifletmek ister: (Çünkü) insan zayıf olarak yaratılmıştır.
5/6- “…Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimeti tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz”
7/157- Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. 
Ebu Musa’dan rivayet edildi. Peygamberimiz buyurdu ki:
Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.
El-Lü’lüü Vel-Mercan, 2/296
İbni Abbas’ın (r.a.) rivayetinde Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: Dinde aşırılıktan sakınınız. Sizden öncekiler ancak bu yüzden helak oldular.  Ramuz-El Ehadis, 1/176
Hz.Ayşe’nin (r.a.) rivayetinde Peygamberimiz:
Allah beni ruhbaniyetle görevlendirmedi. Allah yanında dinin hayırlısı kolay tevhid yoludur. 

Rumuz El Ehadis, 2/498
2. Helal olduğu halde birçok şeyi haram yaparlar, (yiyecek, içecek, teknoloji vs.) Allah adına onları insanlara yasaklarlar.
16/116- Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.
10/59- De ki: "Allah'ın sizin için indirdiği sizin bir kısmını haram ve helal kıldığınız rızıktan, haber var mi? Söyler misiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah hakkında yalan uydurup iftira mı ediyorsunuz?" 
6/140- “…Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiklerini haram kılanlar elbette hüsrana uğramışlardır. Onlar, gerçekten şaşırıp sapmışlardır ve dogru yolu bulamamışlardır. 
5/87- Ey iman edenler, Allah'ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.
3. Takva adı altında hiçbir ilahi kaynağı olmayan teferruat ve ayrıntıyı Dinin emriymiş gibi takdim ederler.Kur’an-ı Kerim bu konu üstünde önemle durmaktadır.

Hz.Musa devrinde Allah’u Teala inananlara bir sığır kesmelerini emretmiş, bunu çok açık, kısa ve net bir şekilde bildirmişti. Fakat o devrin yobaz zihniyetli insanları bununla yetinmemiş defalarcaAllah’tan teferrutlı izah istemişti.
2/71- (Bunun üzerine Musa, “Rabbim) diyor ki: O, yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan, salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin” dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı.
Kur’an-ı Kerim’de hiçbir kıssa boşuna anlatılmamıştır. Dikkatedilirse bu kıssada insanların teferruat ve ayrıntı ile meşgul olmaları hiç hoş karşılanmamaktadır.Çünkü teferruat, insanların ibadetlerini zorlaştırdığı gibi, asıl maksadını da unutturur.
4. Dinin basitliği ve kolaylığıyla yetinmeyip, bir sürü ilaveler uydururlar, batıl inançları da bunlara dahil ederler. Kur’an-ı Kerim onlar için hiçbir zaman yeterli bir kaynak olmaz.
İşari Manada Ayet Meali:
68/36, 37- Size ne oluyor? Nasıl hüküm veriyorsunuz? Yoksa (elinizde) ders okumakta olduğunuz bir kitap mı var?
5. Kendilerine ulaşan bilgileri, doğruluğunu araştırmaya gerek görmeden körü körüne kabul ederler. Yanlış da olsa aynı bilgileri çocuklarına aktarırlar.
İşari manada ayet mealleri:
31/21- Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)?
 2/170- Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler?
6. Şekilciliğe çok önem verirler, dinlerini bu şekilde tebliğ ettiğini sanırlar.
7. Onlar için ahlak ikinci planda gelir. İnsanlarla geçinememek, kırıcı olmak, iğneleyici konuşma tarzı, hoşgörüden anlamamak, kaba-sabalık genel vasıflarıdır. Halbuki peygamberimiz “Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmaktadır.
8. Nezaket ve kibarlık ile araları pek iyi değildir.
9. Kadınları, aşağılamak, onları ikinci sınıf varlık görmek de önemli özelliklerinden sayılır. Kadın sevgisi, kadına hürmet ve itibar hiç bilmedikleri konulardır.
10. Sanattan anlamazlar, güzel sanatların hiçbir dalına ilgi duymazlar, yetmezmiş gibi haram deyip işin içinden çıkarlar.
11. Her türlü yeniliğe kapalıdırlar. Bu; teknolojik bir yeniliği kabullenme de olduğu gibi, dini yeni bir metodla açıklama (*) girişiminde de görülür.
12. Her yobaz yalnız içinde bulunduğu grubun-fırkanın haklılığını savunur. Diğer grubların düşmanı olur. Koyu taassubundan dolayı, diğer din kardeşlerini kırmaktan çekinmez, onlardan gelen bir bilgiyi güzel de bulsa kabul etmez, hemen reddeder. Onların başarılarını kıskandığı gibi hizmetlerini de engellemeye çalışır.
Aslında bütün insanlar iman etmeye, ahlaklı olmaya ve dini yaşamaya fitraten (yaratılıştan ) eğilimlidirler.
49/7- “…Allah size imanı sevdirdi, onu kalplerinizde süsleyip-çekici kıldı ve size inkarı, fıskı ve isyanı çirkin gösterdi…” 
Fakat halk ne zaman İslam’ı öğrenmeye veya öğrenip de uygulamaya niyetlense karşılarında yobazları örnek görmektedir. Onlarda gördüğü her olumsuz davranışın dinden kaynaklandığını zannederek daha başlangıcında bu niyetinden vazgeçer. Bu arada dine karşı soğukluk başlar, hatta düsmanca bir tavır gözlenir. Bütün müslümanlar halk nazarında “hacı-hoca takımı” diye kötülenir, her fenalığın arkasında müslüman biri aranır hale gelir.
Anlattığımız konunun önemi buradan gelmektedir. Halk, İslam’ı gerçek manasıyla tanımadığı için yobazların şahsında dini yargılamaya başlar. Din düşmanı basın ve yayın organlarının da kasıtlı bir şekilde İslamiyet’i yobazlık ve gericilik şeklinde takdim etmelerinin de bu işte büyük payı olduğu bir gerçektir. Aslında halkın nefret ettiği İslamiyet değil, yobaz zihniyettir. Halk en çok “Acaba ben de dinimi yaşamaya başlarsam bu insanlar gibi mi olacağım?” düsüncesiyle bu işte çekingen davranmaktadır. Bu sebeple müslümanım diyen herkesin dinini çok iyi tanıması , okuyup araştırması ve bilmediklerini ihtisas sahiplerinden ögrenmesi gerekir. Her müslüman aydın ve kültürlü olmaya gayret etmelidir. Hoşgörüyü hiç elden bırakmayarak halkı Allah’ı tanımaya davet etmeli, dini yaşamaya ve ahlaklı olmaya özendirmelidir.

Mehdi Dini Aslına Döndürmesi

"Fütühat-ül Mekkiye" isimli eserinde Muhyiddin Arabi şöyle bildirmektedir: ...Mehdi, dini peygamberin (s.a.v.) zamanında olduğu gibi aynen tetbik edecek. Yeryüzünden mezhepleri kaldıracak. Halis ve hakiki dinden başka hiç bir mezhep kalmayacak.
Onun düşmanları içtihad alimlerinin taklid edenleri olacak. Çünkü onlar Mehdi'nin mezhep imamlarının tersine hükmettiğini gördüklerinde bundan hoşlanmayacaklar, fakat karşı da gelemeyecekler...
Onun açık düşmanları fukaha (fikih alimleri) olacak. Çünkü halk arasında bir imtiyazları kalmayacak. Hatta ahkam hususunda ilimleri de azalacak. Bu imamın gelişiyle alimlerin hükümlerdeki anlaşmazlıkları da giderilecek.. Şayet elinde kılınç (ilim) olmasaydı onun ölümüne fetva verirlerdi.
Kıyamet Alametleri, 186-187
Mehdi, dini peygamberimizin (s.a.v.) uyguladığı gibi aynen tatbik edecektir. Yani onun rehberi Allah'in yüce kitabi Kur'an-ı Kerim ve peygamberimizin sünneti olacaktır. Peygamberimizin uygulamaları, sözleri, açıklamaları ve tavsiyeleri Mehdi'nin fikri mücadelesinde çok önemli bir yer tutacaktır. Bunun yanısıra Mehdi, Müslümanlar arasındaki sadece vahiy kaynakli Allah'ın yüce kitabı Kur’an-ı Kerim ile hüküm ve amel edecektir. Müslümanlar arasında mezhep ayrılıklarını giderecek, dinin aslında olmayan, sonradan ilave edilmis birçok inanis ve ibadet sekillerini ortadan kaldiracaktir. Bid'at ehli simdiye kadar hiç karşılaşmadıkları bu durum karşısında çok şaşıracaklar, hatta bir kısım Mehdi'nin dinlerini kaldırmaya çalıştığını zannedecekler.
“Hz.Mehdi hiçbir bidati bırakmaycak.”  El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 43
“Mehdi kaldırmadık bid'at bırakmayacaktır. Ahir zamanda aynı peygamber gibi dinin icablarını yerine getirecektir.”   Kıyamet Alametleri, 163 
Bid'at: Dinin aslında olmadığı halde, dine sokulan adetler.
İmam Rabbani bu konuda şöyle demektedir:
Geleceği vaad edilen Mehdi dinin tervicini (değerini artırmayı), sünnetin ihyasını (yeniden canlandırmasını) murad ettiği (istediği) zaman; bid'at ehl-i ile ameli adet edinen, hasene zannı ile dini karıştıran (dinin aslında, özünde olmayan seyleri, dinin emri oldugunu zanneden bazı insanlar) hayretle söyle diyecektir:
-Bu kimse (yani Mehdi) dinimizi kaldırmak ve şeriatımızı izale (mahvetmek) istiyor.  
Mektubat-i Rabbani, 1/535
Hz.Peygamber (s.a.v) en başta İslamı nasıl ayakta tuttuysa, Hz.Mehdi de en sonunda aynı şekilde İslami ayakta tutacaktır.  
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 27
 Naim b. Hammad Hz. Ali'den rivayet etti. Peygamberimiz buyurdu ki; Mehdi bizdendir. (Soyumuzdandır) Allah bu dini nasil bizimle baslatmışsa onunla sona erdirecektir. Ve onlar bizimle nasıl şirkten kurtulmuşlarsa, onunla da fitneden kurtulacaklardır. 
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 20
Mehdi'nin "mezhep imamlarının tersine hükmedeceği" nin bildirilmesi, onun kendi reyi ile içtihat edeceğini göstermekterir. Bediüzzaman hazretleri, Mehdi için "en büyük bir müçtehid" hem en büyük müceddid, hem hakim, hem mehdi, hem mürşid, hem kutb-u azam, olan bir zat'i nuraniyi gönderecek ve o zat da ehl-i beyt-i nebeviden olacaktır. Mektubat, 411
Dinde Ayrılık Olmamalı
İşari manada ayet mealleri:
43/65- Sonra, içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştü. Artık, acı bir günün azabından vay o zulmetmiş olanlara. 
23/53- Ancak onlar, işlerini kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde böldüler; her bir grup, kendi ellerinde olanla yetinip sevinmektedir.  
3/85- Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.
15/91- Ki onlar Kur'anı parça parça kıldılar. 
2/176- Bu, Allah'ın Kitabı şüphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise uzak bir ayrılık içindedirler. 
Mehdi devrinde Kur’an-ı Kerim'e gereken önem verilecektir. O devirde Kur’an ara sıra bakılan, ezbere okunan bir kitap olmaktan kurtarılacak, hayatın her safhasını düzenleyen en önemli başvuru kitabı olacaktır. "Mehdi dini, peygamberin zamanındaki gibi tatbik edecektir" sözünün manası budur.

Mehdi'nin Yakın Yardımcıları

Bu vezirler ondan aşağı ve fakat beşten yukarı olacaktır. 
Kıyamet Alametleri, 
Memleket işlerinin ağırlıklarını onunla paylaşacaklar. Dokuz kişiden ibaret olacaktır.  
Kıyamet Alametleri, 187
Ebu Cafer Muhammed b.Ali'den rivayet edildi:
Mehdi daha çıkmadan önce onun bir arkadaşı ona tabi olan bazı insanlarla karşılaşacak  ve "Siz burada kaç kişisiniz?" diye soracaktır. Onlar da "40 kişiyiz" cevabını verecekler "Siz Mehdi'yi gördüğünüz zaman ne yapacaksınız?" şeklinde tekrar soracak ve "O, dağların başında kalsa biz de kalırız" cevabını alacaktır. Bunun üzerine o kişi gidecek, ertesi gece tekrar gelerek "Reislerinizden 10 kişiyi ayırınız" diyecek ve Mehdi de onlarla buluşacaktır.  

Ertah'tan rivayet edildi ki:
...(mehdi'nin Süfyani ile savaşında en büyük ordusu 100 (yüz) kişiden müteşekkildir.
Not: Bu iki rivayet, "Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman" adil eserin Süleymaniye kütüphanesinde bulunan nüshasında mevcuttur.  

Bedir savaşındaki askerler gibi 313 kişinin kumandasını elinde tutarak etrafa meydan okuyacak. Çünkü bu 313 kişi gece abid gündüz kahraman niteliğini taşımaktadırlar. 
Kıyamet Alametleri, 169
Muhammed b. Hanefi (r.a.)'dan rivayet edildi ki:
...Bulutların semada toplandığı gibi, Allah O'nun etrafina bir kavim toplar. Onların kalblerini uzlaştırır. Onlar içlerinden şehit düşene üzülmez, kendilerine katılana da sevinmezler. Sayıları Bedir ashabı (313) kadardır. Evvelkilerin onları geçmediği gibi, sonrakiler de onlara yetişemezler ve onların sayıları Talud ile nehri geçenler kadardır.  

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 57
Hz. Mehdi'ye aralarinda kadınların da bulunduğu 314 kişi biat edecektir.  
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 25
Hz. Mehdi'nin (a.r.) ordusu; talebelerinin hasları, hasların havası şeklinde farklı tabakalarla olabilir. Belki de bu farklı rivayetler, muhtelif gelişme safhalarındaki sayılara işaret etmektedir.
Hz. Mehdi'ye ilk anda biat edenlerin bu kadar az sayıda (313) olması makul karşılanmalıdır. Tarihin her döneminde hep böyle olmuştur. Nuh (a.s.) Musa (a.s.) zamanında da böyleydi. İsa (a.s.)'a inananlar 12 kişiydi. Peygamber efendimize (s.a.v.) dahi ilk inananlar çok az sayıda kimseydi. Bazı rivayetlerden öğrendiğimize göre nübüvvetin ilk altı yılında ona inananlar sadece 40 kişiydi.
2/249- Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmaği) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: “Nice az bir topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah’ın izniyle galip gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.”
11/40- Sonunda emrimiz geldiğinde ve tandır feveran ettiği zaman, dedik ki: "Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmis olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona yükle." Zaten onunla birlikte çok azından başkası iman etmemişti.
26/53- Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.  
26/54- "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;" 
10/83- Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.

Kıyamete Kadar Mücadele Edecek Olan Cemaat

Hz.Muaviye’den (r.a.)rivayet edilmiştir.
Kıyamet kopmaz, ümmetimden bir taife herkes üzerinde hakim olmadıkça. Onlar kendilerini terk edenlerin terk etmesine aldırmazlar ve kendilerine yardım edene de aldırmazlar.  

Ramuz El-Ehadis,  472 (Hanbel’in Müsned'i  - Buhari -Müslim)
Hz. Muaviye b. Kirra (r.a) dan rivayet edilmiştir:
Ümmetimden bir taife kıyamet koyuncaya kadar yardım görmekte devam eder. Kendilerini terk edenlerin ayrılmaları da onlara bir zarar vermez.  Ramuz El-Ehadis, 472 (Hakim’in Müstedrek’i)
Ümmetimden bir cemaat devamlı olarak Allah’ın emri üzerine düşmanla kahredercesine savaşacak muhalifleri kendilerine hiçbir zaman veremeyecek. Bu (hal kıyamete kadar böyle devam edecek.) Kıyamet Alametleri, 286
Yukarıdaki hadis-i şerifte ümmetten bir taifenin kıyamet kopuncaya kadar hak üzere mücadele edeceği bildiriliyor. Başka hadis-i şeriflerden de biliyoruz ki kıyamet kopmasından bir süre önce müminlerin ruhu kabzedilecek ve kıyamet kafirlerin üzerine kopacaktır. O halde burada kıyamet kopmasından kastedilen başkadır. Bu konuda diğer bir rivayet bu hususu açıklığa kavuşturuyor.
Hz.Muaviye b. Curre’den (r.a.) rivayet edilmiştir:
…Deccal’la savaş oluncaya kadar ümmetimden bir taifenin “hak üzere” galip olması devam edecektir.  

Ramuz Em-Ahadis, 65 (Ibni Asakir Tarihi -Ebu Muaym) 
Görüldüğü gibi kıyamet kopmasından kastedilen “Deccal’le savaşın başlaması” anlamıdır. Bir başka hadis-i şerif de bu mübarek taifenin Deccal’le mücadele edecek olan mehdi ve yardımcıları olduğunu haber veriyor.
Ahmet, Müslim, İbni Cüreyr ve İbni Hibban, Cabir b. Abdullah(r.a.) tahric ettiler:
Kıyamete (Deccal ile savaşa) kadar benim ümmetimden bir grub hak üzere galip olarak çarpışacaktır. Ve İsa b. Meryem gökten nüzul ettiğinde onların emiri (Mehdi) kendisine, “Gel bize namazı kıldır” der. Ancak O su ümmete Allah’ın bir ikramı olarak “Sizin biriniz, diğerlerinize emridir” cevabını verir.  

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman 80
Hz.İmran’dan (r.a.) rivayet edilmiştir:
Ümmetimden bir taife, kendilerine düşmanlık edenlere galib oldukları halde Hak üzerine mücadelede devam ederler. Hatta onların sonuncusu mesih deccal ile harp eder.  

Ramuz El-Ahadis, 472 (Hanbel’in Müsned’i -Ebu Davud-Tabarani -Hakim)

Mehdi'nin Yeryüzünde Kalış Süresi

 İbni Ebil Caad da, “Mehdi 21 veya 22 yıl kaldıktan sonra, gelecek olan kimselerin sonuncusu, salih bir kişi olacak ve 9 yıl adil bir şekilde hükmedecektir. El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 28
Naim bin Hammad, Bakayye bin Velid’den tahric etti:
Mehdi’nin hayatı 30 senedir. 
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 83
Ebu Said El-Hudri (r.a.)den rivayet edilmiştir:
Ümmetimde Mehdi vardır, çıkacak ve 5 veya 7 veya 8 (şüphe eden, ravilerden Zeyd’dir) yaşayacaktır. Ebu Said diyor ki: “Bu müddet nedir? Diye sorduk ve Rasul-u Ekrem “senedir!” buyurdu.  

Sünen-i Tirmizi , 4/93
Ramiz El –Ahadis, 508 (Hanbel’in Müsned’i)
 Ebu Said El-Hudri (r.a.)dan, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Mehdi bendendir…yedi sene hükmeder… 
Süneni-i Ebu Davud, 5/93
…O zat yeryüzünde 7 sene kalır, sonra vefat eder ve Müslümanlar onun üzerine namaz kılarlar. 
Sünen-i Ebu Davud, 5/95
Naim bin Hammad, Hz. Al’den tahric etti:
Mehdi insanların işlerini 30 ile 40 yıl üzerine alacaktır. 

Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 83
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 50
 Ebu Ya’la, Ebu Hureyre’den tahric etti. Dedi ki, dostum Ebu kasım (s.a.v.) buna şöyle buyurdu:
Ehli beytimden birisi çıkıp insanları Hakk’a dönene kadar mücadele etmedikçe kıyamet kopmaz. Ben dedim, “Onun hükmü ne kadar devam eder?” Buyurdu: 5 ve 2  
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 82
Bir önce geçen, şu hadis-i şerif Katade’den rivayet olundu. Katade (Mehdi’in yeryüzünde kalış müddesi) 7 senedir, dedi.
Ebu Davud şöyle dedi: Hisam’dan rivayet eden ravilerden Muaz’dan başkaları 9 senedir, dedi.  

Sünen-i Ebu Davud, 5/95
Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 9
(Ramuz-El Ahadis 346 ‘Tabarani’nin Kebir’i - Ibni Adiy El Kamil) 
Yukarıda Hz. Mehdi’nin (a.r.) yeryüzünde kalış, görev ve hüküm süreleri ile ilgili çeşitli rivayetler nakledildi. Dikkat edilirse bu rivayetlerde geçen 5, 7, 8, 9, 20-21, 30, 40 senelerinin ifade ettiği manalar net ve açık bir şekilde belirtilmemiştir. Hadis tasnifçileri, farkettikleri bu eksikliği gidermek için, ya çeşitli açıklamalar yapmışlar ya da tevil cihetine gitmeyi uygun görmüşlerdir.
…7 sene ile tahdid edilme, bütün ülkelere tam manasıyla yedi sene hakim olması itibariyledir. 9 sene ile tahdid edilmesi, Kostantiniyeyi fethetme müddedi itibariyledir. 19 yıl ile tahdidi, Süfyani ile savaş yapması onu öldürüp hakim olması ve bütün insanların emrinin altına girmesi itibariyledir…   Kıyamet Alametleri, 184
 7 sene dünyaya malik olacaktır. Meşhur pek çok rivayete göre böyledir, ancak buna muhalif başka nakiller gelmiştir. Bunlara göre, bu süre bazılarında 19 sene ve birkaç ay, 20 sene, bazılarında 40 sene, 24 sene, 30 sene şeklindedir. Bir nakilde de onun hilafeti sırasında 9 sene ehli Rum’la barış içinde kalacağı belirtilmektedir. Kanaatimce, bu rivayetlerin hepsinin de sahih olması mümkündür. Şöyleki, onun dünyada kalışı 40 sene olur, herkesçe zuhuru ve kuvveti 7 sene olur, bu zuhur ve kuvvet, başlangıç ve sonuç itibariyle 20 sene sürebilir.  El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 22


Yukarıda anlattığımız, Mehdi’nin 7 veya 9 senelik hilafeti, İsa(a.s)’ın zamanında olması ihtimaline peygemberimizin şu mübarek sözü aykırı düşmez: “Başlangıçta ben, ortasında Mehdi, sonunda İsa’nın içlerinde bulunacağı bir ümmet asla helak olmayacaktır..” Çünkü İsa (a.s.)’dan 30 küsur sene evvel inecektir. Nitekim Mehdi’nin 40 yıl kalacağına, İsa’nın (a.s.) ise 45 yıl kalacağına dair hadisler varit olmuştur. Biz bundan anlıyoruz ki, her ikisinin bir arada kalması 7 veya 9 senelik bir müddet almış oluyor. Meteakip seneler ise ayrılık süresidir.   Kıyamet Alametleri, 191

Kuran'daki Kıssalar ve Mehdiyet

Kehf Suresi Ve Ahirzaman İle Yakın Alakası

Resulullah(s.a.v.) efendimiz ahirzamanda çıkacak Deccal'den korunmaları ve fitnelerinden emin olmaları için müslümanlara Kehf suresini okumalarını tavsiye etmistir:
Nevvas b. Seman el-Kulabi'den (r.a) rivayet edilmistir.
Sizden kim Deccal'e yetişirse Kehf suresinin evvelini onun üzerine okusun, bu surenin sonu Deccalin fitnesinden kurtuluşunuzdur. 
Sünen-i Ebu Davud, 5/121
Maden b. Ebu Talha(dan (r.a.) rivayet edilmistir:
Kim Kehf suresinin evvelinden on ayeti  ezberlerse Deccal'in fitnesinden emin olur.
Ebu Davud dedi ki: Düstu Vaide, Katade'den böyle nakletti, ancak o şöyle dedi: Kim Kehf suresinin sonlarından on ayet ezberlerse, Sube ise Katade'den rivayetinde Kehf suresinin ahirinden, dedi.  

Sünen-i Ebu Davud, 5/122
Ebu Derda'dan (r.a.) rivayet edilmiştir. Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Her kim Kehf suresinin basından üç ayet okursa Deccal fitnesinden korunmuş olur. Sünen-i Tirmizi,  5/30
Ebu ümame el- Bahili'den (r.a.) rivayet edilmiştir:
...kim onun (Deccal'in) cehenneminin belasına uğrarsa Allah'tan yardım dilesin ve Kefh suresinin ilk ayetlerini okusun ki, ateş İbrahim'e (a.s.) olduğu gibi bu ateş de o kimseye soğuk ve selamet olsun.

Sünen-i Ibni Mace,10/332
Hadis-i şerifte söyle buyurulmuştur:
...Her kim Deccal'in ateşi ile istila ve imtihan edilirse Allah'tan yardım istesin ve Kefh suresinin baş tarafındaki ayetleri okusun. Bu suretle Deccal'in, ateşi ona karsı soğuk ve selamet olur. 

Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 494
Resulullah (s.a.v.) efendimizin Kehf suresi üzerindeki ısrarlı tavsiyelerinin büyük hikmetlerinden biri, Kehf suresinde bahsi geçen kıssaların hususiyetinin, ahirzamanda çıkacak olan Deccal'dan -onun fitnelerinden- korunmak ve karsı mücadeleyi yapabilmek için gerekli plan, taktik ve stratejiyi ihtiva etmesindendir.
Hadis-i seriflerde, "Süfyan-i Deccal" diye anılan İslam Deccalinin fitnesini yine hadislerle bildirilen Hz. Mehdi (a.r.) ve yardımcıları bastıracaktır. Hz. Mehdi zamanında uyanarak O'na tabi olacak Ashab-ı Kehf'den bahseden surenin okunması tavsiye olunarak, belki de ahirzamanda bu mübarek şahısların Deccal fitnesine karsı yapacakları mücadele hususiyetlerine işaret edilmektedir.
İbni Merdüye, tefsirinde İbni abbas hadisini merfu olarak tahric etti:
Ashab-ı Kehf Mehdi’nin yardımcıları olacaktır. 
Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman , 59
İmam Ebu İshak Salebi tefsirinde Kehf kıssasını anlatırken diyor ki: Mehdi çıktığı  zaman Ehl-i Kehf'e gidip selam verince Allah onları diriltecek ve Mehdi'nin yanında yerlerini alacaklardır. 
Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman 39  
Bir tevili şudur ki:
Bu rivayette bu kıssanın bir benzerinin gerçek Ashab-ı Kehf'e benzetilen Mehdi ve yardımcılarınca tekrar yaşanacağına işaret edilmektedir. (Allahualem)
Hz. Mehdi'nin (a.r.) gidip Ashab-ı Kehf'e selam vermesi, belki de yardımcıları ile sonradan taşınacaklarına ve onları kendisi ile birlikte mücahedeye çağıracağına işaret etmektedir. Rivayette geçen "diriltme" den murad ise, geçmişte yasamış Ashab-ı Kehf'in günümüzde tekrar canlanıp hayat bulmaları değil, Mehdi (a.r.) zamanında yaşayacak ve ona yardımcı olacak benzeri gençlerin gaflet uykusundan uyanıp kendilerinin farkına varmaları ve Mehdi'nin (a.r.) yanında yer alıp göreve başlamalari olabilir.

Ashab-I Kehf Kıssası (Mağara Arkadaşları)

Resulullah (s.a.v.) efendimiz, Hz. Mehdi (a.r.) ve yardımcılarını gerçek Ashab-i Kehf'e benzettiğine göre, aralarında bir çok ortak özellik bulunabilir.
Ashab-ı Kehf'in Kur’an-ı Kerim'de anlatılan özellikleri ve Hz. Mehdi (a.r.) ile yardımcılarının Hadis-i şeriflerde bahsedilen özellikleri arasındaki benzer yönleri tespit ettiğimiz kadarıyla aşağıda veriyoruz.

Ashab-I Kehf Genç Bir Topluluktur:

 18/10- O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve isimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi basarılı kıl).  
18/13- " ...Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve biz de onların hidayetlerini arttırmıştık."
Hz. Mehdi (a.r.) ve yardımcıları da hadis-i şeriflerde belirtildiği gibi genç bir topluluktur.

Hz. Ali (r.a) rivayet etmiştir:
(Mehdi) bizden, Kureyş'den bir gençtir, ayni zamanda gelip Allah yolunda onu (hazineleri-malları) taksim edecektir. 

Kıyamet Alametleri, 202
Naim b. Hammad, Ibni Abbas'tan tahriç etti:
Mehdi bizden Ehl-i Beyt'ten bir gençtir. İhtiyarlarınız ona yetişmeyecek, gençleriniz ise onu ümid edeceklerdir. Allah dilediğini yapacaktır. 

Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman ,23
Hz. Ammar b. Yasir'den (r.a.) rivayet edilmiştir:
Ya Abbas! Bu isi Allah (c.c.) benimle başlattı, senin sülalenden biri ile bitirecek o delikanlı (Mehdi) dünyayı  evvelce zulümle dolduğu gibi tekrar adaletle dolduracaktır.  

Rumuz El-Ahadis, 498 (Dare Kutni'nin Sünen'i)
Mehdi'nin bayraktarı, sakalı hafif, rengi sarı, küçük bir genç olacaktır. 
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 51
Onun bayraktarı doğudan Temimi soyuna mensup bir genç olacaktır.  
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,26

Sayıları Az, Küçük Bir Topluluktur:

 18/22- (Sonra gelen kuşaklar) Diyecekler ki: "üç'tüler, onların dördüncüsü köpekleridir." Ve: "Beştiler, onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez." öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve onlar hakkında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.
Hz. Mehdi'nin (a.r.) yardımcıları da gerçek Ashab-ı Kefh gibi sayıları az olan bir cemaattir.
Bu vezirler 10'dan aşağı  fakat 5'ten yukarı olacaktır.
(Bu vezirler) Memleket işlerinin ağırlıklarını Mehdi ile paylaşacaklar. 9 (dokuz) kişiden ibaret olacaklar. 
Kıyamet Alametleri, 187

Ebu Cafer Muhammed b. Ali'den rivayet edildi ki:
Mehdi daha çıkmadan önce onun bir arkadaşı ona tabi olan bazı insanlarla karşılaşacaklar ve "Siz burada kaç kişisiniz" diye soracaktır. Onlar da "40 kişiyiz" cevabını vereceklerdir.
Ertah'tan rivayet edildi ki:
...Mehdi'nin Sufyanı ile savaşında) en büyük ordusu 313 kişinin kumandasını elinde tutarak etrafa meydan okuyacaktır. 

Kıyamet Alametleri, 169
Hz. Mehdi'nin (a.r.) yardımcıları ile ilgili bu farklı rivayetler muhtelif gelişme safhalarına işaret etmektedir. Başlarda sayıları çok azken sonraları 313'e kadar çıkmaktadır.
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri bu yardımcıların azlığına rağmen kıymetlerinin büyüklüğünü şöyle ifade etmektedir:
...Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve manevi ordusu, yalnız ihlas ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdlerdir. Ne kadar da az da olsalar manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.
(Emirdağ Lahikası, 259)

Allah'a (C.C.) İmanları Kuvvetlidir:

18/13- " ...Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve biz de onların hidayetlerini arttırmıştık." 
18/14-  " Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabt etmiştik..."
Hz. Mehdi (a.r.) ve yardımcıları da Allah'a karşı son derece boyun eğici ve imanları kuvvetli gençlerdir.
Hz. Mehdi, Allah'tan çok korkan birisi olacaktır. Aynen,kartal cinsinden nesir kuşunun kanatlarıyla titremesi gibi Allah'tan korkacaktır. Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, 53
Onlar Allah'ın has kullarıdır. Kıyamet Alametleri,
Onların kalbleri demir gibidir ve onlar gündüz aslan gece de abiddirler. 
Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, 57
Muhakkak ki onlar hidayet sancaklarıdır. Ramuz el-Ehadis, 1/153
Allah yolunda hiçbir  kınayanın kınamasından korkmayan seçkin müslümanlardır. 
Sünen-i Ibni Mace, 10/259

Yaşadıkları Devir Din Düşmanlığı Devridir:

18/15- "Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir?" 
Ayetlerde ve tefsirlerde de görüldüğü gibi Ashab-ı Kehf devrinde halk, zamanın deccalı olan Kral dakyanus'un da zoruyla artık bir olan Allah'a inanmaz olmuşlardı. Halk tekrar putlara tapmaya, Allah'ın haram ettiği bütün fiilleri işlemeye başlamıştı... İşte Hz. Mehdi ve yardımcılarının zuhuru öncesinde de buna benzer bir durum hadis-i şeriflerde haber verilmiştir.
Ebu Hureyre'den rivayet edildi ki:
Alenen ve apaçık Allahu Teala inkar edilinceye kadar Hz. Mehdi gelmez. 

Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman ,27
Bir hadis-i şerifte Resulullah (s.a.v.) efendimiz söyle buyurmuştur: Küfür her yani istila edip hükmü cemiyet içinde aşikare işlenmedikçe Mehdi zuhur etmez. Mektubat-i Rabbani, 2/258
Hz. Mehdi, bütün haramların helal sayıldığı  büyük bir fitneden sonra çıkacaktır. 
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,39
Hiçbir tarafın ondan mahfuz kalmayacağı bir fitne zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak ve bu durum bir münadinin semadan seslenerek "Ey insanlar, emiriniz artık Mehdi'dir." demesine kadar devam edecektir. El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,2 4

Zamanın Deccaliyet Düzenine Karşıdırlar:

8/14- ... demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbi'dir; ilah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız."
18/16- (İçlerinden biri demişti ki:)"Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın."

Zalim Kral Ve Yandaşlarına Karşı Çok Temkinlidirler:

 18/19- ... şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."
18/20- "çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız."
Hz. Mehdi ve yardimcilarinin da ayni Ashab-i Kehf gibi çok temkinli hareket edeceklerini, mücadelelerini sessizce yürüteceklerini hadis-i seriflerden anliyoruz.
(Mehdi) zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır. 
Kiyamet Alametleri, 163
Mehdi askerleriyle birlikte yola çikacak ve gayet sükünet içinde yürüyecektir. 
Kiyamet Alametleri, 173

Fakat Kavimleri O Düzene Uymuşlardır:

 18/15- "Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan baskasını ilahlar edindiler..."
Ayrıca surenin diğer ayetlerinde belirtilen özelliklerde de herşey çok net anlaşılmaktadır.

Gençler Kapalı Bir Mekanda Bulunuyorlar:

18/10- O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi basarılı kıl). 
Ashab-i Kehf'in sigindigi magara müfessirlerin izahina göre bir dağın eteklerinde olup, kapısı deniz tarafina bakmaktadır.
Hadis-i seriflerin ihbarlarindan anladığımız kadarıyla Hz. Mehdi ve yardımcılarının da hareket merkezi deniz sahilinden olacaktır.

Mehdi sabah namazına abdest almak için denizin yanına sancağı dikecek. 
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,57
Kiyamet Alametleri, 181
Bu ordunun hareket etmesi ve gönderilmesi, Mağrib dağındaki Masine denilen mevkideki deniz sahilinden olacaktır. 
Ölüm-Kiyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 439

Mağaraları, Gençlerin Mücadele Yeridir:

 18/10- O gençler, magaraya sigindiklari zaman, demislerdi ki: "Rabbimiz, katindan bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylastır (bizi basarılı kıl).
18/16- (İçlerinden biri demişti ki:)"Madem ki siz onlardan ve Allah'tan baska taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın."
Ashab-ı Kehf'in mağarası, onların sadece sığınıp uyudukları bir yer değildir. Orası, onların stratejilerini tayin ettikleri mücadele yeridir aynı zamanda. çünkü mağaraya girdikten sonra yaptıklari dualarında: "bize işimizde kolaylık göster, bizi basarılı kıl." diye Allah'tan yardım istemektedirler. Buradan da onların mağarada mücadele ile meşgul oldukları anlaşılmaktadır.

Mağaranın Geniş Bir Orta Yeri Bulunmaktadır

18/17-"...Onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı..." 

Mağaranın Kapısında Bir Bekçi Var

18/18- "... Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu..."

Mağaranın Yakınında Bir Mescid Var

18/21-, (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: "üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler. 

Harici Hadiselerden Muhafazadalar

18/11- Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik).
Bazi tefsirlerde Ashab-ı Kehf'in çekildikleri mağarada uzun yıllar sadece uyudukları ve başka bir işle meşkul olmadıkları anlatılmaktadır.Bu izahi biraz açıklamak gerekir. Şöyle ki: Ashab-ı Kehf bu mağarada mücadelelerini de sürdürmektedir. 10. ve 16. ayetlerde "Rabbimiz işimizde dogruyu göster, bizi başarili kil." diye dua ederlerken, mücadele ettikleri ayrıca anlaşılmaktadır. Uzun yıllar sadece uyuyan insanların bu şekilde dua etmeleri düşünülemez. Aslında 18. ayette de onların uyumadığı anlaşılmaktadır. Çünkü Allah-u Teala; " Onları görseydin uyanıklar sanırsın..." derken gözlerinin açik olduğunu, normal insanlar gibi ayakta faaliyetlerini sürdürdüğünü yani uyumadıklarını anlatmaktadır. Ayetin devamındaki "...halbuki onlar uykudadırlar." cümlesinde geçen "uyku" ise bilinen manada bir uyku değildir. Burada insanın uyku halindeki "huzur ve sükunu, emniyet ve güveni" anlatılmak istenmiştir. Kur’an-i Kerim'de "uyku" kelimesinin bu anlamıyla kullanıldığı başka ayetler de mevcuttur.
8/11- Hani kendisinden bir güvenlik olarak sizi bir uyuklama bürüyordu.
3/154- Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu...

Sonradan Halk Tarafından Tanınıyorlar:

 18/21- Böylece, Allah'in va'dinin hak oldugunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarıina) onları  buldurmuş olduk)...

Meydana Gelen Hadise Kıyamete Delildir:

 18/21- Böylece, Allah'in va'dinin hak oldugunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını  bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarina) onları buldurmuş olduk)...
Ashab-ı Kehf'in önce uykuya yatırılması, aradan 300+9 yil geçtikten sonra uyandırılması Allah-u Teala için öldükten sonra diriltmenin ne kadar kolay olacağına bir delil olduğu gibi, bu hadise aynı zamanda kıyametin kopacağına ve ahiret hayatının varlığına da açıkça bir delildir. Kıyamet koptuktan sonra ölülerin tekrar hayat bularak mahşere sevkedileceklerine dair gözle görülen güzel bir misaldir.
Ashab-ı Kehf'in uyandırılmaları kıyametin kopacağına dair nasıl bir misal ve delil ise, benzer şekilde, Hz.Mehdi ve yardımcılarının zuhuru da bu vaad edilen vakte yaklaşıldığını gösteren ilk alamettir.
 Ve Mehdi'nin zuhuru da kıyamet alametlerinden ilkidir. ölüm-Kiyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 494
Bu surede Ashab-ı Kehf'in yaninda Ashab-ı Rakim'den de bahsedilmektedir.
 Ibni Abbas'in (r.a.) rivayetinde Rakim, kitabedir. Said Ibni Cübeyr ise Rakim'in taştan bir levha olduğunu ve bunun üzerine Ashab-ı  Kehf'in kıssasının yazıldığını nakletmiştir.Ibni Kesir Tefsiri , 9/4938
Hadiste Ashab-ı Kehf'e benzetilen Mehdi ve yardımcilarinin belki de Rakim (levha) gibi herhangi bir şey üzerinde isimlerinin topluca yazılı bulunacağına işaret edilmektedir. (Allahualem)

Talud Kıssası

Muhammed b. Hanefi'den (r.a.) rivayet edildi ki:
Bir gün biz Hz. Ali'nin yanindayken birisi Hz. Mehdi'den sual etti. Ali (r.a.) "Heyhat" dedi. Sonra eliyle bir dokuz yaptı ve sonra da O ahir zamanda, kişiye "Allah'dan kork , Allah'dan kork"denildiği zamana çıkar dedi. (ve şöyle devam etti):
Bulutların semada toplandığı gibi, Allah O'nun etrafına bir kavim toplar. Onların kalblerini uzlaştırır. Onlar içlerinden şehit düşene üzülmez, kendilerine katılana da sevinmezler. Sayıları  Bedir ashabı  kadardır. Evvelkiler onları geçmediği gibi, sonrakiler de onlara yetişemezler. 

Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman .57
Bir tevili şudur ki:
Bu rivayette bildirilen "9" işaretinin, sebebsiz yere söylenmiş olması mümkün değildir. Sual, zaman bildirilen bir konuşma baslangıcı olduğundan dolayı, bu "9", Hz. Mehdi'nin çıkış zamanı ile ilgili bir rakama, işaret ediyor olabilir. Mesela; Mehdi'nin zuhur yılı olan Hicri 14. asır başına 1979 yılında girilmesi gibi. (Allahualem)
Bu "9" isaretinin bir baska tevili şudur ki:
Dokuz sene ile tahdid edilmesi Konstantiniyyeyi fethetme müddeti itibariyledir. Kıyamet Alametleri, 183
Yukarıdaki rivayette de görüldüğü gibi bu "9" Hz.Mehdi'nin (a.r.) Konstantiniyye'yi manen fethedeceği sene müddetidir. (Allahualem)

Bulutların semada toplandığı gibi...

Rivayetin, ikinci kısmının 'Bulutların semada toplandığı gibi' özellikle belirtilmis bir benzetmeyle başlaması da sebebsiz değildir. (Allahualem) Bu benzetmenin işaret ettiği cihet de pek dikkat çekicidir. Çünkü Bulut, Duman gibi semadan bazı alametler, Mehdi'nin, çıikacağı devrelere ait alametler olarak birçok rivayette geçmektedir Mesela;
Ebu Naim, İbni ömer'den tahric etti.
Hz. Mehdi başı üzerinde bir bulut olduğu halde çıkacak, o bulutta bir münadi "Bu Allah'in halifesi Mehdi'dir, ona tabi olun" diye nida edecektir.
Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman
Bir tevili sudur ki:
Bu bulut belkide Mehdi zamanında zuhur edecek, onun çıkıs alametlerinden sayılacak olan bir duman hadisesine işaret etmektedir.
... Allah O'nun etrafında bir kavim toplar. Onların kalplerini uzlaştırır...
Ahir zamanda Allah'u Teala, Hz.Mehdi'nin etrafinda öyle bir mübarek grub toplar ki, bu grub munis, kalpleri uzlaşmış ve birbirlerine geniş bir sevgi ile kaynaşmışlardıir, bu kavmin Mehdi'ye karşı sevgileri de oldukça fazladır.

...Onlar içlerinden şehit düşene üzülmez, kendilerine katılanlara da sevinmezler...

Mehdi'nin ertafindaki bu grub herşeyi Allah'u Teala'dan bekledikleri için, aralarından herhangi birinin ayrılması ve eksilmesi ile bir üzüntü duymazlar, hiç sarsılmadan yiğitçe mücadelelerine devam ederler. Yine kendilerine katılan biri olduğunda da bu yeni kardeşlerini Allah'u Teala'nin gönderdiğini, ona hidayet verdiğini, ahlakını güzelleştirdiğini, kalbine muhabbet ve sevgi koyduğunu bilirler, nefisleri bundan bir pay çıkarıp sevinmezler.

Evvelkiler onları geçmediği gibi, sonrakiler de onlara yetisemezler...

Burada ise Mehdi'nin yardımcılarının mücahedelerinde gösterdikleri İhlas-Sadakat-Tesanüt gibi bir takım meziyetlerindeki üstünlüklerinden dolayı evvelki ve sonrakilerden üstün olacaklarına dikkat çekilmektedir. Bu mücahidlerin üstünlüklerinin yönleri muhteliftir, fakat buradaki izahın müthiş bir müjde olduğunu da açıkça görmekteyiz.

...ve Onlarin sayılari Talut ile nehri geçenler kadardır

Mehdi ve ordusunun bahseden bu hadis-i serifte onlarin sadece sayi ve özellikleri verilmemis, Talud'un da ismi zikredilerek onun ordusuyla bir benzerlik kurulmak istenmistir. Ayni zamanda bu hadis Mehdi ile Talutun mücadelelerinde bir takım ortak hususiyetlerin bulunabileceğine dikkat çekerek, ileride gelecek Mehdi ve ordusuna bu ibretli kıssadan hem ikaz, hem irşad alabileceklerini tavsiye etmektedir.
Kur'an-ı Kerim, Talut kıssasını Bakara suresinde haber vermektedir:
 2/246- Musa'dan sonra İsrailogullarinin önde gelenlerini görmedin mi? Hani, peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklastırıldık.)" demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.
Bu ayet-i kerimede bir kısım insanlara mücahede farz kılınca, pek azı müstesna mücahedeye yanaşmadıkları belirtilmektedir.
Zamanınızda da mücahede farz olduğu halde büyük bir kitle Emr-i bil maruf Nehy-i anıl münker olarak belirlenen tebliğden, mücahededen kaçmaktadır. Çok küçük bir azınlık bu kutsi vazifeyi deruhte etmektedir.
2/247- Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Onlar: "Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?" dediler. O (şöyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş  olandir, bilendir."
O devirde bazıları Talut’u şan, şöhret zenginlik, ihtişam içinde bir şahıs olarak bekliyor, hükümdarlık vasfında olan kişinin ancak bu gibi özelliklere sahip olması gerektiğini sanarak yanılıyorlar. Fakat, Cenab-ı Allah da Talut'un ilim ve vücud bakımından güçlü olmasını isteyerek mülkünü dilediğine vereceğini bildiriyor. Zamanımızda da bir kısım avam Mehdi'yi şan, şöhret, saltanat içinde bir şahıs olarak bekliyor. Halbuki Allah (c.c.) mülkü istediğine vereceğinden, bu sahıslar avamın ummadığı, hiç tahmin etmediği, kimseler olabiliyor. (Allahualem)
Yukarıda 247. ayet-i kerimenin işaretli kısmının ebcedi 1379 veya L (lam) seddesiyle birlikte 1409 rakamını vermektedir.
Acaba Hicri 1409 yılının (=Miladi 1988-1989 yılları) İslam alimlerinin ekserisi tarafından Mehdi'nin çıkış yılı olarak kabul ettikleri Hicri 1400'lü yılların başlarına karşılık gelmesi, bizlere Mehdi'nin de ayet-i kerimenin mealine uygun bir şekilde, müslümanlar üzerine seçildiğini ve vazifelendirildiğini mi müjdelemektedir? (Allahualem) 
2/248- Peygamberleri, onlara (şöyle) dedi: "Onun (Talut'un)  hükümdarlığının belgesi, size Tabut'un gelmesi (olacaktır ki) onda Rabbinizden 'bir güven duygusu ve huzur' ile Musa ailesinden ve Harun ailesinden artakalanlar var; onu melekler taşır. Eğer inanmışlarsanız bunda süphesiz sizin için bir delil vardır.’’
Talut'un hükümdarlığının alameti "Kutsal Tabut'tur." Bahsi geçen Kutsal Tabut'un içinde bu rivayete göre Hz. Musa'nin asası ile bazıi Tevrat levhaları ve Hz.Harun'un asası ile sarığı gibi kutsal emanetler bulunmaktaydı.
Talut ile Mehdi arasında bir benzerlik de burada görülmektedir. Ahirzaman da Mehdi'nin devrinde de "Kutsal Tabut" un bulunacağı rivayet edilmiş ki, bu Kutsal Tabut'da Mehdi'nin hükümdarlığının alametlerinden biri olacaktır. (Allahualem)
Hz. Mehdi, Tabut-u Sekine'yi Antakya mağarasından çıkaracaktır. 
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar ,54
Mehdi'nin elinde (zamanında) Sekine bulunan Tabut Taberiye gölünden çıkarılır ve Beyt-ül Makdis'te O'nun önüne getirilir. Yahudiler bunu görünce pek azı  hariç, çoğu müslüman olurlar. 
Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman,77
Hz. Mehdi ... Beyt-ül Mukaddes'in hazinelerini, Tabut-u Sekine'yi Ben- İsrail sofrası  ile levhaların madenlerini Hz. Adem'in cübbesini, Hz. Süleyman'in minberinin asasını  ve Allah'ın Ben-i Israil'e gönderdiği süt kadar beyaz olan eldivenleri çıkaracaktır. El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,35
Hz. Talut'un sayısı az, fakat son derece seçkin, nefsini kontrol altına alabilen bir ordusu vardı. Bu ordusunu seçmek için bir ırmaktan içmemelerini söyledi. Nefsine hakim olamayan büyük bir kitle bu irmaktan çokça içerek o mübarek orduya layık olmadıklarını gösterdiler.
2/249- Talut, orduyla birlikte ayrıldığında dedi ki: "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim bundan içerse, artık o benden değildir ve kim de -eliyle bir avuç alanlar hariç- onu tadmazsa bendendir. Küçük bir kısmı hariç (hepsi sudan) içti. O, kendisiyle beraber iman edenlerle (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): "Bugün bizim Calut'a ve ordusuna karşı (koyacak) gücümüz yok" dediler. (O zaman) Muhakkak Allah'a kavuşacaklarını umanlar (şöyle) dediler: "Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir."
Ahirzamanda Hz. Mehdi (r.a.) mücahedesinde de insanlar bir nevi böyle irmakla (engellerle) imtihan edilecekler, seçkin, nefsine hakim müslümanlar ancak böyle seçileceklerdir. Bu konuda Mehdi'nin karsılaşacağı Deccal ve Deccal'in yalancı ırmakları ile ilgili olarak çesitli rivayetler de bildirilmiıştir.
Huzeyfe (r.a.) der ki: Resul-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Muhakkak ki ben, Deccal'in beraberinde bulunan şeyleri ondan daha iyi bilmekteyim. Onun yanında akmakta olan iki ırmak vardır.Onlardan biri göz görüşü ile beyaz bir surdur. Diğeri de göz görüşü ile kendi kendine tutuşup alevlenen bir ateştir. Eğer herhangi bir kimse ona erişirse ateş olarak gördüğü  ırmağa gelsin. Sonra basını daldırsın. Sonra başını aşağıya eğip ondan içsin. çünkü o nehir soğuk bir sudur. 

Ölüm-Kiyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 48
Deccal'in fitnesiyle karşılaşanlar, farkında olmadan kendisine güzel görünen ve bu zahiren yararlı sandığı fiilleri (ayette geçen çok su içmek gibi) isleyerek aslında kötü yola düşmektedirler. Bu fitneden kurtulmak için Deccal'in zahiren kötü gösterdiği amelleri işlemek ve nefse dayalı hareket etmemek gerekmektedir.
Ayette belirtildiği gibi Hz. Talut'a (a.r.) tabi olanlarin bir çoğu nefislerine uyarak (ikaz edildiği halde bir avuçtan fazla su içerek) kendilerine büyük zarar vermişler, düşmanla savaşarak takattan kesilmişlerdir.
Şimdi de Deccal'in, rivayetlerde bildirilen ırmaklarından "kana kana yiyip içen" nefislerine hakim olamayan ehl-i dalalet imtihanı kaybetmekle ancak bir avuç mücahid-i din bu kutlu orduya katılmaya hak kazanmaktadır.
 2/250- Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana (savaşa) çiktiklarinda, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabir yagdir, adimlarimizi sabit kil (kaydirma) ve kafirler topluluguna karsi bize yardim et."
Hz. Talud ve ordusu, o zamanin küfrün lideri ve Deccal'i olan Calut'a karşı güç, kuvvet ve dayanıklılık vermesi için Cenab-ı Allah'a dua ediyor.
“.... Ey Rabbimiz! üzerimize sabır yağdır.”
çok latif bir tevafuk; Talut ve ordusunun yaptığı bu "dua" nin ebced değeri 1988 rakamını vermektedir. Acaba 1988 yılı (Hicri 1408) Mehdi'nin çıkış yılı olarak kabul edilen Hicri. 14. asrın hemen başlarına karsılık gelmesi, Mehdi ve ordusunun böyle bir duası olacağını mı bizlere haber vermektedir.
2/251- Böylece onları, Allah'ın izniyle yenilgiye uğrattılar. Davud Calut'u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet verdi; ona dilediğinden öğretti. Eğer Allah'ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını def'i (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, alemlere karşı  büyük fazl (ve ihsan) sahibidir.
Yukarıdaki ayette Talut'un Calut'a karşı başarısı anlatılıyor. Cenab-ı Allah inşaAllah Mehdi ve ordusunu da Deccale karşı muvaffak kılacak, Deccalin fitne ve fesadını onlar eliyle ortadan kaldıracaktır.
Talut kıssasının Kur'an-ı Kerim'de anlatılan hususiyetleri ile Mehdiyet hadisesinin Hadis-i Şeriflerde bildirilen hususiyetleri arasındaki benzerlik bu kadarla bitmemektedir.
1. Hz. Talut'un geleceğini, Israiloğullarının peygamberleri haber veriyor.
Hz. Mehdi'nin geleceğini de, bizlere peygamberimiz haber vermiştir.
2. Hz. Talut'un ordusu rivayetlere göre 313 kişidir.
Hz. Mehdi'nin ordusu da toplam 313 kişi olacaktir.
3. Hz. Talut'dan sonra başa bir peygamber (Hz. Davud) geçiyor.
Hz. Mehdi'den sonra da başa, semadan nuzul edecek olan Hz. İsa geçecektir. (Allahualem)

Zülkarneyn ve Mehdi

 Tüm olarak, yeryüzünün meliki dört tanedir. Onların ikisi müminlerden, ikisi de kafirlerdendir.
Zülkarneyn ve Süleyman müminlerdendir.
Nemrud ve Buhtunnasir ise kafirlerdendir.
Yere beşinci olarak ehl-i beytimden biri sahip olacaktır.
Yani Mehdi  

Mektubat-i Rabbani, 2/251
Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, 32
Mehdi tıpki Zülkarneyn ile Süleyman gibi bütün dünyaya hükmedecek. 
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 32
Kiyamet Alametleri, 183
Ibni Cevzi, Tarih isimli eserinde Ibni Abbas'tan tahric etti:
yeryüzüne dört kişi malik olmuştur. Ikisi mümin, ikisi kafirdir. Müminler, Zülkarneyn ve Süleyman (a.s.) kafirler ise Nemrud ve Buhtunnasir'dir. Beşinci olarak ehlibeytim'den birisi gelecek ve O'da dünyaya malik olacaktır. 
Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman , 10
Bugüne kadar müslümanlardan dünyaya hakim olmus iki lider vardir. Hz. Zülkarneyn ve Süleyman (a.s.) Dünyaya hakim olacak üçüncü müslüman lider hadis-i serifin "tipki Zülkarneyn ve Süleyman gibi" diye haber verdigi Hz. Mehdi (a.r.) dir. Bu benzerlikten gidilerek Hz. Zülkarneyn ve Süleyman (a.s.) da görülen özelliklerin, ayni onlar gibi dünyaya hakim olacaka Hz. Mehdi'de de görülmesi beklenebilir.
Zül-karneyn mana itibariyle "iki cihetli" ve "iki çagli", " migferinde iki boynuz olan" veya "saçi iki bölük olan" demektir. Sayilan bu özellikler Mehdi'de de bazi cihetlerden görülebilir. Fakat biz asil olarak ayet ve hadislerde tesbit ettigimiz benzer özellikleri verecegiz.
Zülkarneyn kissasi, Kur’an-i Kerim'de Ashab-i Kehf kissasinin anlatildigi Kehf suresinde geçmektedir. Pek latif bir tevafuk, bu kissa 80'li ayetlerde anlatilmaya baslanir.
18/83- Sana (Ey Muhammed,) Zu’l-Karneyn hakkında sorarlar. De ki: ‘ Size, ondan ‘öğüt ve hatırlatma olarak’ (bazı bilgiler) vereceğim.
Kur’an-i Kerim Hz. Zülkarneyn 'den haber verirken, hadisler de Hz. Mehdi'den haber vermektedir.
Mehdi'nin geleceğine dair sahih hadisler tevatür  derecesindedir. Kiyamet Alametleri, 193 
 18/84- Gerçekten, biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik ve ona her şeyden bir yol (sebep) verdik. 
Bu ayetin tefsirlerinde Hz. Zülkarneyn'in yeryüzünde kudrete erdirilmesi, onun dünyaya hakim olduğu şeklinde izah edilmiştir. Yine onun çesitli ilahi yardımlara (ilim, tasarruf) kavuştuğu haber verilmiştir.
Mehdi’nin de dünyaya hakim olacağını hadislerden öğreniyoruz.

Abdullah b. Mesud'dan rivayet edilmiştir:
Mehdi dünyaya sahip olur. 

Ramuz el-Ehadis,1/135
Dünyadan bir gün bile kalsa Allah, o günü uzatıp benim ehl-i beytimden birisini dünyaya hakim kılmak için gönderecektir. 
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,24
Mehdi'de Zülkarneyn gibi Allah'tan (c.c.) yardım görmektedir. (Vehbi ilmi buna misaldir.)
Mehdi bizden ehl-i beyt'tendir. Allah (c.c.) onu bir gecede ıslah eder, olgunlaştirir. (Ona imamet makamı ve harikulade haller verip insanliğa gönderir.)
18/85- O da, bir yol tuttu.
Hz. Zülkarneyn'in, anlatilan kissasinda 3 yol takip ettiği; birinci olarak doğudan batıya, sonra batıdan doğuya, üçüncüde kuzeye doğru yol aldığı bildirilmektedir. Bunlar, ayetlerin asıl anlamlarıdır. Ayrıca bu ayeti kerimeler, "tıpki Zülkarneyn gibi" diye benzetme yapılan Hz. Mehdi'ye ve onun da 3 ayrı yol tutmasına işareten bakabilir. (Allahualem)
Hz. Zülkarneyn (a.s.) efendimizin yolculuğunda mühim bir safhada önemli bir olay ayetlerde şöyle izah ediliyor:
18/86- Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştıi ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu, yanında bir kavim gördü. Dedik ki: "Ey Zu'l-Karneyn, (istiyorsan onları) ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği (geçerli ilke) edinirsin."
Ayet-i kerimenin garip ve esrarli bir anlatımı olduğu için mutlaka derin bir anlamı, mühim bir işareti vardır.
Gide gide güneşin battığı yere ulaşınca
Bilindiği gibi her ne kadar gidilirse gidilsin, güneş (kutup daireleri hariç) dünyanın her tarafından hergün doğar ve batar. Fakat ayet-i celilede özelliklegüneşin battığı belli bir yer ve belli bir zamandan bahsedilmektedir.
Güneşi sıcak
Bu güneş sıcak bir ortamda gözden kayboluyor
ve karabalçıklı
Güneşin kaybolduğu çevre batak ve pis bir yer
bir gözede batıyor buldu
güneş küçük bir mahalde batıyor, gizleniyor.
Ayetin son kısmında ise, güneşin battığı batak yerde zulüm yapan zalimleri olan bir kavmin varlığından bahdesediliyor. Bu güneşin batması ile zalimlerin alakası nedir acaba?
Güneşin gözlerden kaybolması olayından hemen sonra haksız yere insanlara sıkıntı ve acı veren, din karşıtı davranışlarda bulunan zalimlerden bahsedilmesi çok manidardır.
Bir sonraki ayet bu hususu daha da açıklığa kavuşturuyor.
 18/87- Dedi ki: "Kim zulmederse biz onu azablandıracağız, sonra Rabbine döndürülür, O da onu görülmemis bir azabla azablandırır."
88. ayette de müminlere müjde veriliyor.
 18/88- Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz."
18/89- Sonra (yine) bir yol tuttu. 
Tefsirlerde Hz. Zülkarneyn'in (a.s.) bu sefer doguya dogru yol aldigi anlatilmaktadir. Allahualem Hz. Mehdi de önce batiya sonra doguya dogru yol almaktadir.
 Mehdi, doğu ile batı arasındaki her yeri fetheder.El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,57
18/90- Sonunda güneşin doğdugu yere kadar ulaştı ve onu (güneşi), kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu. 
18/91- İşte böyle, onun yanında "özü kapsayan bilgi olduğunu" (veya yanında olup-biten her şeyi) biz (ilmimizle) büsbütün kuşatmıştık.
Zülkarneyn'in bir manası da "iki cihetli"dir. Hz. Zülkarneyn'in önce güneşin gizlendiği bir cihete, sonra güneşin doğdugu bir cihete kavuşması çok önemli bazı şifrelere, sırlara işaret ediyor olabilir. (allahualem) Belki de bu sırların Hz. Mehdi ile de bir ilgisi bulunabilir.
Hz.Zülkarneyn (a.s) bu sefer kuzeye yönelir.
18/92- Sonra bir yol (daha) tuttu. 
18/93-İki seddin arasına kadar ulaşti, onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiç bir sözü kavramayan bir kavim buldu.
Günümüzde İslam ve Hristiyan dünyası dağ gibi büyük ve güçlü bir yapı arzetmektedir. Fakat bu iki büyük kitle, aralarının açık olması sebebiyle dinsizliğe ve komünizme karşı bir ittifaka yanaşmamaktadır. Bu aralıktan istifade eden ser güçler ise dünyayı ele geçirmeye çalışmakta, fitne ve fesad çıkarmaktadırlar.
Hz. Hamdi Yazır Kur'an Dili 5/3287'de müfessirlerin bu kavim için "Türklerdir" dediğini nakletmiştir.
18/94- Dediler ki: "Ey Zu'l-Karneyn, gerçekten Ye'cuc ve Me'cuc, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar, bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?"
Hz. Mehdi ve Isa (a.s.)in buluştuğu bir devrede; yani Hz. Mehdi (a.r.) İslam aleminin başında olduğu ve Hz. Isa (a.s.) maiyetindeki güçlerle güç birliği yaptığı bir zamanda kıyamet alameti olarak zikredilen Ye'cüc ve Me'cüc çkaracaktır.
18/95- Dedi ki: "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan), daha hayırlıdır. Madem öyle, bana (insani) güçle yardım edin de, sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım."
18/96- "Bana demir kütleleri getirin", iki dağın arası eşit düzeye gelince, "Körükleyin" dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar (bu işi yaptı, sonra:) dedi ki: "Bana getirin, üzerine eritilmiş bakır dökeyim."
18/97- Böylelikle, ne onu aşabildiler, ne onu delmeye güç yetirebildiler.
Hz.Zülkarneyn (a.s.) iki dağ gibi engel ve iki fesatçı kavim ile karşılasıyor. Bu iki dağın arası açık. Bu iki dağın arasının açık olması Ye'cüc ve Me'cüc'e yol oluyor, onların fitne ve fesad çikarmalarına uygun zemin hazırlıyor.
Hz.Zülkarneyn (a.s.) karşılaştığı bu kavimden maddi, teknolojik yardım alıyor. Bu yardım sayesinde iki dağın arasını birleştiriyor.
Hz.Zülkarneyn (a.s.) bu fesatçı kavme karşı savunma seti yapımında büyük miktarda demir ve bakır cevherinden yararlanıyor.
Hz. Zülkarneyn'e (a.s.) benzetilen Hz.Mehdi (a.r.) zamanında da inşaAllah arası açık iki büyük kitle İslam ve Hristiyan dünyası birleşecek, ateizm ve onun temsilcilerine karşı ortak bir haberleşme ve savunma sanayii kuracaklar, demir ve bakır ile simgelenmiş teknolojik sistemler de onlara karşı bir set görevini görecektir. (Allahualem)

Hz. Süleyman ve Mehdi

Hz. Süleyman (a.s.) ve Hz. Mehdi arasindaki rivayetlerde bildirilen ortak özellikler şunlardır:

Adaletli olmalari:


Hz. Süleyman (a.s.) pek adaletli bir hükümdardı. 
Esbab-i Nüzul - ö.N. Bilmen Tefsiri - Ibni Kesir Tefsiri 
Mehdi daha önce zulümle olan dünyayi adaletle dolduracaktir. 
Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, 11

Zamanlarında bolluk ve refah olması:

Hz. Süleyman devrinde bolluk oldugu bilinmektedir.
Ümmetim o devirde (Mehdi devrinde) öyle bir refah bulacaktir ki o güne kadar onun islini kesinlikle bulmamıştır.  Sünen-i Ibni Mace 10/347

Çıkışlerından önce fitne vuku bulmasi:


Hz. Süleyman (a.s.) saltanatından önce pek büyük bir fitne olmuştu. 
Esbab-i Nüzul - ö.N. Bilmen Tefsiri - Ibni Kesir Tefsiri 
Mehdi, bütün haramlarin helal sayıdığı büyük bir fitneden sonra çıkacaktır. 
El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,37

Kalis süreleri:


Hz. Süleyman (a.s.) 40 yil maddi-manevi saltanat sürmüştür.
Esbab-i Nüzul - ö.N. Bilmen Tefsiri - Ibni Kesir Tefsiri 
Hz. Mehdi (de) 40 yil baki kalacaktır.
Esbab-i Nüzul - ö.N. Bilmen Tefsiri - Ibni Kesir Tefsiri, 50

Kutsal emanetler konusu:


Hz. Süleyman (a.s.)'in yanında devrinin kutsal emanetleri (Tevrat'i şerif, Asa-yi Musa) bulunurdu.  
Esbab-i Nüzul - ö.N. Bilmen Tefsiri - Ibni Kesir Tefsiri 
(Mehdi'nin) alametlerine gelince beraberinde, Allah resulünün gömlegi, kılıncı, sancağı (kutsal emanetler) bulunacaktır.  
Kiyamet Alametleri, 164

İmar işlerine önem vermeleri:

Hz. Süleyman (a.s) zamanında imar işlerine büyük önem verilmişti. Emrinde birçok mimar ve sanatkar çalıştırdı. Esbab-i Nüzul - ö.N. Bilmen Tefsiri - Ibni Kesir Tefsiri 
Mehdi Konstantiniyye ve diğer beldelerin imarına çalışır.El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar,42

Risale-i Nur Külliyatında Mehdi (as)

Her Yüzyıl Başlarında Müceddid Gönderilmesi

Müceddid:Yenileyen, yenileyici. Sahih hadislerle bildirilen, her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyaçlarına göre açıklamak üzere gönderilen büyük alim ve peygamberimizin (s.a.v.) varisi olan zat.
Ashab/i Kütüb-i Sitteden Imam-ı Hakim, "Müstedrek"inde ve Ebu davud "Kitab-ı Sünen'inde; Beyhaki, "Suab-i Iman"da tahriç buyurdular: "Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor." Hadisi şerifine mazhar ve masadak ve müzhir-i tam olan Mevlana essehir kutbü'l-arifin, gavsü'l vasilin, varis-i Muhammedi, kamilü't-tarikatü'l-aliyye ve-l müceddidiyye  Halid-i Zülcenaheyn Kuddise sirruhu ... ilh...

(Barla Lahikası , 119)
Her yüzyıl başında bir müceddid (dini canlandıran, yenileyen) gönderileceğini Resulullah (s.a.v.) efendimiz hadisleriyle müjdelemektedir. Küfrün, fuhşun, sapkınlığın ve dalaletin had safhaya ulaştığı hicri 1400 senesinde (1979-1980) Yani 14. asrın başında da hadisin haber verdiği gibi bir müceddidin gönderilmesi gerekmektedir. Bu da hadislerin ve alimlerin izahlarına göre, İslam aleminin 1400 senedir bekledigi Mehdi'dir.
Ebu Hüreyre'nin rivayetine göre; Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuş: Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah her yüz sene başında şu ümmetin dinini bidatten ayıracak, yenileyecek (ilim sahibi) bir zatı gönderir. Sünen-i Ebu Davud, 5/100
Her yüz sene başında bu ümmetin uleması arasından bir müceddid gelecek ve şeriatı ihya edecektir. Bilhassa, aradan bin sene geçtikten sonra..Zira, böyle aradan bin senenin geçtiği vakit, geçen ümmetlerde ulül'azm bir peygamberin geldiği vakittir.(Mektubat-i Rabbani, 1/520)

Bediüzzaman Said Nursi Hicri 13. Asrın Müceddididir

Samli Hafis Tevfik Efendi bir risalesinde, Mevlana Halid Bağdadi ile Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin hayatlarını mukayese ettiğini ve dört mühim tevafukla karşılaştığını şöyle izah ediyor:
Birincisi:Hazret-i Mevlana 1193'te dünyaya gelmiş. Üstadım ise, Arabi 1293'te. Tam Mevlana Halid'in yüz senesi hitam bulduktan sonra dünyaya gelmiş.
İkincisi: Hazret-i Mevlana'nın tecdid-i din mücahedesine başlangıcı ve mükaddemesi, Hindistan'ın payitahtına 1224'te girmiş. Üstadım ise; aynen yüz sene sonra, 1324'te Osmanlı Saltanatının payitahtına girmiş, mücahede-i maneviyesine başlamış.
Üçüncüsü: Ehl-i siyaset, Hazret-i Mevlana'nın fevkalade şöhretinden tevehhüm ederek diyar-ı Şam'a nakl-i mekan ettirilmesi, 1238'de vaki olmuştur. Üstadım ise, aynen yüz sene sonra 1338'de Ankara'ya gidip, onlarla uyuşamayıp, onları reddederek - küserek-tekrar Van'a gidip, bir dağda inziva ederken 1338 senesini müteakip, Şeyh Said hadisesinin vukuu münasebetiyle ehl-i siyasetin vehmine dokunmuş. Ondan korkarak Burdur ve Isparta Vilayetlerinde dokuz sene ikamet ettirilmiş.
Dördüncüsü: Hazret-i Mevlana Halid, yaşı yirmiye baliğ olmadan evvel allame-i zaman hükmünde, fuhul-i ulemanın üstünde görünmüş, ders okutmuş. Üstadım ise; tarihçe-i hayatını görenlere ve bilenlere malumdur ki; on dört yaşında icazet alıp, a'lemi ulema-i zamanla muarazaya girişmiş; on dört yaşında iken, icazet almaya yakın talebeleri tedris etmiştir.
Elhasil:Baştaki Hadis-i Şerifin "her yüz sene başında dini tecdid edecek bir müceddidi gönderiyor" müjdesinin ihbarına müvazi olarak Hazret-i Mevlana Halid, -ekser ehl-i hakikatin tasdikiyle -1200 senesinin yani on ikinci asrın müceddididir. Madem tam yüz sene sonra, aynen dört cihette tevafuk ederek Risale-i Nur eczalari ayni vazifeyi görmüş.. Kanaat verir ki - nass-i Hadis ile - Risale-i Nur tecdid-i din hususunda bir müceddid hükmündedir.(Barla Lahikası 119-121)
Yukarıdaki izahlarda Mevlana Halid'in 12.asrın, Bediüzzaman Said Nursi'nin de 13.asrın müceddidi olduğu anlaşılmaktadır. Mehdi'nin ise 14. asrın müceddidi olarak Hicri 1400 yılı başlarında çıkması beklenmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri, hem kendisinden sonra gelecek müceddid olması, hem de ümmetin 1400 senedir şevk ve heyecan kaynağı olması nedeniyle, Hz. Mehdi'den çok açık teferruatlıca bahsetmiştir.

Mehdi Hicri 14. Asırda Gelecektir

Ta ahir zamanda, hayatın geniş dairesinde asıl sahibleri, yani Mehdi ve şakirtleri, Cenab-ı Hakk'ın izniyle gelir, o daireyi genişlendirir ve o tohumlar sünbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz.(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 138-Kastamonu Lahikası, 72)
Çok zaman evvel bir ehl-i velayetten işittim ki; o zat, eski velilerin gaybı işaretlerinden istihrac etmiş ve kanaati gelmiş ki; "Şark tarafından bir nur zuhur edecek, bid'atlar zulümatını dağıtacak." Ben, böyle bir nurun zuhuruna çok intizar ettim ve ediyorum. Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsi çiçeklere zemin hazır etmek lazım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle o nurani zatlara zemin izhar ediyoruz.(Sikke-i Tasdik-i Gaybi- 189 Mektubat, 345)
O ileride gelecek acib şahsın bir hizmetkarı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı ve o büyük kumandanın pisar bir neferi olduğunu zannediyorum.(Barla Lahikası, 162)
Bediüzzaman hazretleri yukarıdaki izahlarında; yaptığı çalışmalarla Mehdi'ye uygun ortam hazırladığını ve Mehdi geldiğinde kendisinin vefat etmiş olacağını, Mehdi'nin hizmetlerini kendi kabrinden seyredeceğini ifade etmektedir.
Risale-i Nur Külliyat'ında, Mehdi'nin mücadele ve hakimiyet devreleri ile ilgili verilen ebcedler:
9/32- Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.
ayetindeki .... "Allah , kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor" cümlesi hakkında Bediüzzaman hazretleri şöyle demektedir.
Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lamlar" ve "mimler" ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin Şakirdleri olabilir. (Sualar / 605)
Bu ayetin ebceddeğeri ile (1424-Miladi: 2004) Mehdi önderliğinde İslamın Dünya hakimiyeti devrelerine dikkat çekilmektedir.
 2/257- ... inkar edenlerin velileri ise tağut'tur...
ayetindeki “tağut” (küfrün fikir sistemi) kelimesinin kendi içinde çöküş ve yıkılış tarihini de Bediüzzaman (ebced değerini) 1417 (miladi 1995) olarak vermektedir.
Bu zamanda öyle fevkalade hakim cereyanlar varki, herşey'i kendi hesabına aldığı için, faraza hakiki beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zat dahi bu zamanda gelse, harekatını o cereyanlara değiştirecek diye tahmin ediyorum.(Kastamonu Lahikası, 57)
Bediüzzaman Said Nursi, "hakiki beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zat" diyerek Mehdi'nin henüz gelmediğini, müslümanlar tarafindan beklendiğini ve kendi yaşadığı devirden bir asır sonra geleceğini bildirmektedir. Bediüzzaman hazretleri Hicri 13. asırda yaşamıştır. Kendisinden sonra gelecek asır Hicri 14.asırdır. Bu asır Mehdi'nin çıkış zamanıdır.
"İşte bu hakikatı bilmiyen insafsız derler ki: "Ahiretin tafsilatını ders alan müteyakkiz kalbli, keskin nazarlı olan sahabelerin fikirleri niçin bin sene hakikattan uzak olarak fikirleri düşmüş gibi, istikbal-i dünyevide bin dörtyüz sene sonra gelecek bir hakikati asırlarında karib zannetmişler?(Sözler, 318)
"1400 sene sonra gelecek bir hakikati"
Burada ne 1373, ne 1378, ne de 1398 denmemiş, tam 1400 denmiştir. Yani Hicri 14. yüzyıl. Hicri 1400 yılı ümmetin başsız kaldığı, fuhş'un azgınlığın, küfrün son safhaya ulaştığı, müslümanların maddi ve manevi büyük kayıplara uğradığı bir yüzyıl başlangıcı. Madem her yüzyıl başında bir müceddid (dinin yenileyicisi, dini bid'atlerden, sapmalardan önleyici) gönderilmiş, bu ümmetin fesadı zamanında da bunu dagıtacak, küfrü yok edecek müslümanların birleşmesine sebep olacak bir müceddidin gelmesi gerekiyor. Bu da müslümanların 1400 senedir beklediği Hz. Mehdi'dir.

Bediüzzaman Hazretlerinin Şam Hutbesi

Bediüzzaman hazretleri (hicri) 1327'de Şam'da Emevi Camii'nde onbin kişilik bir cemaate verdiği hutbesinde, 1371'den sonraki İslam aleminin geleceğine yönelik izahlar yapmakta, ahir zamandan çeşitli tarihler vererek, beklenen Mehdi'nin mücadele zamanlarına ve sonunda onları yeneceği tarihe dikkat çekmektedir.
Ta 1371 senesinden sonraki alem-i İslamın mukadderatına nazar eden Hutbe-i Samiyedeki hakikatlar...
Evet şimdi olmasa da otuz-kırk sene sonra fen ve hakiki marifet ve medeniyetin mehasını o üç kuvveti tam teçhiz edip, cihazatını verip o dokuz manileri mağlup edip dağıtmak için taharri-i hakikat meyelanını ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi o dokuz düşman taifesinin cephesine göndermiş, inşaallah yarım asır (elli yıl) sonra onları darmadağın edecek.(Hutbe-i Samiye, 25)
Evet şimdi (1371) olmasa da otuz -kırk (30-40) sene sonra...
1.Fen: Müsbet ilimler, biyoloji, fizik, kimya v.s.
2.Hakiki marifet: hüner, sanat , ilem ve fenlerle öğrenilen bilgi.
3.Medeniyetin mehasını; medeniyetin iyiliklerini o üç kuvvetle donatıp, gerekli ihtiyacını karşılayıp o dokuz engelleri yenip, dağıtmak için,
1. taharri-i hakikat meyelani; Hakikati araştırma meyli
2.İnsaf
3.Muhabbet-i insaniyeyi: insan sevgisini.
O dokuz düşman sınıfının cephesine gendermiş inşallah yarım asır sonra (50 sene) onları darmadağın eder.
1371 + 30 = 1401 (Miladi 1981)
1371 + 40 = 1411 (Miladi 1991)
1371 + 50 = 1421 (Miladi 2001)
Bediüzzaman hazretleri Hicri 1400 yılı başlarında büyük Mehdi (a.r.) nin inkarcılarla mücadele zamanına 1401-1411 = 1981 -1991 yılları arası - fen, hüner, sanat ve medeniyetin iyiliklerini birleştirip bunları yeneceği, darmadağın edeceği tarihe 1421=2001 - dikkat çekiyor
Yetmiş birde fecr-i sadık başladı veya başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazıb da olsa, otuz-kırk sene sonra fecr-i sadık çıkacak.(Hutbe-i Samiye, 23)
Fecir: Tan yerinin ağarması, güneş doğmadan önceki kızıllık, sabah vakti
Fecr-i Kazib: Sabaha karşı doğu ufkunda yayılmaya başlayan birinci kızıllık.
Fecr-i Sadık: Fecr-i Kazib'ten sonra yayılmaya başlayan ikinci aydınlanma,
1371 + 30 = 1401 = 1981
1371 + 40 = 1411 = 1991
Bediüzzaman İslam'ın dünyaya tekrar hakim olmasını güneşin doğusuna benzetiyor. Güneşin battıktan sonra ertesi gün yeniden doğması gibi, İslam'ın da dünya üzerinde tekrar doğup parlayacağına bu benzetmeyle işaret ediyor. Fecr-i Kazib ve Fecr-i Sadık ifadeleriyle bu doğuşun başlangıç yıllarına dikkat çekilmiştir.Buna göre zulmün, karanlığın dağıtılamaya başlaması 1981-1991 yılları, tam anlamıyla susturulup dağıtılması ise 2001 yılında tamamlanacaktır.
Cay-i dikkat ve hayrettir ki, üç fikra bil'ittifak binbeşyüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına manidar, makul ve hikmetli bir surette binbeşyüz altıdan ta kırk ikiye, ta kırk beşe kadar üç inkilab-ı azimin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır.
Fatiha'da doğru yolda olanlar ashabının taife-i kübrasını tarif eden fikrası, seddesiz binbeşyüzaltı veya yedi ederek tam tamına fikrasının makamına tevafuku ve manasına tetabuku ve sedde sayılsa fikrasına üç manidar farkla tam muvafakati ve manen mutabakatı bu hadisin imasını te'yid edip remz derecesine çıkartıyor.(Kastamonu Lahikası, 23)
Suyuti hazretleri ümmetin icabet ömrünün hicri 1500 senesini geçmeyeceğini bildiriyor. Bediüzzaman Hazretleri de, ümmetin galibane mücadelesinin 1500-1506 yıllarında biteceğini; bundan sonra zayıflamalar başlayıp, kıyametin bekleneceğini belirtiyor. Ümmetin galibane ömrü 1500-1506 yıllarında bitecekse, o zaman 1400-1500 yılları arasında Mehdi ve İsa (a.s.)'nın gelmesi, ayrıcaMehdi'nin de 1400 yılı başlarında göreve başlaması gerekmektedir. Çünkü 1500 yılına bundan başka bir yüzyıl kalmamıştır.

Mehdi Liderliğinde İslamiyet Dünyaya Hakim Olacaktır

Elcevap: Cenab-ı Hakk; kemal-i rahmetinden, şeriat-ı İslamiyetin edebiyetine bir eser-i himayet olarak, herbir fesad-ı ümmet zamanında bir muslih veya bir müceddit veya bir halife-i zisan veya bir kutb-u a'zam veya bir mürşid'i ekmel veyahut bir nevi Mehdi hükmünde mübaret zatları göndermiş; fesadı izale edip, milleti ıslah etmiş; Din-i Ahmediye (A.S.M) muhafaza etmiş. Madem adeti öyle cereyan ediyor, ahir zamanın en büyük fesadı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hakim, hek mehdi, hem mürşid, hem kutb-u azam olarak bir zat-i nuraniyi gönderecek ve o zat da, ehl-i beyt-i Nebeviden olacaktır. Cenab-ı Hakk, bir dakika zarfında beyn-es-sema vel-arz alemini bulutlarla doldurup boşalttığı gibi, bir saniyede denizin fırtınalarını teskin eder ve bahar içinde bir saatte yaz mevsiminin nümunesini ve yazda bir saatte kış fırtınasını icad eden Kadir-i Zülcelal; Mehdi ile de, alem-i İslam'ın zulümatını dağıtabilir. Ve va'detmiştir, va'dini elbette yapacaktır. Kudret-i İlahiye noktasında bakılsa, gayet kolaydır. Eger daire-i esbab ve hikmet-i Rabbaniye noktasinda düsünülse, yine o kadar makul ve vukua layiktir ki; 'Eger muhbir-i Sadık'tan rivayet olmazsa dahi, herhalde öyle olmak lazım gelir. Ve olacaktır' diye ehl-i tefekkür hükmeder.(Mektubat, 411-412)
Ahir zamanın En Büyük Fesadı: karışıklık , zulüm.
En büyük bir müçtehid: İhtiyaç hasıl olduğunda ayet ve hadislerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi ve önderi.
Hem en büyük bir müceddid: Dini hakikatleri devrin ihtiyaçlarına göre izah etmek üzere gönderilen büyük alim ve Peygamberimizin (s.a.v.) varisi olan zat.
Hem Hakim: Haklı ve haksızı ayırıp adalet üzere hükmeden devleti idare eden.
Hem Mehdi: Hidayete vesile olan.
Hem Mürşid: Doğru yolu gösteren, gafletten uyandıran
Hem Kutb-u azam olan: Birçok müslümanın kendisine bağlandığı, zamanın en büyük yol göstericisi
Bir Zat-ı Nurani gönderecek
O ZAT ehl-i Beyt-i Nebevi'den: Peygamberimizin (s.a.v.) soyundan olacaktır.
Bediüzzaman hazretleri, ahir zamanin en büyük fesadı zamanında Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) soyundan bu fesadı dağıtacak tek bir şahsın, bir zat-ı nurani (Nurani bir şahsın) ile İslam alemindeki zulümatı (karanlığı) dağıtacağını bildiriyor ve bunun kıştan sonra baharın gelmesi gibi Adetullah'a uygun olduğunu, bunun da Allah'ın gücü dahilinde olduğunu belirtiyor.
Rivayetlerde, ahirzamanın alametlerinden olan ve al-i beyt-i nebeviden Hazret-i Mehdi'nin hakkındaayrı ayrı haberler var. Hatta bir kısım ehl-i ilim ve ehl-i velayet, eside onun çıkmasına hükmetmişler.
Allahu a'lem bissavab, bu ayrı ayrı rivayetlerin bir te'vili şudur ki: Büyük Mehdi'nin çok vazifeleri var. Ve siyaset aleminde, diyanet aleminde, saltanat aleminde, cihad alemindeki çok dairelerde icraatları olduğu gibi, her bir asır me'yusiyet vaktinde, kuvve-i maneviyesini te'yid edecek bir nevi Mehdi'ye veyahud Mehdi'nin onların imdadına o vakitte gelmek ihtimaline muhtaç olduğundan; rahmet-i ilahiyye ile her devirde belki her asırda bir nevi Mehdi al-i beyt-ten çıkmış, ceddinin şeriatını muhafaza ve sünnetini ihya etmiş. Mesela: Nakşibend ve aktab-ı erbaa ve oniki imam gibi büyük Mehdi'nin bir kısım vazifelerini icra eden zatlar dahi, Mehdi hakkında gelen rivayetlerde, medar-i nazar Muhammed Aleyhissalatü Vesselam olduğundan rivayetler ihtilaf ederek, bir kısım ehl-i hakikat demiş: "Eskide çıkmış." Her ne ise...
Evet yüzer kudsi kahramanları yetiştiren ve binler manevi kumandanları ümmetin başına geçiren ve hakikat-i Kur'aniyenin mayasi ile ve imanın nuriyle ve İslamiyetin şerefiyle beslenen, tekemmül eden a-li beyt, elbette ahirzamanda şeriat-ı Muhammediyeyi ve hakikati-i Furkaniyeyi ve sünnet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) ihya ile, ilan ve icra ile, başkumandanları olan "Büyük Mehdi" nin kemal-i adaletini ve hakkaniyetini dünyaya göstermeleri gayet makul olmakla beraber, gayet lazım ve zaruri ve hayat-i içtimaiye-i insaniyedeki düsturların muktezasıdır..."(Sualar, 456 )
Şeriat-i Muhammediyye: peygamber efendimizin şeriati, halifelik
Şeriat: Kur’an-ı Kerim'in tarif ettiği ve bildirdiği yol
Hakikat-ı Furkaniye: Kur’an-ı Kerim'in esası ve mahiyeti
Sünnet-i Ahmediyye
İhya: Yeniden canlandırma
ilan: Herkese duyurma
İcra: Tatbik etme.
Bediüzzaman hazretleri, her asırda müslümanların ümitsizlik içine düştükleri sırada, manevi kuvvetlerini desteklemek, şevklerini-mücahede güçlerini artırmak için bir nevi Mehdi manasında (müceddid) gönderildiğini ve bu şahısların, ahir zamanda gelmesi beklenen Büyük Mehdi'nin vazifelerinden sadece bir kısmını yaptıklarını belirtiyor.
Ahir zamanda beklenen Büyük Mehdi (a.r.)'nin de çıktığı zaman Peygamber efendimizin (s.a.v.) şeriatını Halife olarak tatbik edeceğini, Kur-an-ı Kerim'in imanın esasını ve mahiyetini izah edip ümmetin imanını güçlendireceğini, Peygamber efendimizin (s.a.v.) sünnetini canlandıracağını, bunları açıkça bütün dünyaya göstereceğini ve herkese duyuracağını bildiriyor.
Peygamber efendimizin (s.a.v.) hadislerinde işaret edilen alametlerin büyük çoğunluğunun gerçekleşmiş olması, birçok alimin ve Bediüzzamanın izahlarında da belirtilmiş olması, gösteriyor, inşallah Hicri 14.asırda yani içinde bulunduğumuz asırda Hz. Mehdi (a.r.) 'nin başkanlığında İslam dünyaya hakim olacak ve bütün dünya bunu tasdik edecektir. (Allahualem)

Mehdi'nin Üç Büyük Vazifesi

...Çok def'a mektuplarımda işaret ettiğim gibi, "Mehdi Al-i Resulün temsil ettiği kudsi cemaatinin şahs-ı manevisinin üç vazifesi var. Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cem'iyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i ilahiyyeden bekliyoruz. Ve onun üç büyük vazifesi olacak:
Birincisi : Fen ve felsefenin tasallutiyle ve maddiyun ve tabiiyyun taunu, beşer içine intisar etmesiyle, her şeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini tam susturacak bir tarzda imanı kurtarmaktır. Ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmek ve bu vazife hem dünya, hem herşey'ibırakmakla, çok zaman tedkikat ile meşguliyeti iktiza ettiğinden, Hazret-i Mehdinin, o vazifesini bizzat kendisi görmeğe vakit ve hal müsaade edemez. Çünkü hilafet-i Muhammediye (A.S.M.) cihetindeki saltanatı, onun ile iştigale vakit bırakmıyor. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife bir cihette görecek. O zat, o taifenin uzun tasdikati ile yazdıkları eseri kendine hazır bir program yapacak, onun ile o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve manevi ordusu, yalnız ihlas ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdlerdir. Ne kadar da az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.(Emirdağ Lahikası, 259)
Bediüzzaman hazretleri, Mehdi'nin 3 vazifesi olacağını bildiriyor.
..Fen ve felsefenin tasallutiyle (tesiriyle) ve madiyyun (maddecilik) ve tabiyyun (Tabiatçilik inancinin) beşer içinde intisar etmesiyle (yayılmasıyla) herşeyden evvel felsefeyi ve maddiyun fikrini (maddeci düşünceyi) tam susturacak.
Bediüzzaman burada Mehdi'nin birinci ve en önemli vazifesinin, felsefeyi ve maddecilik fikrini yani Allah'ı inkar üzere kurulmuş materyalist felsefeyi tam anlamıyla susturmak olduğunu bildiriyor.
.... Mehdi'nin o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez. Herhalde o vazifeyi ondan evvel bir taife (grup) bir cihette (bir yönüyle) görecek. O zat (Mehdi) o grubun uzun tasdikati (araştırmaları) ile yazdıkları eserleri kendine hazır bir program yapacak. Onun ile o birinci vazifesini tam yapmış olacak.
Bediüzzaman hazretleri burada ise Mehdi'nin en önemli vazifesi olan felsefeyi ve maddecilik fikrini yani materyalist felsefeyi sustururken, vaktinin olmayacagından, talebelerinin geniş araştırmalar sonucu hazırlamış olduğu eserleri kendisine program olarak seçeceğini, onlardan faydalanacağını bildiriyor.
Bu vazifenin istinad ettiği kuvvet ve manevi ordusu, yalnız ihlas, sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kısım şakirdleridir (talebeleridir). Ne kadar da az da olsalar, manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.
Bediüzzaman hazretleri Hz. Mehdi (a.r)'ye birinci vazifesinde yardımcı olan talebelerinin; ihlas, sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olduklarını, sayılarının çok az olmasına rağmen, yaptığı çalışmalarından dolayı bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli olduklarını bildiriyor.
İkinci Vazifesi: Hilafet-i Muhammediye (A.S.M) ünvanı ile seair-i İslamiyeyi ihya etmektir. Alem-i İslamın vahdetini nokta-i istinad edip beşeriyeti maddi ve manevi tehlikelerden ve gabad-i İlahiden kurtarmaktır. Bu vazifenin, nokta-i istinadı ve hadimleri, milyonlarla efradı bulunan ordular lazımdır.(Emirdag Lahikası, 259)
Hz. Mehdi (a.r)'in ikinci vazifesi ise, Hilafet-i Muhammediyye (peygamberimizin yerine halife) ünvanı ile seair-i İslamiyeyi (islamın adetlerini) ihya etmektir. (yeniden canlandırmaktır)(Emirdağ Lahikası, 259)
Hz. Mehdi (a.r) şu anda çeşitli gruplar halinde dağınık olan müslümanları birleştirip, halife olarak başlarına geçecek, İslamın emirlerini, adetlerini, peygamberimizin sünnetlerini canlandıracak, bidatleri kaldıracaktır.
Üçüncü Vazifesi : İnkilabat-ı zamaniye ile çok ahkam-ı Kur'aniyenin zedelenmesiyle ve şeriat-ı Muhammediyenin (A.S.M) kanunları bir derece ta'tile uğramasıyla O zat, bütün ehl-i imanın manevi yardımlarıyla ve ittihad-ı İslamın muavenetiyle ve bütün ulema ve evliyanin ve bilhassa Al-i Beytin neslinden her asırda kuvvetli ve kesretli bulunan milyonlar fedakar seyyidlerin iltihaklarıyla o vazife-i uzmayı yapmaya çalışır.(Emirdağ Lahikası, 260)
Hz. Mehdi (a.r)'nin üçüncü vazifesinin zamanın değişip, küfrün hakim olmasıyla zedelenen, birçok Kur-an-ı Kerim ahkamını ve belirli bir süre ertelenen Peygamber efendimizin (s.a.v) şeriatını bütün müslümanların ve peygamberimizin soyundan gelen seyitler cemaatinin yardımıyla yeniden canlandırmak ve uygulamak olduğu bildiriliyor.
Birincisi : Ahirdeki iki vazife, gerçi hakikat noktasında birinci vazife derecesinde değiller, fakat hilafet-i Muhammediye (A.S.M) ve ittihad-ı İslam ordularıyla zemin yüzünde saltanat-ı islamiyeyi sürmek cihetinde herkes de, hususan avamda, hususan ehl-i siyasette, hususan bu asrın efkarında o birinci vazifeden bin derece geniş görünüyor; ve bu isim bir adama verildiği vakit, bu iki vazife hatıra geliyor; siyaset manasını ihsas eder, belki de hodfürusluk manasını hatıra getirir; belki bir şan, şeref ve makamperestlik ve şöhretperestlik arzularını gösterir. Ve eskiden beri ve sidi de çok safdil ve makamperest zatlar Mehdi olacağım diye dava ederler. Gerçi her asırda hidayet edici, bir nevi Mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş, fakat herbiri üç vazifelerden birisini bir cihette yapması itibariyle, ahir zamanın Büyük Mehdi ünvanını almamışlar.(Emirdağ Lahikası, 260)
Bediüzzaman hazretleri geçmis asırlarda gelen müceddidlerin yukarıda sayılan 3 vazifeden (iman, hayat-şeriat) yalnızca birisini bir cihetle yaptıklarını ve bu sebeple Ahirzamanın büyük Mehdi'si ünvanını alamadıklarını bildiriyor.
Fakat ahir zamanda gelecek olan büyük Mehdi (a.r.) bu üç vazifenin tamamını eksiksiz yapacağı için bu ünvanı alacağı bildiriliyor. Sonuç olarak ahir zamanda gelecek olan Mehdi (a.r.) insanların imanının kurtulmasına vesile olacak, materyalist felsefeyi tamamen çürütecek, halife olarak başa geçip, İslamın emirlerini uygulayacak, Kur-an'ın hükümlerini ve Peygamberimizin şeriatını ilan edecektir.
Ümmetin beklediği, ahir zamanda gelecek zatın üç vazifesinden en mühimmi ve en büyüğü ve en kıymetdarı olan iman-ı tahkikiyi nesr ve ehl-i imanı delaletten kurtarmak.
O zatın ikinci vazifesi, Şeriatı icra ve tatbik etmektedir. Birinci vazife, maddi kuvvetle değil, belki kuvvetli itikad ve ihlas ve sadakatle olduğu halde bu ikinci vazife gayet büyük maddi bir kuvvet bir hakimiyet lazım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.
O zatın üçüncü vazifesi, Hilafet-i İslamiyeyi İttihad-ı İslama bina ederek, İsevi ruhanileriyle ittifak edip din-i İslama hizmet etmektir. Bu vazife, pek büyük bir saltanat ve kuvvet ve milyonlar fedakarlarla tatbik edilebilir. Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetdardır, fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şa'şaalı bir tarzda olduğundan umumun ve avamın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar.(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 9)
Bediüzzaman hazretleri burada da, Ahir zamanda gelecek olan Mehdi (a.r.) nin üç büyük vazifesinin olacağını bildiriyor. Bunlardan en önemlisinin imana ait bütün meseleleri ihlasla, sadakatle yaygınlaştırmak, ehl-i imanı delaletten İslamdan sapmalardan uzaklaşmalardan kurtarmak, ikinci vazifesinin şeriatı uygulamak üçüncü vazifesinin de Halife olarak, bütün İslamı güçleri birleştirip, bütün dünyayı fesattan, küfürden, temizlemek olduğunu bildiriyor.
Fakat en ehemmiyetlisi, hakaik-i imaniyyeyi muhafaza noktasında tecdid vazifesi, en mukaddes ve en büyüğüdür. Şeriat ve hayat-ı içtimaiye ve siyasiye daireleri ona nisbeten ikinci, üçüncü, dördüncü derecede kalıyor. Rivayat-i hadisiyede, tecdid-i din hakkında ziyade ehemmiyet ise, imanı hakaikdeki tecdid itibariyledir.Fakat, efkar-i ammede, hayat-perest insanların nazarında zahiren geniş ve hakimiyet noktasında cazibedar olan hayat-i içtimaiye-i İslamiye ve siyaset-i diniye cihetleri daha ziyade ehemmiyetli göründüğü için, o adese ile, o nokta-i nazardan bakıyorlar, mana veriyorlar.
Hem bu üç vezaifi birden bir şahısda , yahut cemaatte bu zamanda bulunması ve mükemmel olması ve birbirini cerhetmemesi pek uzak, adeta kabil görülmüyor. Ahir zamanda, Al-i Beyt-i Nebevi'nin (A.S.M.) cemaat-i nuraniyesini temsil eden Hazret-i mehdi'de ve cemaatindeki şahs-ı manevide ancak içtima edebilir.(Kastamonu Lahikası, 139)(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 156)
Bediüzzamanhazretleri kendi yaşadığı devirde bütün bu vazifenin icrasının bir şahısta veya bir cemaatte bulunmasının imkansız olduğunu ve bunların tamamını ancak ahir zamanda gelecek Mehdi ve onun cemaatinin yapacağını bildiriyor.
Bu zamanda öyle fevkalade hakim cereyanlar var ki, herşey'i kendi hesabına aldığı için, faraza hakiki beklenilen o zat dahi bu zamanda gelse, harekatını o cerayanlara kaptırmamak için siyaset alemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek, diye tahmin ediyorum.
Hem üç mes'ele var: Biri hayat, biri şeriat, biri imandır. Hakikat noktasında en mühimmi ve en azami, iman mes'elesidir. Fakat şimdi umumun nazarında ve hal-i alem ilcaatında en mühim mes'ele, hayatve şeriat göründüğünden, o zat şimdi olsa da, üç mes'eleyi birden umum rüy-i zeminde vaziyetlerini değiştirmek nev'i beşerdeki cari olan adetullaha muvafık gelmediğinden, herhalde en azim mes'eleyi esas yapıp, ötesi mes'eleleri esas yapmıyacak, ta ki iman hizmeti, safvetini umumun nazarında bozmasın ve avamın çabuk iğfal olunabilen akıllarında o hizmet başka maksadlara alet olmadığı tahakkuk etsin.(Kastamonu Lahikası, 57 Sikke-i Tasdik-i Gaybı, 43)
"faraza hakiki Beklenen O zat" dahi bu zamanda gelse;
Bediüzzaman hazretleri, burada Mehdi'nin henüz gelmediğini ifade ederek kendi yaşadığı devirde müslümanların imani meselelerinin henüz halledilmediğini, Mehdi'nin gelmesi için ortamın uygun olmadığını ve beklenen zatın o zaman da gelse imani meselelerin halledilmesi için çalışacağını, kendisinin bu meseleler üzerine çalışarak Mehdi'ye ortam hazırlardığını belirtiyor.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin daha evvelki izahlarında da belirttiği gibi, Hz. Mehdi (a.r.) önce, en azim ve en büyük mesele olan iman konusunu halledip, özellikle aydın tabakanın imanının kurtulmasına vesile olacaktır. Birinci mesele hallolduktan sonra diğer iki vazifesini de yapıp, bu üç önemli vazifeyi yapmış olacaktır.

Hz. İsa (as) Aleyhisselam ve Mehdi (as)

İsa (a.s.)'ın inmesine Dair Hadisler Tevatür Derecesindedir

Tevatür: Kuvvetli haber, içinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemaate dayanan kuvvetli haber. (Büyük Lugat-Tur-Dav, 3003)
Şevkani de İsa (a.s.)ın ineceğine dair hadislerin sayısının 29'a ulaştığını söyleyerek bunları bir bir nakletmiş ve sonunda : Bizim naklettiğimiz hadisler görüldüğü gibi tevatür haddine ulaştı. Bu beyanımızla şu sonuca varılıyor ki, beklenen Mehdi hakkındaki hadisler, Deccal hakkında hadisler ve İsa (a.s.)ın inmesine dair hadisler mütevatirdir demiştir. Sünen-i Ibn-i Mace, 10/338
Kıyametin büyük alametlerinden biri olmak üzere ahir zamanda Hz.İsa (Aleyhisselam)'ın gökten yere ineceğini bildiren hadisler tevatür derecesindedir. Sahih-i Müslim, 2/58
Allah Resulu (s.a.v.)'den mütevatir olarak rivayet edilen hadislere göre Allah'ın Resulu (s.a.v.) Hz.İsa (a.s.)'ın kıyamet gününden önce adaletli bir imam ve hakem olarak ineceğini haber vermiştir. Ibn-i Kesir, Hadislerle Kur'an Tefsiri, 13/7163

İsa (A.S.)'In Geleceğini Bildiren Sahih Hadisler

Ebu Hureyre şöyle demiştir : Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryem oğlu (İsa Aleyhisselam)'ın adil bir hakim olarak sizin içinize inmesi muhakkak yakındır. O, salibi (haçı) kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır, mal o kadar çoğalıp taşacak ki, hiç kimse mal kabul etmez olacaktır. Sahih-i Müslim, 6/532
Ebu Hüreyre (r.a.)'den rivayet edilmiştir : Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
Benliğime hakim olan zata yemin ederim ki, Meryem'in oğlunun adaletli bir hakem olarak size inmesi pek yakındır. O, Haç'ı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracak; mal çoğalacak ki, kimse onu kabul etmeyecektir. Sünen-i Tirmizi, 4/
Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre; Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu :
İsa bin Meryem adil bir hakim ve adaletli bir imam (devlet başkanı) olarak (gökten yere) inmedikçe kıyamet kopmayacaktır. O, (indiğinde) haçı kıracak, domuzu öldürecek, cizyeyi kaldıracaktır. Mal da o kadar çoğalacaktır ki hiç bir kimse mal kabul etmeyecektir. Sünen-i Ibni Mace, 10/340
Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: 
İsa bin Meryem (a.s.) benim ümmetim içinde; 
1- adaletli bir hakim ve (yönetimde) adil bir imam olacak, 
2- haçı kırıp ezecek ve domuzu öldürecektir. 
3- (Zimmilerden) Cizyeyi kaldıracak, 
4- ve zekatı terkedecektir. Artık ne koyun, keçi, sığır sürüsü ne de deve sürüsü üzerine zekat memuru çalıştırılmayacaktır.
5- Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır.
6- Din birliği de olacak, artık Allah'tan başkasına tapılmayacaktır. 
Sünen-i Ibni Mace, 10/334

  1. Hz. İsa (a.s.) adaletli bir yönetici olacaktır.
  2. Hadiste Hz. İsa (a.s.)'ın haçı kırıp, domuzu öldüreceği belirtilmiştir. Serhü's Sünne'de ve başka hadis kitaplarında; Hz.İsa (a.s.)'ın tahrif olmuş, aslından uzaklaşmış olan Hıristiyanlığı iptal ederek Ser-i Şerifimizle (İslamiyetle) hükmedeceği belirtilmiştir. Hz.İsa (a.s.) tekrar geldiği zaman teslis inancı haça tapınma, ruhbaniyet... gibi Hıristiyanlığın da esasında bulunmayan hurafeleri kaldıracak, bu dini indirildiği ilk haline döndürecektir.

    İsa (a.s.)'ın domuzu öldürmesine dair cümlenin manası da şöyledir : O, domuz beslemeyi ve yemeyi yasaklayacak ve öldürülmesini emredecektir. Artık yeryüzünde domuz bırakmayacak ve böylece domuzun yenilmesini de tamamen önleyecektir.
  3.  İsa (a.s.)'ın cizyeyi, yani Ehl-i Kitab'tan alınan vergiyi kaldırmasına dair cümle de şöyle yorumlanmıştır : Yani İsa (a.s.), Ehl-i Kitap olan insanları müslümanlığı kabul etmeye zorlayacak ve böylece cizye vermelerini kabul etmeyecektir.
    Diğer bir yorum şekli de şöyledir : Cizye hiç bir gayr-i müslimden alınmayacaktır. Bu nedenle cizye almaya da gerek kalmayacaktır. Çünkü cizye müslümanların ihtiyaçlarında kullanılmak üzere alınır. İhtiyaç kalmayınca cizye almaya da gerek kalmaz.
  4. İsa (a.s.)'ın zekatı terketmesi de malın bolluğu ve zekata müstahak fakirin kalmaması sebebiyledir. Bu hüküm de cizye ile ilgili hüküm gibidir. Yani İsa (a.s.) İslam dininin koymuş olduğu zekat hükmünü kaldıracak değildir. Böyle bir mana düşünülemez. Maksad şudur : Yüce dinimiz, zekat müessesesini o döneme kadar tatbik edilmek ve o dönemde gerek kalmayacağından tatbik edilmemek üzere koymuştur. İsa (a.s.) da İslam'ın konulmuş hükümlerini tatbik edecektir.
  5. İsa (a.s.) zamanında, Yahudilerin başına geçen Mesih-i Deccal öldürülüp, fikir sistemi yokedilecek ve dünyadaki yahudi hakimiyeti tam anlamıyla son bulacaktır. Masonluk v.s. gibi nifak odakları tamamen yok edilecek, bütün dünya huzur içinde yaşayacaktır.
  6. Bir hadis-i şeriflerinde Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur :
    Muhakkak O yeryüzüne inecektir... İnsanları İslama davet edecektir.
O'nun zamanında Allah Teala İslam dışında bütün dinleri kaldıracak. Tezkiret-il Kurtubi, 499
Yukarıdaki hadislerde Hz.İsa (a.s.)ın yeryüzüne indiriliş alameti olarak bildirilen durumların hiçbirisi gerçekleşmemiştir. Hıristiyanlık bozulmus, tahrif edilmiş şeklini muhafaza etmekte, teslise inanılmakta, domuz eti yenmektedir. Dünya karışıklıklar içindedir; huzur, güven, barış ortamı yoktur, savaşlar, iç savaşlar devam etmektedir. Bolluğun aksine yokluk hakimdir. Bu durumda İsa (a.s.)ın gelmediği anlaşılmaktadır. Yakın zamanda yani hicri 14.yüzyılda dünyaya tekrar gelecektir.

İsa (A.S.) Ve Mesih Deccal

Mesih-i Deccal : Hakki batıl, batılı hak gösteren. Sahih hadislerin haberleriyle, ahirzamanda gelecek ve Allah'ı (c.c.) inkar edip kendisinin ilah olduğunu iddia edecek, dünyayı fesada verecek, yahudiler arasından çıkacak tek gözlü kör bir şahıstır.
Büyük LUGAT TÜR-DAV
Her biri Allah'ın resulu olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı deccal gönderilmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Sünen-i Tirmizi, 4/82

Hz. İsa (a.s.) çıkmadan önce birçok sahte Mesih (deccal) çıkacaktır:

Hz.İsa (a.s.) ilk defa göğe alındığı haliyle yeryüzüne bırakılacağından, O'nun zamanında annesi, babası olan; doğup büyüyen 33 yaşına gelmiş bir kimsenin Hz.İsa (a.s.) olma ihtimali yoktur. Ondan evvel çıkan sahte Mesihlerin (deccallerin), o devirde anne ve babaları olacaktır. Doğup, büyüyüp belli bir yaşa geldikten sonra sapıtıp kendilerinin Hz. İsa(a.s.) olduğunu iddia edeceklerdir. Fakat dikkatli, ferasetli, kültürlü, akıllı insanlar bu yalanları farkedip, onlara aldanmayacaklardır. Bu durum, yahudilerin dünyaya hakim olması için materyalist-marksist stratejiyi tamamen terk etmelerine kadar devam edecektir.
Yahudilik bu sefer dünyaya hakim olmak için tekrar strateji değiştirecek, dünyada materyalizme galip gelmiş olan "yaratılış" inancını kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak isteyeceklerdir. Bu devrede içlerinden en şerli ve en kabiliyetli olan kişiyi bir deyimle Mesih-i Deccal'i başlarına geçireceklerdir.
"Deccal yahudidir!" Sahih-i Müslim, 11/365
Mesih-i Deccal hipnotizma, manyetizma ve sihir türünden bazı yöntemleri kullanarak birçok istidracı (*) harikalar gösterecek, kendisinin Beklenen Mesih (yani İsa) olduğunu iddia edecektir. (Mesih, İsa peygamberin lakabıdır.)
Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma (hipnotizma) ve manyetizmanın hadisatı nev'inden müdhiş harikalara mazhar olan deccal ise daha ileri gidip cebbarane suri hükümetini bir nevi rububiyet tasavvur edip uluhiyetini ilan eder.
Yahudilerin ve Hıristiyanların büyük bir kısmı O'nun liderliği altında birleşeceklerdir.

"Deccal'in ekseriyette tabiileri (ona uyanlar) yahudilerdir." Sahih-i Müslim, 11/362
Kendisine Mesih diyen Mesih-i Deccal, halen Avrupa'da Amerika'da, İsrail'de, Rusya'da ve daha birçok ülkede meşru gösterilen ahlaksızlığı, cinsi sapıklığı, homoseksüelliği daha da teşvik edecektir. İçki, domuz eti başta olmak üzere, yukarıda saydığımız sapıklıkları kabul eden birçok hıristiyan sevinçle O'na katılacaklardır. Yahudiler de tam hayallerindeki gibi ahlaksız, zalim, sadist biri Mesih olarak kabul etmenin sevinci ile O'na sıkı sıkıya bağlanacaklardır.
Birçok saf hıristiyan o devirde Hz.İsa'yı beklediklerinden dolayı O'nu tahrif edilmiş, değiştirilmiş İncil'deki vasıfları ile bekleyeceklerdir. Mesih-i Deccal de tam onların hayal ettikleri gibi istidracı harikalıklar gösterecektir. Mesela: bir şahsa hipnoz telkini ile ölmüş annesini konuşur halde gösterecektir. Ayrıca yine sihir ve hipnozla, annesinin O'na katılmasını tavsiye ettiğini kendisine işittirecektir. Görme ve işitme halüsinasyonları olacaktır. (Dışarıdan bakan sihirin etkisinde olmayan bir kişi o görüntüyü görmez)
Deccal, bunların dışarıda önce beklenen İsa olduğunu iddia edecek, sonra da hıristiyanlığın teslis inancındaki gibi Allah'ın kendisine hulül ettiğini (içine girdiğini) söyleyerek (haşa) ilahlığını ilan edecektir. Hiristiyan ve Yahudi inançlarına uygun sapık fikirlerini yayarak dünyada muazzam bir taraftar kitlesi kazanacaktır. Daha çok keyfe ve zevke yönelik, ahlaksızca ögretileri ve tavsiyeleri olacağı için bu sayı daha da artacaktır.
Böyle azgınlığın arttığı bir devrede İslam alemi de Hz.Mehdi (a.r.)nin liderliğinde birleşmiş olacaktır. Hz.Mehdi (a.r.) her ne kadar Hıristiyan alemini "Sahte Mesih"e karşı uyaracaksa da, Hıristiyanlar, tam bekledikleri gibi sapık iddialarda bulunmasından bekledikleri zamanda zuhur etmesinden ve İstidrac nevinden birçok harikalıklar göstermesinden dolayı bu izahlara aldırmayacaklardır.
Hz.Mehdi (a.r.)nin O'nun gösterdiği istidracı harikalıkları bozmaya gücü yetmeyecektir. O halüsinasyonlardan oluşan istidracı harikalıkları ancak Hz.İsa (a.s.) bozacaktır.
Sihir ve manyetizma ve ispirtizma gibi istidracı harikalarıyla kendini muhafaza eden ve herkese teshir eden (etkisi altına alan) o dehşetli Deccal'i öldürebilecek, mesleğini değiştirecek; ancak harika ve mu'cizatlı ve umumun makbulu bir zat olabilir ki; O zat, en ziyadealakadar ve ekser insanların peygamberi olan Hazret-i İsa Aleyhisselamdır.Mektubat, 53
İşari manada ayet mealleri

26/32- Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.
7/117- Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor.

Hz. Musa (a.s.) O zamanın deccallerinin isdidraclarını ancak mucize ile yok etmişti.
...O'nun (Hz.İsa a.s.'ın) nefesinin kokusunu duyan hiçbir kafirin ölmemesi mümkün değildir. Deccal'in yalancı olduğu etrafa dalga dalga yayılacaktır. Deccaliyet perişan olacak fikir sistemi yok edilecektir.
Sünen-i Ibn-i Mace, 10/323
Hz. İsa (a.s.) da Mesih-i Deccal'in istidraclarını, oyunlarını mucize ile bozacaktır. Deccal'in yalancı olduğu etrafa dalga dalga yayılacaktır. Deccaliyet perişan olacak fikir sistemi yok edilecektir.
İsa (a.s.) Deccal'a nihayet Lud kapısı yanın yetişecek ve onu öldürecektir. Sünen-i Tirmizi, 4/105
Hz. İsa(a.s.) Lud kapısında Mesih-i Deccal ile karşılaşacak, onu tartışarak yenecektir; Deccali öldürmesinden kasıt fikir sistemini yok etmesidir. Bedenen de öldürecek midir, bilemiyoruz. Hz. Musa (a.s.) Firavun'un fikir sistemini yok etmişti. Hz. İbrahim (a.s.) Nemrud'un fikir sistemini yok etmişti. Hz. Mehdi (a.r.) Süfyanın şahsını değil fikir sistemini yok edecektir. Hz. İsa (a.s.) da Mesih-i Deccal'in fikir sistemini öldürecektir. Önemli olan da fikir sistemidir. Şahsın ölmesi fikir sistemi ölmeden birşey ifade etmez.
Deccali mucize ile yenen Hz. İsa(a.s.)'ın gerçek Mesih olduğunu anlayan Hıristiyan alemi büyük bir süratle O'nun doğru yoluna yani İslam'a girecektir. Yahudiler inatlarına devam edecekler, müslümanlarla yaptıkları bir savaştan sonra yenileceklerdir. (Melaheme-i Uzma, Hıristiyan dilindeArmegedon). Bundan sonra bir tek din: İslamiyet kalacaktır. Diğer bütün dinler ortadan kalkacaktır. (Allahualem)

İsa (A.S.) Zamanında Yeryüzü Barışla Dolacak

Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır.

-Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır.
-Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. Sahih-i Müslim, 1/136

Savaş (erbabı) da ağırlıklarını (silah ve malzemelerini) bıracak.Sünen-i Ibn-i Mace, 10/334

Harp (erbabi) ağırlıklarını (yani silah ve saireyi) bırakır.Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 496

Hz. Mehdi (a.r.) ve Hz. İsa (a.s.) Yahudilerin başına geçen Mesih-i Deccal'i öldürüp, sistemini dağıttıktan sonra dünyaya hakim olacaklardır. O zaman tek bir dinin yani İslamiyetin yeryüzüne yayılması ile ırkçılık, milli egoizm yok olacak; sevgi, kardeşlik, güzel ahlak ana düşünce haline gelecek; ayrıca masonluk, siyonizm, materyalist felsefe, komünizm, faşizm, kapitalizm v.s. tarih sahnesinden silinecek, egoistlik, bencillik, kin düşmanlık her türlü sapkınlıklar etkinliğini kaybederek yok olacaktır. Savaşların, çatışmaların sebepleri yok olacağı için, savaş sanayine harcanan tirilyonlarca lira, bu sefer meşru ihtiyaçlara, gıdaya, imara, teknolojiye, kültür harcamalarına, sağlık ihtiyaçlarına v.s. gibi insanların mutluluğu için gerekli diğer yatırımlara harcanacaktır. (Allahualem)

İsa (A.S.) Zamanında Büyük Bolluk Olacak

...Mal da o kadar çoğalacaktır ki, hiçbir kimse mal kabul etmeyecektir. Sünen-i Ibn-i Mace, 10/340

Meryem oğlu (İsa) iner ve Deccal'i öldürür. Ondan sonra kırk yıl bol nimet içinde yaşarsınız.Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, 90

İsa (Aleyhisselam)'ın zekatı terketmesi de malın bolluğu ve zekata muhtaç fakirin kalmaması sebebiyledir.Sünen-i Ibn-i Mace, 10/339

Hz. İsa(a.s.)zamanında, bilimin gelişmesiyle hayvansal ve bitkisel gıdaların üretimi arttırılacak, ilim ve teknoloji son safhaya ulaşacak, dünya kurulduğundan bu yana teknolojik olarak en gelişmiş çağ yaşanacaktır. İnsanlar teknolojinin imkanlarıyla çok rahat ve bolluk içinde yaşayacaklardır. Bu devreye bu yüzden "Altın Çağ" adı verilmiştir. (Allahualem)

İsa (A.S.) Yeni Bir Din Getirmeyecektir

Ebu  Seyh, Kitab-ül Fiten'de Ebu Hureyre'den tahric etti, Resulullah buyurdu: İsa bin Meryem iner, Deccal'i öldürür ve kırk (40) yıl Allah'ın kitabı ve benim sünnetimle hükmeder, vefat eder.Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, 92

İmam Nevevi: Hz. İsa Ümmeti Muhammed'e Peygamber olarak değil; Şeriat-ı Muhammediyyeyi tatbik etmek için gelecektir,  demektedir. El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 68

Kadi Iyaz: "İsa (a.s.) ın inmesi, Deccal'i öldürmesi haktır ve gerçektir. Ehl-i Sünnet mezhebi ve yolu bu konuda varid olan hadisler nedeniyle budur. Ne akli yönden ne de Ser-i Şerif'te bu görüşü iptal edebilecek hiçbir delil yoktur. Bu itibarla bu hüküm sabittir. Mütezile ve Cehemiye mezheplerine mensub bazı kimseler ve onlara katılanlar bu konudaki hadislerin, Allah'ın 33/40- "Muhammed, ... ancak o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur." mealindeki ayete, Peygamber Efendimizin "Benden sonra hiçbir peygamber yoktur" mealindeki hadisine ve Peygamberimizden (s.a.v.) sonra hiçbir peygamberin olmadığına ve şeriatının kıyamete dek ebedi olup, hükümlerinin yürürlükten kalkmayacağına dair müslümanların icma'ına ters düştüğü gerekçesiyle reddedilmiş olduğunu ileri sürmekteler ise de; Bu iddia ve gerekçe batıldır. Çünkü İsa (a.s.) 'ın inmesinden maksad onun şeriatımızı yürürlükten kaldırıcı bir şeriatla ve Peygamber olarak inmesi değildir. Ne bu hadislerde ne de başka hadislerde böyle birşey yoktur. Bilakis İsa (a.s.)'ın şeriatımızla hükmedecek adil bir hakim ve halkın terkettiği şeriatımızın hükümlerini ihya edici olarak ineceği sahih hadislerle sabittir." demiştir. Sünen-i Ibn-i Mace, 10/338
Hz. İsa (a.s.) inecek ve hatem'ür rüsul Resulullah (s.a.v.) efendimizin şeriatina tabi olacaktır.Mektubat-i Rabbani, 2/1309

Hz. İsa (a.s.) Efendimiz ahirzamanda yeryüzüne indirildiği vakit, peygamberlikle vazifeli olarak yeni bir şeriat getirmeyecektir. Sahih hadislerin ve İmam-Rabbani Hazretleri'nin izahında belirtildiği şekilde, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Şeriatını uygulayacaktır. Kur-an-ı Kerim ayetlerine göre hükmedecektir.

İsa (A.S.)'ın Hilyesi

Peygamber efendimiz buyurmuştur ki:
Onu gördüğünüz zaman şu alametlerle tanıyınız:
1.Uzuna yakın orta boylu
2.Rengi kırmızı ile beyaza yakın
3.Üzerinde herd boyası ile boyanmış iki elbise vardır.
4.O derece temiz ki kendisine ıslak dokunmadığı halde başı su damlatır gibidir. Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 499
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi: Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Geceleyin yürütüldüğüm zaman Musa Aleyhisselam'a kavuştum. (Peygamber onu tavsif ederek:) Bir de gördüm ki, O Senüe kabilesi erkeklerinden biri gibi kara yağız, uzun boylu, balık etli, düz saçlı bir zattır. İsa'ya da kavuştum (Peygamber onu da tavsif ederek: ) İsa, orta yapılı, sanki hamamdan çıkmış gibi al çehreliydi. Sahih-i Müslim, 2/1053

Yine Abdullah Ibn-i Ömer (r.a.) dan rivayet olunduguna göre Nebi (s.a.v.) demistir ki:
Ben bu gece kendimi rüyamda Kabe'de buldum. Ansızın esmer bir kişi gördüm. Sanki o esmer insanlardan en güzeli, başının saçı iki omuzu arasında sarkıyordu. (yeni) taranmış ve arınmıştı da bas'inin saç)ı su damlatıyordu. İki elini iki kişinin iki omuzuna koyarak Beyt'i tavaf ediyordu. (orada bulunanlara) bu kimdir? diye sordum. Onlar : bu Meryem'in oğlu Mesih (İsa)'dır, dediler. Sahih-i Buhari, 9/177

İsa (A.S.) Peygamberimizin (S.S.V) Kabri Yanına Defnedilecektir

İbni Asakir Abdullah b. Selamdan: "Tevrat'ta Peygamberin sıfatı anlatılıyor ve orada İsa aleyhisselamin onunla beraber defn edileceği yazılıyor.

Buhari Tarihinde, İbni Asakir Ondan (Abdullah b. Selam) dan nakl ettiklerine göre, İsa aleyhisselam Resulüllah ile iki Sahabisi (Ebu Bekr ve Ömer (r.a.) 'nın yanında defn edilip kabir adedi dörde çıkacaktır.
İbni Cevzi'nin Abdullah bin Ömer (R. Anhüma)'dan merfuan nakl ettiği bir rivayette şöyle buyurulmaktadır:
"İsa aleyhisselam yeryüzüne inecek, evlenecek çoluk çocuk sahibi olup kırk beş sene yaşıyacak, sonra ölecek, benimle ayrı kabire gömülecek, sonra ben ve İsa aynı kabirden Ebu Bekr ile Ömer (r.a.) arasından kalkacağız!"  Kıyamet Alametleri, 246/247

Hz. İsa, yeryüzünde iken evlenecek ve bir çocuğu olacaktır. Ölünce, müslümanlar onun namazını kıldıktan sonra Ravza-i Mutahhare'ye defnedeceklerdir. El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 65

Muhakkak ki, Meryem oğlu, İsa yeryüzüne indiği zaman evlenecek, çocuğu olacak, yeryüzünde 45 yıl kalacaktır. Miskatü-l Mesabih, 3/47

İsa (a.s.) yeryüzünde indikten ve 40 yıl kalıp yaşadıktan sonra ölür. Müslümanlar, O'nun cenaze namazını kılarak O'nu toprağa verirler. (Bu hadis, ebu Davud et Tayalisi'nin Müsned'inden rivayet edilmiştir.)
Hazreti İsa (a.s.) yeryüzünde  kırk sene yaşadıktan sonra vefat edecektir. Müslümanlar O'nun cenaze namazını kılarak defnedecekler. Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 498-499 

Hz. İsa (a.s.) yeryüzünde yaklaşık 40-45 sene kaldıktan sonra vazifesini tam yapmış olarak vefat edecektir. Müslümanlar cenaze namazını kılıp, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kabri yanına defnedeceklerdir.

Risale-İ Nur Külliyatında İsa Aleyhisselam

İsa (a.s.) Dünyaya Tekrar Gönderilecektir:
Süfyan ve mehdi hakkındaki hadislerin ifade ettikleri mana budur ki, Ahir zamandan dinsizliğin iki ceryanı kuvvet bulacak.
Birisi: Nifak perdesi altında Risalet-i Ahmediyeyi (A.S.M.) inkar edecek süfyan namında müdhiş bir şahıs ehl-i nifakın başına geçecek, Şeriat-ı İslamiyenin tahribine çalışacaktır. Ona karşı Al-i Beyt-i Nebevinin silsile-i nuranisine baglanan, ehl-i  velayet ve ehl-i kemalin başına geçecek Al-i Beytten Muhammed Mehdi isminde bir zat-ı nurani, o Süfyanin şahs-ı manevisi olan cereyan-i münafikaneyi öldürüp dağıtacaktır(Mektubat, 53)


Hadis-i şeriflerde İsa (a.s.)'dan önce geleceği bildirilen Hz.Mehdi; Süfyan'ın İslam aliminde yaptığı manevi tahribatı tamire çalışacak, İslamiyetin yeniden canlandırılmasına ve dünya çapında yayılmasına gayret edecektir.
Hz.Mehdi(a.r.), Allah'ı inkar üzerine kurulmuş bütün felsefe ve teorileri tam anlamıyla susturacak, başta Süfyan'dan kaynaklanan bütün fitne ve fesad odaklarını, kurumlarını kapatacaktır. Mehdi, Halife ünvanıyla İslam alemininbaşına geçecek, Kur-an-ı Kerim'i ve iman esaslarını günün şartlarını da dikkate alarak ilmi bir şekilde insanlara açıklayacak, müminlerin imanlarını güçlendirecektir.
İkinci cereyan ise: Tabiyyun, maddiyyun felsefesinden tevellüd eden bir cereyan-i nemrudane, gittikçe ahirzamanda felsefe-i maddiye vasıtasiyle intisar ederek kuvvet bulup, uluhiyeti inkar edecek bir dereceye gelir. Nasıl bir padişahı tanımayan ve ordudaki zabıtan ve efrad onun askerleri olduğunu kabul etmiyen vahşi bir adam, herkese, her askere bir nevi padişahlık ve bir güna hakimiyet verir. Öyle de : "Allah'ı inkar eden o cereyan efradları birer küçük Nemrud hükmünde nefislerinde birer rububiyet verir. Ve onların başına geçen en büyükleri, ispirtizma ve manyetizmanın hadisatı nev'inden müdhiş harikalara mazhar olan deccal ise daha ileri gidip, cebbarâne sûri hükûmetine bir nevi rubûbiyet tasavvur edip ulûhiyetini ilan eder. Bir sineğe maglûb olan ve bir sineğin kanadını bile icad edemeyen âciz bir insanın ulûhiyet dâvâ etmesi, ne derece ahmakcasına bir maskaralık olduğu malumdur.
Hz. Mehdi (a.r.)'nin önderliğinde İslam aleminin birleşip fevkalade neticeler almasından ve yepyeni bir medeniyetin doğmasına sebep olmasından çok etkilenen yahudilik, dolayısıyla siyonizm, bu sefer "dünya hakimiyeti" için Hz. Mehdi (a.r.)ye alternatif olarak Mesih-i Deccal lakaplı, hipnotizma, sihir, manyetizma gibi istidracı harikalıkları olan bir şahsı çıkaracak. Bu şahıs önce peygamber, daha sonra da (haşa) İlah olduğunu iddia edecektir.
İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazreti İsa (a.s)'in şahsiyet-i maneviyesinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlahiyenin semasından nüzul edecek; hal-i hazır Hıristiyanlik dini o hakikata karşı tasaffi edecek, hurafattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslamiye ile birleşecek; manen Hıristiyanlık bir nevi İslamiyete inkilab edecektir... Ve Kur’an'a iktida ederek, o İsevilik , şahs-ı manevisi, tabi; ve İslamiyet, metbu' makamında kalacak. Din-i hak, bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır. Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevilik ve İslamiyet; ittihad neticesinde, dinsizlik cereyanına galebe edip dağıtacak istidadında iken alem-i semavetta cism-i başerisiyle bulunan şahs-ı İsa Aleyhisselam, o din-i hak cereyanının başına geçeceğini bir Muhbir-i Sadık, bir Kadir-i Külli Sey'in vadine istinad ederek haber vermiştir. Madem haber vermiş, haktır, madem Kadir-i Külli Sey "va'detmiş elbette yapacaktır. (Mektubat, 53-54)


Mesih'i Deccal'in çok kuvvetli olduğu bir devrede, Hıristiyanlık dini, içinde bulunduğu hurafelerden, sapkınlıklardan (teslis, haç, domuz eti yemek v.s.) temizlenecek, ilk nuzül ettiği, orjinal haline dönecek bir nevi İslamiyet gibi olacaktır. İlahi dinler birbirinin devamı olduğundan birisi bozulunca diğeri onu düzeltmek ve yeni hükümler koymak için gönderildiğinden, Hıristiyanlık da hurafelerden, sapkın inançlardan kurtulduktan sonra manen bir neviİslamiyet olacak, Hıristiyanlar da Kur-an-ı Kerim'e uyacaklardır. Ayrı ayrı iken mağlup olan Hıristiyanlık ve İslamiyet birleşmeleri sonucunda kuvvetlenip, dinsizlik cereyanını yok edecek bir güce geldikleri sırada; Hz. İsa (a.s.) Allah (c.c.) tarafindan cismani olarak dünyaya gönderilip, bu kuvvetin başına geçecektir. Bunu Peygamberimiz (s.a.v.) Allah'ın vaadine dayanarak haber vermiştir. Bunu Peygamberimiz (s.a.v.) Allah'ın vaadine dayanarak haber vermiştir. Allah (c.c.) tarafindan cismani olarak dünyaya gönderilip, bu kuvvetin başına geçecektir. Bunu Peygamberimiz (s.a.v.) Allah'ın vaadine dayanarak haber vermiştir. Allah (c.c.) elbette vaadini yerine getirecektir.
Sahih hadislerde müjdelenen hususlar bunlardır. Ahirzamanda gelmesi beklenen Hz. İsa(a.s.) efendimizi Tek bir zat olarak değil de "şahs-ı manevi veya cemaat" şeklinde düşünmek veya "gelmiştir, görevini yapıp vefat etmiştir" iddiasında bulunmak, mütevatir haline gelmiş bu konuyu yalanlamak olur ki, manevi sorumluluk getirebilir, müslümanlara çok büyük zarar verebilir. Allah (c.c.) bunu vaadetmiştir ve vaadini elbette yerine getirecektir. Bediüzzaman başka bir eserinde de İsa (a.s.)'ın dünyaya tekrar gelmesinin kesin olduğunu bildiriyor.
Evet, hadis-i şerifin ifadesiyle Hazret-i İsa'nın semavi nüzulu kat'i olmakla beraber; mana-yi işarisiyle başka hakikatleri ifade ettiği gibi bu hakikata da mucizane işaret ediyor. (Kastamonu Lahikası, 50)

İsa (a.s.) Mesih Deccal'i Öldürecektir:

Kat'i ve sahih rivyatte var ki: "İsa Aleyhisselam büyük Deccal'i öldürür."
Vel'ilmü indallah, bunun da iki vechi var:
Bir vechi şudur ki: Sihir ve manyetizma ve ispirtizma gibi istidracı harikalarıyle kendini muhafaza eden ve herkesi teshir eden o dehşetli Deccal'i öldürebilecek, mesleğini değiştirecek; ancak harika ve muc'cizatlı ve umumun makbulü bir zat olabilir ki: O zat, en ziyade alakadar ve ekser insanların Peygamberi olan Hazret-i İsa Aleyhisselam'dır.
İkinci vechi şudur ki: "Şahs-i İsa Aleyhisselam'ın kılıncı ve maktul olan şahs-ı Deccal'in, teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk ve dinsizlik azametli heykeli ve şahs-ı manevisini mahvedecek ancak İsevi ruhanileridir ki; o ruhaniler, din-i İsevinin hakikatını hakikat-ı İslamiye ile mezcaderek o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek. Hatta, "Hazret-i İsa Aleyhisselam gelir, Hazret-i Mehdi'ye namazda iktida eder, tabi olur. " diye rivayeti bu ittifaka ve hakikat-ı Kur-aniyenin mutbuiyetine ve hakimiyetine işaret eder.(Sualar, 493)
Sihir ve hipnotizma gibi harikulade kuvvetlerle herkesi etkileyerek varlığını sürdüren deccal ve onun fikir sistemi, ancak, vahiyle hareket eden gerektiğinde mucizelerle desteklenen İsa (a.s.) tarafindan yok edilecektir.
Hz. İsa (a.s.) tekrar dünyaya geldigi zaman yeni bir din getirmeyecek, Islam dinine uyacaktir. Fakat bir peygamber oldugu için, kendisine vahiy gelecek ve mucize gösterecektir.
Hz. İsa (a.s.)'ın başkanlığı altında Hıristiyanlığın hakikati ile İslamiyeti birleştiren talebeleri, bu birleşmenin sağladıgı güç ile Mesih-i Deccal'in dinsizlik cereyanını, Allah'ı (c.c.) inkar fikrini etkisiz hale getirip, yok edecektir.
Hem alem-i insaniyette inkar-ı uluhiyet niyetiyle medeniyet ve mukaddesat-ı beşeriyeyi zir ü zeber eden Deccal komitesini, Hazret-i İsa (a.s.) 'ın din-i hakikisini İslamiyetin hakikatiyle birleştirmeye çalışan hamiyetkar ve fedakar bir İsevi cemaati namı altında ve "Müslüman İseviler" ünvanına layık bir cemiyet, o Deccal komitesini, Hazret-i İsa (a.s.)'ın riyaseti altında öldürecek ve dağıtacak; beşeri, inkar-ı uluhiyetten kurataracak.(Mektubat 413)
Bediüzzaman hazretleri, Hıristiyanlığı bütün sapkınlıklarından arınmış olarak uygulayan müslüman isevilerin (Hiristiyanlar) Hz. İsa (a.s.)'ın komutası altında, Yahudilerin başına geçen Mesih-i Deccal'in fikir sistemini bir daha toparlanamayacak şekilde yok edeceğini ve Dünya'yı Allah (c.c.) 'ı inkardan kurtaracağını bildiriyor. Böylece dünyadaki Yahudi hakimiyeti tam anlamıyla son bulacak, güzel ahlak, hoşgörü, sevgi-saygı üzerine kurulmuş İslamiyet dünyaya hakim olacaktır.

İsa (a.s.) Geldiğinde Başlarda Tanınmaması:

Hazret-i İsa Aleyhisselam geldiği vakit, herkes O'nun hakiki İsa olduğunu bilmek lazım değildir. Onun mukarreb ve havassı, nur-u iman ile O'nu tanır. Yoksa bedahet derecesinde herke O'nu tanımayacaktır. (Mektubat, 54)
Bediüzzaman hazretleri, Hz. İsa (a.s.) 'ın dünyaya geldiğinin ilk yıllarında ancak yakın talebeleri tarafindan imanın nuru ile tanınabileceğini, yoksa herkesin açıkça onu tanıyamayacağını bildiriyor.
Hatta Hazret-i İsa Aleyhisselam'ın nuzülü dahi ve kendisi İsa Aleyhisselam olduğu, nur-u imanın dikkatiyle bilinir, herkes bilemez. (Sualar, 487)
Hz. İsa (a.s.) yeryüzüne ilk geldiği vakit (nüzul ettiği vakit) imtihan sırrı olarak kendisini bilmeyecek, daha sonra kendisinin farkına varacaktır. Talebeleri de imanın nuru ile O'nu zann-ı galiple (büyük zanla) sonradan tanıyacaklardır. Herkes açıkça O'nun Hz. İsa'(a.s.)olduğunu bilmeyecektir. Küçük bir Hıristiyan grup içerisinde mücadelesine başlayacaktır.
İsa (a.s.) tam anlamıyla zuhur ettikten sonra görebilen herkes onu görecek ve hakiki İsa (a.s.) olduğunu bileceklerdir. Fakat yine de "-Acaba gerçekten İsa bu mu?" diye şüphe edenler var olacaktır; Böyle şüphesi olanlar küfürle suçlanamaz, çünkü bu konu bir Akaid konusu değildir. Yalnız böyle şüphede olanlar bu mübarek şahsın feyzinden, bereketinden mahrum kalabilir.

İsa (a.s.)ın Küçük Bir Cemaati Olacak:

İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile tanıyan ve tabi olan cemaat-i ruhaniye-i mücahidinin kemiyeti, Deccal'in mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir. (Sualar, 495)
Hz. İsa (a.s.) küçük bir cemaat içerisinde vazifeye başlayacaktır. Daha ziyade İsrail ve İsrail'e yakın bölgelerde faaliyet gösterecektir. Okullarda ve askeri birimlerde talebeleri olacak ilk başta kendilerini gizleyeceklerdir.(Allahualem)
Hakim et-Tirmizi, "Nevdirü'l Usul"da şöyle nakletmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.): Meryem oğlu İsa Ümmetim içinde havarilerinden bir takım halkı bulacaktır. Başka rivayette ise Peygamberimiz (s.a.v.) üç defa: Muhakkak ki Mesih (İsa) aleyhisselam bu ümmetten birtakım kavimlere yetişecek ki, onlar sizin gibidirler. Yahut sizden daha hayırlıdırlar. İlkinde benim sonunda Mesih (İsa)nın bulunduğu bir ümmeti Allah asla utandırmaz, buyurmuştur.
Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 501

Resulullah (s.a.v.) efendimiz şöyle buyurdu:
Yemin ediyorum ki Meryem oğlu İsa o gün yeryüzünün en hayırlı 800 erkek ile 400 kadın kişilerin yanlarına inecektir. Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametler, 498

İsa (a.s.) Hakkında Bazı Hadisler Mütaşabihtir:

Bediüzzaman Said Nursi, İsa (a.s.)'ın inmesine ve Deccal'i öldürmesine aid hadislerin müteşabih (benzetmelerle anlatılan) hadislerden olduğunu, muhakkak tevilinin yapılması, yani müteşabihatının çözülerek açıklanması gerektiğini izah etmektedir. Aksi takdirde, sözde alimlerin bu hadislerin müteşabıhatına aldırmadan, zahirine bakıp şüpheye düştüğünü veya hadisi tamamen reddetme yoluna gittiklerini ifade etmektedir.
Ahir zamanda Hazret-i İsa (a.s.) nüzulüne ve Deccal'i öldürmesine ait hadis-i şahihanın ma'na-yı hakikileri anlaşılmadığından, bir kısım zahir ulemalar, o rivayet ve hadislerin zahirine bakıp şüpheye düşmüşler; veya sıhhatini inkar edip, veya hurafevari bir mana verip adeta muhal bir sureti bekler bir tarzda avam-i müslimine zarar verirler. Mülhidler ise, bu gibi zahirce akıldan çok uzak hadisleri şerr-i rüşte ederek hakaik-i İslamiyeye tezyifkarane bakıp taarruz ediyorlar. Risale-i Nur, bu gibi ehadis-i müteşabihenin hakiki te'villerini Kur'an feyziyle göstermiş. Şimdilik nümune olarak bir tek misal beyan ederiz. Şöyle ki:
Hazret-i İsa (a.s.) Deccal ile mücadelesi zamanında, Hazret-i İsa onu öldüreceği vakitte, on arşın yukarıya atlayıp sonra kılıncı onun dizine yetiştirebilir derecesinde, vücudda o derece Deccalin heykeli Hazret-i İsa Aleyhisselamdan on, belki yirmi misli yüksek kametli olmak lazım gelir. Bu rivayetin zahiri ifadesi sırr-ı teklife ve sırr-ı imtihana münafi olduğu gibi nev-i beşerde cari olan adetullaha muvafık düşmüyor. (Kastamonu Lahikası, 49)
Rivayette varki: - İsa Aleyhisselam Deccal'i öldürdüğü münasebetiyle "Deccal'in fevkalade büyük ve minareden daha yüksek bir azamet-i heykelde ve Hazret-i İsa aleyhisselam ona nisbeten çok küçük bulunduğunu.." gösterir.
Bunun tevili şu olmak gerektir ki:
İsa Aleyhisselam'ı nur-u iman ile tanıyan ve tabi olan cemaat-i ruhniye-i mücahidinin kemiyeti, Deccal'in mektepçe ve askerce ilmi ve maddi ordularına nisbeten çok az ve küçük olmasına işaret ve kinayedir. (Sualar, 495)
Bediüzzaman Hazretleri, hadis-i şerifte İsa aleyhisselam'ın Deccal ile mücadelesinde onu öldüreceği vakitte on arşın (5 metre) yukarıya atladıktan sonra kılıcı ancak onun dizineyetiştirebildiği derecesinde Deccal'in İsa'ya (a.s.) oranla boyunun on-oniki katı (18-20 m.) uzun olması gerektiğini izah etmektedir. Böyle bir yaratılış, Allah'ın kudreti dahilinde olmakla beraber adetullaha aykırıdır.
Adetullah: Allah'ın kainatta koyduğu değişmez yasalar.
Ancak bu bekleniş tarzı Deccal'in asker gücüne, eğitim kurumlarına ve her alanda maddi bakımdan üstün ordularına kıyasla İsa(a.s.) ve cemaatinin sayıcaçok daha az olduğuna işaret ettiği şeklinde açıklanırsa, mesele daha akılcı anlaşılır bir hale gelmiş olur.

Kuran'dan Mehdi (as) ve Ahir Zamana İşaretler

Tarih boyunca pekçok İslam alimi ahir zaman, Mehdi ve Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne dönüşü konuları üzerinde durmuş, bu konularda çok değerli çalışmalar yapmıştır. Ahir zamanda birbiri ardına gerçekleşecek olan alametler, kötülüklerin temsilcisi olarak zikredilen Deccal'in çıkışı ve insanları bu karanlık dönemden kurtaracak olan Hz. Mehdi'nin gelişi bu çalışmaların ana konusu olmuştur.
Mehdi'nin gelişi, özellikleri ve dünyada kaldığı süre boyunca yapacakları Peygamber Efendimizin hadislerinde çok detaylı olarak açıklanmıştır. Hadislerde bildirildiğine göre ahir zaman savaşların, çatışmaların, cinayetlerin, ahlaki dejenerasyonun, zulmün, kıtlık ve sefaletin çok büyük bir artış göstereceği bir dönem olacaktır. Dünyanın dört bir yanı felaketlerle sarsılacak, ahlaki ve sosyal çöküş karşısında çaresiz kalan insanlar içinde bulundukları bu durumdan kurtulmak için Allah'tan bir yardımcı, bir kurtarıcı isteyeceklerdir.
Kuran'a baktığımızda tarih boyunca pekçok kavmin ahir zamandaki insanlarla aynı duruma düştüğünü ve "...Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla..." (Nisa Suresi, 75) ayetinde de bildirildiği gibi bir kurtarıcı istediklerini görürüz. Allah yardımcı isteyen bu kavimlere elçilerini uyarıcı ve korkutucu olarak göndermiş, onları hidayet yoluna çağırmıştır. Bu kurtarıcı onların içinde yaşadıkları mevcut sistemin tüm olumsuz yönlerini düzeltmiş, adaleti, barışı ve güvenliği sağlamıştır.
Kuran'daki kıssalardan anladığımız her kavmin başına gelenlerin büyük ölçüde benzer olduğudur. İnsanların yaşadıkları toplumsal çöküş, daha sonra uyarıcı olarak Allah'ın elçilerini göndermesi ve elçinin gelişiyle birlikte yaşanan adaletli, huzurlu yaşam... Tarih boyunca her kavmin benzer gelişmeleri yaşaması Allah'ın bir İlahi kanunudur. Nitekim Allah ayetlerinde şu şekilde bildirmiştir.
(Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın kanunu (sünneti)dur. Allah'ın kanununda (sünnetinde) kesin olarak bir değişiklik bulamazsın. (Ahzap Suresi, 62)
Allah'ın kanunlarında hiçbir değişiklik olmadığı, başka ayetlerde ise şöyle haber verilir:
...Onlara uyarıcı-korkutucu geldiğinde, nefretlerinden başkasını arttırmadı. (Hem de) Yeryüzünde büyüklük taslayarak ve kötülüğü tasarlayıp düzenleyerek. Oysa hileli düzen, kendi sahibinden başkasını sarıp-kuşatmaz. Artık onlar öncekilerin kanunundan (sünnetinden) başkasını mı gözlemektedirler? Sen, Allah'ın kanununda (sünnetinde) kesinlikle bir değişiklik bulamazsın ve sen, Allah'ın kanununda (sünnetinde) kesinlikle bir dönüşüm de bulamazsın. (Fatır Suresi, 42-43)
Ahir zamanda da savaş ve çatışmalar tüm dünyayı saracak, ahlaki çöküş küçükten büyüğe tüm insanları etkisi altına alacak, zengin olsun fakir olsun her ülkedeki insanlar ekonomik bir darboğazın içine girecektir. Allah ahir zamana ulaşan ve bu büyük zulüm karşısında çaresizlik içinde olan insanların kurtarıcı taleplerine de Hz. Mehdi'yi gönderererek cevap verecektir. O, insanları zulümden kurtaracak, tüm yeryüzünü barış yurdu haline getirecektir. Mehdi ile birlikte fakirliğin yerini zenginlik, kıtlığın yerini bolluk, savaşların yerini barış, zulmün yerini sevgi ve adalet dolu bir hayat alacaktır. İslam ahlakının tüm batıl dinler üzerinde hakim olacağı bu dönemin adı ise Altınçağ olarak bilinmektedir.
Okumakta olduğunuz bu çalışmanın bir amacı, Allah'ın insanlara bir rahmet, hidayet rehberi ve yol gösterici olarak indirdiği Kuran-ı Kerim'de ahir zamana ve Mehdi'nin gelişine işaret eden ayetler üzerinde derin derin düşünmektir.
Kuran; hükmü kıyamete kadar geçerli olan, müminlerin hayatının tüm alanlarını kapsayan, her hükmün eksiksiz yer aldığı Allah’ın eşsiz kitabıdır. Kuran’ın en büyük mucizelerinden biri, ilk vahyin inmesinden bu yana, her asırda yaşayan tüm Müslümanların onda kendi çağlarına bakan bir yön, bir işaret bulabilmeleridir. Kuran’da ahir zaman konusuna da işari olarak değinilmiştir. Özellikle peygamber kıssalarında Ahir Zaman’a bakan işari manada ayetler bulunmaktadır. Bu kıssalar üzerinde düşünüldüğünde günümüzdeki olaylara işaret eden çok önemli sırlar bulmak mümkündür. Allah müminleri kıssalar üzerinde düşünmeye teşvik eder:
Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kuran) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, her şeyin çeşitli biçimlerde açıklamasıve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yunus Suresi, 111)
Ayetlerdeki işaretler, Kuran'ın her asra bakan ve çok fazla anlam yüklü bir kitap olmasının bir sonucudur. Kuran, Peygamberimiz döneminde yaşanan olaylara, türlü gelişmelere baktığı gibi, ahir zamandaki olaylara da bakmaktadır. Ayetlerde Peygamberimiz döneminde müminlerin yaptıkları mücadele, adaletli uygulamaları ve yaşantıları aktarılırken, aynı zamanda tüm asırlara yönelik öğütlerde de bulunulmaktadır. Her bir ayet, dikkatli okuyanlar için yüklü anlamlar içermekte, ayetlerde insanların ihtiyaç duydukları herşey açıklanmaktadır. Bir ayette Kuran'ın bu özelliği "Biz Kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik." (Nahl Suresi, 89) şeklinde bildirilir. Bediüzzaman Said Nursi'nin "Kur'an-ı Hakîm, hakikî ilimleri havi (içeren, ihtiva eden) bir kitab-ı mukaddestir. Ve bütün asırlarda, insanların umum tabakalarına hitab eden, ezelî bir hutbedir."(Konferans, 11) şeklindeki sözlerinde de Kuran'ın her asırdaki insanlara hitap ettiğine dikkat çekilmektedir.
Bu bakış açısıyla incelendiğinde Kuran'da İslam ahlakının yeryüzüne hakim olacağı bir dönemin varlığına işaret eden birçok ayet olduğu görülmektedir. Allah Tevbe Suresi'nde inanan kullarını şöyle müjdelemektedir:
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayet ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 32-33)
Allah ayetlerinde İslam dinini tüm diğer dinlere üstün kılacağını da haber vermiştir. İnkar edenlerin, insanları İslam ahlakından uzaklaştırmak için gösterecekleri her türlü çaba ve girişim, Allah'ın yardımıyla sonuçsuz kalacak, Allah'ın bu vaadi gerçekleşecektir. Kuran’da da bildirildiği gibi "...Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir?.. (Tevbe Suresi, 111) Peygamberimiz’in pek çok hadisiyle haber verdiği Altınçağ, Hz. Mehdi’nin ve Hz. İsa’nın yeryüzüne gelişleri ile yaşanacak ve dünyayı İslam ahlakının getireceği güzellikler dolduracaktır.

Mehdi Ve Ahir Zamana İşaret Eden Ayetler

Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz. (Kassas Suresi, 5)
Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek onun halkı yalvarıp-yakarsınlar diye, mutlaka onları dayanılmaz bir zorluk (yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz. (Araf Suresi, 94)
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye. (Enam Suresi, 42)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa Suresi, 75)
İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır. (Rum Suresi, 41)
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi; fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı. (Nahl Suresi, 112)
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214)
…Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. (Meryem Suresi, 58-59)
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır... (Taha Suresi, 124)
Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup-sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik. (Araf Suresi, 96)
Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkarlardı. (Hud Suresi, 116)
O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez. (Bakara Suresi, 205)
Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin. Dosdoğru bir yol üzerinde(sin). (Yasin Suresi, 3-4)
Kitap ehlinden ve müşriklerden inkar edenler, kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar, (bulundukları durumdan) kopup-ayrılacak değillerdi. (O delil de) Allah'tan gönderilmiş-bir elçi (ki,) tertemiz sahifeleri okumaktadır; Onların içinde dosdoğru 'yazılı-hükümler' vardır. (Beyyine Suresi, 1-3)
İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katında 'gerçek bir makam' olduğunu müjde ver" diye vahyetmemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi? İnkar edenler: “Gerçekten bu, açıkça bir büyücüdür" dediler. (Yunus Suresi, 2)
Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar. (Yunus Suresi, 47)
Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. (Tevbe Suresi, 33)
Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter. (Fetih Suresi, 28)
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi, 54)
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır. (Ali İmran Suresi, 104)
Ve onların içinden, sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı. (Secde Suresi, 24)
Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz ordan inin. Artık size benden bir yol gösterici gelecektir; kim benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." (Taha Suresi, 123)
Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince; işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır. (Zümer Suresi, 33)
Böylece sana emrimizden bir ruh vahyettik. Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak Biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz sen, dosdoğru olan bir yola yöneltip-iletiyorsun. (Şura Suresi, 52)
O, ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp-temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler. (Cuma Suresi, 2)
İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apaçık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan 'azgınlık ve kıskançlıkları' yüzünden anlaşmazlığa düşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Böylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yöneltir. (Bakara Suresi, 213)
Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir. (Enfal Suresi, 39)
İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü yataktır o. (Ali İmran Suresi, 12)
Bizim uğrumuzda cehd edenlere (çaba harcayanlara), şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah, ihsan edenlerle beraberdir. (Ankebut Suresi, 69)
Musa kavmine: "Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah'ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir." dedi. Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyete uğratıldık." (Musa:) "Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler (egemenler) kılacak, böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek" dedi. (Araf Suresi, 128-129)
O, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.) (Enfal Suresi, 8)
“Hayır, biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.” (Enbiya Suresi, 18)
De ki: "Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar. O, gaybleri bilendir.De ki: "Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne geri getirebilir.” (Sebe Suresi,48-49)
“De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." (İsra Suresi, 81)
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. (Tevbe suresi, 32)
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)
Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 8)
Sonra biz, elçilerimizi ve iman edenleri böyle kurtarırız; mü'minleri kurtarmamız bizim üzerimize bir haktır. (Yunus Suresi, 103)
Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257)
Dediler ki: "Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip-kopartılırız." Oysa biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün aktarılıp toplandığı, güvenli bir harem'de yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar. (Kasas Suresi, 57)
İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun refah içinde şımarıp azan önde gelenleri (şöyle) demişlerdir: ‘Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz’(O peygamberlerden her biri şöyle) Demiştir: ‘Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı? Onlar da demişlerdi ki: ‘Doğrusu biz,kendisiyle gönderildiğiniz şeye kafir olanlarız’. (Zuhruf Suresi, 23-24)
“Gönderilmişlere selam olsun.” (Saffat Suresi, 181)
İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz. Sen de gönderilen elçilerdensin. (Bakara Suresi, 252)
... Her nerede olursanız, Allah sizleri bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir... (Bakara Suresi, 148)
Ve derlerdi ki: "Biz, ünlenmiş bir şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?" Hayır, o, hakkı getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı. (Saffat Suresi, 36-37)
Andolsun, gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; bizim ordularımız, üstün gelecek olanlar onlardır. (Saffat Suresi, 171-173)
Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı; onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini (va'dlerini) değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden bir bölümü sana da geldi. (Enam Suresi, 34)
“Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun” (Mürselat Suresi, 1)
Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. (Saff Suresi, 9)
Allah içinizden iman edenlere ve salih amelde bulunanlara vaadetmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir... (Nur Suresi, 55)
Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman, Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 1-3)
Andolsun, biz Zikir’den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)
Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir. (Ahzab Suresi, 27)
...Sonra, nasıl yapıp-davranacaksınız diye gözlemek için, onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık. (Yunus Suresi, 13-14)
... Kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)
Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir. (Hac Suresi, 41)
Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz. (Ali İmran Suresi, 139)
Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir. (Şuara Suresi, 227)
Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna da, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) mirasçılar kıldık... (Araf Suresi, 137)
Allah, yazmıştır: "Andolsun, ben galip geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele Suresi, 21)
Allah'ı, sakın elçilerine verdiği sözden dönen sanma. Gerçekten Allah azizdir, intikam sahibidir. (İbrahim Suresi, 47)
Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır). Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti. (İbrahim Suresi, 14-15)
Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman, Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 1-3)
Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Mü'minleri müjdele. (Saff Suresi, 13)
Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik. Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın, üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin. Ve Allah, sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin. (Fetih Suresi, 1-3)
... Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı. (Fetih Suresi, 27)
Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 64)
De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz." (Taha Suresi, 135)
Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır. (Hac Suresi, 40)
Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. (Fatır Suresi, 29)
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (Bakara Suresi, 261)
Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabbiniz var. (Sebe Suresi, 15)
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 96-97)
Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip-iletir. Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 25-26)


Çeşitli Kaynaklarda Mehdi (as) İle İlgili Rivayetler

Hadislerde Mehdi (as)'ın Çıkışı

El-Ayyaşi kendi senediyle Ali b. Hüseyin (İmam Zeynelabidin)den, Resullullah (SAV)’ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
Eğer dünyanın ömrünün (sona ermesine) sadece bir gün kalmış olsa, Allah bu günü, ailemden ismi benim ismimle aynı olan bir kişinin zuhur edip zulüm ve haksızlıkla dolmuş olan dünyayı adaletle dolduracağı kadar uzatacaktır.
• Ebu Besir İmam Cafer Sadık’tan rivayet ediyor:
“..(Allah-u Teala’nın “Ta ki kendilerine vaadedileni görünceye kadar” buyruğuna gelince; O Kaim’in kıyamıdır, o da saattir” buyurdu.
Saat yakınlaştı... (Kamer Suresi, 1)
• Ebu b. İbrahim Kummi, rivayet etmektedir:
“Allah’ın: “O zaman yakınlaştı” buyruğu hakkında soruldu. İmam; Kaim’in zuhurudur, buyurdu.”
• Hazzaz Kumni: Ammar b. Yasir rivayeti: Resulullah (S) Burak’ın huzuruna vardığımda arzettim ki: “Ali, Allah için (yolunda) hakkıyla cihat etmiştir.” (Efendimiz) buyurdu:
“...Onun bir gaybeti olur, halkın bir kısmı ondan vazgeçerken, diğer bir kısmı sabit kalır. Ahir zamanda ortaya çıkar, dünyayı adalet ve hakkaniyetle doldurur, (Kuran’ın) te’vili hakkında savaşır; benim, tenzili hakkına savaştığım gibi, adı benim adımdır ve insanlar içinde bana en çok benzeyendir...”
• Tabersi: Alkeme b. Muhammed el- Hazemi rivayeti, İmam Muhammed Bakır buyuruyor: Resulullah (S) hac etti ve dönerken Gadir-i Hum’da (halka hitaben) önce Allah’a hamd etti ve sonra buyurdu ki:
“Ey insanlar! İnanın Allah’a, elçisine ve... onunla indirilen nura... Biz bazı yüzleri silip arkalarına döndürmeden... Ey insanlar! Allah (Azze ve Celle)’ın nuru bana yerleştirilmiştir, sonra Ali’ye, sonra ondan Kaim’e kadarki nesle. O (Mehdi) ki, Allah’ın hakkını alır ve bize ait olan tüm hakları (alır)... Biliniz ki, bizden olan son İmam Mehdi Kaim’dir. Onunla olmayan Hak ile olmaz ve onun yanında (indinde) bulunmayan nur olmaz.”

Mehdi'nin Geldiği Dönem

• İslam Peygamberi (SAV):
“Ne zaman, adaletsiz hakimlerin eliyle zulüm ve haksızlık, hile ve dolandırıcılık, tüm insanları ezmeye başlarsa, benim temiz ailemden, benim isim ve nişanımı taşıyan Semavi bir kurtarıcı kıyam edecek ve huzur her yere yayılacaktır.“

Konstantiniye'de Mesih'le Birlikte Bulunması

• Mecma'Ül-Bahreyn ve Matla'ün-Neyyireyn, Yaz: Fahrettin et-Türeyhi (-1085 H./1674 M.)
Mehdi Allah'ın hak yola erdirdiği kimsedir. Mehdi Peygamber'in son zamanda geleceğini müjdelediği, kendi ailesinden olan kimsenin adıdır. Yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracak; zulüm ve haksızlıkla dolmuş, iken. O Konstantaniye'de Mesih ile birlikte olacak. Araba ve Arap olmayan herkese hükmedecek, Deccal'i öldürecek.
...Onlar için dünyada bir aşağılanma (rüsvaylık), ahirette büyük bir azab vardır. (Bakara Suresi, 114)
• Muhammed b. Carir Taberi: Esbat, Süddi’den “Onlar için dünyada rüsvaylık vardır” buyruğuna dair:
“Dünyada rezil-rüsva oluşları şudur ki: Mehdi kıyam edip Konstantiniyye’yi fethedince...”

Hz. İsa Mehdi'nin Arkasında Namaz Kılacaktır

• İbni Arabi, Muhammed b. Ali et-Tani: (-638H.1241 M.) Teorik irfanın babası sayılan bu zat yukarıdaki ayetin tefsirini yaparken önceki rivayet kaynaklarına ve cümlelere yer verdikten sonra şu açıklamayı eklemektedir:
“(İsa’nın) Beyt’ül mukaddes’e girişi ve müşahade yerine varışı, kutub makamından ayrıdır. Namazı geciktiren İmam ise Mehdi’dir. Zamanın kutbu olduğu halde namazı geciktirmesinin sebebi; velayet sahibinin Nübüvvet sahibine karşı saygı göstermesidir. İsa’nın onu öne geçirmesinin sebebi ise, İmam’ın zamanın kutbu olduğunu bilmesidir. Muhammed (AS) dini üzerine onun arkasında namaz kılması ise; ona iktida ederek zahiren ve batınen feyz elde etmek istediğindendir. Allah daha iyi bilir.”

Mehdi Olarak Adlandırılmasının Sebebi

• Cabir b. Yezid el-Co'fi, İmam Muhammed Bakır-dan rivayet ediyor:
... Mehdi'nin Mehdi diye isimlendirilmesinin sebebi şudur ki; gizli bir işe doğru yönlendirilecekTevrat ve diğer Semavi kitapları Antakya'da bir mağaradan çıkartacak ve Yahudiler arasında Tevrat'la, Hıristiyanlar arasında İncil'le hükmedecektir.
• Harun b. Maruf; Zamra b. Rabia'dan, Abdullah b. Şevzeb'den rivayet ediyor:
Kuşkusuz ki, Mehdi, Mehdi diye adlandırılmıştır. Çünkü O, Şam dağlarından bir dağa doğru hidayet olunur (yönlendirilir) "Tevrat" kitaplarını oradan çıkartır ve onlara dayanarak Yahudilerle münzara eder ve (sonuçta) bir grup Yahudi O'nun eliyle Müslüman olur.
• Muhammed b. Ali es-Sülemi, İmam Muhammed Bakır'dan rivayet ediyor:
Mehdi'nin Mehdi diye isimlendirilmesinin sebebi şudur ki; gizli bir işe doğru yönlendirilecek, halkın gönlünde olan şeylere doğru hiyadet olacak... Tevrat'ı Antakya'da bir mağaradan çıkartarak...
• Ma’mar b Hişam, Matar’ül- Verrak’dan, Kab’ül- Ahbar’dan rivayet ediyor:
O Mehdi diye adlandırılmıştır, çünkü; O gizli bir işe hidayet edilir (gizli bir işi görevlendirilir), Tevrat ve İncil’i, Antakya denilen bir yerden çıkartır...

Mehdi'nin Diğer İsimleri

• Ömer b. Zahir rivayet ediyor:
“Birisi, İmam Cafer Sadık’a; “Kaim’e, Emirel-müminin, diye selam gönderebilir miyiz”, diye sordu. İmam buyurdu; “Hayır Allah-u Teala bu lakabı sadece Hz. Ali’ye vermiş, ondan önce ve sonra kimse bu lakapla anılamaz.” Adam sordu: “Peki onu ne diye selamlayayım?” Hazretleri: “Selam olsun sana ey Bakiyetullah diyerek” buyurdu.

Yaşamını Gizli Sürdürmesi

• Sakr b. Ebi Delf rivayet ediyor, duydum İmam Muhammed Taki buyuruyordu:
Doğrusu şu ki, Hasan (Askeri)'den sonra hak üzere oğlu Kaim ve muntazar (beklenilen)dir. Sordum: Ey Allah'ın Resulü'nün torunu, niçin 'Kaim' adını almıştır?
Buyurdu: Çünkü o, unutulmuş olduğu ve İmamlığı kabul edenlerin çoğu kendilerine sırt çevirdikleri bir sırada kıyam edecektir.
Sordum: Onun "muntazar" (beklenen) diye adlandırılmasının sebebi nedir?
Buyurdu: Çünkü o, yaşamını gizli sürdürecek, bu pek uzun sürecek, gelişi pek uzayacak. İhlaslı kimseler ortaya çıkışını bekleyeceklerdir...
Görmüyor musunuz ki, şüphesiz Allah, göklerde ve yerde olanları emrinize amade kılmış, açık ve gizli sizin üzerinizdeki nimetlerini genişletip-tamamlamıştır... (Lokman Suresi, 20)
• Şeyh Saduk: Muhammed b. Ziyad el- Azdi rivayeti, Allah-u Teala’nın şu:”... ve size zahir ve batın nimetlerini bol bol verdi” buyruğu hakkında İmam Musa Kazım’a sordum, buyurdu:
“Zahir (açık) nimet: Zahir (görünen/açık) İmam’dır. “İmamlar içinde gaip olan var mıdır?” dedim, Buyurdu: “Evet kendisi insanların gözünden gaip olur (fakat) zahiri müminlerin kalbinden gaip olmaz... Allah onunla bütün zorlukları kolaylaştırır, bütün sertlikleri yumuşatır. Onunla yerin hazinelerini ortaya çıkartır, onunla bütün uzaklıkları yakınlaştırır, inatçı bütün zalimleri onunla ortadan kaldırır, tüm kötü şeytanları onun eliyle yok eder... Ortaya çıkıp zulüm ve haksızlıkla dolan dünyaya adalet ve hakkaniyeti hakim kılıncaya kadar.”
İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır). (Ra’d Suresi, 29)
• Şeyh Saduk: Ebu Besir rivayeti, İmam Cafer Sadık buyurdu:
“”Ne mutlu bizden olan Kaim’in gaybet döneminde bizim işimize tutunana, (böyle birinin) kalbi hidayete erdikten sonra sapmaz.... İşte Allah’ın buyruğu “İşte mutluluk ve güzel gelecek” buna işarettir”.
• Şeyh Saduk :Buna benzer bir haberi aynı İmamdan, aynı ravi ile fakat başka bir senetle şöyle aktarmaktadır: (sf. 401)
“İmam buyurdu: İyi bir şey sordun ey Ümmü Hani; bu zamanın sonunda ortaya çıkacak biridir, o bu Ehl-i Beyt’ten olan Mehdi’dir. Onun bir gaybeti (dönemi) olur. O dönemde bazıları sapıtır, bazıları hidayet bulur. Ne mutlu sana eğer onu görürsen ve ne mutlu onu görenlere ...

Aniden Çıkması

• Ahmed b. Muhammed İmam Hasan Mücteba'ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor.
"Dedem Resullullah'a sordum: Biz Ehl-i Beyt'ten Kaim ne zama kıyam edecektir? Buyurdu: Ey Hasan! O, yere ve göğe pek ağır gelen "o saat" e benzer, aniden / birdenbire zuhur edecektir."
• Kumeyt b. Zeyd el-Esedi, İmam M. Bakır'dan rivayet ediyor.
"Allah'ın Resulünden bir konuda (yani Mehdi'nin kıyamı hakkında) soruldu; buyurdu: O, "saat" e benzer, ancak aniden zuhur edecektir."
• Dı'bil b. Ali el-Hüzai, İmam Rıza'dan rivayet ediyor:
"Resullullah'a; Ey Allah'ın Resulü, soyunuzdan olan Kaim ne zaman kıyam edecek, diye soruldu. (Efendimiz) buyurdu; O, 'O saate' (kıyamet olacağı ana) benzer, onun zamanını Allah'tan başkası bilmez.. Ancak aniden vuku bulur."
• Hazzaz Kummi: Ahmed b. Muhammed b. Münzir, rivayet ediyor:
Ali oğlu Hasan buyurdu: Dedem Resulullah’a sordum: Biz Ehl-i Beyt’ten olan Kaim ne zaman zuhur edecektir? Buyurdu: “Ya Hasan, kuşkusuz ki onun zuhuru kıyametin oluşuna benzer: “… O göklere de, yere de ağır gelmiştir. O size ansızın gelecektir…”
• Şeyh Saduk: Dı’bil Hüzai rivayet ediyor: İmam Rıza buyurdu: Bana babam aktardı, ona da babası, ona da babalarından aktarılmıştır:
Peygamber’e soruldu: Ey Allah’ın Resulü soyunuzdan olan Kaim ne zaman zuhur edecek, buyurdu: “Onun benzeri kıyamettir, şöyle ki: “… onu tam zamanında ortaya çıkaracak olan, yalnız O (Allah)’dur. O göklere de, yere de ağır gelmiştir, o size ansızın gelecektir…”
• Hazzaz Kumni: Kümeyt b. Zeyd Esedi rivayet ediyor, İmam Muhammed Bakır buyurdu:
“...Kuşku yok ki; bizden olan Kaim, Hüseyin oğullarının dokuzuncusudur... O zuhur eder ve dünyayı adalet ve hakkaniyetle doldurur...
“Ey Resulullah’ın oğlu peki o ne zaman zuhur edecek?” diye sordum, buyurdu:
“Andolsun ki bunu Allah’ın Resulü (S)’ne sordular, buyurdu ki; Onun benzeri kıyamettir: Aniden meydana gelir. (Kıyamet aniden meydana geldiği gibi Mehdi de aniden zuhur edecektir)
• Züraret b A’yur rivayet ediyor:
“İmam Muhammed Bakır’a; Allah-u Teala’nın: “Aniden / birdenbire gelecek olan saatten başkasını beklemezler ki,” buyruğu hakkında sordum. Buyurdu: Maksat Hz. Kaim’in zuhur “zamanını” beklemektedir...”

Mehdi'nin Ashabının Kendisine Sığınması

• Ebu Said Hudri Resulluh'dan rivayet ediyor:
"Mehdi'nin izleyicileri ona sığınırlar, bal arılarının Kraliçe arıya sığındıkları gibi (onun yanında güven ve huzur bulurlar), o yeryüzünü adalet ve dürüstlükle dolduracaktır."

Mehdi'nin Gelişinde Hiç Şüphe Yoktur

• Alaeddin Ali b. Hişam Muttaki Hindi (975 H.): "er-Reddü..." kitabında şöyle diyor:
"Allah'ın rahmeti sana olsun bil ki; vaadedilen Mehdi'nin var oluşuda hiç kuşku yokturÜç yüz hadi ve eserde hatta daha fazlası ile bu kanıtlanmıştır.
• Şerif Muhammed b. Resul Berazenci: "el-İşaetü..." kitabında (s. 184 ve 305) şöyle yazıyor:
"Mehdi'nin varlığı ve ahir zamanda zuhur edeceği, Peygamber ailesinden ve Fatıma oğullarından oluşu, tevatür ölçüsüne ulaşan hadislerle açıklanmıştır ve bu hadisleri inkar etmenin hiçbir anlamı yoktur... Tevatür ölçüsünü aşan, doğru ve açık hadislerde, Mehdi'nin Fatıma soyundan olup, dünya sona ermeden zuhur edeceği, zulüm ve haksızlıkla dolmuş olan dünyaya, adalet ve hakkaniyet getireceği, onun zamanında İsa Mesih'in gökten ineceği ve onun önderliğinde namaz kılacağı kanıtlanmış bulunmaktadır."
• Şemseddin Muhammed b. Ahmed Sefareyni; Bu konuda bir manzume yazmış ve kendisi de bu manzumeye "Levaih'ül-Envar'ül-Behiyye" adında bir şerh yazmıştır. Aşağıdaki özet açıklaması bu şerhden alınmıştır: (C.2, s.74, 76, 86)
"Kıyamet gününün en büyük alametlerinden birisi de, hakkında tevatür derecesini aşacak derecede hadis bulunan bir kişinin zuhur edeceğidir. Bu kişi imamların sonuncusudur. Hz. Peygamber'den sonra Peygamber olmayacağı gibi, ondan sonra da İmam olmayacaktır. Bu imam, Fatıma oğullarındandır... Birçok hadis hafızları, Mehdi'nin Peygamber soyundan olduğunu kabul etmişlerdir, böyle mütevatır bir konuya sırt çevirmek yakışık almaz. Hak ehlinin inancına göre, Mehdi İsa Mesih'ten ayrıdır. Mehdi, Mesih'ten önce zuhur edecektir. Bu konu Sünni bilginlerin arasında, onların inancından sayılacak kadar yaygınlık kazanmıştır."
• Hasan b. Abdullah er-Razi et-Tamimi, İmam Rıza babalarına dayanarak Peygamber (SAV)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Hakkı ifa etmek için bizden olan Kaim kıyam etmedikçe saat (kıyamet) vuku bulmayacaktır. Bu da büyük Allah izin verince olacaktır. Allah(a bakın), Allah(a bakın) ey Allah’ın kulları! Suyun, karın üstünde, düşe kalka olsa bile Mehdi’ye koşun, çünkü o, Allah’ın halifesidir.”
• Asim b. Ebi en- Nücud, Zerr b. Hübeyş’ten, Abdullan b. Mes’ud’dan, Resullullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Ehl-i Beyt’imden Mehdi denilen bir kişi gelip, ümmetime hükmetmeden dünya sona ermeyecektir.
Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan (kıyametten) yana hiç bir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol budur. (Zuhruf Suresi, 61)
• El-Kenciyy’üş-Şafii: Mukatil bin Süleyman ve onu izleyen müfessirler “... ve o kıyamet için bir bilgidir” ayeti hakkında demişlerdir ki:
“O, Mehdidir, zaman sona ermeden zuhur eder ve onun hurucundan (çıkışından) sonra kıyamet olur...”
“Ve istiyoruz ki, yeryüzünde zayıflatılanlara lütfedelim, onları önderler yapalım, onları mirasçı kılalım.” (Kasas Suresi 5)
• Abdülhamid b. ebi’l-Hadid: Hz. Ali (A)’ın yukarıdaki buyruğunun şerhine şöyle yazmaktadır:
“Şia, buyruğun, ahir zamanda zuhur edip dünyaya hüküm sürecek olan gaip imamı vaadettiğini düşünüyor. Bizimkiler (sünniler) de diyorlar ki: Bu tüm ülkelere sahip olup yeryüzüne hüküm sürecek olan İmam’ın vaadedildiğine dairdir. Bundan çıkardığımız sonuç şu ki: Böyle bir imam kesin olarak vardır, gaip olup sonra zuhur etse bile. Zamanın sonunda böyle bir İmam’ın zuhur edeceği sözünü doğrulamak noktasında bu buyruk yeterlidir.”
• Muhammed Şeybani: “Haberlerimizde İmam Muhammed Bakır ve İmam Cafer Sadık’dan rivayet edilmiştir:
Bu ayet (Kasas Suresi, 5); ahir zamanda zuhur ederek zalim ve firavunları yok edip yeryüzünde doğudan batıya kadar hüküm sürecek, zulümle dolmuş iken adaletle dolduracak olan Emir Sahibi’ne aittir (onun hakkında nazil olmuştur).”

Mehdi'nin Çıkışını Gökten Bir Ses Haber Verecektir

“İstesek onların üzerine gökten bir mucize indiririz de boyunları ona eğilir.” (Şuara Suresi,4)
• El-Mukaddesi es-Silmi: Ebu İshak Salebi, ebu Hamza Sümali’nin bu ayet hakkında şöyle dediğini rivayet etmektedir:
“...Allah daha iyisini bilir ya bize ulaşana göre: O (Mucize) Ramazan ayının ortasında gökten duyulacak bir sestir, o ses duyulduğunda “ense yerinden çıkar”. (bu tabir, insanın duyacağı korkunun şiddetine dair bir kinayedir)
• Nu’mani: Abdullah b. Sen’an rivayet ediyor: İmam Cafer Sadık’ın yanında idim Hamdan ‘dan bir kişinin konuştuğunu duydum, adam diyordu ki: Şu insanlar bizi ayıplayarak: Siz, Sahibü haze’l-Emr adına birisinin gökten sesleneceğini mi sanıyorsunuz? diyorlar. İmam Sadık arkasına yaslanmıştı, doğruldu ve şöyle buyurduğuna bizzat tanık oldum:
“Andolsun ki bu Allah’ın kitabında mevcuttur: “İstersek onların üzerine gökten... onlar boyun eğerler” buyruğu ile açıklamıştır. Buna göre o gün boyun eğmeyen tek kişi bile kalmaz. Dünya halkı gökten gelen sesi duyunca iman ederler...”
• İbn’ül-Mahyar: Hannan b. Südeyr rivayet ediyor: Bu ayet hakkında İmam Cafer Sadık’a sordum buyurdu:
“(bu ayet) Muhammed oğulları Kaim’i hakkında nazil olmuştur, onun hakkında gökten çağrıda bulunulur.”
• Şeyh Tusi: Hasan b. Ziyad Seykal rivayet ediyor, İmam Cafer Sadık (A) buyurdu:
“Kaim kıyam etmeden önce gökten biri seslenir, (bu sesi) perde arkasındaki kadınlar, doğudaki ve batıdaki tüm insanlar duyar. Şu ayet bu konuda nazil olmuştur. “İstersek onların... ve onlar boyun eğerler.”
• Şeyh Saduk: Hüseyin b. Halid rivayet ediyor: İmam Rıza kendisine yöneltilen; siz Ehl-i Beyt’ten olan Kaim kimdir? sorusunu şöyle yanıtladı:
“Oğullarımdan dördüncüsü, cariyelerin hanımefendisinin oğlu, onun adına gökten nida edilir ve bu nidayı tüm yeryüzü halkı duyar ve bu ses (insanları) ona çağırır: Biliniz ki; Allah’ın Hücceti Allah’ın beyti yanında zuhur etmiştir ona tabi olun çünkü hak onunladır ve ondadır. Allah’ın “İstesek gökten... ve onlar ona boyun eğerler” ayeti buna işaret etmektedir.

Mehdi'nin Efdaliyeti

• Ebu Besir İmam Cafer Sadık (A)’dan o da babalarından rivayet ediyor, Resullah (SAV) buyurdu:
“Hakikat şu ki, ...o en üstünleridir, kıyam edecek olandır.
• Salman-i Farisi rivayet ediyor;
“...içlerinde en iyi yol gösterici, en bilgini ve en üstünüdür.
• Cabir b. Abdullah Ensari rivayet ediyor:
“Peygamber buyurdu: Allah Hüseyin’in soyundan seçti.... En bilginleri, en hikmetlisidir.”

"O Battığı Yerden Doğan Güneştir"

• Şeyh Saduk: Nezzal b. Sabret'ül-Kufi'den rivayet ediyor: Müminlerin emiri Hz. Ali Sa'aa b. Sevhan ve Esbağ b. Nübate'nin sorularına cevaben Deccal ve Dabbetülarz hakkında geniş bir hutbe beyan etmiştir. Bu hutbenin bir kısmında şöyle buyuruyor:
"... Deccal'ı ise... Allah öldürücektir... Bir kişinin eliyle ki Meryem oğlu İsa Mesih o kişinin arkasında namaz kılacaktır.. Bu, güneş battığı yerden doğduktan sonra olacaktır, böyle bir zaman tevbe kaldırılacak, kabul edilmeyecek, amel kabul edilmeyecek ve "sonradan iman eden bir fayda elde etmeyecek..."
• Nezzal b. Sabre diyor: Sa'aa b. Sevhan'a imam'ın maksadının ne olduğunu sordum dedi ki:
"Meryem oğlu İsa'nın, arkasında durup namaz kılacağı kimse Itrat'ın (peygamber ailesinin) on ikincisi ve Ali oğlu Hüseyin oğullarının dokuzuncusudur. O battığı yerden doğan güneştir. Rükn ile makam (Hacer'ül-Esved ile Kabe kapısı) arasında ortaya çıkacak, yeryüzünü temizleyecek, adalet ölçüsünü yerleştirecek ve hiçbir kimse diğerine zulmedemeyecek."

Arza Varis Olacaklar Mehdi ve Ashabıdır

Andolsun, biz Zikir'den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. 21/105
• İbni Mahyar: Muhammed b. Abdullah b. Harran rivayet ediyor: İmam Muhammed Bakır buyurdu:
"... Allah'u Teala'nın "... salih kullarım varis olacaktır" buyruğundaki 'salih kullar' Muhammed oğullarıdır."
• Şeyh Tusi: İmam Muhammed Bakır bu ayetin tefsirine dair buyurdu:
"Bu, müminlere yeryüzünün tamamına varis olacaklarına dair verilmiş bir sözdür."
• Tabersi: İmam Muhammed Bakır bu ayetin tefsine dair buyurdu:
"Onlar ahir zamanda Mehdi'nin ashabıdır."
• Süleyman Kunduzi: İmam M. Bakır ve İmam C. Sadık buyuruyorlar:
"Ayetteki 'salih kullarım'dan maksat Kaim ve ashabıdır."
• Taberi: Abdullah b. Abbas şu rivayetini aktarmaktadır:
“Allah-u Teala ezeli ilmine dayanarak Tevrat ve Zebur’da; yeryüzüne Muhammed ümmetinin varis olacağını ve onları cennete götüreceğini, onların iyi kullar olduğunu bildirmiştir.”
• Kummi: eb’il-Carud rivayeti: İmam M.Bakır yukarıdaki ayetle ilgili olarak buyurmuştur:
“...Allah, Mehdi ve ashabına yeryüzünün doğularının ve batılarının hakimiyetini verir, dini ortaya çıkartır ve Allah, o ve ashabının aracılığı ile batıl bidatları ortadan kaldırır, aynen hakkın öldürülmüş olduğu gibi, öyle ki zulümden hiçbir eser kalmaz.”

Müşrikler İstemese De Hak Dini Yeryüzüne Hakim Kılacak

Müşrikler istemese de O dini (İslam'ı) bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur. 9/33
Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile, diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid olarak Allah yeter. 48/28
Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. 61/9
• Şeyh Saduk: Ebu Besir, İmam Cafer Sadık'ın bu ayetle (9/33) ilgili olarak şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"... Bu ayetin te'vili ancak Mehdi zuhur ettiğinde gerçekleşecektir. Kaim ortaya çıktığında Allah'a karşı kafir veya müşrik olan bir kişi bile kalmaycaktır... Hatta bir kafir veya müşrik bir kayanın içine gizlenmiş olsa bile o kaya: Ey mümin benim içimde bir kafir saklanmıştır, beni kır ve onu öldür diye haykıracaktır."
• Fazl b. Şazan: Kendi senediyle İmam Muhammed Bakır'ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Kaim bizdendir... (Allah'ın) yardımı ile müeyyed olup Tayy'ül-Arz edecektir. Yer altı hazineleri onun için ortaya çıkacak ve Allah onunla dinini, müşrikler istemese de tüm dinlerin üstüne çıkaracaktır."
• Küleyni: Muhammed b. Füzeyl'den rivayet etmektedir: İmam Musa Kazım'a bu ayet (9/33) hakkında sordum, buyurdu:
"... O Allah ki, Emretti Resulüne vasisinin velayetini, velayet ise hak dindir... O dini Kaim kıyam ettiği zaman tüm dinlerin üstüne çıkartacaktır..."
• el-Kenci Şafii: Bu ayetin (yukarıdaki ayetler) tefsiri ile ilgili olarak Said b. Cübeyr’in şöyle dediğini aktarmıştır:
“...O Fatıma (A) soyundan Mehdi’dir.”
• Şeyh Saduk: Abdurrahman b. Selit rivayeti, İmam Hüseyin bu ayetin (yukarıdaki ayetler) tefsirine dair şöyle buyuruyor:
“...O hak üzere kaim olan imamdır. Müşrikler istemese de, onun eliyle hak dini tüm dinlerin üstüne çıkacaktır.”
• Suyuti: Said b. Mansur, ibn’el –Münzir ve Beyhaki Cabir b. Abdullah Ensari’nin bu ayet (yukarıdaki ayetler) hakkında şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:
“...Yahudi, Hristiyan veya başka milletten, İslam’ı kabul etmeyen tek bir kişi bile kalmaz... Ve bu Meryem oğlu İsa indiği zaman olur....”

Yeryüzüne Mirasçı Kılınanlar Ehl-i Beyt ve Mehdi'dir

Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyoruz. 28/5
• Şeyh Saduk: Mufazzal b. ömer rivayet ediyor, İmam Cafer Sadık buyurdu:
Resullulah Ali, Hasan ve Hüseyin'e bakıyordu, gözleri yaşararak buyurdu:
"Benden sonra sizler zayıflatılacaksınız."
Mufazzel diyor: Ey Allah Resulü'nün oğlu bunun anlamı nedir diye sordum. Buyurdu:"Manası şu ki: "Ve istiyoruz ki.. ve onları mirasçı bulalım" işte bu ayet kıyamet gününe kadar bizim için geçerlidir."
• Şeyh Tusi: Hüseyin b. Ali b. Hüseyin dedesi Ali b. Ebi Talib'in söz konusu ayetin tefsirine dair şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
"Onlar Muhammed oğullarıdır, Allah, onlardan olan Mehdi'yi (uzun) çabalarından sonra görevlendirecek, onların aziz (saygın) ve düşmanlarını zelil kılacaktır."

Göklerde ve Yerde Herkesin Ona Teslim Olması

• Ayyaşi: İbni Bükeyr rivayet ediyor; İmam Musa Kazım’a:
Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler.” (3/83)
ayetiyle ilgili sordum, buyurdu:
Kaim hakkında nazil olmuştur. Zuhur ettiği zaman yeryüzünün doğusunda ve batısında (her yerde) Yahudi, Hıristiyan, Sabii, Zındık, Mürted ve kafirleri İslam dinine davet edecektir, kendi isteği ile teslim olanlara namaz, zekat ve müslümanlara emredilen Allah’ın vacip kıldığı amelleri emredecektir. Teslim olmayanların ise boyunlarını vuracak öyle ki doğuda ve batıda Allah’I birlemeyen hiç kimse kalmayacaktır.

Mehdi'nin Korunan Bir Ashabı Vardır

• Nu’mani: Süleyman b. Harun el-İcli rivayet ediyor. İmam Hüseyin’dan duydum buyurdu:
“Bu emirin sahibinin (İmam Mehdi’nin) korunan bir ashabı vardırİnsanların hepsi onu terketse bile, Allah bu ashabını ona gönderecektir, işte bunların haklarında Allah:
Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir. Eğer bunları tanımayıp-küfre sapıyorlarsa, andolsun, biz buna (karşı) inkâra sapmayan bir topluluğu vekil kılmışızdır.” (6/89) ayetini nazil buyurmuş ve yine onlar hakkında: “Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisine sevdiği mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.” (5/54) buyurmuştur.

İblis'in Süresinin Bittiği Gün Mehdi'nin Geldiği Gündür

(Allah) dedi: "Sen muhakkak ki, mühlet verilenlerdensin, o bilinen vakit gününe kadar." (15/37-38)
• Ayyaşi: İshak bin Ammar’ın kölesi Vehb b. Cumay’ rivayet ediyor, İmam Cafer Sadık’a sordum; şu “Muhakkak ki, sen mühlet verilenlerdensin, o bilinen vakit gününe kadar” ayetindeki gün hangi gündür? Buyurdu:
“Ey Vehb! O günün, Allah’ın insanları dirilteceği gün olduğunu mu sanıyorsun? Muhakkak ki, Allah ona bizden olan Kaim’in kıyam edeceği güne kadar mühlet vermiştir. Allah Kaimimizi görevlendirdiği zaman Kufe Mescidi’nde iken iblis gelip önünde amuda kalkar ve: Yazıklar olsun bugüne der. (İmam) İblis’in saçlarından tutup boynunu vurur. İşte o gün bilinen vakittir.

Şeytanın Eziyet Vermesi

• Fazl b. Şazan: Cabiri b. Abdullah Ensari rivayet ediyor:
“Hayber Yahudisi olan Cünbel b. Cünade, Resulullah’ın huzuruna vardı… Dedi ki: İmranoğlu Musa bize; sizi ve sizin soyunuzdan vasileri müjdelemiştir. (Bunun üzerine) Resullullah “Allah sizden inanıp…” (Nur /55) ayetinin tilavet buyurdu. Cündel nedir korkuları? Diye sorunca (efendimiz) buyurdu: Ya Cündel!Onların her birinin zamanında bir şeytan olur, onlara eziyet eder, sıkıntıya sokar. Fakat Allah Hüccet’e (İmam Mehdi’ye) zuhur izni verdiğinde yeryüzünü zalimlerden temizler ve zulüm ve haksızlık ile dolmuşken, adalet ve hakkaniyetle doldurur.”

Allah'ın Mehdi'yi Görünmez Ordularla Desteklemesi

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)
• Ebu Mensur Tabersi: Mürsel olarak müminlerin emiri Ali’nin şöyle buyurduğunu kaydediyor:
“… Ve Hakk’ın va’di yaklaşır, o va’d ki; Allah kitabında: “Allah inanıp iyi işler yapanlara va‘detti…” buyruğu ile açıklamıştır. Bu; İslam’ın sadece ismi ve Kuran’ın sadece resmi kaldığı zaman gerçekleşir… Bu gerçekleştiğinde Allah görünmez orduları ile ona yardım eder ve Peygamber’in dinini onun elleriyle (onun vesilesi ile) tüm dinlere üstün kılar, müşrikler hoşlanmasa bile…”
• Hz. Mehdi (a.s) uzun bir gaybetten sonra Mekke’de Kabe’nin kenarında zuhur edecektir. Peygamber’in bayrağı, kılıcı, sarığı ve gömleği ondadır. Melekler vasıtasıyla ona yardım edilecek, İslam düşmanlarını öldürecek ve zalimlerden intikam alacaktır. (Bihar’ul-Envar, c.52, s.279 ve c.53, s.12, İkmal’ud-Din, c.2, s.367)
• Ayyaşi: Züreys b. Abdülmelik rivayeti, İmam Muhammed Bakır buyuruyor:
“Bedir günü yeryüzünde Muhammed (S)’e yardım eden, bir daha da bulunmayan melekler, bu işi sahibi (Mehdi) ne yardım edinceye kadar başka yardımda bulunmayacaklar, bunlar beş bin tanedir.”

Mehdi'nin Ashabı

Nerede olsanız, Allah sizi bir araya getirir. Bakara /148
• Taberi Sagir: Ebu Besir rivayet ediyor. İmam Cafer Sadık buyurdu:
“Bunu Allah’ın Resulü müminlerin emirine imla etmiştir ve Mehdi’nin ashabının sayılarını ve isimlerini belirleyerek kendisine emanet etmiştir.
… Bedir ehli (savaşçıları)nin sayısı kadar; üçyüz on üç kişidirler. Allah onları bir cuma gecesi Mekke’ye toplayacak. O cumanın sabahı hepsi Mescid’ül-Haram’da bir araya geleceklerdir. İşte (söz konusu) ayetin yorumu budur… Onlar necip kişilerden, hakimlerden, yöneticilerden ve din bilginlerinden oluşur…”
• Fazl b. Şazan: Abdullah b. Sinan rivayet ediyor, İmam Cafer Sadık buyurdu:
Yataklarından (evlerinden) kaybolanlar üçyüzonüç kişidir, Bedir ehlinin (Bedir savaşına katılan müslümanların) sayısı kadardır; Mekke’de sabahlarlar. Allah’ın şu (yukarıdaki) ayeti buna işarettir,onlar Kaim Mehdi’nin sahabeleridirler.
• Ayyaşi: Cabir b. Yezid Cü’fi, İmam Cafer Sadık’ın şu buyruğunu rivayet etmiştir:
“Allah’a andolsun ki; aralarında ellisi kadın olan üçyüzon küsür kişi daha önce aralarında sözleşmeden, son bahar bulutu gibi bir araya toplanırlar… İşte Allah’ın: “…Nerede olsanız, sizi bir araya toplar…” buyruğu buna işarettir.
• Ayyaşi: Mufazzel b. Ömer rivayet ediyor, İmam Cafer Sadık buyurdu:
“İmam Mehdi’ye izin verildiğinde Allah’a İbranice’deki büyük adıyla (İbarince isim A’zam ile) seslenir, kendisine üçyüzonüç kişilik sahabe gönderilir, son bahar bulutu gibi bir araya toplanırlar. Onlar velayet ehlidirler. İçlerinden kimi bir gece yatağından kaybolur Mekke’de sabahlar… Onlar kaybolmuşlardır ve şu ayet onların hakkında nazil olmuştur: … nerede olsanız Allah sizi bir araya getirir…
• Şeyh Saduk: Abdülazim Hasani rivayet ediyor: Muhammed b. Ali b. Musa (İmam M. Taki)’a; sizin, Muhammed Ehl-I Beyti’nin, yeryüzünün, zulüm ve haksızlıkla dolmuş iken adalet ve hakkaniyet ile dolduracak olan Kaim olmanızı diliyorum, dedim, buyurdu ki:
“Allah’ın, kendisiyle yeryüzünü küfür ehlinden temizleyip adalet ve hakkaniyetle dolduracağı Kaim’in dünyaya gelişi gizli olur ve insanların gözünden gaip olur… Allah, Bedir ehli sayısı kadar olan üçyüzonüç kişilik ashabını dünyanın uzak bölgelerinden bir araya toplar. İşte Allah’ın bu ayeti (yukarıdaki ayet) buna işarettir. O (Kaim)’nun bu sayıdaki ashabı toplandığında Allah emrini açıklayacak… Duyuruşu tekmil olunca da Allah’ın izniyle onbinkişi (birden) toplanacak…
Andolsun, onlardan azabı sayılı bir topluluğa (veya belirli bir süreye) kadar ertelesek, mutlaka: "Onu alıkoyan nedir?" derler. Haberiniz olsun; onlara bunun geleceği gün, onlardan geri çevrilecek değildir ve alaya almakta oldukları şey de kendilerini çepeçevre kuşatacaktır. Hud /8
• Kummi: Hişam b. Ammar babasından naklen rivayet ediyor, Hz. Ali bu ayet (yukarıdaki ayet) hakkında buyurdu:
Sayılı ümmet, Kaim sahabeleridir. Üçyüzonküsür (kişilerdir).”
• Ayyaşi: Abd’ül-A’la Cebeli rivayeti, İmam Muhammed Bakır buyurdu:
“Kaim’in ashab üçyüzonküsür kişidir, Allah’a andolsun ki, onlar, Allah’ın kitabında buyurduğu (Hud/8) sayılı ümmettirler. Bir saat içinde bir araya toplanırlar, aynen son bahar bulutları gibi…”
• Tabersi: İmam M. Bakır ve imam C. Sadık buyuruyorlar:
“Muhakkak ki, sayılı ümmet Mehdi’nin ahir zamandaki üçyüzonküsür kişilik ashabıdır. Bedir ehli gibidirler. Son bahar bulutunun kısa sürede bir araya geldiği gibi, bir saat içinde bir araya toplanırlar.”
• Nu’mani: İshak b. Abdülaziz rivayeti, İmam C. Sadık bu (söz konusu) ayetle, ilgili buyurdu:
Azab: Kaim’in zuhurudur, sayılı ümmet: Bedir ehlinin sayısıdır ve (onlar da) Mehdi’nin sahabeleridir.”
• Dostları yiğit, şecaatli, salih, imanlı kişilerdir, ona itaatte gayretlidirler. Nereye ve hangi işe yönelseler mutlaka zafere ulaşırlar... (Bihar’ul-Envar, c.52, s.279 ve c.53, s.12 İkmal’ud- Din, c.2, s.367)

Mehdi Yeryüzünü Eşitlik ve Adaletle Dolduracaktır

• “Size Mehdi’yi müjdeliyorum; halk birbiriyle anlaşmazlık ve kavga içinde iken gönderilecek ve yeryüzünü, zulüm ve haksızlık ile dolmuş iken, eşitlik ve adaletle dolduracaktır.”
• Fazl b. Şazan: Cabir b. Abdullah Ensari rivayet ediyor:
“Hayber Yahudisi olan Cündel b. Cünade, Resullullah (S)’ın huzuruna vardı... Dedi ki: İmranoğlu Musa bize; sizi ve sizin soyunuzdan vasilerini müjdelemiştir. (Bunun üzerine) Resulullah (S) “Allah sizden inanıp...“ (Nur Suresi, 55) ayetini tilavet buyurdu. Cündel, “Nedir korkuları?” diye sorunca, (Efendimiz) buyurdu: Ya Cündel! Onların her birinin zamanında bir şeytan olur, onlara eziyet eder, sıkıntıya sokar. Fakat Allah Hüccet’e (İmam Mehdi’ye) zuhur izni verdiğinde yeryüzünü zalimlerden temizler ve zulüm ve haksızlık ile dolmuşken, adalet ve hakkaniyetle doldurur.
• Ebu Ali Tabersi: Ayyaşi kendi senediyle rivayet ediyor: Hz Ali b. Hüseyin (Zeynelabidin) (A) bu ayeti okuyarak şöyle buyurdu:
“Onlar (andolsun Allah’a ) biz Ehl-i Beyt’i izleyenlerdir, Allah; bunu onlara bizden bir kişinin eliyle yapacak, O bu ümmetin Mehdisi’dir. Resulullah (S) onun hakkında buyurmuştur ki: Dünyanın sona ermesine sadece bir gün kalmış olsa bile, Allah o günü o kadar uzatır ki; ıtratımdan ismi benim ismimle aynı olan bir kişi ortaya çıkar ve yeryüzünü, zulüm ve haksızlık ile dolmuş iken adalet ve hakkaniyetle doldurur.”
• Şeyh Saduk: Hüseyin b. Halid rivayeti, İmam Rıza’ya: “Ey Resulullah’ın oğlu! Siz Ehl-i Beyt’ten olan Kaim kimdir?” diye soruldu, buyurdu ki:
“Oğullarımın dördüncüsü, cariyelerin hanımefendisinin oğludur. Allah onun aracılığı ile yeryüzünü her türlü haksızlıktan temizleyecek ve her türlü zulümden arındıracaktır. Onun doğumu hakkında (doğup doğmadığına dair) insanlar kuşku duyacaklardır. Ortaya çıkmadan önce gaip olacaktır. Ortaya çıktığı zaman da yeryüzü onun nuru ile parlayacaktır. İnsanlar arasında adalet terazisi kurulacak kimse kimseye zulmetmeyecektir....”
Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler. (Al-i İmran Suresi, 83)
• Fazl b. Şazan: Hişam b. Hekem rivayet ediyor İmam Cafer Sadık buyuruyor:
“Kaim (İmam Mehdi) kıyam edeceği zaman adaletle hükmedecek... Bütün hakları sahiplerine geri verecek, müslüman olup imanını itiraf etmeyen hiçbir din ehli kalmayacak. Allah-u Teala şu buyruğunu duymadın mı?: “...ve ona teslim olacaktır...”
De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz." (Taha Suresi, 135)
• İbni Mahyar: İsa b. David el- Neccari, rivayeti İmam Musa Kazım buyuruyor:
“Allah’ın: “....Düzgün yolun sahipleri kimlerdir ve doğru yolda olan kimdir bileceksiniz” buyruğu hakkında babama sordum, buyurdu ki: “Düzgün yol Kaim’dir ve doğru yolda olan Mehdi’dir.”
Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse o güvenliktedir... (Al-i İmran Suresi, 97)
• Şeyh Saduk: Ebu Züheyr b. Şabib, İmam C. Sadık’ın ashabından bazıları, hazretlerinin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
“Allah’ın: ”...Ona giren güvene erer” buyruğu: “Kim onunla (Mehdi Kaim ile) biat eder, onun ashabı arasına katılır, elini onun eline sürerse güvende olur.”
Bilin ki gerçekten Allah, ölümünden sonra yeryüzüne hayat verir. Şüphesiz Biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size ayetleri açıkladık. (Hadid Suresi, 17)
• Nu’mani: Ahmed el-Meysemi rivayeti, ashabından biri İmam Cafer Sadık’ın şöyle buyurduğunu aktarmıştır:
“Biliniz, muhakkak ki, Allah yeryüzünü ölümündün sonra canlandıracaktır... Yani Allah yeryüzünü, zuhur ettiği zaman Kaim’in adaleti ile canlandıracaktır; sapık yöneticilerin zulme ile ölü (haline) getirilmiş iken.”

Mehdi Döneminde Yaşanacak Bazı Olaylar

• İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ki Kaim (Hz. Mehdi) zamanında bir mümin doğuda olsa batıda olan kardeşi kendisini görür. Hakeza, batıda olsa doğuda olan kardeşi kendisini görür. (Bihar’ul-Envar, c.52, s.391)
• İmam (a.s) dünyanın doğu ve batısını fethedip İslam’ı dünyanın dört bir yanına egemen kılacaktır... Allah Teala insanlara öyle bir güç verecek ki, herkes olduğu yerde onun sözlerini duyacak ve İmam (a.s) İslam’a hayat verecektir... (Bihar’ul-Envar, c.52, s.279 ve c.53, s.12 İkmal’ud- Din, c.2, s.367)
• Resulullah Şöyle buyurdu:
“Yeryüzünde hiçbir çadır veya ev kalmaz, illa ki Allah izzetle veya zilletle İslam kelimesini (Kelime-i Şehadeti) ona sokar.” (Mecma-ul Beyan, c.4, s.152)
"Eğer mü'minseniz, Allah'ın bıraktığı (Bakiyyetullah) sizin için daha hayırlıdır. Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim." (Hud Suresi, 86)
• Fazl b. Şazan: Muhammed b. Hamran rivayeti: İmam Cafer Sadık buyurdu:
“...Böyle bir durumda bizden olan Kaim ortaya çıkar, çıktığı zaman arkasını Kabe’ye yaslar ve yanına üçyüz onüç kişi toplanır. İlk söyleyeceği ayet şu olur:“Eğer inanan insanlar iseniz Allah’ın bıraktığı (Bakiyyetullah) sizin için daha hayırlıdır.” Sonra der ki: “Allah’ın bıraktığı benim, ben O’nun hücceti ve halifesiyim.” Ona teslim olan herkes: “Selam olsun sana ey yeryüzündeki Bakiyyetullah” diye selam verir.”
• Şeyh Tusi: Hüseyin b. Ali Hüseyin dedesi Ali b. Abi Talib (A)’ın söz konusu ayetin tefsirine dair şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
“Onlar Muhammed (SAV) oğullarıdır, Allah, onlardan olan Mehdi’yi (uzun) çabalardan sonra görevlendirecek, onları aziz (saygın) ve düşmanlarını zelil kılacaktır.”



Ek Bölüm 1
Hz. Mehdi (as)’ın Çıkışından Önce Meydana Gelecek Alametler (Ahir Zaman Alametleri)


Bir fitne görülür, BUNU DİĞER FİTNELER TAKİP EDER. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)
Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta ve haram yiyicilikte ÇABALARINA HIZ KATTIKLARINI GÖRÜRSÜN... (Maide Suresi, 62)
Mağrib'de (batıda) karışıklıklar, FİTNELER ve korku OLACAK... FİTNELER ÇOĞALACAK. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 440)
Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı. Böylece oralarda FESADI YAYGINLAŞTIRMIŞ-ARTIRMIŞLARDI.’ (Fecr Suresi, 11-12)
HİÇBİR TARAFIN ONDAN MAHFUZ KALMAYACAĞI BİR FİTNE (korunamayacağı bir fitne) zuhur edecek, bu fitne kaldığı yerden hemen başka bir tarafa yayılacak. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 21-22)
VE SİZLERDEN YALNIZCA ZULMEDENLERE İSABET ETMEKLE KALMAYAN BİR FİTNEden korkup-sakının. ... (Enfal Suresi, 25)
... Bu FİTNE KALDIĞI YERDEN HEMEN BAŞKA BİR TARAFA YAYILACAK. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 21-22)
Böylece oralarda FESADI YAYGINLAŞTIRMIŞ-ARTIRMIŞLARDI.' (Fecr Suresi, 12)
Kıyamet önü sıra, KARANLIK GECELER GİBİ FİTNELER VARDIR. (Ramuz-El Ehadis, 121/5)
Ya da (inkar edenlerin amelleri) engin bir denizdeki KARANLIKLARA BENZER... (Nur Suresi, 40)
... Onları nurdan KARANLIKLARA ÇIKARIRLAR. ... (Bakara Suresi, 257)
Milletler arasında ticaret ve YOLLAR KESİLECEK... (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 39-40)
... HER YOLUN (BAŞINI) KESİP-oturmayın... (Araf Suresi, 86)
Kişi, KARDEŞİNİ ÖLDÜRMEDİKÇE kıyamet kopmaz. (Kıyamet Alametleri, s. 141)
Sonunda nefsi ona KARDEŞİNİ ÖLDÜRMEYİ (tahrik edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, ... (Maide Suresi, 30)
... ve katliamlara yerde ve göktekiler, artık TAHAMMÜL EDEMEZ BİR HALE GELDİĞİNDE zuhur edecektir... (El-Kavlu-l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 37)
... Onlara öyle bir yoksulluk, öyle DAYANILMAZ BİR ZORLUK ÇATTI ve öylesine sarsıldılar ki... (Bakara Suresi, 214)
CİNAYETLER ARTMADIKÇA… kıyamet kopmaz. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 468)
Sonra (yine) siz, BİRBİRİNİZİ ÖLDÜRÜYOR, …(Bakara Suresi, 85)
Kıyametin hemen yakınında ANARŞİ VE KARGAŞA GÜNLERİ VARDIR. (Suyuti, Cami'üs Sagir, 3/211; Ahmed bin Hanbel, Müsned, 2/492)
“Ki onlar, yeryüzünde BOZGUNCULUK ÇIKARIYOR VE DİRLİK-DÜZENLİK KURMUYORLAR (ıslah etmiyorlar).” (Şuara Suresi, 152)
HARAM OLAN ŞEYLERİN HELAL SAYILMASI… kıyamet alametlerindendir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 454)
Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta ve HARAM YİYİCİLİKTE ÇABALARINA HIZ KATTIKLARINI GÖRÜRSÜN. ... (Maide Suresi, 62)
Mehdi, bütün HARAMLARIN HELAL SAYILDIĞI büyük bir fitneden sonra çıkacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)
…Böylelikle Allah'ın HARAM KILDIĞINI HELAL KILMIŞ oluyorlar…(Tevbe Suresi, 37)
FAİZİN AŞİKAR OLMASI kıyamet alametlerindendir. (Ramuz-El Ehadis, 448/8)
İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, FAİZ YEMEYEN ADAM KALMAZ. Onu yemese bile kendisine tozu isabet eder. (Ramuz-El Ehadis, 360/8, 503/7)
... Bu, onların: “ALIM-SATIM DA ANCAK FAİZ GİBİDİR” DEMELERİNDEN DOLAYIDIR... (Bakara Suresi, 275)
Büyük ŞEHİRLER DÜN SANKİ YOKMUŞ GİBİ HELAK OLUR(Kitabül Burhan Fi Alametil Mehdiyyil Ahir Zaman, s. 38)
... ŞEHİRLERDEN (BİRÇOĞUNU) YIKIMA UĞRATTIK ... (Ahkaf Suresi, 27)
ALİMLER İLMİ SIRF PARA KAZANMAK İÇİN ÖĞRENDİĞİNDE… DİNİ DÜNYALIK KARŞILIĞINDA SATTIKLARINDA… HÜKMÜ SATTIKLARINDA… kıyamet yaklaşmış olacaktır. (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
Artık vay hallerine; KİTABI KENDİ ELLERİYLE YAZIP, SONRA AZ BİR DEĞER KARŞILIĞINDA SATMAK İÇİN “BU ALLAH KATINDANDIR” DİYENLERE... (Bakara Suresi, 79)
DİLLERİ ŞEKERDEN TATLI... (Tirmizi, Zühd, 60)
... KONUŞTUKLARI ZAMAN DA ONLARI DİNLERSİN. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. ... (Münafikun Suresi, 4) 
... SÖZLERİ SENİN HOŞUNA GİDER... (Bakara Suresi, 204)
... fakat KALPLERİ KURT KALBİ GİBİ KATI olacaktır. (Tirmizi, Zühd, 60)
Bundan sonra KALPLERİNİZ YİNE KATILAŞTI; TAŞ GİBİ, HATTA DAHA KATI. ... (Bakara Suresi, 74)
Kıyametten önce iki büyük hadise vardır… ve sonra da ZELZELELİ YILLAR. (Ramuz-El Ehadis, 187/2)
YER, O ŞİDDETLİ SARSINTISIYLA SARSILDIĞI, Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı, Ve insan: “Buna ne oluyor?” dediği zaman; (Zelzele Suresi, 1-3)
AÇLIK VE HAYAT PAHALILIĞI alabildiğine yayılacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 440)
... onları DAYANILMAZ BİR ZORLUK (YOKSULLUK) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz. (Araf Suresi, 94)
İŞLERİN KESAD GİTMESİ(durgun olması). Herkes "satamıyorum, alamıyorum, kazanamıyorum!" diye yakınacak. (Kıyamet Alametleri, s. 152) 
Piyasanın durgun olması, KAZANÇLARIN AZALMASI... (Kıyamet Alametleri, s. 148)
... onları DAYANILMAZ ZORLUK (YOKSULLUK) ve sıkıntılarla çeviriverdik... (Enam Suresi, 42) ... 
Onlara ÖYLE BİR YOKSULLUK, ÖYLE DAYANILMAZ BİR ZORLUK çattı ve öylesine sarsıldılar ki... (Bakara Suresi, 214)
FAKİRLER ÇOĞALACAK. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 455)
... Allah yaptıklarına karşılık olarak, ona AÇLIK VE KORKU ELBİSESİni tattırdı. (Nahl Suresi, 112)

İnsanlar 95. seneye kadar malik olacak, yani işleri iyi gidecek, 97 veya 99. senede MÜLKLERİ ZAİL OLACAK (yıkılıp yok olacak)... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 54)
... belki öğüt alıp düşünürler diye YILLAR YILI KURAKLIĞA VE ÜRÜN KITLIĞINA UĞRATTIK. (Araf Suresi, 130)
Kişi MÜMİN OLARAK SABAHLAYIP KAFİR OLARAK AKŞAMLAYACAK, mümin olarak akşamlayıp kafir olarak sabahlayacaktır. (Kur'an ve Sünnette Kıyamet ve Ahiret, s.155)
... onlar inkar sözünü söylemişlerdir ve İSLAMLIKLARINDAN SONRA İNKARA SAPMIŞLARDIR ... (Tevbe Suresi, 74)
... Siz, İMANINIZDAN SONRA İNKARA SAPTINIZ. ... (Tevbe Suresi, 66)
İyilik terk edilip emredilmediğinde, KÖTÜLÜK İŞLENİP ALIKONULMADIĞINDA… (Ölüm Kıyamet ve Diriliş, s. 480)
Yapmakta oldukları münker (ÇİRKİN İŞ)LERDEN BİRBİRLERİNİ SAKINDIRMIYORLARDI... (Maide Suresi, 79)
İnsanlara bir zaman gelir ki camilerinde toplanıp NAMAZ KILARLAR. FAKAT ARALARINDA MÜMİN BULUNMAZ. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 17)
İşte (şu) namaz kılanların vay haline, Ki onlar, NAMAZLARINDA YANILGIDADIRLAR, Onlar gösteriş yapmaktadırlar. (Maun Suresi, 4-6)
Mescitler, NAMAZ KILINMAYIP gelip geçilen bir yol haline geldiği… bir zaman gelmedikçe kıyamet kopmaz. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 87)
Sonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, NAMAZ (KILMA DUYARLILIĞINI) KAYBETTİLER... (Meryem Suresi, 59)

Kıyamet yaklaşınca… ÖLÇÜ VE TARTILARDA HİLE YAPILIR. (Ramuz-El Ehadis, 33/7)
EKSİK ÖLÇÜP TARTANLARIN vay haline, Ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. Kendileri onlara ÖLÇTÜKLERİNDE VEYA TARTTIKLARINDA EKSİLTİRLER. (Mutaffifin Suresi, 1-3)
GANİMET BELİRLİ KİŞİLERİN İNHISARINDA OLDUĞU, emanet ganimet sayıldığı, zekat ağır bir yük kabul edildiği zaman... (Kıyamet Alametleri, s. 114)
…Öyle ki (BU MALLAR VE SERVET) sizden ZENGİN OLANLAR ARASINDA DÖNÜP-DOLAŞAN BİR DEVLET OLMASIN…(Haşr Suresi, 7)
EMANETİN GANİMET, zekatın da (altından zor kalkılacak) bir borç OLARAK İTTİHAZ EDİLMESİ(kabul edilmesi)... (Kıyamet Alametleri, s. 139)
... ona bir dinar EMANET BIRAKSAN, SEN, ONUN TEPESİNE DİKİLİP DURMADIKÇA ONU SANA ÖDEMEZ... (Ali İmran Suresi, 75)
KÜFÜR HER YANI İSTİLA EDİP HÜKMÜ CEMİYET İÇİNDE AŞİKARE İŞLENMEDİKÇE (açıkça işlenmedikçe) Mehdi zuhur etmez... (Mektubat-ı Rabbani, 2-259)
.... gerçekten AÇIKÇA BİR SAPIKLIK İÇİNDE İDİLER. (Cuma Suresi, 2)
KÖTÜLERİN ÇOĞALDIKÇA ÇOĞALMASI, …
Onların ardından yerlerine kitaba mirasçı olan bir takım 'KÖTÜ KİMSELER' GEÇTİ…(A'raf Suresi, 169)
... DOĞRULARIN YALANCI SAYILMASI… (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 92)
... Doğrusu BİZ SENİN YALANCILARDAN OLDUĞUNU SANIYORUZ." (A'raf Suresi, 66)

İŞ EHİL OLMAYANA VERİLİNCE, ARTIK KIYAMETİ BEKLE! (Zebidi, Tecridi Sarih, 12/201)
O, İŞ BAŞINA GEÇTİ Mİ (ya da sırtını çevirip gitti mi) YERYÜZÜNDE BOZGUNCULUK ÇIKARMAYA, EKİNİ VE NESLİ HELAK ETMEYE ÇABA HARCAR... (Bakara Suresi, 205)
AKRABA İLE İLİŞKİLER KESİLİR. (Ramuz-El Ehadis, 448/7)
... AKRABALIK BAĞLARINIZI KOPARIP PARÇALAYACAKSINIZ, öyle mi? (Muhammed Suresi, 22)
Onlar (hiç) bir mümine karşı NE ‘AKRABALIK BAĞLARINI’, ne de ‘sözleşme hükümlerini’ gözetip TANIRLAR. ... (Tevbe Suresi, 10)
İnsanlarda CİMRİLİK VE HIRS ARTACAK. (Müslim, İmare, 176; İbni Mace, Fiten, 24)
ONLAR, CİMRİLİKTE BULUNURLAR, insanlara da CİMRİLİĞİ EMREDER (ÖNERİR)LER... (Nisa Suresi, 37)
... MALI ‘BİR YIĞMA TUTKUSU VE HIRSIYLA’ SEVİYORSUNUZ. (Fecr Suresi, 20)
KIYAMET YAKLAŞTI. Halbuki insanlar dünyaya karşı ancak hırslarını artırıyorlar, Allah'tan da uzaklaşıyorlar. (Suyuti, Camiü's-Sagir, 2/57)
İNSANLARI SORGULAMA (ZAMANI) YAKLAŞTI, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar. ...(Enbiya Suresi, 1)
Kıyamet yaklaşır, HAYIRLI İŞLER AZALIR. (Kıyamet Alametleri, s. 264)
HAYRI ENGELLEYİP SÜRDÜREN, saldırgan, olabildiğince günahkar. (Kalem Suresi, 12)
İnsanlara bir zaman gelir ki KURAN-I KERİM BİR VADİDE, İNSANLAR BAŞKA BİR VADİDE OLURLAR. (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 23)
... ALLAH'IN KİTABINI ARKALARINA ATTILAR. (Bakara Suresi, 101)
KURAN-I KERİM'İN YALNIZ RESMİ, İSLAM'IN YALNIZ İSMİ KALACAKTIR... (Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 24)
... BU KUR’AN’I TERKEDİLMİŞ (BİR KİTAP) OLARAK BIRAKTILAR.” (Furkan Suresi, 30)
Kuran okuyan fakat OKUDUKLARI DİLLERİNDE KALAN, KALPLERİNE İNMEYEN İNSANLARIN TÜREYECEĞİ bir zaman gelecektir.
(Son Zamanlarla İlgili Hadisler, s. 61)

... Sizi ağızlarıyla hoşnut kılarlar, KALBLERİ İSE KARŞI KOYAR... (Tevbe Suresi, 8)
... Onlar, KALPLERİNDE OLMAYAN ŞEYİ DİLLERİYLE SÖYLÜYORLAR.... (Fetih Suresi, 11) 
BİR SÛRE İNDİRİLDİĞİNDE ONLARDAN BAZISI: “BU, HANGİNİZİN İMANINI ARTTIRDI?” DER.... (Tevbe Suresi, 124)

Ek Bölüm 2
Ahir Zamanın Hidayet Önderi: Hz. Mehdi (as)

Hz. Mehdi (as)’ın İsminin, Peygamberimiz (sav)’in İsmine Muvafık Olması

... size ..., ismi AHMED, babasının ismi Abdullah olan Hz. Mehdi'yi reis kılmıştır. Ona katılınız. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 31)

... ona katılın, O Mehdi’dir. İSMİ DE AHMED B. Abdullah’dır... (Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed B. Resul El-Hüseyin El Berzenci, Pamuk Yayıncılık, 8. baskı, s. 165)
Ebu Davud ile Tirmızi’nin İbni Mesut (RA)'dan nakil ettiklerine göre, Allah’ın Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: “Onun ismi ismime, babasının ismi de babamın ismine muvafık olacaktır...” (Kıyamet Alametleri, Genişletilmiş 9. baskı, s.159-160)
... Benden sonra İSMİ "AHMED" OLAN BİR ELÇİNİN de müjdeleyicisiyim" demişti. (Saff Suresi, 6)

Hz. Mehdi'nin “Hidayet Veren” Anlamına Gelmesi

Sizden veya sonra gelenlerden birisi ona yetişirse, kar üzerinde sürünerek de olsa ona katılsın. Muhakkak ki ONLAR HİDAYET SANCAKLARIDIR. (Ramuz El Ehadis, 1. cilt, s. 298, no:2)
... Bundan sonra size BENDEN BİR HİDAYET GELDİĞİNDE, kim benim hidayetime uyarsa, onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." (Bakara Suresi, 38)
Ve onları, Kendi emrimizle HİDAYETE YÖNELTEN ÖNDERLER KILDIK ... (Enbiya Suresi, 73)
İşte ALLAH'IN HİDAYET VERDİKLERİ BUNLARDIR; öyleyse SEN DE ONLARIN BU HİDAYETLERİNE UY... (Enam Suresi, 90)

Hz. Mehdi’nin Mutlaka Gelecek Olması

Dünya, Müslümanlara Ehli Beytimden BİR ADAM MELİK OLANA KADAR, YIKILMAYACAK VE GİTMEYECEKTİR. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, Ali b. Hüsameddin el-Muttaki, s. 10)

Senin Rabbin, 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan BİR ELÇİ GÖNDERMEDİKÇE ŞEHİRLERİ YIKIMA UĞRATICI DEĞİLDİR...(Kasas Suresi, 59)
Ve MEHDİ'NİN ZUHURU DA KIYAMET ALAMETLERİNDEN İLKİDİR. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 494)
... KIYAMET-SAATİNİN kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İŞTE ONUN İŞARETLERİ GELMİŞTİR... (Muhammed Suresi, 18)

Hz. Mehdi’nin, İnsanları Hidayete Yöneltmesi

"Mehdi": Allah'ın hakikaten HAK YOLUNA GÖTÜRDÜĞÜ KİMSEdir... (İbn'ül-Esir el-Cezeri, "en-Nihaye fi Garib'il-Hadisi ve'l-Eser", c. 4, s. 244)

Ve onları, kendi emrimizle HİDAYETE YÖNELTEN ÖNDERLER kıldık... (Enbiya Suresi, 73)

Hz. Mehdi’nin, Gelişinden Ümit Kesildiği Bir Dönemde Çıkması

İNSANLARIN ÜMİTSİZ OLDUĞU VE "HİÇ MEHDİ FALAN YOKMUŞ" DEDİĞİ bir sırada Allah Mehdi'yi gönderir... (Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 55)

...MEHDİ, Resulullah'ın bayrağı ile, insanların başlarına bela üzerine bela yağdığı ve ÇIKIŞINDAN ÜMİT KESİLDİĞİ BİR SIRADA ÇIKAR... (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 55)
... demiştiniz ki; "ALLAH, ONDAN SONRA KESİN OLARAK BİR ELÇİ GÖNDERMEZ."... (Mümin Suresi, 34)

Hz. Mehdi’nin Çıkışından Önce Yeryüzünde Fitne ve Bozgunculuğun Çoğalması

BİR FİTNE GÖRÜLÜR, BUNU DİĞER FİTNELER TAKİP EDER. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)

Kıyamet önü sıra KARANLIK GECELER GİBİ FİTNELER VARDIR. (Ramuz-El Ehadis, 121/5)
Ki onlar, şehirlerde azgınlaşmışlardı. Böylece oralarda FESADI YAYGINLAŞTIRMIŞ-ARTIRMIŞLARDI.’ (Fecr Suresi, 11-12)
Mehdi çıkmadan önce... insanlar arasında FİTNELER ÇOĞALACAKTIR... (ElKavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 39-40)
Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta ve haram yiyicilikte çabalarına HIZ KATTIKLARINI GÖRÜRSÜN... (Maide Suresi, 62)

Hz. Mehdi’nin Çıkışının İlan Edilmesi

ONUN İSMİYLE SEMADAN NİDA OLUNACAK ve hiç kimse onun Mehdi’liğini inkar edemeyecektir. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 49)

SEMADAN BİR SES ONU İSMİYLE ÇAĞIRACAK ve doğuda, batıda hatta uykuda olan bile bu sesi duyacak ve uyanacaktır. (El-Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 56)
Rabbimiz, biz: "RABBİNİZE İMAN EDİN" DİYE İMANA ÇAĞRIDA BULUNAN BİR ÇAĞIRICIYI İŞİTTİK, hemen iman ettik… (Al-i İmran Suresi, 193)

Hz. Mehdi’ye Biat Edilmesi

MEHDİ'NİN BAYRAĞINDA BİAT ALLAH İÇİNDİR YAZILIDIR. (Ali bin Hüsamettin el Muttaki, Celalettin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler- Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Kahraman Neşriyat, s. 65)

Şüphesiz SANA BİAT EDENLER, ancak ALLAH’A BİAT ETMİŞLERDİR... (Fetih Suresi, 10)

Hz. Mehdi Ortaya Çıktığında, Ona Uyulması

Sizden ona kim yetişirse, KAR ÜZERİNDE SÜRÜNEREK DAHİ OLSA ONA GELSİN. ONA KATILSIN. Zira o, Mehdi'dir. (İbn Mace, Fiten, B 34, H 4082; İbn Ebi Şeybe, c. VII, sf. 527; Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)

Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle KENDİSİNE İTAAT EDİLMESİNDEN BAŞKA bir şeyle göndermedik... (Nisa Suresi, 64)

İnsanların Hz. Mehdi’ye Tabi Olmaları

İnsanlar, bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi, HZ. MEHDİ'NİN ÇEVRESİNDE TOPLANIRLAR... (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29)

... HER NEREDE OLURSANIZ, ALLAH SİZLERİ BİRARAYA GETİRECEKTİR... (Bakara Suresi, 148)

Hz. Mehdi’nin Şehir Merkezinden Çıkması Ve Konstantiniye’yi Fethetmesi

Dünyadan hiçbir zaman kalmayıp ancak tek bir gün kalsa bile o günde benim ailemden bir zatın Deylem dağına (yahut eyaletine) veKONSTANTİNİYYE ŞEHRİNE sahip olması için Allah (c.c.) muhakkak o günü uzatacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 74), (Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahirzaman Alametler, s. 440)

Senin Rabbin, 'ANA YERLEŞİM MERKEZLERİNE' onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir... (28/59)

Hz. Mehdi’nin Allah Korkusunun Çok Güçlü Olması

Mehdi, gerges kuşunun kanadı ile TİTREMESİ GİBİ ALLAH’TAN ÇOK KORKAN bir kimsedir. (Nuaym b. Hammad, vr 91a)

... O'NDAN İÇLERİ TİTREYEREK-KORKANLAR ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Ahzab Suresi, 39)
Mehdi ALLAH'A KARŞI SON DERECE BOYUN EĞİCİDİR. Ahlak bakımından Peygambere benzer. (Kıyamet Alametleri, s. 163)
… Bana 'GÖNÜLDEN-KATIKSIZ OLARAK YÖNELENİN' yoluna tabi ol…(Lokman Suresi, 15)
... Aynen, kartal cinsinden Neşir kuşunun kanatlarıyla TİTREMESİ GİBİ ALLAH'TAN KORKACAKTIR. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 51)
… Ve onlar, O’nun haşmetinden İÇLERİ TİTREMEKTE OLANLARDIR.” (Enbiya Suresi, 28)

Allah’ın, Hz. Mehdi’yi Doğru Yola İletmesi

Ey Ehl-i Beyt! Mehdi bizdendir. Aziz ve celil olan ALLAH ONU BİR GECEDE ISLAH VE İRŞAD EDECEK (doğru yolu gösterecek). (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 437)

... Artık elbette O, DOSDOĞRU OLAN BİR YOLA İLETİLMİŞTİR. (Al-i İmran Suresi, 101)
Allah, KİMİN GÖĞSÜNÜ İSLAM’A AÇMIŞSA, artık O, RABBİNDEN BİR NUR ÜZERİNEDİR, (öyle) değil mi?... (Zümer Suresi, 22)

Hz. Mehdi’nin Çok Sabırlı Olması

Mehdi'nin efdaliyeti (fazileti ve üstünlüğü), bütün kederlere ve şiddetli fitnelere GÖSTERDİĞİ AZAMİ SABIR cihetiyledir... (Tılsımlar Mecmuası, s. 212. İs'afür Rağıbin'den naklen. Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, s. 154)

Ve onlar, Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek SABREDERLER... (Rad Suresi, 22)
... onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye SABRETTİLER. .... (En'am Suresi, 34)

Hz. Mehdi’nin Çok Merhametli Olması

Hz. Mehdi, O KADAR MERHAMETLİ OLACAKTIR Kİ, zamanında bir kimsenin bile burnu kanamayacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 42)

... Yoksullara karşı ÇOK MERHAMETLİ OLMASI, Mehdi’nin alametlerindendir. (Mer'iy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi'si "Feraidu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar")
... Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise MERHAMETLİDİRLER... (Fetih Suresi, 29)

Hz. Mehdi’nin Mücadeleci Olması

MEHDİ İŞİ SIKI TUTACAK. (Kıyamet Alametleri, Berzenci, s. 175)

Yoksa onlar, işi sıkı mı tuttular? İşte şüphesiz BİZ DE İŞİ SIKI TUTANLARIZ. (Zuhruf Suresi, 79)
Mehdi Doğu tarafından çıkacak. KARŞISINA DAĞLAR BİLE DİKİLSE onları ezip geçecek, o dağlarda kendisine yol bulacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 39)
Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa ONLARIN DÜZENLERİ, DAĞLARI YERLERİNDEN OYNATACAK DA OLSA, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır. (İbrahim Suresi, 46)
İNSANLAR HAKKA DÖNÜNCEYE KADAR (fikri) MÜCADELESİNE DEVAM EDECEKTİR. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)
(Yeryüzünde) FİTNE KALMAYINCAYA KADAR ONLARLA MÜCADELE EDİN... (Bakara Suresi, 193)

Hz. Mehdi’nin Cesur Olması

Mehdi HESABINI ÇOK SERİ BİR ŞEKİLDE GÖRECEK VE VAADİNDEN DÖNMEYECEKTİR. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 24)

Andolsun, gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; Bizim ordularımız, ÜSTÜN GELECEK OLANLAR ONLARDIR. (Saffat Suresi, 171-173)

Allah’ın Hz. Mehdi'yi, Yardımcılarıyla Desteklemesi

Biliniz ki Allah'ın yeryüzündeki dostları, MEHDİ'YE TABİ OLANLARDIR. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 52)

... Kim ALLAH'I, RESÛLÜ’NÜ VE İMAN EDENLERİ DOST (VELİ) EDİNİRSE... (Maide Suresi, 55-56)
... Bulutların semada toplandığı gibi, ALLAH O'NUN ETRAFINA BİR KAVİM TOPLAR. ONLARIN KALBLERİNİ UZLAŞTIRIR.... (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 57)
... O, KALPLERİNİZİN ARASINI UZLAŞTIRIP-ISINDIRDI ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız... (Al-i İmran Suresi, 103)

Hz. Mehdi’nin Yardımcılarının Sayısının Az Olması

SAYILARI Bedir Ashabı (313) KADARDIR... Onların sayıları TALUD ile nehri geçenler kadardır. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-i Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57)

Ne var ki, ORDA MÜSLÜMANLARDAN OLAN BİR EVDEN BAŞKASINI BULMADIK. (Zariyat Suresi, 35)
Aralarında kadınların da bulunduğu 314 KİŞİLİK BİR GRUP oluştururlar... (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57-68)
... "Gerçek şu ki BUNLAR AZINLIK OLAN BİR TOPLULUKTUR". (Şuara Suresi, 54)
Hz. Mehdi'ye aralarında kadınların da bulunduğu 314 KİŞİ biat edecektir. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 25)
... Zaten onunla birlikte ÇOK AZINDAN BAŞKASI İMAN ETMEMİŞTİ. (Hud Suresi, 40)
Hatırlayın; hani SİZLER SAYICA AZDINIZ... (Enfal Suresi, 26)
... bu 313 KİŞİ gece abid (çok ibadet eden kimse) gündüz kahraman niteliğini taşımaktadırlar. (Kıyamet Alametleri, s. 169)
... Nice KÜÇÜK TOPLULUK, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galib gelmiştir... (Bakara Suresi, 249)

Hz. Mehdi’nin Yardımcılarının Ahlakı

ONUN KUMANDANLARI, İNSANLARIN EN HAYIRLISIDIR. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)

İman edip salih amellerde bulunanlar ise; işte ONLAR DA, YARATILMIŞLARIN EN HAYIRLILARIDIR. (Beyyine Suresi, 7)
... O (Mehdi), GÜNDÜZLERİ ASLAN, geceleri abid OLAN (çok ibadet eden) BİR KAVİMle yürüyecektir. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 40)
Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 173)
Nihayet Allah yolunda hiçbir KINAYANIN KINAMASINDAN KORKMAYAN seçkin Müslümanlar onlarla mücadele edecekler… (Sünen-i İbn-i Mace, 10/359)
…Allah yolunda mücadele eden ve KINAYICININ KINAMASINDAN KORKMAYAN bir topluluk getirir. …(Maide Suresi, 54)
Özellikle BU VEZİRLER HER KONUDA GERÇEK MANADA ARİF (ilim sahibi) KİŞİLER OLACAKLARDIR. (M. Arabi) (Hayrettin Gümüşel, Beklenen Mehdi, s. 37, Köprü Yayınları)
... ONLARDAN İLİMDE DERİNLEŞENLER ile mü'minler, sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar... (Nisa Suresi, 162)
... KENDİLERİNE İLİM VERİLENLER... (Nahl Suresi, 27)

Yardımcılarının, Çalışmalarında Hz. Mehdi’ye Destek Olmaları

MEMLEKET İŞLERİNİN AĞIRLIKLARINI ONUNLA PAYLAŞACAKLAR. (Kıyamet Alametleri, s. 187)

Sonra İŞ(LER)İ TAKSİM EDENLERE andolsun. (Zariyat Suresi, 4)

Hz. Mehdi Ve Yardımcılarının Geceleri De İbadet Etmeleri

... ONLAR gündüz arslan, GECE DE ABİDDİRLER*... (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 57-68)

GECE-BOYUNCA DA PEK AZ UYURLARDI. Onlar, seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi. (Zariyat Suresi, 17-18)

Allah’ın Hz. Mehdi’yi Meleklerle Desteklemesi

Allah onu BİN MELEKLE DESTEKLEYECEKTİR. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 41)

"Rabbiniz'in size MELEKLERDEN İNDİRİLMİŞ ÜÇ BİN KİŞİYLE YARDIM-İLETMESİ size yetmez mi?" diyordun. (Al-i İmran Suresi, 124)
... ONLARIN ÜZERİNE MELEKLER İNER... (Fussilet Suresi, 30)
... ÖNLERİNDE CEBRAİL, ARKALARINDA MİKAİL BULUNACAKTIR... (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)
... artık Allah, onun Mevlasıdır; CİBRİL ve mü'minlerin salih olan(lar)ı da. Bunların arkasındanMELEKLER DE ONUN DESTEKÇİSİDİRLER. (Tahrim Suresi, 4)
Rabbin meleklere vahyetmişti ki: "Şüphesiz Ben sizinleyim, iman edenlere sağlamlık katın..." (Enfal Suresi, 12)
... MELEKLERİ DE (SİZE DUA ETMEKTEDİR)... (Ahzab Suresi, 43)
O MELEKLER, Hz. Mehdi'ye muhalefet edenin YÜZÜNE VE ARKASINA VURACAKTIR. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 41)
Öyleyse MELEKLER, YÜZLERİNE VE ARKALARINA VURA VURA canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? (Muhammed Suresi, 27)

Hz. Mehdi ve Yardımcılarının Zorlukla Karşılaşmaları ve Bunlardan Yılmamaları

Ahir zamanda ÜMMETİMİN BAŞINA sultanlarından ŞİDDETLİ BELALAR GELİR, öyle ki yerler Müslümanlara dar gelir. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 12)

... Allah yolunda KENDİLERİNE İSABET EDEN (GÜÇLÜK VE MİHNET)DEN DOLAYI ne gevşeklik gösterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever. (Al-i İmran Suresi, 146)
Benden sonra Ehl-i Beytim BELA VE MİHNETLERLE KARŞILAŞACAKLAR ve TARDA MARUZ KALACAKLARDIR (yurtlarından çıkarılacaklardır). (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)
… YOLUMDA İŞKENCE GÖRENLERİN, çarpışıp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceğim …(Al'i İmran Suresi, 195)
"Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı; onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve EZİYETE UĞRATILDIKLARI şeye sabrettiler..." (Enam Suresi, 34)
Ey insanlar! Ümmet-i Muhammed ve bilhassa onun Ehl-i Beyti çok belalar gördü, ve BİZLER KAHIR VE HAKSIZLIĞA maruz kaldık. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)
... Onlara öyle bir yoksulluk, ÖYLE DAYANILMAZ BİR ZORLUK çattı ve öylesine sarsıldılar ki... (Bakara Suresi, 214)

Hz. Mehdi ve Cemaatinin, Allah’ın Koruması Altında Olmaları

Muhalifleri KENDİLERİNE HİÇBİR ZARAR VEREMEYECEK. Bu (hal kıyamete kadar böyle devam edecek.) (Kıyamet Alametleri, s. 286)

... Siz doğru yola erişirseniz, sapan SİZE ZARAR VEREMEZ... (Maide Suresi, 105)
KÖTÜLER HELAK OLACAK, Peygamber Efendimize (sav) buğz edecek kimse kalmayacaktır. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 43)
… İşte ONLAR, kazandıkları nedeniyle HELAKE UĞRAYANLARDIR…(En'am Suresi, 70)

Hz. Mehdi’nin, Allah’ın Ahir Zaman İçin Özel Seçtiği Bir Kişi Olması


ALLAH ONU DİĞER İNSANLAR ÜZERİNE SEÇMİŞTİR. (Kıyamet Alametleri, sf. 189)

RABBİN, DİLEDİĞİNİ YARATIR VE SEÇER; seçim onlara ait değildir... (28/68)

Hz. Mehdi’nin, İnsanları Allah’a İman Etmeye Çağırması

İNSANLARI ALLAH VE RESULÜNE İTAAT ETMEYE DAVET EDECEKTİR. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 50)

Size ne oluyor ki, ELÇİ SİZİ RABBİNİZE İMAN ETMEYE ÇAĞIRIP-DURURKEN Allah’a iman etmiyorsunuz? Oysa O, sizden kesin bir söz almıştı. Eğer mü’min iseniz (inanıp sözünüzü gerçekleştirin). (Hadid Suresi, 8)

Hz. Mehdi’nin, İnsanlara Bereket Getirmesi

...Biattan önce, insanlar grup grup ona akın edecekler ve oraya giden HERKES ONDAN BEREKET KAZANACAKTIR. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 25)

ALLAH'IN RAHMETİ VE BEREKETLERİ SİZİN ÜZERİNİZDEDİR... (Hud Suresi, 73)

Hz. Mehdi’nin, İslam Dinini Aslına Döndürüp, Bidatleri Ortadan Kaldırması

Hz. Peygamber (sav) en başta İslam'ı nasıl ayakta tuttuysa, MEHDİ de en sonunda aynı şekilde İSLAM'I AYAKTA TUTACAKTIR. (El-Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 27)

... O DİNİ (İSLAM'I) BÜTÜN DİNLERE ÜSTÜN KILMAK İÇİN elçisini hidayetle ve hak dinle gönderen O'dur.”(Tevbe Suresi, 33)
Mehdi, DİNİ PEYGAMBERİN (SAV) ZAMANINDA OLDUĞU GİBİ AYNEN TATBİK EDECEK. Yeryüzünden mezhepleri kaldıracak. Halis ve hakiki dinden başka hiçbir mezhep kalmayacak... (Kıyamet Alametleri, 186-187)
Din birliği de olacak, artık ALLAH'TAN BAŞKASINA TAPILMAYACAKTIR. (Sünen-i İbni Mace, cilt 10, Haydar Hatipoğlu, Bab 33, s. 331-335) ayet?
SİZİ sünnetime sımsıkı sarılmaya, raşid ve MEHDİ HALİFELERİMİN YOLUNDA GİTMEYE TEŞVİK EDERİM. (İbni Mace, Mukaddime 6, Ebu Davud, Sünnet. 5. Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, s. 139)
BU BENİM DOSDOĞRU OLAN YOLUMDUR. Şu halde ona uyun… (En'am Suresi, 153)

Hz. Mehdi’nin, Namazda Hz. İsa’ya İmamlık Yapması

Ya Abbas, bu işi Allah benimle başlattı. Senin sülalenden biri ile (Mehdi) bitirecek. O delikanlı dünyayı, evvelce zulümle dolduğu gibi, tekrar adaletle dolduracak ve İSA (A.S.) İLE NAMAZ KILACAK. (Hz. Amr Ibni Yaser r.a. / Ramuz El-Ehadis, 2. Cilt, Sf. 498, No. 1)

Şurası da bir gerçektir ki, İSA Mehdi'den hakimiyeti almayacak; çünkü liderler Kureyş'dendir. Madem insanlar arasında bu ikisi mevcut olacak, öyleyse İsa (as) onun Emiri değil de Veziri olacaktır. Bu sebepledir ki MEHDİ'NİN ARKASINDA NAMAZ KILACAK VE ONA TABİ OLACAKTIR. (Kıyamet Alametleri, s. 185)
(İSA) DEDİ Kİ: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) Bana Kitab’ı verdi ve beni peygamber kıldı. Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı veHAYAT SÜRDÜĞÜM MÜDDETÇE, BANA NAMAZI ve zekatı VASİYET (EMR) ETTİ.” (Meryem Suresi, 30-31)

Hz. Mehdi’nin, İnsanların Hak Dini Yaşamalarına Vesile Olması

... Biattan önce, insanlar GRUP GRUP ona akın edecekler 

İnsanların Allah'ın dinine DALGA DALGA girdiklerini gördüğünde… (Nasr Suresi, 2)

Hz. Mehdi’nin, Müslümanlar Arasında Birlik Ve Beraberliği Sağlaması

Allah bizimle insanları nasıl şirk adavetinden (düşmanlığından) kurtararak, onların kalplerine ülfet ve muhabbet yerleştirmiş ve din kardeşi yapmışsa, MEHDİ İLE fitne adavetinden kurtaracak ve KARDEŞ YAPACAKTIR. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, Ali b. Hüsameddin el-Muttaki, s. 20)

... KALPLERİNİZİN ARASINI UZLAŞTIRIP-ISINDIRDI... (Al-i İmran Suresi, 103)
ACEM (ARAP OLMAYAN) VE ARAP MİLLETLERİ ARASINDA ÜLFET VE MUHABBET YERLEŞİR. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 66)
... BİRBİRİNİZLE TANIŞMANIZ İÇİN SİZİ HALKLAR VE KABİLELER (ŞEKLİNDE) KILDIK. (Hucurat Suresi, 13)

Hz. Mehdi’nin, İslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine Vesile Olması

Tüm olarak yeryüzünün meliki dört tanedir. Onların ikisi: Zülkarneyn ve Süleyman müminlerden, diğer ikisi, Nemrud ve Buhtunnasr kafirlerdendir.YERE beşinci olarak EHLİ BEYTİMDEN BİRİ SAHİP OLACAK. YANİ MEHDİ. (Mektubat-ı Rabbani, 2/1163)

... "Şüphesiz ARZ'A SALİH KULLARIM VARİSCİ OLACAKTIR" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)
Ve onlardan sonra SİZİ O ARZA MUTLAKA YERLEŞTİRECEĞİZ... (İbrahim Suresi, 14)
MEHDİ tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi DÜNYAYA HÜKMEDECEKTİR. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29) Ümmü Seleme’nin rivayetlerine göre, HZ. MEHDİ, İSLAMI YERYÜZÜNÜN DEĞİŞİK BÖLGELERİNDE HAKİM KILACAKTIR. (İmam-ı Rabbani, Mektubat, I: 565)
... Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, ONLARI DA YERYÜZÜNDE 'GÜÇ VE İKTİDAR SAHİBİ' KILACAK... (Nur Suresi, 55)
Abdullah b. Mesud'dan rivayet edilmiştir: MEHDİ DÜNYAYA SAHİP OLUR. (Ramuz El-Ehadis, 1/135)
... BU YURDUN (DÜNYANIN) SONU, KİMİNDİR, BİLİP-ÖĞRENECEKSİNİZ... (Enam Suresi, 135)
Mehdi, DOĞU İLE BATI ARASINDAKİ HER YERİ fetheder. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 57)
Kendisine bereketler kıldığımız YERİN DOĞUSUNA DA, BATISINA DA o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları) MİRASÇILAR KILDIK... (Araf Suresi, 137)
Mehdi, İSLAM'I YERYÜZÜNÜN DEĞİŞİK BÖLGELERİNDE HAKİM KILACAKTIR. (İmam-ı Rabbani, Mektubat, 1/565)
Onlar ki, YERYÜZÜNDE KENDİLERİNİ YERLEŞTİRİR, İKTİDAR SAHİBİ KILARSAK, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. …(Hac Suresi, 41)
Allah ona (Mehdi'ye) O KADAR GÜÇ VERECEK Kİ, bir gece içinde zulmü ve ehlini ortadan kaldıracak... (Muhyiddin Arabi el-Endülüsu, Futuhat-ül Mekkiye, Bab 66, Kıyamet Alametleri, s. 186)
... ÖYLE BİR ‘GÜÇ VE YETKİ’ VERECEĞİZ Kİ, ayetlerimiz sayesinde size erişemeyecekler... (Kasas Suresi, 35)

Hz. Mehdi’nin, Müslümanların Manevi Lideri Olması

Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi DÜNYAYA HÜKMEDECEKTİR. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29)

O SİZİ YERYÜZÜNÜN HALİFELERİ KILDI... (Enam Suresi, 165)
BİZ İSE, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, ONLARI ÖNDERLER YAPMAK ve mirasçılar kılmak İSTİYORUZ. (Kasas Suresi, 5)

Yeryüzündeki Tüm İnsanların Hz. Mehdi’den Razı Olması
ve Ona Karşı Büyük Bir Sevgi Duyması

Hz. Mehdi gelince, insanlar ONU AŞK VE MUHABBETLE KUCAKLAYACAKLARDIR. (El Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki, s. 37)

İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, RAHMAN (OLAN ALLAH), ONLAR İÇİN BİR SEVGİ KILACAKTIR. (Meryem Suresi, 96)

Hz. Mehdi’nin Yeryüzünde Adaletle Hükmetmesi

Zulüm ve fıskla dolu olan DÜNYA, o (Hz. Mehdi) geldikten sonra ADALETLE DOLUP TAŞACAKTIR. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 20)

... Onlara resulleri geldiği zaman, ARALARINDA ADALETLE HÜKÜM VERİLİR ve onlar zulme uğratılmazlar. (Yunus Suresi, 47)
Daha önce zulümle dolu olan DÜNYAYI, ADALETLE DOLDURUR. Adaleti o denli olur ki, uykuda olan bir kimse dahi uyandırılmaz ve bir damla kan bile akıtılmaz. Dünya, adeta Asr-ı Saadet devrine geri döner. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29)
Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve ONUNLA ADALETİ KILAN (UYGULAYAN) BİR ÜMMET VARDIR. (Araf Suresi, 181)

Hz. Mehdi Döneminde Yeryüzünün Barışla Dolması

DÜŞMANLIK VE KİNİ DE KALDIRACAKTIR... Kap su ile dolduğu gibi YERYÜZÜ BARIŞLA DOLACAKTIR... Savaş da ağırlıklarını bırakacak. (Sünen-i İbni Mace, Kitabü-l fiten Tercemesi ve Şerhi- Kahraman Neşriyat, cilt 10, Mütercim: Haydar Hatipoğlu, Bab 33, s. 331-335)

Ey iman edenler, HEPİNİZ TOPLUCA "BARIŞ VE GÜVENLİĞE (SİLM'E, İSLAM'A) GİRİN... (Bakara Suresi, 208)

... Hiçbir kimse arasında bir DÜŞMANLIK KALMAYACAKTIR… (Sahih-i Müslim, 1/136)
Ve bütün DÜŞMANLIKLAR, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak KAYBOLUP GİDECEKTİR. (Sahih-i Müslim, 1/136)
... o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında DÜŞMANLIK BULUNAN KİMSE, SANKİ SICAK BİR DOST(UN) OLUVERMİŞTİR. (Fussilet Suresi, 34)

Hz. Mehdi Döneminde Yeryüzünün Her Yerinin Güvenli Hale Gelmesi

(Mehdi) zamanında NE BİR KİMSE UYKUSUNDAN UYANDIRILACAK, NE DE BİR KİMSENİN BURNU KANAYACAKTIR. (Kıyamet Alametleri, s. 163)

...işte GÜVENLİK ONLAR İÇİNDİR ve onlar hidayete ermişlerdir. (Enam Suresi, 82)
Düşmanlık ve KİNİ DE KALDIRACAKTIR. (Sünen-i İbni Mace, Kitabü-l Fiten Tercemesi ve Şerhi, cilt 10, Haydar Hatipoğlu, Bab 33, s. 331-335)
Biz onların göğüslerinde KİNDEN ne varsa çekip almışız. ... (Araf Suresi, 43)
... ve EMANET ZAYİ OLMAYACAKTIR... (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 43)
(Yine) Onlar, EMANETLERİNE ve ahidlerine RİAYET EDENLERDİR. (Müminun Suresi, 8)

Hz. Mehdi Döneminde Görülmemiş Bir Bolluk ve Zenginlik Yaşanması

... EŞYAYI, MALI DAĞITACAK, fakat bolluktan dolayı kabul eden olmayacaktır... (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s.31)

Sonra onlara karşı SİZE TEKRAR 'GÜÇ VE KUVVET VERDİK', SİZE MALLAR VE ÇOCUKLARLA YARDIM ETTİK... (İsra Suresi, 6)
Muhakkak o ZAMANDA MAL ÇOĞALIP SU GİBİ AKACAK da onu hiçbir kimse (tenezzül edip) kabul etmeyecektir. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 464)
... ALLAH, DİLEDİĞİNE KAT KAT ARTTIRIR... (Bakara Suresi, 261-262)
O zaman ÜMMETİM NİMETLENECEK... (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)
... Allah, kendi fazlından ONLARI ZENGİN EDER.... (Nur Suresi, 32)
... Onun devrinde, akan ırmaklar bile suyunu FAZLALAŞTIRACAKTIR. Mehdi hazineleri çıkaracak... (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 36)
... Allah, göklerde ve yerde olanları emrinize amade kılmış, açık ve gizli SİZİN ÜZERİNİZDEKİ NİMETLERİNİ GENİŞLETİP-TAMAMLAMIŞTIR. ...(Lokman Suresi, 20)
Onun devrinde, ümmetin gerek iyileri ve gerekse de kötüleri, misli asla görülmemiş sekilde, PEK ÇOK NİMETLERE SAHİP OLACAKTIR.
... BUNLAR, DÜNYA HAYATINDA İMAN EDENLER İÇİNDİR, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır... (Araf Suresi, 32)

Hz. Mehdi Döneminde Toprağın Bereketlenmesi

... ve ARZIN NEBATATI (BİTKİSİ) ÇOK FAZLA OLACAK... (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

... HER ŞEYİN BİTKİSİNİ BİTİRDİK, ONDAN BİR YEŞİLLİK ÇIKARDIK, ONDAN BİRBİRİ ÜSTÜNE BİNDİRİLMİŞ TANELER TÜRETİYORUZ... (Enam Suresi, 99)
... İnsan BİR AVUÇ TOHUM ATACAK, 700 AVUÇ HASAT EDECEKTİR... (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 43)
... infak edenlerin örneği YEDİ BAŞAK BİTİREN, HER BİR BAŞAKTA YÜZ TANE BULUNAN bir tek tanenin örneği gibidir. ... (Bakara Suresi, 261)



Hiç yorum yok: