26 Nisan 2013 Cuma

Kainattaki Kusursuzluk Tesadüf Değil


Giriş: Tesadüf İddialarının Mantıksızlığı

Sabah kalktığınız andan itibaren karşılaştığınız şeyleri şöyle bir düşünün... Başınızın altına koyduğunuz yastık, üzerinize örttüğünüz battaniye, sizi uyandıran çalar saat, kalkar kalkmaz, temiz hava girmesi için açtığınız pencere, dolapta asılı duran kıyafetleriniz, her sabah kalktığınızda baktığınız ayna, kahvaltıda kullandığınız çatal-bıçak, dışarı çıkarken yanınıza aldığınız şemsiye, bindiğiniz asansör, arabanızın kapısını açmak üzere kullandığınız anahtar, yoldaki trafik ışıkları, tabelalar, iş yerindeki masanızda duran kağıt, kalem ve diğerleri...
yağmur damlası, deniz yıldızı
Sarkıt kesiti
Acıbakla yaprağına düşmüş yağmur damlası
Denizyıldızı
Kuşkusuz tüm bunlar pek çok kişi tarafından üzerinde düşünülerek, emek ve vakit harcanarak, belli bir amaç gözetilerek karşınıza gelmiştir. Bu konuda hiçbir şüpheniz yoktur. Ve hiç kimse bunların sabah kalktığınızda tam olmaları gereken yerde, tesadüf eseri karşınıza çıktığını da iddia etmeyecektir. Örneğin kimse anahtarınızın tesadüf eseri tam arabanızın kapısını açacak şekilde yontulmuş olduğunu ve cebinize de tesadüfen girdiğini söylemeyecektir. Ya da yoldaki tabelaların tesadüf eseri bulundukları yerlere yerleşip ve yine tesadüf eseri saçılan boyalarla insanlar için bir anlam taşıyan yazıların oluştuğunu iddia etmeyecektir. Aynı şekilde masanızda duran ve şekillendirilmiş bir telden başka bir şey olmayan ataçın bile oraya tesadüf eseri, tam  kağıtları birarada tutacak şekilde bükülüp konduğunu iddia eden kimse de çıkmayacaktır. Çünkü bunların her biri, boyutları, şekilleri, işlevleri ve daha pek çok detaylarıyla birer tasarım örneğidir. Sizin rahatınız için, ihtiyacınızı karşılayacak şekilde, bilgi kullanılarak bilinçli yöntemlerle üretilmişlerdir. Ve her birinin çevrenizde bulunmasının özel bir sebebi, belli bir amacı vardır.
Peki ya yolda yürürken gördüğünüz insanlar, yanından geçtiğiniz ağaçlar, önünüze çıkan köpek, çatınızın saçaklarına yuva kuran güvercin, masanızda duran çiçekler, yukarı baktığınızda gördüğünüz gökyüzü? Sizce onların varlığının sebebi tesadüfler olabilir mi?
Kuşkusuz böyle bir ihtimal üzerinde düşünmek bile son derece akıldışıdır... Çünkü çevrenizi saran canlı ve cansız tüm varlıklar, biraz önce saydığımız çevrenizdeki insan yapımı eşyalarla kıyas edilemeyecek, tesadüflere asla ihtimal bırakmayacak mükemmelliktedir. Bunların her biri üstün bilgi ve akıl gerektiren bilinçli bir yaratılışın örnekleridir. Tek bir ataçın, bir telin tesadüfen düzgünce bükülmesiyle masasına gelmesini mantıksız bulan her insan, insanların, kedilerin, kuşların, ağaçların ve tüm evrenin de tesadüfen meydana gelmesinin bunlarla kıyas edilemeyecek kadar imkansız olduğunu elbette ki görebilir.
laleLale kesiti
süngerCayman Adasındaki bir sünger türünün kesiti
Ancak günümüzde, bu kadar açık bir gerçeği göremeyen, daha doğrusu gördüğü halde görmezlikten gelen insanlar bulunmaktadır. Bu kişiler, ağaçların, kuşların, bulutların, evlerin, arabaların, sizin, yakınlarınızın, çevrenizde gördüğünüz diğer insanların ve canlı-cansız herşeyin, kısacası içinde yaşadığınız kainatın kör tesadüflerin eseri olduğunu iddia ederler.
"Materyalist-Darwinist" olarak bilinen bu kimseler tesadüfleri üstün bir akıl gibi sunan, art arda meydana gelen milyonlarca tesadüfün toplamını "yaratıcı bir güç" olarak gösteren batıl bir fikrin savunucularıdır. Materyalist-Darwinistlere göre tesadüfler, dünyadaki bütün insanların aklından çok daha  büyük bir akla sahiptirler. Yüz binlerce yıldır gelip geçmiş ne kadar insan varsa, hepsinin beynini, aklını, düşünme kabiliyetini, muhakeme ve hafıza gücünü, fiziksel özelliklerini ve daha yüzlerce binlerce özelliğini şekillendiren gücün, "tesadüf" isimli bir "deha" olduğunu iddia ederler.
Materyalist-Darwinistlere göre bu dehanın olağanüstü olayları gerçekleştirmek için ihtiyacı olan tek şey ise "zaman"dır. Bu çarpık mantığa göre eğer tesadüfe zaman verilirse, cansız ve şuursuz atom yığınlarını insanlara, karıncalara, atlara, zürafalara, tavus kuşlarına, kelebeklere, incire, zeytine, portakala, şeftaliye, nara, karpuza, kavuna, domatese, muza, laleye, menekşeye, çileğe, orkideye, güle ve aklınıza gelen-gelmeyen milyonlarca canlıya çevirebilir. Üstelik bunların yanı sıra gezegenleri, yıldızları, Güneş'i, bunların dolaştığı yörüngeleri meydana getirebilir. Ayrıca Darwinizm'e göre bütün öğrenciler, bürokratlar, doktorlar, mimarlar, iş adamları, mühendisler, bilim adamları da tesadüflerin sabırlı çalışmaları sonucunda biraz mineral, biraz su ve güneşin de desteğiyle zaman içinde meydana gelmişlerdir. Ne ilginçtir ki söz konusu batıl inancın temeli olan bu tesadüf putu, aynı zamanda, kitaplarında, konferanslarında, hararetli tartışmalarında kendi "tesadüfi varoluşlarını" anlatan materyalist-Darwinistleri de oluşturmuştur. İşte bazı evrimci-materyalist bilim adamlarının Latince kelimelerle, ağır ve anlaşılması özellikle zorlaştırılmış bir üslupla anlattıkları evrim teorisinin ve materyalist felsefenin özündeki iddia budur.
deniz kabuklarıDeniz kabukları
mercan kesitiMercan kesiti
"Kainattaki Kusursuzluk Tesadüf Değil" olarak isimlendirdiğimiz bu kitapta, kendilerini tesadüf çıkmazının içine sokarak, çevrelerindeki yaratılış delillerini inkar edenlerin, kendilerini ve içinde yaşadıkları evreni yaratan Allah'ın apaçık olan varlığını kabul etmemek için ne tür bir mantık bozukluğu içinde olduklarına hep beraber şahit olacağız.
Ancak konuya geçmeden önce şunu belirtmekte yarar vardır: Materyalist-Darwinistlerin –bu kitapta inceleyeceğimiz- mantık bozuklukları ve çelişkileri, tarih boyunca yaşamış olan tüm putperestler ve inkarcı toplumlarda rastlanan bir kavrayış eksikliğidir. Geçmiş toplumlarda da insanlar totemleri, elleri ile yonttukları heykelleri ilah olarak kabul etmişler, taştan topraktan heykellerin yaratıcı olabileceğine inanacak kadar şuurlarını yitirmişlerdir.

AKILLI TASARIM YANİ YARATILIŞ:

Allah'ın yaratmak için tasarım yapmaya ihtiyacı yoktur
Kitapta yer verilen "tasarım" ifadesinin de doğru anlaşılması oldukça önemlidir. Allah'ın kusursuz bir tasarım yaratmış olması, Rabbimiz'in önce plan yaptığı daha sonra yarattığı anlamına gelmez. Bilinmelidir ki, göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'ın yaratmak için herhangi bir 'tasarım' yapmaya ihtiyacı yoktur. Allah'ın tasarlaması ve yaratması aynı anda olur. Allah bu tür eksikliklerden münezzehtir.
Allah'ın, bir şeyin ya da bir işin olmasını dilediğinde, onun olması için yalnızca "Ol!" demesi yeterlidir.
Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:
Bir şeyi dilediği zaman, O'nun emri yalnızca: "Ol" demesidir; o da hemen oluverir. (Yasin Suresi, 82)
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)

Tesadüfler İlah Olamaz, Tüm Varlıkların Yaratıcısı Allah'tır

Charles Darwin'in 19. yüzyılda ortaya attığı evrim teorisi, insanlık tarihinde yer alan en inanılmaz, en akıl dışı iddialardan biridir. Buna rağmen, 150 yıl boyunca çeşitli bilim adamlarından profesörlere, doktorlardan araştırmacılara kadar birçok kişi bu teoriye inanmıştır. Bu insanlar bilimsel gerçeklerle çelişmeyi dahi göze alarak, büyük bir kararlılıkla evrim teorisini savunmaya çalışmışlardır.
tavus kuşu tüyüTavus kuşu tüyü
Oysa bu teori akıl almaz bir iddia öne sürmektedir. Evrim teorisine göre, tüm insanlar, bitkiler ve hayvanlar kör ve şuursuz tesadüflerin eseridirler. Evrimciler, bundan milyarlarca yıl önce, bilinci, aklı, bilgisi ve hiçbir gücü olmayan cansız atomların, tesadüfler sonucunda, ilkel çorba olarak adlandırdıkları okyanuslarda veya su birikintilerinde, belli oranlarda biraraya geldiklerine; daha sonra tesadüfen gelişen olaylar sonucunda, bugün bilim adamlarının en ileri teknoloji ile laboratuarlarda dahi oluşturamadıkları proteinleri ve hücreyi oluşturduklarına inanırlar. Bununla da kalmaz daha da ileri giderek kör tesadüflerin meydana getirdiği hücrelerin de yine tesadüfi süreçler sonucunda, balıkları, deniz yıldızlarını, penguenleri, atmacaları, kedileri, aslanları, martıları, kuzuları ve hatta akıl sahibi insanları oluşturduklarını söylerler.
Evrimcilerin ne kadar akıldışı bir iddiada bulunduklarını anlamak için bir örnek verelim:
Tesadüflerin yaratıcı gücü olduğuna inanan evrimciler, çok büyük variller alsalar. Bu varillerin içine, bir canlıyı oluşturmak için gerektiğini düşündükleri ne kadar madde varsa koysalar. Örneğin bu varile, canlılığı oluşturan tüm amino asitleri, proteinleri, lipidleri, karbon, fosfor, kalsiyum, karoten gibi elementlerin hepsini koysalar. Daha sonra bu karışıma dışarıdan ne etki vermek istiyorlarsa verseler. Örneğin varili ısıtsalar, soğutsalar, üzerine yıldırımlar düşürseler, elektrik verseler. Varile koydukları maddeleri istedikleri gelişmiş cihazlarla karıştırsalar. Ayrıca bu karışımın başında milyarlarca hatta trilyonlarca sene, birbirlerine babadan oğula vasiyet ederek nöbet tutsalar. Ve hiçbir şeyi tesadüflere bırakmadan, karışımın her anını kontrol ederek, birbirlerine danışıp, dünyanın en önde gelen biyologlarından, genetikçilerinden, fizikçilerinden, evrim uzmanlarından görüşler alsalar. Bir canlının oluşması için hangi şartların var olması gerektiğine inanıyorlarsa hepsini kullanmakta serbest olsalar...
renkli boyunlu tavus kuşu tüyüRenkli boyunlu tavus kuşu tüyü
zebra postuZebra postu
Tüm bu bilinçli ve ciddi çabalara rağmen bu varilden canlılığa dair bir şey asla çıkaramazlar. Ne yaparlarsa yapsalar yine de bu varilin içinden, bu kitap boyunca resimlerini göreceğiniz tavus kuşlarını, serçeleri, tavşanları, muhabbet kuşlarını, atları, gergedanları, karpuzu, mandalinayı, gülleri, yaseminleri, ıhlamur ağaçlarını, kirazları, çileği, muzları, hindistan cevizini, pamuğu, kestaneyi, mısırı, hurmayı, inciri, zeytini, limonu, üzümleri, kayısıyı, sincapları, baykuşları, karıncaları, balarılarını v.s. çıkaramazlar.
Ne işlem yaparlarsa yapsınlar bu varilin içindeki atomlar; Einstein, Newton gibi karmaşık problemler çözen dahi bilim adamlarını; Picasso, Michalengelo gibi sanat ve estetik yönünden harikalar meydana getiren sanatçıları; Beethoven, Mozart gibi insan ruhuna zevk veren melodiler besteleyen müzisyenleri; buluşlar yapan, kendisini meydana getiren atomları mikroskop altında inceleyen bilim adamlarını; Humphrey Bogart, Charlton Heston gibi rol yeteneği olan aktörleri; Britney Spears, Ricky Martin, Michael Jackson gibi sanatçıları; dans eden, şarkı söyleyen, simetriden, estetikten, renklerin uyumundan zevk alan, araba tasarımı yapan, kitap yazan, kitap okuyan, öğrenen, öğrendiklerini hafızasında tutan, düşünen, akleden, muhakeme eden, heyecanlanan, sevinen, sevgi, merhamet ve şefkat duyan, özleyen, fırındaki kekin kokusunu duyunca iştahlanan, yediği yemeğin tadından zevk alan, komik bir olaya gülen, dostları ile neşelenen, bir fikri savunan, müzakere eden insan zekasını kesinlikle meydana getiremezler.
Bilinçsiz atomları, her ne şekilde biraraya getirirseniz getirin, hiçbir zaman bu varlıklardan tek bir tanesini, hatta bunlardan herhangi birinin tek bir hücresini dahi oluşturamazlar.
evrim kazanı
mercan dalı pembe kuştüyü
Mercan dalının uç detayı
Pembe kuş tüyü
anemon mavi kuştüyü
Anemon
Mavi kuş tüyü
O halde tüm insanlığın bilgi birikimi ve çabası ile asla meydana gelemeyecek canlılığı, şuursuz atomların, kör tesadüflerin yardımı ile meydana getirdiğini nasıl iddia edebilirler? Açıkça anlaşılacağı gibi bir parça aklı ve vicdanı olan bir insan, tüm canlıların ve insanların, tesadüflerin eseri olmasının mümkün olamayacağını hemen anlar. Hiçbir ön yargıya kapılmadan, aklı ve vicdanı ile düşünen her insan, tüm bu varlıkları yaratanın, üstün bir akıl, sonsuz bilgi ve benzersiz bir güç sahibi Allah olduğunu kesin olarak bilir.
Ancak, 20. yüzyıl boyunca büyük bir mucize olarak, insanların bir bölümü bu akıl almaz senaryoya inanmışlardır. Putperest kavimlerin inançları ile alay eden, onları ilkel gören bu insanlar, profesör, bilim adamı, öğretim görevlisi gibi sıfatlar taşımalarına rağmen, tahtadan oyulmuş bir putun insanların yaratıcısı olduğuna inananlar kadar akıllarını ve vicdanlarını köreltmişler ve bu safsataya inanmışlardır. Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şerifinde, böyle bir körlük taşıyan insanlara şirkin en büyük günah olduğunu hatırlatmaktadır:
"(En büyük günah) Allah seni yaratmış iken, O'na ortak koşmandır."(Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 130)
Allah Kuran'da, putlara tapan, putları hakkında yalanlar uydurarak onların herşeye güç yetirdiğini zanneden bu insanları şöyle uyarmaktadır:
Siz yalnızca Allah'tan başka birtakım putlara tapıyor ve birtakım yalanlar uyduruyorsunuz. Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz. (Ankebut Suresi, 17)

Evrendeki Kusursuz Düzen Tesadüf İddialarını Yalanlamaktadır

Canlı uzayve cansız tüm varlıkları içinde barındıran evren, kusursuz bir tasarıma, eşsiz sistemlere, canlıların yaşayabilmeleri için gereken tüm şartların varolduğu bir ahenk ve düzene sahiptir. Özellikle 20. ve 21. yüzyılda elde edilen tüm bulgular evrenin kusursuz bir plan ve tasarımın sonucu olduğunu ortaya koymuştur. Bilimin gösterdiği gerçek şudur: Evreni, üstün bir akla ve  sonsuz bir güce sahip olan Yüce Allah yaratmıştır.
Ne var ki bilimin 20. yüzyılda kesin delillerle ortaya koyduğu bu gerçek, Darwinist–materyalist felsefeyi benimsemiş kişiler tarafından görmezlikten gelinmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi materyalistler evrenin, kaosun, karmaşanın ve tesadüflerin ürünü olduğunu iddia ederler. Ancak, evrenin oluşumundan içinde işleyen sistemlerin ve barındırdığı varlıkların arasındaki kusursuz denge ve ahenge kadar incelenen her konu, evrenin kesinlikle tesadüf eseri olamayacağını ortaya koymaktadır.
Ingiliz fizikçi ve matematikçi olan Sir James Jeans evrendeki kusursuz düzeni şu şekilde ifade etmiştir:
"Evren hakkında yapılan bilimsel bir araştırmanın sonucu tek bir cümleyle özetlenebilir: Evren, matematik bilgisi sonsuz bir varlık tarafından dizayn edilmiş olarak görülüyor." (Sir James Jeans, The Mysterious Universe, Cambridge University Press, 1932, s. 140)
 
dünya güneş sistemi
 
O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
(Mülk Suresi, 3-4)
Evrendeki çok sayıda irili ufaklı gezegenin her biri büyük bir düzenin kritik önem taşıyan parçalarını oluşturur. Hiçbirinin ne uzaydaki konumları, ne de hareketleri gelişigüzel değildir; tam tersine bildiğimiz bilmediğimiz sayısız detaylarıyla özel olarak ayarlanmış, belli bir amaç üzerine yaratılmışlardır. Nitekim evrendeki dengeleri etkileyen sayısız kriterden sadece gezegenlerin konumlarındaki değişim bile içiçe geçmiş dengeleri altüst etmek, karmaşaya sebep olmak için yeterli olabilecek niteliktedir. Ancak bu dengeler hiçbir zaman şaşmaz ve evrendeki mükemmel düzen de hiçbir aksaklığa uğramadan devam eder. Bu, üstün güç sahibi olan Allah'ın kusursuz yaratmasıdır.
dünya
Evrendeki mükemmel düzen, canlılığın varoluşunun tesadüfi mekanizmalarla meydana geldiğini öne süren evrim teorisinin mimarı Charles Darwin'i dahi, evrenin yaratılışında tesadüflerin yeri olamayacağını itiraf etmek durumunda bırakmıştır. Darwin'in bu itirafı şöyledir:
"Bu muazzam ve harikulade evreni, çok geriye ve çok ileriye bakabilme kabiliyeti bulunan insan da dahil olmak üzere, kör tesadüf veya zaruretin eseri olarak görmek çok güç, hatta imkansızdır." (Robert B. Downs, Dünyayı Değiştiren Kitaplar, Tur Yayınları, Istanbul 1980, s. 289)
uzay astronot
 
"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen olur."
(Bakara Suresi, 117)
dünya
Ay ile Dünya arasındaki mesafe Dünya'da hayatın devamı ve birçok dengenin sağlanması açısından son derece önemlidir. Öyle ki bu mesafedeki küçük değişiklikler bile önemli olumsuzlukların meydana gelmesine sebep olabilir. Örneğin Ay ile Dünya arasındaki mesafe;
-Eğer biraz daha yakın olsaydı, Ay Dünya'ya çarpardı.
-Eğer biraz daha uzak olsaydı Ay uzayda kaybolur giderdi.
-Eğer biraz daha az yakın olsaydı, Ay'ın Dünya üzerinde meydana getirdiği gel-gitler tehlikeli boyutlarda büyürdü. Okyanus dalgaları, kıtaların alçak yerlerini kaplardı. Bunun sonucunda ortaya çıkan sürtünme okyanusların ısısını artırır ve Dünya'da yaşam için gerekli olan hassas ısı dengesi yok olurdu.
-Eğer biraz daha az uzakta olsaydı, gelgit olayları azalırdı ve bu da okyanusların daha hareketsiz olmasına neden olurdu. Durgun su denizdeki hayatı tehlikeye sokar, bununla birlikte soluduğumuz havadaki oksijen oranı tehlikeye girerdi.
http://www.pathlights.com/ce_encyclopedia/01-ma10.htm#Elemental Forces

Hz. Muhammed (sav):
"Azamet ve vakar sahibi Allah'tan başka Ilah yoktur. Büyük Arş'ın sahibi Allah'tan başka Ilah yoktur. Göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve kıymetli Arş'ın Rabbi Allah'tan başka mabud yoktur." (Sahih-i Müslim, Hadis no, 4909)
dağ manzarası
 
"Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler. Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatıdır..." (Neml Suresi, 88)
 
"Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik."
(Kaf Suresi, 7)
dağ
Evrendeki bütün gök cisimlerinin dağılımı, insanın yaşamı için tam olması gereken yapıdadır. Örneğin uzayda büyük boşluklar vardır. Amerikalı astronom George Greenstein, The Symbiotic Universe (Simbiyotik Evren) isimli kitabında gök cisimleri arasında belli uzaklıkların olmasının önemini şöyle açıklar:
Eğer yıldızlar birbirlerine biraz daha yakın olsalar, astrofizik çok da farklı olmazdı. Yıldızlarda, nebulalarda ve diğer gök cisimlerinde süregiden temel fiziksel işlemlerde hiçbir değişim gerçekleşmezdi. Uzak bir noktadan bakıldığında, galaksimizin görünüşü de şimdikiyle aynı olurdu. Tek fark, gece çimler üzerine uzanıp da izlediğim gökyüzünde çok daha fazla sayıda yıldız bulunması olurdu. Ama pardon, evet; bir fark daha olurdu: Bu manzarayı seyredecek olan "ben" olmazdım... Uzaydaki bu devasa boşluk, bizim varlığımızın bir ön şartıdır. (George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 21)

çiçekler
 
"Bu, Allah'ın yaratmasıdır. Şu halde, O'nun dışında olanların yarattıklarını Bana gösterin. Hayır, zulmedenler, açıkça bir sapıklık içindedirler." (Lokman Suresi, 11)
Fransız Akademisinin bir üyesi olan ünlü Prof. Jean Guitton:
"Doğanın temel değişmezleri ve yaşamın ortaya çıkmasına neden olan ilk koşullar, şaşırtıcı bir kesinlikle ayarlanmıştır. Evrenin ne denli akılalmaz bir incelikle ayarlanmış gibi göründüğü hakkında bir fikir vermek için Yer'den Mars gezegeni üzerinde bir çukura topunu göndermeyi başarabilen bir golf oyuncusunun becerisini düşünmek yeter!" (Jean Guitton, Tanrı ve Bilim, Simavi Yayınları, 1993, s. 54)
çiçekler
 

"...Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?" (Kehf Suresi, 37)
 
"Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah'a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azap hak olmuştur..." (Kehf Suresi, 37)
gece gündüz
 
"Görmüyor musunuz; Allah, yedi göğü birbirleriyle bir uyum (mutabakat) içinde yaratmıştır? Ve ayı bunlar içinde bir nur kılmış, güneşi de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır." (Nuh Suresi, 15-16)
 
"Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık)."(Fussilet Suresi, 12)
akarsu
 
"Biz yeryüzünü bir toplanma yeri kılmadık mı?" (Mürselat Suresi, 25)
"Ve onda sabit yüksek dağlar var etmedik mi? Size tatlı bir su içirmedik mi?" (Mürselat Suresi, 27)
 

"(Allah) Gökten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca çağlayıp aktı. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi..." (Rad Suresi, 17)
Eğer evrenin kanunları sadece maddenin katı ve gaz haline izin vermiş olsa, hayat mümkün olamayacaktı. Çünkü katı maddelerde atomlar birbirleri ile çok içiçe ve durgundurlar ve canlı organizmaların gerçekleştirmek zorunda oldukları dinamik moleküler işlemlere kesinlikle izin vermezler. Gazlarda ise atomlar hiçbir istikrar göstermeden serbestçe uçuşurlar ve böyle bir yapı içinde canlı organizmaların karmaşık mekanizmalarının işlemesi mümkün değildir.
Kısacası, hayat için gerekli işlemlerin gerçekleştirilmesinde, sıvı bir ortamın varlığı zorunludur. Sıvıların en ideali daha doğrusu tek ideal olanı ise sudur.

denizakarsu

ada
Dünyada var olan ortamın yaşam açısından uygunluğu tesadüflerle asla açıklanamayacak kadar hayranlık uyanırıcı özelliklere sahiptir. Harvard Üniversitesi biyolojik kimya bölümü profesörü Lawrence Henderson bu durumu şöyle dile getirmiştir:
Çevre, temel özellikleriyle (yani canlıları oluşturan çeşitli kimyasallar ve fiziko-kimyasal işlemler ile hidrosferin fiziksel ve kimyasal özellikleri yönünden) yaşam için olabilecek en uygun çevredir. (Lawrence Henderson, The Fitness of the Environment, Boston: Beacon Press, 1958, önsöz)

Dünyada var olan ortamın yaşam açısından uygunluğu tesadüflerle asla açıklanamayacak kadar hayranlık uyanırıcı özelliklere sahiptir. Harvard Üniversitesi biyolojik kimya bölümü profesörü Lawrence Henderson bu durumu şöyle dile getirmiştir:
Çevre, temel özellikleriyle (yani canlıları oluşturan çeşitli kimyasallar ve fiziko-kimyasal işlemler ile hidrosferin fiziksel ve kimyasal özellikleri yönünden) yaşam için olabilecek en uygun çevredir. (Lawrence Henderson, The Fitness of the Environment, Boston: Beacon Press, 1958, önsöz)
Allah, dünyadaki suyun miktarını da canlıların yaşamasına en uygun şekilde yaratmıştır. 18. yüzyıl Ingiliz doğabilimcisi John Ray bu durumu şu sözlerle ifade etmiştir:
"Eğer Dünya üzerinde şimdi olduğunun yarısı kadar deniz olsaydı, o zaman su buharı miktarı da şimdikinin yarısı kadar olacaktı, dolayısıyla biz de kuru toprakları beslemek için şu an sahip olduğumuz nehirlerimizin ancak yarısına sahip olacaktık, çünkü su buharının miktarı, üzerinden yükseldiği yüzeyin genişliğiyle bağlantılıdır. Dolayısıyla Yaratıcı, bunu öyle bir şekilde düzenlemiştir ki, denizler, karalar için gereken su buharını temin etmeye yetecek bir genişliğe sahiptir." (John Ray, The Wisdom of God Manifested in the Word of Creation, 1701; Michael Denton, Nature's Destiny, s. 73)
Bütün bunları tesadüflerin meydana getirdiğini iddia edebilmek için bir insanın akıl ve vicdandan tamamen uzaklaşması gerekir.
tarla
sonbahar
Moleküler biyolog Michael Denton:
"Eğer akışkanlığı daha yüksek olsaydı, su, hayat için uygun bir temel olma özelliğini kesinlikle yitirirdi. Örneğin akışkanlığı sıvı hidrojen kadar yüksek olsaydı, canlıların yapıları, tahrip edici etkiler karşısında çok daha şiddetli hareketlere maruz kalacaktı... Hassas moleküler yapıların su tarafından desteklenmesi mümkün olmayacak, canlı hücresinin son derece hassas olan yapısı yaşamını sürdüremeyecekti...
Öte yandan, suyun akışkanlığı biraz daha az olsaydı, (proteinler, enzimler gibi) makromoleküllerin ve özellikle mitokondri gibi özelleşmiş yapılar ile küçük organellerin kontrollü hareketleri imkansız hale gelecekti. Aynı şekilde hücre bölünmesi de imkansızlaşacaktı. Hücrenin tüm yaşamsal faaliyetleri fiili olarak donacak ve bizim bildiğimize benzer bir hücre yaşamı mümkün olmayacaktı. Hücrelerin embriyogenez (anne rahmindeki gelişim) sırasındaki hareket etme ve sürünme yeteneklerine bağlı olan daha yüksek organizmaların gelişimi ise, suyun akışkanlığının çok az bile daha düşük olması durumunda, kesinlikle gerçekleşemeyecekti." (Michael Denton, Nature's Destiny, s. 33)
akarsu
 
De ki: "Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olsa, bu durumda kim size bir akar su kaynağı getirebilir?"
(Mülk Suresi, 30)
 

"Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz?"
(Vakıa Suresi, 68-69)
ağaçlar göl
Yeryüzünde var olan su, bir döngü içinde sürekli olarak yeniden kullanılır hale gelerek insanların, bitkilerin ve hayvanların hizmetine sunulur. Ayrıca yeryüzündeki su Güneş'in ısısı sayesinde "arındırılmış olarak" buharlaşır. Buhar atmosferde yoğunlaşıp bulut halini alır, sonra da yağış şeklinde Dünya yüzeyine tekrar geri döner. Örneğin bir yılda Dünya'nın ekvator bölgesinden yaklaşık altı-yedi yüz milyon ton suyun buharlaşıp havaya yükseldiği, burada kuzey ve güney kutup bölgelerinin yakınlarına taşındığı, sonra da yağmur yoluyla temiz su olarak yeniden denizlere döndüğü hesaplanmıştır.
Bahsettiğimiz bu dönüşüm olmamış olsaydı, yani su buharlaşıp yeryüzüne geri döneceğine yok olsaydı hiç kuşkusuz bu durum canlılığın sona ermesi için yeterli bir sebep olurdu.

Bitkiler Alemindeki Tüm Güzellikler Allah'ın Yaratmasıdır

yaprakYağmur damlası düşmüş yaprak
Rengiyle, kokusuyla her biri ayrı birer estetik harikası olan menekşeler, sümbüller, papatyalar, güller; benzersiz tatlara sahip, vitamin deposu meyvelerden kirazlar, şeftaliler, elmalar, üzümler, çilekler, portakallar; canlılığın oksijen kaynağı yeşillikler, çamlar, selviler, kavaklar ve diğerleri Allah'ın insanlara nimet olarak sunduğu güzelliklerdendir.
Tesadüf iddialarına en ufak bir ihtimal bırakmayacak kadar büyük bir estetiğe ve olağanüstü komplekslikteki sistemlere ve benzersiz faydalara sahip olan bitkilerin her biri, sonsuz güç sahibi Allah'ın yaratışındaki harikaları göstermektedir. Bu gerçek küçük bir tohum tanesi için de, bu tohum tanesinin içinde saklı bilgilerle büyüyen metrelerce yükseklikteki bir ağaç için de geçerlidir.
Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar için alçalttı-koydu. Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var. Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler. Şu halde Rabbiniz'in hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? (Rahman Suresi, 10-13)
tohum
 
"Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü? Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız." (Vakıa Suresi, 63-65)
pembe güller
Resimlerde gördüğünüz bu küçücük tohumlarda, Britannica Ansiklopedisi'ndeki bilgilerin 60 katından daha fazla bilgi vardır. Toprağa bırakılan tohumlardaki bilgiler, bir süre sonra bir zambak, bir söğüt ağacı, bir menekşe veya metrelerce uzunluktaki bir meşe ağacına dönüşür. Her tohumdan farklı tatlarda, kokularda, renk ve boyutlarda bitkiler çıkar. Bu kadar olağanüstü bilginin bu tohumlara tesadüfen yerleştiğini düşünmek, insan aklıyla alay etmektir.
Kapkara toprağın, minicik bir tohumla birleşerek, bu tohumun içinden rengarenk çiçekleri, mis kokulu, esanslı meyveleri çıkarması Yüce Rabbimiz'in yaratışındaki mucizelerden sadece biridir.
manzaralar
 
"Yere (gelince,) onu döşeyip-yaydık, onda sarsılmaz-dağlar bıraktık ve onda herşeyden ölçüsü belirlenmiş ürünler bitirdik." (Hicr Suresi, 19)
 
"Ve orda sizler için ve kendisine rızık vericiler olmadığınız kimseler (varlıklar ve canlılar) için geçimlikler kıldık." (Hicr Suresi, 20)
orman
 
"Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmaz dağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çiftten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar,) 'İçten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' ve bir zikirdir." (Kaf Suresi, 7-8)
 
"Sıkıp suyu çıkaran (bulut)lardan 'bardaktan boşanırcasına su' indirdik. Bununla taneler ve bitkiler bitirip-çıkaralım diye.
Ve birbirine sarmaş-dolaş bahçeleri de."
(Nebe Suresi, 14-16)
sonbahar yapraklar
 
"Gaybın anahtarları O'nun Katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin...
 
"bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve herşey) apaçık bir kitaptadır."(Enam Suresi, 59)
pembe çiçekler
Bitkiler, sayılarının arttığı bölgelerde bir süre sonra çoğalmayı durdururlar. Evrimcilerin iddialarının tam tersine -güçlü olanın korunması, zayıf olanın yok olması gerekirken- bitkiler yaşamak için mücadele etmeye girişmezler. Çevrelerindeki bitki örtüsünün yoğunluğunu adeta hisseder ve nüfuslarını kontrol altında tutarlar. Bu kontrolü sağlamak için de daha az tohum üretmeye başlarlar. Tehlike ortadan kalkıp üreme ihtiyacı doğduğunda ise yeniden ürettikleri tohum miktarını artırırlar. (Dr. Lee Spetner, Not By Chance, Shattering the Modern Biology of Evolution, s. 16)
"Bitki aleminin tarihinde yüksek seviyeli bitkilerin açıkça aniden ve birdenbire gelişimleri kadar bana daha olağanüstü gelen bir olay yoktur." (Francis Darwin, Charles Darwin'in Hayatı ve Mektupları, 1887, sf. 248)
çiçek
 
"(Onlar mı) Yoksa, gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün değildir..." (Neml Suresi, 60)
sarı çiçekler
Doğadaki bitki çeşitliliği, bitkilerin tesadüflerin eseri olmadığını gösteren delillerden biridir. Her biri birbirinden estetik, hoş kokulu bitkilerin kusursuz sistemlerini ve olağanüstü tasarımını şuursuz atomların tesadüfen oluşturduğunu iddia etmek, büyük bir saçmalıktır. Bu, bir mağazadaki kıyafetlerin, kumaşların, ipliklerin tesadüfen biraraya gelinmesiyle kendi kendine oluştuğunu iddia etmek kadar mantıksızdır.
"...Ancak ben hala önyargısızca, bitki fosili kayıtlarında özel bir yaratılışın olduğunu düşünüyorum. Eğer bununla birlikte, bu sınıflandırmanın hiyerarşisi için başka bir açıklama bulunabilirse, bu evrim teorisinin matem çanı olur. Orkidenin, su mercimeğinin, palmiye ağacının aynı atadan geldiğini düşünebilir misiniz? Ve bu faraziye için herhangi bir delile sahip miyiz? Evrimciler buna bir cevap hazırlamalıdırlar. Ancak birçoğu sorgulamadan önce çökecektir."  (W. R. Bird, Origin of Species Revisited, s. 233)
zeytin
 
"Asmalı ve asmasız bahçeleri, hurmaları ve tadları farklı ekinleri, zeytinleri ve narları -birbirine benzer ve benzeşmez- yaratan O'dur..." (Enam Suresi, 141)
çiçekler
 
..."O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı'dır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. "
(Enam Suresi, 101-102)
kiraz ağacı
Yeryüzündeki saymakla bitiremeyeceğimiz çeşitlilikteki bitkiler, milyonlarca yıldır ne zaman, ne yapmaları gerektiğini tohumlarında saklı program sayesinde bilmekte ve unutmadan, yanılmadan bu programı uygulamaktadırlar. Hiçbir zaman bir kiraz çekirdeğinden şeftali ağacı çıkmamış, limon ağacına ait bir tohumdan çilek gelişmemiştir. Beyni, gözü, aklı olmayan bir tahta parçasının böylesine kusursuz işleyen bir programı kendi kendisine uyguluyor olması elbette ki imkansızdır. Milyonlarca yıldır kusursuzca devam eden bu sistemin tesadüflerin başarısı (!) olduğunu düşünmek ise akıl sahibi herkesin gülünç bulacağı bir hayaldir. Bitkileri yaratan Allah'tır.
"Bir meşe palamutu ayçiçeğine değil de meşe ağacına dönüşmesi gerektiğini nasıl biliyor?... Yaklaşık 40 yıl önce biyologlar canlı organizmalarda bilginin önemli bir rol oynadığını öğrenmeye başladıklarında biyoloji bilimi de çok önemli bir mesafe almış oldu. Organizmada ona nasıl işlev görmesi, nasıl büyümesi, nasıl yaşaması ve nasıl üremesi gerektiğini söyleyen bilginin yerini keşfettik. Bilgi bitkinin içerisinde olduğu gibi tohumun içerisinde de mevcuttur. Tavuğun içerisinde olduğu gibi yumurtanın içerisinde de mevcuttur. Yumurta bilgiyi tavuğa geçirir, tavuk yumurtaya, bu böyle sürer gider." (Dr. Lee Spetner, Not By Chance, Shattering The Modern Theory of Evolution, sf. 23)
gül kokusu
Milyonlarca yıldır değişmeyen esansı, birbirinden güzel renkleri, yaprağındaki pürüzsüzlük ve estetik görünümü ile bir gül yaprağı bile evrimcilerin tesadüf iddialarını çürütecek niteliktedir. Yıllarca eğitim gören uzmanlar gül yaprağının esansını taklit edebilmek için laboratuvarlarda deney ve araştırmalar yaparlarken, gül, bir uzmandan daha üstün bir şekilde milyonlarca yıldır aynı benzersiz kokuyu üretmektedir.
Gül, kendine özgü kokusu, rengi, yumuşaklığı ve estetik görünümüyle Allah'ın benzersiz sanatını sergileyen yaratılış harikalarından biridir.
çiçekler
 
"Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır..."
 
"...ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır." (Rad Suresi, 4)
palmiyeYeryüzündeki tüm bitkiler kendileri için en uygun yapılara sahiptirler. Örneğin hindistancevizi tohumları uzun süre suda kalırlar, bu nedenle kabukları oldukça kalındır ve kabuklarını sudan koruyan özel bir yapıları vardır. Bu sayede suda uzun süre yolculuk edebilirler.
Bu yolculukları sırasında normalden daha fazla besine ihtiyaç duyarlar ki hindistancevizi tohumunun içinde de tam gerektiği kadar besin saklıdır. Ayrıca hindistancevizi tohumu suda açılmaz, karaya geldiğini anlar ve tam o anda açılır.
Tüm bunları, şuursuz atomların tesadüfen hesapladığını iddia etmek mümkün değildir.
Bu bitki, Allah'ın üstün yaratmasının tüm evrendeki örneklerinden yalnızca bir tanesidir.
sarı güller
 
"Görmedin mi, Allah, gökten su indirdi, böylece yeryüzü yemyeşil donatıldı. Şüphesiz Allah, lütfedicidir, herşeyden haberdardır." (Hac Suresi, 63)
"(Allah) gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık. Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın..." (Taha Suresi, 53-54)
"Bitkilerin içinde bazı atomlar biraraya gelerek bileşikler meydana getirirler ve bunun sonucunda birbirinden güzel kokular üretilir. Üstelik bu üretim dünyanın dört bir yanında aynı şekilde oluşur. Sözkonusu bileşikteki en küçük bir değişiklik, örneğin bir atomun sayısındaki farklılık kokuyu tamamen değiştirebilir veya tamamen ortadan kaldırabilir. Ancak, hiçbir zaman formül bozulmaz, bitkilerdeki koku laboratuvarlarında hiç hata yapılmaz. Bu mükemmellik sayesinde dünyanın her yerinde aynı çiçeklerden aynı kokuyu alırız.
Koku üretiminde çok ince hesaplar söz konusudur. Bu işlem sırasında kompleks yapılı moleküller ortaya çıkar. Örneğin güller koku üretimi için 3 ile 10 arası miktarda bileşik kullanırlar, beyaz frezya 10, nilüfer ise 6 bileşik kullanan bitkilerdendir. Bu konuda eğitim almamış insanların formülünü çözmekte zorlanacağı hatta çözemeyeceği kimyasal bileşikler, bitki tarafından ancak mikroskopla görülebilecek bir alanda üretildiği gibi, her bitki ayrı bir koku ve kimyasal formül kullanır. Koku uzmanları ise birbirinden farklı, güzel kokular üretmek için uzun yıllar emek verirler.
Bitkilere, ancak kimya mühendislerinin sahip olabileceği bu şuuru, aklı ve bilgiyi veren nedir? Koku laboratuvarlarından çok daha başarılı olan bitkiler Allah'ın yaratma sanatını gözler önüne seren delillerdendir.
çocuk kuzu
 
"Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar için alçalttı-koydu. Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var. Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler." (Rahman Suresi, 10-12)
Ünlü evrimci paleontolog Niles Eldredge itiraf ediyor:
"Aslında tüm biyolojik dünyada gördüğümüz düzen için tek alternatif açıklama özel yaratılıştır." (Niles Eldredge, Time Frames: The Rethinking of Darwinian Evolution and the Theory of Punctuated Equilibria, New York: Simon &Schuster, 1985, s. 29)
meyveler
 
"O, gökten su indirendir. Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve..."
 
"...benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.) Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır. "
(Enam Suresi, 99)
Hz. Muhammed (sav) diyor ki:
"Karpuzdan faydalanınız ve ona ta'zim ediniz. Çünkü onun suyu cennetten, tadı da cennet tadındandır... Karpuz cennet (meyvelerin)dendir."[Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, İmam Şa'rani, Bedir Yayınevi, s. 313]
meyvalar
 
"Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?." (Enam Suresi, 95)
 

"Allah'ın gökyüzünden su indirdiğini görmedin mi? Böylece Biz onunla, renkleri değişik olan meyveler çıkardık."
(Fatır Suresi, 27)
Muz, çeşitli karbonhidratlar ve önemli ölçüde potasyum içerir. Bu içeriği ile hücre ve kas gelişimini sağlar, vücudun su dengesini ayarlar ve kalp atışlarının normale dönmesini sağlar. Bu yararlarının yanısıra, Allah Kuran'da "Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları" (Vakıa Suresi, 29) ayetiyle muzun cennet meyvelerinden olduğunu haber vermiştir. Elbette ki diğer tüm nimetler gibi cennetteki muz da dünyadakinden çok daha kusursuz olacaktır. Ancak Allah dünyada da bu cennet nimetinin bir benzerini yaratmış ve insanları bu meyveden faydalandırmıştır.
sebzeler
 
"...Gerçek şu ki, sizin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Siz O'na döndürüleceksiniz."
(Ankebut Suresi, 17)
Evrimciler tek bir bezelye tanesi bile meydana getiremezler!
Dünyanın en ünlü bilim adamlarını -hatta geçmişte yaşamış tüm bilim adamlarını- biraraya toplasınlar, dünyanın en gelişmiş ve en yeni teknoloji ile donatılmış laboratuvarlarını kullansınlar, ileri teknolojinin olabilecek tüm imkanlarını bunun için seferber etsinler ve bu iş için yıllarca çaba sarf etsinler… Ne yaparlarsa yapsınlar, değil tek bir bezelye tanesini, bezelyeyi oluşturan tek bir hücreyi dahi oluşturmaları mümkün değildir. İşte bu gerçek evrimcilerin görmezden geldikleri en önemli noktalardan biridir. Herşeyi yoktan yaratan Alemlerin Rabbi olan Allah'tır.

Doğadaki Tüm Canlıların Yaratıcısı Allah'tır

S
kaplan kürküBengal kaplanının kürkü
incaplar, tavşanlar, zebralar, kangurular, papağanlar, ceylanlar, tavus kuşları, kelebekler, balinalar, yunuslar, zürafalar, kaplanlar, kaplumbağalar, develer, denizyıldızları, kuğular... Her biri kendisi için en uygun mekanlarda, en çok ihtiyaç duydukları sistemlerle donanmış şekilde bulunur. Kimikeskin gözlerle, güçlü kaslarla, kimizehire dayanıklı keselerle, kimide cezbedici kokularla ihtiyacı olan her sisteme sahip olarak hayata gözlerini açar. Peki henüz görmedikleri bir ortam hakkında hazırlıklı olmaları gerektiğine dair bilgiyi onlara kim vermiştir? Karada doğacak bir kedi oksijeni direkt olarak kullanabileceği akciğerlere, suda yaşayacak olan bir balıksa oksijeni suda erimiş olarak kullanabileceği solungaçlara sahip olması gerektiğini nereden bilmektedir? Kuşlar uçmak için hafif iskelet yapılarına, penguenler su tutmayan özel bir yağla kaplı tüylere, kartallar binlerce metre yükseklikten avını görebilecekleri keskin gözlere, ağaçkakanlar kafalarını şiddetli darbelerden koruyacak özel bir süspansiyon sistemine sahip olmaları gerektiğini nasıl düşünmüşlerdir?

Örneklerini sayfalarca çoğaltabileceğimiz bu bilgileri ve buna uygun sistemlerin tasarımını bu canlıların 'gen'lerine kim şifrelemiştir? Yoksa bu hayvanların yaşamını yitirerek tecrübe kazanmış olan sözde ataları, gelecek nesilleri düşünerek genlerinde değişiklik yapmaya ve onlara çeşitli organlar hediye etmeye mi karar vermişlerdir? Yoksa kör tesadüfler ve şuursuz atomlar -nasıl olmuşsa olmuş- birbirinden mükemmel tasarım harikası canlılar mı var etmişlerdir? Elbette ki hayır... Canlıları da onların sahip oldukları mükemmel sistemleri de yaratan, aynı zamanda tüm evreni canlılık için en elverişli şartlarda var eden alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
balıklar
 
"İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da renkleri böyle değişik olanlar vardır. Kulları içinde ise Allah'tan ancak alim olanlar 'içleri titreyerek-korkar'..."
(Fatır Suresi, 28)
yunusbalina
Birçok balina ve yunus, deniz dibindeki karanlık bölgelerde bir tür doğal "sonar" kullanarak avlanır. Özellikle dişi balinalar ses dalgaları aracılığıyla "görebilir". Ses dalgaları, aynı görmede olduğu gibi, odaklanır ve bir noktaya gönderilir. Geriye dönen dalgalar, hayvanın beyninde analiz edilir ve yorumlanır. Bu yorum, hayvana karşısındaki cismin biçimini, büyüklüğünü, hızını ve konumunu açıkça belli eder. Bu canlılardaki sonik sistem inanılmaz derecede hassastır. Örneğin bir yunus suya atlayan bir kişinin "içini" de algılayabilir.
Ses dalgaları yön bulmanın yanı sıra haberleşme için de kullanılır. Birbirinden yüzlerce kilometre uzaktaki iki balina ses kullanarak anlaşabilir.
Bu hayvanların haberleşmek ve yön bulmak için çıkarttıkları sesi nasıl ürettikleri sorusu hala büyük oranda cevapsızdır. Ancak bilinenler arasında, yunusun vücudundaki çok şaşırtıcı bir ayrıntı dikkat çeker: Hayvanın kafatası yapısı, beyni bile tahrip edecek kadar sürekli ve şiddetli bir biçimde yaydığı ses bombardımanından korunmak için ses yalıtımlıdır.
Şimdi tüm bunların üzerinde düşünelim. Deniz memelilerinin sahip oldukları tüm bu şaşırtıcı özellikler, evrim teorisinin yegane iki mekanizması, yani mutasyon ve doğal seleksiyon kanalıyla oluşmuş olabilirler mi? Hangi mutasyon bir yunusun bedenine sonar sistemi yerleştirebilir ve sonra da hayvanın beynini sonardan korumak için kafatasını ses yalıtımlı hale getirebilir?
Elbette şuursuz süreçlerin, tesadüflerin eseri olarak böyle bir sistemin meydana gelmesi mümkün değildir. Tüm bunlar Yüce Allah'ın yaratışının delilleridir.
atlar
 
"Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır?"
(Nahl Suresi, 8)
arılar
Bal arıları diğer bütün canlılar gibi kendi türlerine özgü davranışlara sahiptirler. Bu davranışlar evrimciler açısından çıkmazlarla doludur. Örneğin evrimciler peteklerin yapısı, on binlerce arının aynı kovanda yaşamasını sağlayan kusursuz iletişim gibi konulara "içgüdü" kavramıyla açıklık getirmeye çalışırlar. Oysa Charles Darwin, Türlerin Kökenikitabında sorduğu bir soru ile, kurucusu olduğu teorinin içgüdü iddiaları konusunda içine düştüğü çelişkiyi şöyle vurgulamaktadır:
...İçgüdüler Doğal Seçme'yle kazanılabilir veya değişikliğe uğratılabilir mi? Arıyı, -büyük matematikçilerin buluşlarından çok önceden- petek gözlerini yapmaya yönelten içgüdü için ne diyeceğiz? (Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s. 186)
bal
 
"Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır..."
(Nahl Suresi, 68-69)
kelebekler
 
"O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir..."
(Haşr Suresi, 24)
kelebekler
Kelebeklerin her iki kanadında aynı renk tonu ve aynı desen, aynı yerde mevcuttur. Herşeyin tesadüfler sonucunda ortaya çıktığını iddia eden evrim teorisi, kelebek kanatlarında olduğu gibi doğada sergilenen sanat, renk çeşitliliği ve simetri gibi örnekler karşısında tam bir çıkmaz içindedir. Charles Darwin bu konuda içine düştüğü çelişkiyi şöyle ifade etmiştir:
Parlak renklilik..., parlak dişi kelebekler, bu güzelliğin doğal seleksiyonun kontrolü altında gerçekleştiğini düşünemiyorum. (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Vol.II, s. 305)
ceylanlar
 
"Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır. O, işitendir, bilendir."
(Ankebut Suresi, 60)
Eski bir evrimci profesör olan Gary E. Parker da -diğer pek çok bilim adamı gibi- paleontoloji ve biyoloji alanında yaptığı çalışmaların sonunda bilimin evrimi yalanladığı sonucuna varmış ve türlerdeki çeşitlilik karşısındaki samimi düşüncelerini şöyle dile getirmiştir:
"Canlılarda ne kadar inanılmaz bir çeşitlilik var, hem türlerin kendi içinde gösterdiği farklılıklar hem de muazzam sayıdaki değişik türler. Çoğumuz renkte, şekilde, boyutta, özellikte, fonksiyonda gördüğümüz bu çeşitlilik karşısında saygı dolu bir korku, haşyet hissediyoruz. Neden bu kadar çok çeşit mevcut?" (http://www.icr.org/pubs/imp/imp-008.htm; ımpact no. 88, Yaratılış, Seleksiyon ve Çeşitlilik, Gary E. Parker, ICR, October 1980)
kaplan
 
"...O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur..." (Hud Suresi, 56)
Savanların kuru otlarında avlanan bir aslan neredeyse görülmezdir. Çünkü aslanın renkleri çevre ile karışır. Aynı şekilde uzun otlarda bir çitayı ayırt etmek de çok zordur. Allah, bu canlıların tümünü bulundukları ortama uygun kürklere sahip olarak yaratmıştır. Böylelikle bu canlılar, hem avlarına sezdirmeden yaklaşabilmekte, hem de düşmanlarından korunabilmektedirler.
su kuşları
 
"Göğün boşluğunda boyun eğdirilmiş (musahhar kılınmış) kuşları görmüyorlar mı? Onları (böyle boşlukta) Allah'tan başkası tutmuyor..." (Nahl Suresi ,79)
 
"Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor..."(Mülk Suresi, 19)
hayvan yavruları
Hayvanlar arasında görülen fedakarlıklar, Darwinizm'in en önemli çıkmazlarından birini oluşturur. Çünkü Darwinizm doğada kıyasıya bir mücadele olduğunu, güçlü olanın zayıfları her zaman ezeceğini öne sürerken, canlılar bu iddiaları yalanlayan pek çok davranış sergilemektedirler: Birbirlerini tehlikelerden korur beslerler, temizler tedavi ederler, birbirlerine yuva hazırlarlar... Hatta kimi zaman kendi canlarını dahi bir diğeri için feda edebilirler. Bu durum evrimciler açısından tam bir çıkmazdır. Darwin bu çıkmazı şöyle ifade eder:
"Birçok içgüdü o kadar harikadır ki büyük ihtimalle gelişimleri okuyucuya teorimin tamamını yıkmak için yeterli bir engel olarak gözükecektir." (Animal Mind, sf. 22, [Charles Darwin, Türlerin Kökeni, 1859])
hayvanlarda şefkat
 
"Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır..." (Nahl Suresi, 66)
Bir evrimci yayında canlılardaki fedakarlık örnekleri konusunda yaşanan sıkıntı şöyle dile getirilir:
"Sorun, canlıların niye birbirlerine yardım ettikleridir. Darwin'in teorisine göre, her canlı kendi varlığını sürdürmek ve üreyebilmek için bir savaş vermektedir. Başkalarına yardım etmek, o canlının sağ kalma olasılığını azaltacağına göre, uzun vadede evrimde bu davranışın elenmesi gerekirdi. Oysa canlıların özverili olabilecekleri gözlenmiştir." (Bilim ve Teknik Dergisi, sayı: 190, s. 4)
tavus kuşları
 
"Göklerde ve yerde bulunanlar O'nundur; hepsi O'na 'gönülden boyun eğmiş' bulunuyorlar." (Rum Suresi, 26)
Evrim teorisinin kurucusu Charles Darwin, teorisini geçersiz kılan canlılardaki mükemmellikleri görmekten duyduğu sıkıntıyı şöyle dile getirir:
"Gözü düşünmenin beni titrettiği günleri hatırlıyorum. Ama şimdi bu şikayetlerimin üstesinden geldim. Şimdi bu yapının küçük önemsiz parçaları beni genellikle oldukça rahatsız ediyor. Bir tavus kuşunun tüyü ise, ne zaman baksam beni hasta ediyor. (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt.II, s. 90 )
kuşlar
 
"Şüphesiz, mü'minler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır." (Casiye Suresi, 3-4)
kış hayvanları
 
"Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır..." (Nur Suresi, 45)

İnsanlar, Allah'ın Ruhundan Üflediği Akıl ve İrade Sahibi Varlıklardır

G
yabani tavuskuşu tüyüYabani tavus kuşu tüyü
erçekte evrim teorisinin tesadüf iddiasının mantıksızlığı tartışma gerektirmeyecek kadar açık ve ortadadır. Evrimcilerin iddiası, şehrin ortasındaki büyük bir gökdelenin, yağmurun, fırtınanın etkisiyle molozların, taşların tesadüfen biraraya gelmesi sonucunda ortaya çıktığını iddia etmekle aynı saçmalıktadır.

Evrimciler, özetle, cansız maddenin uzun zaman verildiğinde canlanıp hücreler oluşturduğuna, bu hücrelerin kendilerine isabet eden mutasyonlar ve aralarındaki "rekabet" sonucunda, Stephen Hawking, Albert Einstein, Frank Sinatra, Mari Curie gibi insanları, filleri, kelebekleri, balıkları, yaseminleri, limonları veya akasya ağaçlarını oluşturduğuna inanmaktadırlar.
Hiçbir bilimsel bulguya dayanmayan bu iddialarında karşılaştıkları en büyük zorluklardan biri ise, insan ruhuna ait özellikleri açıklamaktır. Cansız maddelerin ve tesadüflerin nasıl olup da, düşünen, sevinen, gülen, üzülen, heyecanlanan, sanat eserleri meydana getiren, moda oluşturan, beste yapan, sevdiği şarkı çalınca coşku duyan, gözlemenin kokusundan zevk alan, yoğurdun tadını seven, özleyen, dost olan, buluşlar keşifler yapan, devlet yöneten, uzaya giden insanları oluşturduğunu kesinlikle açıklayamazlar.
bebekler
 
"Ki O, yarattığı herşeyi en güzel yapan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayandır. Sonra onun soyunu bir özden (sülale'den), basbayağı bir sudan yapmıştır. Sonra onu 'düzeltip bir biçime soktu' ve ona Ruhundan üfledi..." (Secde Suresi, 7-9)
çocuklar
 
"Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır." (Teğabün Suresi, 3)
çocuklar
Evrimciler tüm varlıkların tesadüflerin eseri olduğunu iddia etmektedirler. Bu batıl inanca göre zaman içinde tesadüflerin yardımı ile "ilkel çorba" adını taktıkları çamurlu sudan canlılar türemiş ve gelişerek insanlara dönüşmüşlerdir. İnsan bedenindeki estetik ve simetriyi zamanın yardımı ile meydana getiren tesadüf isimli hayali güç, bununla da yetinmemiş ve insan zekasını ve duygularını meydana getirmiştir.
Her ne kadar bilimsel terimlerin arkasına gizlenseler de evrimi savunanların temelde iddia ettikleri, bu çarpık mantıktır.
esmer kız çocuğu
Evrimci bilim yazarı Roger Lewin:
"Fiziksel anlamda, insanın evrimi hakkındaki herhangi bir teorinin, güçlü çeneleri ve iri kesici dişleri olan ve bizden dört kat hızlı koşan  maymun benzeri bir atanın nasıl yavaş yavaş, iki ayaklı bir hayvana dönüştüğünü açıklaması gerekir. Bu güçlere aklı, konuşmayı ve ahlakı ekleyin, bunların hepsi evrim teorisine baş kaldırmaktadır.(John Peet, The True History Mankind, http://www.mesozoic.demon.co.uk/mankind.htm)

sarı saçlı kız çocuğu
 
"Şüphesiz Biz insanı, karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık."
(İnsan Suresi, 2)
devlet adamlarıİnsan, bilinçli, irade sahibi, düşünebilen, konuşabilen, akledebilen, karar verebilen, muhakeme yapabilen bir varlıktır. Tüm bu özellikler Allah'ın insanı ruh sahibi kılmasının bir sonucudur. Ancak evrimcilerin iddialarına göre ülkeleri için politik, sosyal, ekonomik kararlar alan başarılı başarısız, gelmiş geçmiş tüm devlet adamları da sözde tesadüflerin yönettiği hayali mekanizmalar sonucu var olmuşlardır. Bu iddianın imkansızlığını Darwin de fark etmiş ve kitabında şöyle demiştir:
"Son iki bölümde, insanın, vücut yapısında aşağı bir biçimden türediğinin izlerini taşıdığını gördük, ama insan zihin gücü bakımından bütün öbür hayvanlardan öylesine farklıdır ki, varılan bu sonuçta bir yanlışlık olabileceği ileri sürülebilir." (Charles Darwin, İnsanın Türeyişi, Onur Yayınları, Nisan 1995, s.85)

bilimadamlarıbilim adamları
Darwinistler tesadüfleri üstün bir akıl gibi sunan, ardı ardına meydana gelen milyonlarca tesadüfün toplamını "yaratıcı bir güç" olarak gösteren batıl bir fikrin savunucularıdır. Darwinistlere göre tesadüfler, dünyadaki bütün insanların aklından çok daha büyük bir akla sahiptirler. Yüz binlerce yıldır gelip geçmiş ne kadar insan varsa, hepsinin beynini, aklını, düşünme kabiliyetini, muhakeme ve hafıza gücünü, fiziksel özelliklerini ve daha yüzlerce binlerce özelliğini şekillendirenin, 'tesadüf' isimli bu 'deha' olduğunu iddia ederler. Darwinistlere göre, dünyanın en zeki, en bilgili bilim adamlarının üstün teknoloji ile üretemediği hücreyi, tesadüfler şuursuz atomları kullanarak üretebilmişlerdir. Dahası bu tesadüfler Einstein, Pasteur, Galilei, Newton gibi dehaları da meydana getirebilmişlerdir. Elbette bu iddialar son derece akıl dışıdır. Tüm varlıkların Yaratıcısı sonsuz kudret sahibi olan Yüce Allah'tır.
ünlülerünlüler
 
Evrimcilerin iddiası, zaman ve tesadüf ikilisinin çamurlu suyu; yetenekli, zeki, başarılı, estetik zevke ve güzelliğe sahip, kusursuz bir görme ve duyma kabiliyeti taşıyan varlıklara dönüştürdüğüdür.
Şimdi düşünün: Bu sayfalarda resimlerini gördüğünüz, yetenekleri ve başarıları ile tanınan insanlar tesadüf, zaman ve çamurlu su üçlüsünün eseri olabilirler mi?
Tesadüfen meydana geldiği iddia edilen varlıklar sanattan, estetikten zevk alabilirler mi?
Bu varlıklar tesadüflerin eseri olsalar senaryolar yazıp, beste yapıp, film yönetip, rol yapabilirler mi?
Böyle varlıklar Oscar ödülünü kazanabilirler mi?
Tesadüflerin meydana getirdiği varlıkların hayal gücü olabilir mi, yüzlerce sayfalık romanlar yazabilirler mi?
Elbette ki tüm bu soruların tek cevabı vardır:Hayır. Tesadüfler, ne kadar zaman verilirse verilsin, çamurlu suyu bir insana dönüştürüp, sonra da o insana bu özellikleri kazandıramazlar. Sadece bu soruların cevapları dahi evrim teorisini çökertmeye yeterlidir.
Açıktır ki, tüm bunları başarabilen varlıklar ancak üstün bir ilim ve güç sahibi Allah'ın yaratışının eserlerindendirler.
Allah onları bu yeteneklerle yarattığı, sanatçılığı, rol yapmayı ilham ettiği, seslerini güzel yarattığı için onlar yetenekli sanatçılardır. Bu nedenle başarılıdırlar.
spor
 
"Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında..."
 
"...sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır." (Hucurat Suresi, 13)
artisler
 
""Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, üstün ve güçlü olan, bağışlayandır."
(Sad Suresi, 66)
insan becerileriinsan becerileri
Dünya üzerinde yaklaşık 7 milyar insan yaşamaktadır. Bu insanlar 7 milyar kusursuz görme sistemine ve yine 7 milyar kusursuz duyma sistemine sahiptir. İnsanların sahip olduğu görme sistemleri öylesine gelişmiştir ki, bugün en ileri teknoloji ile üretilen hiçbir kamera gözlerin insana sunduğu görüntü kalitesine ulaşamamaktadır. Yine insanın sahip olduğu kulaklar, günümüzün ultra modern ses sistemlerini tamamen geride bırakmaktadır.
Ama Darwinistler, en gelişmiş teknolojinin "boy ölçüşemeyeceği" bu görme ve duyma sistemlerini kör tesadüflerin inşa ettiğine inanmaktadırlar.
Bu garip iddiaya göre TESADÜF+ÇAMUR+ZAMAN üçlüsü biraraya gelmiş, insan aklının ve tecrübesinin ulaşamadığı bir teknolojiyi meydana getirmişlerdir. Üstelik, son derece akılcı ve titiz bir çalışma yapmış, bu sistemlerden 7 milyar insanın her birinde birer çift oluşmasına olanak vermişlerdir.
Kuşkusuz bu iddia açıkça göstermektedir ki, evrimciler bu üç gücün adeta "ilah" özelliğine sahip olduklarını düşünmektedir.
Tesadüfen biraraya gelen şuursuz ve cansız atomlar düşünemezler, fizik kanunlarını bilemezler, matematiksel hesaplar yapamazlar, mühendis olup tonlarca suyu tutan dayanıklı barajlar, devasa gökdelenler inşa edemezler, bilgisayar kullanamazlar, piyano çalıp, hoşa giden besteler yapamazlar.

Teknoloji ve Sanat Alanındaki Çalışmalar, Birer Tasarım Örneğidir

H
kuş tüyüKuş tüyü
ergün işe giderken üzerinden geçtiğimiz köprü, iş yerimizin bulunduğu bina, asansörler, çatal ve bıçaklar, işlemeli masa örtümüz, kıyafetlerimiz, arabamız, çantamız, gözlüğümüz, gazeteler, televizyon, duvarımızdaki tablolar... Bunların her biri, bilinç, akıl, bilgi ve yetenek sahibi insanlar tarafından tasarlanmış, planlanmış ve üretilmişlerdir. Akıl sahibi hiçbir insan bunların evimizin bir köşesinde veya bir caddenin üzerinde kendi kendilerine, doğa olaylarının etkisiyle tesadüfen oluştuğunu iddia etmez. Örneğin üzerinden her gün geçtiğiniz köprüyü inşa eden mühendisleri, işçileri ve teknisyenleri tanımazsınız, ama öyle birilerinin var olduğundan çok eminsinizdir. Son model bir araba gördüğünüzde, bu araba hoşunuza gider ve bu tasarımı gerçekleştirenleri görmeseniz bile başarılarını takdir edersiniz.

Sonuç olarak bir yerde planlı bir yapı, bir eser varsa, bunun bir meydana getireni olduğundan her zaman emin oluruz. Ancak, Darwinistler bu konuda önyargılıdırlar. Kimileri, bilim adamı olmalarına ve doğada, günlük hayatımızda karşılaştıklarımızdan çok daha olağanüstü tasarımlar görmelerine rağmen, bunların tesadüfen oluştuklarına inanırlar. Çünkü onlar, yaratıcımız olan Yüce Allah’a iman etmemek için kendilerini şartlandırmışlardır. Bunlar, Allah’ın bir ayetinde bildirdiği gibi “...Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler.” (Araf Suresi, 179)
uzay astronot
 
"Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız." (Rad Suresi, 2)

teknoloji
DARWINİZM FORMÜLÜ: Zaman + Çamur + Tesadüf = İnsan
Evrimcilere göre milyonlarca yıl önce yeryüzünde mevcut olan çamurlu sulardan tesadüflerin yardımı ile insan meydana gelmiştir. İnsan beynini, aklını, düşünme kabiliyetini, muhakeme ve hafıza gücünü ve daha binlerce maddi manevi özelliğini şekillendiren, evrimcilere göre bu üç gücün biraraya gelmesidir. Bu durumda evrimciler, söz konusu 3 gücü “ilah” olarak kabul etmekte ve bu sahte ilahın zaman içinde teleskopla gökyüzünü inceleyen, fiber optik kablolar üreten, bilgisayar kullanan, gelişmiş teknoloji ile robotlar yapan, hologram görüntüler elde eden, cep telefonu icat eden insan zekasını oluşturduğuna inanmaktadırlar.
Darwinistler, tek kudret sahibi olan Yüce Allah'ın varlığını kabul etmemek için işte böylesine büyük bir mantık hezimeti sergilemektedirler.
tıp
Paul Davies (Avustralya'daki Adelaide Üniversitesinden ünlü matematiksel fizik profesörü):
Eğer doğanın derinliklerinde gerçekleşen işlerin kompleksliği, dünyanın en zeki beyinleri tarafından bile zor anlaşılıyorsa, bu işlerin sadece birer kaza, birer kör tesadüf eseri olduğunu nasıl düşünebiliriz? (Paul Davies, Superforce, New York: Simon and Schuster, 1984, s. 243)
taşıtlar
Darwinizm'e göre bütün tasarımcılar, mimarlar, mühendisler, bilim adamları, şuuru, aklı ve iradesi olmayan tesadüflerin yardımıyla, çamurlu bir su birikintisinin zaman içinde canlıya dönüşmesiyle ortaya çıkmışlardır. Evrimcilerin bu iddiaları, kum ve çakıl taşlarıyla dolu bir kıyıya vuran dalgaların zaman içinde tesadüfen mimari şaheserler, saraylar oluşturduklarına inanmaya benzer. 
Fizik kanunlarına göre ince hesaplar yaparak tonlarca ağırlığındaki demir kütleleri havada uçuracak, ya da su üstünde yüzdürecek tasarımları yapan akıl, şuur ve irade sahibi insanların çamurlu sudan, zamanla, tesadüflerin eseri olarak oluşamayacakları çok açıktır. Evrimciler ise, evrim teorisinin hipnozu altında bu mantıksızlıkları göremeyecek durumdadırlar.
gece şehir manzarası
 
"Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı kim emre amade kıldı?" diye soracak olursan, şüphesiz: "Allah" diyecekler. Şu halde nasıl oluyor da çevriliyorlar?" (Ankebut Suresi, 61)
Darwinizm'e inanmak mantığın, düşünme yeteneğinin, aklın ve kavrayışın tamamen felç olması demektir. Normal bir insanın "taşlar tesadüfen dizilip, bir gökdeleni tüm tesisatı ile birlikte inşa etti" demesi mümkün değildir. Ancak Darwinistler bundan daha inanılmaz olan bir iddiada bulunmakta, arazide biriken çamurun canlandığını, tesadüf ve zaman ikilisinin de yardımı ile kentler inşa eden, ampulü bulan, binlerce kilowatlık enerji üreterek kurdukları şehirleri aydınlatan, hassas hesaplamalarla köprüler, gökdelenler inşa eden akıl ve bilinç sahibi insanları oluşturduğunu söylemektedirler.
tarihi yerler
 
"Siz, her yüksekçe yere bir anıt inşa edip (yararsız bir şeyle) oyalanıp eğleniyor musunuz? Ölümsüz kılınmak umuduyla sanat yapıları mı ediniyorsunuz?"
(Şuara Suresi, 128-129)
Evrimciler, günümüzden 5 milyar yıl önce bazı atomların tesadüfen biraraya gelerek kusursuz bir plan yaptıklarına inanırlar. Evrimcilerin bu akıldışı ve bilimdışı senaryoya göre, cansız ve şuursuz atomlar rastgele birarada bulunurken rüzgar, fırtına, şimşekler, ultraviyole ışınları ve depremlerin yardımıyla her biri kusursuz tasarım harikaları olan canlıları oluşturmuşlardır. Sayfada gördüğünüz mimari eserleri yapan insanın tesadüfen oluştuğunu iddia etmek, taş kütlelerinin rüzgarların etkisiyle zaman içinde kusursuz mimari eserlere dönüştüğüne inanmaktan çok daha mantık dışı ve akılsızcadır.
piramitler
 
"İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala çevriliyorsunuz?"
(Yunus Suresi, 32)
Darwinizm'in amacı, insanların son derece açık ve kesin olan yaratılış gerçeğini inkar etmelerini sağlamaktır. Bunun için evrimciler, her biri birbirinden kusursuz ve mükemmel sistemler içeren canlıların bir dizi tesadüfün biraraya gelmesi sonucunda oluştuğunu iddia eder ve buna herkesin inanması için çalışırlar. Gözlerinin önüne serilen tüm bilimsel deliller ve apaçık gerçekler, onların bu inançlarını değiştirmemiştir. Söz konusu saplantılı inanca sahip insanlar günümüz teknolojisinin henüz bir açıklama getiremediği piramitlerin, zaman içerisinde rastgele gelişmelerle meydana geldiği gibi bir iddiayı gülünç bulurlar. Ama bundan daha ciddi bir akılsızlık sergileyerek, piramitleri meydana getiren insan zekası ve yeteneğinin “zaman+tesadüf+çamurlu su≈insan” formülüyle oluştuğunu kanıtlamak için her türlü yola başvururlar.
tablolar
 
Gianfrancesco Wilhelmshöhe, “Guerniero“ isimli tablo
 
Jan Davidsz, “Meyve, denizkabuğu ve mücevher kutusu“ natürmordu
 
Salvator Colacicco, “İstanbul’da Yelkenliler” adlı tablo
Bir insan bir tablo gördüğünde, hemen bu tabloyu yapan yetenekli, tecrübeli, bilgili bir ressamın varlığını anlar. Ressamı görmese bile varlığından asla şüphe duymaz. Hiç kimse bu tablonun boyaların tesadüfen tuval üzerine dökülmesi ile oluştuğunu iddia etmez. Bu tabloları beğenen kişi ise, övgü ve takdirlerini bu tablolara değil, bunların mimarına, ressamına iletir.
Çevremizde gördüğümüz tüm güzellikler, onların Yaratıcısı olan Allah’a aittir. Övgüye ve şükre layık olan ise sadece Rabbimiz olan, her yarattığını benzersiz yaratan Allah’tır.
tablolar
 
Gerome, “Halı Tüccarları” adlı tablo
 
Mahmudiye Kalyonu, Osmanlıca Arif imzalı, Hicri 1360 imzalı
İki boyutlu, cansız birer kopya olan tablolardaki görüntülerin dahi tesadüf eseri oluşma ihtimali imkansızken; üç boyutlu, canlı ve kıyas olmayacak mükemmelikteki asılları için kör tesadüflerin etkisi nasıl düşünülebilir?
yün kuzu
Bu resimlerde görülen yastıklar, kumaşlar, perdeler birer tasarım ürünüdür. Bunların her biri için onlarca tasarımcı çalışmıştır. Bu resimdeki desenlerin tesadüfen oluşamayacağını açıkça görebilen insanlar, her nasılsa, bu kumaşların kaynağı olan canlıların, bu desenleri tasarlayan insanların tesadüfen oluştuğuna inanabilmektedirler.
Bu akılalmaz durum, Darwinizm'in bazı insanların aklını ve kavrayışını örten bir büyü etkisi yaptığını gösteren sayısız delilden biridir.
versace oda
 
"Hayvanlardan yük taşıyan ve (yünlerinden, tüylerinden) döşek yapılanları da (yaratan O'dur)..."
(Enam Suresi, 142)
mücevherler
 
"Hayvanlardan yük taşıyan ve (yünlerinden, tüylerinden) döşek yapılanları da (yaratan O'dur)..."
(Enam Suresi, 142)

Sonuç: Tesadüf Teorisinin Büyüsü Kalkmaktadır

Ö
altın sülün tüyüAltın sülün tüyü
nyargısız, hiçbir ideolojinin etkisi altında kalmadan, sadece aklını ve mantığını kullanan her insan, bilim ve medeniyetten uzak toplumların hurafelerini andıran, zaman, tesadüf ve çamurun biraraya gelerek "yaratıcı bir ilah" oluşturduğunu iddia eden evrim teorisinin, inanılması imkansız bir iddia olduğunu kolaylıkla anlayacaktır.

Baştan bu yana belirtildiği gibi, evrim teorisine inananlar, dünyanın ilk dönemlerinden itibaren tesadüflerin ince ince çalıştığına ve zamanın da yardımı ile arazide birikmiş çamur karışımından düşünen, akleden, buluşlar yapan profesörleri, üniversite öğrencilerini, Einstein, Hubble gibi bilim adamlarını, Frank Sinatra, Charlton Heston gibi sanatçıları, bunun yanı sıra ceylanları, limon ağaçlarını, karanfilleri çıkardığına inanmaktadırlar. Üstelik, bu saçma iddiaya inananların bir kısmı bilim adamları, profesörler, kültürlü, eğitimli insanlardır. Bu nedenle evrim teorisi için "dünya tarihinin en büyük ve en etkili büyüsü" ifadesini kullanmak yerinde olacaktır. Çünkü, dünya tarihinde insanların bu derece aklını başından alan, akıl ve mantıkla düşünmelerine imkan tanımayan, gözlerinin önüne sanki bir perde çekip çok açık olan gerçekleri görmelerine engel olan bir başka inanç veya iddia daha yoktur. Bu, Afrikalı bazı kabilelerin totemlere, Sebe halkının Güneş'e tapmasından, Hz. İbrahim'in kavminin elleri ile yaptıkları putlara, Hz. Musa'nın kavminin altından yaptıkları buzağıya tapmaları veya Hıristiyanların taşıdığı teslis inancı kadar vahim hatta daha da akıl almaz bir körlüktür. Peygamber Efendimiz (sav)böyle insanlar için "Gözü kör olan değil basireti kör olan kimse kördür."(Ramüz El-Hadis, s. 362)diye buyurmuşlardır. Bu durum, Allah'ın Kuran'da da işaret ettiği bir akılsızlıktır. Allah, bazı insanların anlayışlarının kapanacağını ve gerçekleri görmekten aciz duruma düşeceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara Suresi, 6-7)
…Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)
Allah başka ayetlerinde ise, bu insanların mucizeler görseler bile inanmayacak kadar büyülendiklerini şöyle bildirmektedir:
Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, ordan yukarı yükselseler de, mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" diyeceklerdir. (Hicr Suresi, 14-15)

altın sülün tüyüAltın sülün tüyü
altın sülün tüyüAltın sülün tüyü
Bu kadar geniş bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olması, insanların gerçeklerden bu kadar uzak tutulmaları ve 150 yıldır bu büyünün bozulmaması ise, kelimelerle anlatılamayacak kadar hayret verici bir durumdur. Çünkü, bir veya birkaç insanın imkansız senaryolara, saçmalık ve mantıksızlıklarla dolu iddialara inanmaları anlaşılabilir. Ancak dünyanın dört bir yanındaki insanların, şuursuz ve cansız atomların ani bir kararla biraraya gelip; olağanüstü bir organizasyon, disiplin, akıl ve şuur gösterip kusursuz bir sistemle işleyen evreni, canlılık için uygun olan her türlü özelliğe sahip olan Dünya gezegenini ve sayısız kompleks sistemle donatılmış canlıları meydana getirdiğine inanmasının, "büyü"den başka bir açıklaması yoktur.

Allah Kuran'da, inkarcı felsefenin savunucusu olan bazı kimselerin, yaptıkları büyülerle insanları etkilediklerini Hz. Musa ve Firavun arasında geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz. Musa, Firavun'a hak dini anlattığında, Firavun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin büyücüleri" ile insanların toplandığı bir yerde karşılaşmasını söyler. Hz. Musa, büyücülerle karşılaştığında, büyücülere   önce onların marifetlerini sergilemelerini emreder. Bu olayın anlatıldığı ayet şöyledir:
(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince, insanların gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular. (Araf Suresi, 116)
Görüldüğü gibi Firavun'un büyücüleri yaptıkları "aldatmacalar"la - Hz. Musa ve ona inananlar dışında- insanların hepsini büyüleyebilmişlerdir. Ancak, onların attıklarına karşılık Hz. Musa'nın ortaya koyduğu delil, onların bu büyüsünü, ayetteki ifadeyle "uydurduklarını yutmuş" yani etkisiz kılmıştır:
Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor. Böylece hak yerini buldu, onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı. Orada yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz çevrildiler. (Araf Suresi, 117-119)
arpabulutlar gökyüzüAyetlerde de bildirildiği gibi, daha önce insanları büyüleyerek etkileyen bu kişilerin yaptıklarının bir sahtekarlık olduğunun anlaşılması ile, söz konusu insanlar küçük düşmüşlerdir. Günümüzde de bir büyünün etkisiyle, bilimsellik kılıfı altında son derece saçma olan bu iddialara inanan ve bunları savunmaya hayatlarını adayanlar, eğer bu iddialardan vazgeçmezlerse gerçekler tam anlamıyla açığa çıktığında ve "büyü bozulduğunda" küçük duruma düşeceklerdir. Nitekim, yaklaşık 60 yaşına kadar evrimi savunan ve ateist bir felsefeci olan, ancak daha sonra gerçekleri gören Malcolm Muggeridge evrim teorisinin yakın gelecekte düşeceği durumu şöyle açıklamaktadır:
"Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uygulandığı alanlarda, geleceğin tarih kitaplarındaki en büyük espri malzemelerinden biri olacağına ikna oldum. Gelecek kuşak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inanılmaz bir saflıkla kabul edilmesini hayretle karşılayacaktır." (Malcolm Muggride, The End of Christendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980, s.43)
Bu gelecek, uzakta değildir aksine çok yakın bir gelecekte insanlar "tesadüfler"in ilah olamayacaklarını anlayacaklar ve evrim teorisi dünya tarihinin en büyük aldatmacası ve en şiddetli büyüsü olarak tanımlanacaktır. Bu şiddetli büyü, büyük bir hızla dünyanın dört bir yanında insanların üzerinden kalkmaya başlamıştır. Artık evrim aldatmacasının sırrını öğrenen birçok insan, bu aldatmacaya nasıl kandığını hayret ve şaşkınlıkla düşünmektedir.